Arapça:
قَالُوا أَجِئْتَنَا لِتَلْفِتَنَا عَمَّا وَجَدْنَا عَلَيْهِ آبَاءَنَا وَتَكُونَ لَكُمَا الْكِبْرِيَاءُ فِي الْأَرْضِ وَمَا نَحْنُ لَكُمَا بِمُؤْمِنِينَ
Çeviriyazı:
ḳâlû eci'tenâ litelfitenâ `ammâ vecednâ `aleyhi âbâenâ vetekûne leküme-lkibriyâü fi-l'arḍ. vemâ naḥnü lekümâ bimü'minîn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Dediler ki: "Sen bizi, atalarımızdan kalan yoldan çeviresin de yeryüzünde saltanat ikinizin olsun diye mi geldin? Biz ikinize de inanmayız".
Diyanet İşleri:
Siz ikiniz, bizi babalarımızı üzerinde bulduğumuz yoldan çevirmek ve yeryüzünün büyükleri olasınız diye mi geldiniz? Biz size inanmıyoruz dediler.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Bizi atalarımızdan bulup gördüğümüz şeylerden çevirip yeryüzünde bize hakim olmak için mi geldiniz ve biz, ikinize de inanmıyoruz dediler.
Şaban Piriş:
Onlar ise: Sen bize, babalarımızı bulduğumuz yoldan bizi çevirmek için ve yeryüzünde büyüklük/hüküm sadece ikinizin olsun diye mi geldin? Biz ikinize de iman etmiyoruz.
Edip Yüksel:
Dediler: "Sen, yeryüzünde büyüklük ikinize kalsın diye, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeyden bizi çevirmek için mi bize geldin? Biz size asla inanmayız."
Ali Bulaç:
Onlar: "Siz ikiniz, bizi atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol)dan çevirmek ve yeryüzünde büyüklük sizin olsun diye mi bize geldiniz? Biz, sizin ikinize inanacak değiliz" dediler.
Suat Yıldırım:
“Sen”, dediler, “bizi atalarımızı üzerinde bulduğumuz dinden döndüresin de ülkede önderlik ikinize kalsın diye mi geldin? Biz, mümkün değil, size inanmayız.” [7,70]
Ömer Nasuhi Bilmen:
Dediler ki: «Babalarımızı üzerinde bulduğumuz şeyden bizi çeviresin de yerde ululuk ikinize olsun diye mi bize geldin? Biz ikinize de inanıcılar değiliz.»
Yaşar Nuri Öztürk:
Dediler ki: "Sen bize, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeyden bizi çeviresin de bu toprakta devlet ve ululuk ikinizin olsun diye mi geldin? Biz, ikinize de inanmıyoruz."
Bekir Sadak:
Firavun ve erkaninin kendilerine fanalik yapmasindan korktuklarindan, milletinin bir kisim gencleri disinda, kimse Musa´ya inanmamisti, cunku Firavun o yerde hakimdi. O, gercekten asiri gidenlerdendi.
İbni Kesir:
Dediler ki: Siz ikiniz
Adem Uğur:
Onlar dediler ki: Babalarımızı üzerinde bulduğumuz (dinden) bizi döndüresin ve yeryüzünde ululuk sizin ikinizin olsun diye mi bize geldin? Halbuki biz size inanacak değiliz.
İskender Ali Mihr:
Dediler ki: “Babalarımızı üzerinde bulduğumuz şeyden bizi çevirmek için ve yeryüzünde büyüklük (üstünlük, saltanat) sizin olsun diye mi bize geldiniz? Ve biz siz ikinize îmân edecek (inanacak) değiliz.”
Celal Yıldırım:
Onlar, «bizi, babalarımızı üzerinde bulduğumuz (dinden ve yoldan) çevirmek ve ikiniz için yeryüzünde büyüklük (liderlik ve önderlik) sağlamak için mi bize geldin ? İkinize de inanacak değiliz» dediler.
Tefhim ul Kuran:
Onlar: «Siz ikiniz, bizi atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol) dan çevirmek ve yeryüzünde büyüklük sizin olsun diye mi bize geldiniz? Biz, sizin ikinize inanacak değiliz» dediler.
Fransızca:
Ils dirent : "Est-ce pour nous écarter de ce sur quoi nous avons trouvé nos ancêtres que tu es venu à nous, et pour que la grandeur appartienne à vous deux sur la terre ? Et nous ne croyons pas en vous ! "
İspanyolca:
Dijeron: «¿Has venido a nosotros con objeto de apartarnos de lo que nuestros padres seguían, para que la dominación de la tierra pase a vosotros dos? ¡No tenemos fe en vosotros!»
İtalyanca:
Dissero: «Sei venuto per allontanarci da quello che i padri ci hanno tramandato e per far sì che la grandezza sulla terra appartenga a voi due? Non vi crederemo!».
Almanca:
Sie sagten: "Kamst du 1 etwa, um uns von dem abzubringen, was wir bei unseren Ahnen vorfanden, und damit euch beiden (dir mit deinem Bruder) die Herrschaft im Lande gehört?! Wir werden euch gewiß nicht glauben."
Çince:
他们说:你到我们这里来,想使我们抛奔我们的祖先的宗教,而让你们俩称尊于国中吗?我们绝不会归信你们的。
Hollandaca:
Zij zeiden: Zijt gij tot ons gekomen om ons af te leiden van den godsdienst, welken wij onze vaderen zagen beoefenen, opdat gij beiden het bevel over het land zoudt kunnen voeren? Maar wij gelooven u niet.
Rusça:
Они сказали: "Неужели ты пришел для того, чтобы сбить нас с пути, по которому шли наши отцы, и чтобы вам обоим досталось величие на земле? Мы не уверуем в вас".
Somalice:
Waxayna dhaheen ma waxaad noogu timid inaad naga leexisid waxaan ka hellay Aabayaalkanni oy idiin Ahaato waynaanta Dhulka (xukunka) annagu idinka idin Rumaynnaynno.
Swahilice:
Wakasema: Je! Umetujia ili utuachishe tuliyo wakuta nayo baba zetu, na mpate nyinyi wawili ukubwa katika nchi? Wala sisi hatukuaminini nyinyi.
Uygurca:
ئۇلار: «سەن بىزگە ئاتا - بوۋىلىرىمىزنىڭ دىنىدىن بىزنى ۋاز كەچتۈرۈش ۋە زېمىن (يەنى مىسىر زېمىنى) نىڭ سەلتەنىتىنى ئىككىڭلارنىڭ قىلىۋېلىش ئۈچۈن كەلدىڭمۇ؟ بىز ئىككىڭلارغا ئىشەنمەيمىز» دېدى
Japonca:
かれらは言った。「あなたが来たのは,わたしたちの祖先が守っていた信仰から背かせるためである。あなたがた両人は,この国で高い地位を得ようとするのか。わたしたちはあなたがた両人を信じない。」
Arapça (Ürdün):
«قالوا أجئتنا لتَلفِتَنا» لتردنا «عما وجدنا عليه آباءنا وتكون لكما الكبرياء» الملك «في الأرض» أرض مصر «وما نحن لكما بمؤمنين» مصدقين.
Hintçe:
वह लोग कहने लगे कि (ऐ मूसा) क्यों तुम हमारे पास उस वास्ते आए हो कि जिस दीन पर हमने अपने बाप दादाओं को पाया उससे तुम हमे बहका दो और सारी ज़मीन में ही दोनों की बढ़ाई हो और ये लोग तुम दोनों पर ईमान लाने वाले नहीं
Tayca:
พวกเขากล่าวว่า “ท่านมาหาเราเพื่อที่จะหันเหเรา ออกจากสิ่งที่เราได้พบเห็น (ศาสนา) ของบรรพบุรุษของเราและเพื่อที่ความยิ่งใหญ่ในแผ่นดินจะได้เป็นของท่านทั้งสองกระนั้นหรือ และเราจะไม่ศรัทธาต่อท่านทั้งสองเป็นแน่!”
İbranice:
הם (פרעה ואנשיו) אמרו למשה: 'האם באת אלינו להעבירנו מהדת של אבותינו למען יהיה לכם השלטון בארץ? אנו לא נאמין לכם
Hırvatça:
A oni rekoše: "Zar si došao da nas odvratiš od onoga na čemu smo zatekli pretke naše, da bi vas dvojica imali vlast na zemlji? E, nećemo mi vama dvojici vjerovati."
Rumence:
Ei spuseră: “Ai venit la noi ca să ne schimbi de la ceea ce am găsit de la părinţii noştri? Şi ca să aveţi doar voi doi măreţia pe pământ? Nu credem în voi!”
Transliteration:
Qaloo ajitana litalfitana AAamma wajadna AAalayhi abaana watakoona lakuma alkibriyao fee alardi wama nahnu lakuma bimumineena
Türkçe:
Dediler ki: "Sen bize, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeyden bizi çeviresin de bu toprakta devlet ve ululuk ikinizin olsun diye mi geldin? Biz, ikinize de inanmıyoruz."
Sahih International:
They said, "Have you come to us to turn us away from that upon which we found our fathers and so that you two may have grandeur in the land? And we are not believers in you."
İngilizce:
They said: "Hast thou come to us to turn us away from the ways we found our fathers following,- in order that thou and thy brother may have greatness in the land? But not we shall believe in you!"
Azerbaycanca:
Onlar (Musaya və Haruna): “Bizi atalarımızın tapındığı dindən döndərmək, özünüz də yer üzündə böyüklük etmək üçünmü gəldiniz? Biz sizə iman gətirən deyilik!” – dedilər.
Süleyman Ateş:
Dediler ki: "Sen bizi, babalarımızı üzerinde bulduğumuz şeyden çeviresin de yeryüzünde büyüklük yalnız ikinize kalsın diye mi geldin? Biz size inanacak değiliz!"
Diyanet Vakfı:
Onlar dediler ki: Babalarımızı üzerinde bulduğumuz (dinden) bizi döndüresin ve yeryüzünde ululuk sizin ikinizin olsun diye mi bize geldin? Halbuki biz size inanacak değiliz.
Erhan Aktaş:
Dediler ki: “Sen; bizi, atalarımızı üzerinde bulduğumuz yoldan çevirmek ve yeryüzünde gücün ikinizin eline geçmesini sağlamak için mi geldin? Biz, size Mü’min(1) olacak değiliz.
Kral Fahd:
Onlar ise, şöyle demişlerdi:"Sen bize, babalarımızı üzerinde bulduğumuz (din) dan uzaklaştırmak için ve yeryüzündeki büyüklük sadece sizin ikinize âit olsun diye mi geldin? Biz ikinize de inanmıyoruz".
Hasan Basri Çantay:
Dediler: «Sen atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yoldan) bizi döndüresin de bu yerde devlet ikinizin (elinde) olsun diye mi bize geldiniz? Biz ikinize de inanıcılar değiliz».
Muhammed Esed:
(Seçkinler:) "Bizi atalarımızı inanç ve uygulama olarak izler bulduğumuz yoldan çevirmeye ve böylece ikinizin bu ülkede söz sahibi kimseler olmanızı sağlamaya mı geldin? Her ne hal ise, size, ikinize inanmıyoruz!" dediler.
Gültekin Onan:
Onlar: "
Ali Fikri Yavuz:
Onlar, Mûsa ile Harûn’a! “Sen, bizi babalarımızdan bulduğumuz yol üzerinden çevirmek için mi geldin? Yeryüzünde saltanat ikinize ait mi olacak? Biz, ikinize de iman etmeyiz” dediler.
Portekizce:
Disseram: Vieste, acaso, para desviar-nos do que vimos praticarem os nossos pais e para que o predomínio, na terra,seja para ti e teu irmão? Nunca creremos em vós.
İsveççe:
[Då] sade de: "Har du kommit för att förmå oss att överge våra fäders tro och deras seder, så att ni båda kan göra er till herrar här i landet? Vi tror inte på er."
Farsça:
گفتند: آیا به سوی ما آمده ای تا ما را از آیینی که پدرانمان را بر آن یافته ایم، برگردانی و [با نابود کردن ما] قدرت و حکومت در این سرزمین برای شما دو نفر باشد؟ و ما به شما دو نفر ایمان نمی آوریم!
Kürtçe:
ووتیان ئایا ھاتووی بۆلامان بۆ ئەوەی لاماندەیت لەوەی باوو باپیرانمان لەسەری بوون تا بۆ ھەر دووکتان (موسا و ھارون) بێت گەورەیی (وسەرۆکایەتی بەنو ئیسرائیل) لەزەویدا وە ئێمە ھەرگیز باوەڕتان پێ ناکەین
Özbekçe:
Улар: «Сен бизни оталаримиз тутиб келаётганида топган нарсамиздан буриш учун ва икковингизга ер юзида катталик бўлиши учун келдингми? Биз икковингизга иймон келтирувчилардан эмасмиз», дедилар. (Улар илм-маърифат асосида эмас, қалбларидаги аввалдан ўрнашиб қолган дард туфайли Аллоҳ томонидан келган динни инкор қилаётган эканлар. Бу фақат Фиръавн ва унинг қавмигагина эмас, балки Аллоҳнинг динига юришни хоҳламаган ҳар бир тоғут ва унинг қавмига хос хусусиятдир.)
Malayca:
Mereka pula berkata: "Adakah engkau datang (wahai Musa) untuk memesongkan kami dari penyembahan berhala yang kami dapati datuk nenek kami melakukannya, dan untuk membolehkan kamu berdua membolot kekuasaan di bumi (Mesir)? Dan (ketahuilah) sebenarnya kami tidak akan beriman kepada kamu berdua".
Arnavutça:
E, ata thanë: “A mos ke ardhur ti të na kthesh neve nga ajo, në të cilën i kemi gjetur etërit tonë, e ju të dyve t’u takojë pushteti në Tokë? E, nuk duam t’u besojmë ju dyve!”
Bulgarca:
Казаха: “Нима дойде при нас, за да ни отлъчиш от онова, с което заварихме предците си, и да е за двама ви [о, Муса и Харун] величието по земята? Не ви вярваме.”
Sırpça:
А они рекоше: „Зар си дошао да нас одвратиш од онога на чему смо затекли наше претке, да би вас двојица добили власт у овој земљи? Ми нећемо да поверујемо вама двојици!“
Çekçe:
Odpověděli: 'Přišels k nám, abys nás odvrátil od toho, co u otců svých jsme nalezli, a aby vám oběma pak připadla moc nejvyšší v zemi? My nejsme z těch, kdo by vám uvěřili.'
Urduca:
اُنہوں نے جواب میں کہا “کیا تواس لیے آیا ہے کہ ہمیں اُ س طریقے سے پھیر دے جس پر ہم نے اپنے باپ دادا کو پایا ہے اور زمین میں بڑائی تم دونوں کی قائم ہو جائے؟ تمہارے بات تو ہم ماننے والے نہیں ہیں"
Tacikçe:
Гуфтанд: «Оё омадаӣ, то моро аз он дин, ки падаронамонро бар он ёфтаем, дур созӣ, то дар замин сарварӣ ёбед? Вале мо ба шумо имон намеоварем!»
Tatarca:
Кәферләр әйттеләр: "Сез безне аталарыбыз тоткан диннән туктатыр өчен һәм җир өстендә үзегез генә баш булыр өчен килдегезме? Без сезгә иман китерәчәк түгелләрбез".
Endonezyaca:
Mereka berkata: "Apakah kamu datang kepada kami untuk memalingkan kami dari apa yang kami dapati nenek moyang kami mengerjakannya, dan supaya kamu berdua mempunyai kekuasaan di muka bumi? Kami tidak akan mempercayai kamu berdua".
Amharca:
(እነርሱም) አሉ፡- «አባቶቻችንን በእርሱ ላይ ካገኘንበት ሃይማኖት ልታዞረን ለእናንተም በምድር ውስጥ ኩራት (ሹመት) ልትኖራችሁ መጣህብን እኛም ለእናንተ አማኞች አይደለንም፡፡»
Tamilce:
அவர்கள் கூறினார்கள்: “எங்கள் மூதாதையர்களை நாங்கள் எதில் கண்டோமோ அதிலிருந்து எங்களை நீர் திருப்பி விடுவதற்கும், பூமியில் உங்கள் இருவருக்கும் தலைமைத்துவம் (பெருமை, ஆதிக்கம்) ஆகிவிட வேண்டும் என்பதற்காக நீர் எங்களிடம் வந்தீரா? இன்னும், நாங்கள் உங்கள் இருவரையும் நம்பிக்கை கொள்பவர்களாக இல்லை.”
Korece:
그들이 말하였더라 당신은 우리 선조로부터 내려온 신앙에서우리를 탈선케 하여 당신과 당신 형제가 이 지상에서 군림하려 하 느뇨 우리는 당신들을 믿지 않으 리요 하더라
Vietnamca:
(Đám thuộc hạ của Pha-ra-ông) nói (với Musa): “Có phải ngươi mang điều này đến để lôi kéo bọn ta rời bỏ những gì mà bọn ta thấy được ở tổ tiên của bọn ta (đã làm trước đây) để rồi hai ngươi có thể hùng bá trong lãnh thổ này? Không, bọn ta sẽ không tin hai ngươi.”
Ayet Linkleri: