Arapça:
۞ وَيَسْتَنبِئُونَكَ أَحَقٌّ هُوَ ۖ قُلْ إِي وَرَبِّي إِنَّهُ لَحَقٌّ ۖ وَمَا أَنتُم بِمُعْجِزِينَ
Çeviriyazı:
veyestembiûneke eḥaḳḳun hû. ḳul î verabbî innehû leḥaḳḳuv vemâ entüm bimü`cizîn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O azap gerçek mi? diye sana soruyorlar. De ki; "Evet. Rabbim hakkı için o kesin bir gerçektir. Ve siz bundan yakayı kurtaramazsınız."
Diyanet İşleri:
O gerçek midir? diye senden sorarlar. De ki: "Evet, Rabbim hakkı için o gerçektir, siz aciz kılamazsınız (önleyemezsiniz)."
Abdulbakî Gölpınarlı:
O gerçek mi diye soruyorlar senden; de ki: Evet, andolsun Rabbime ki gerçektir ve siz de ondan kurtulmayacaksınız.
Şaban Piriş:
Gerçek mi bu? diye senden haber bekliyorlar. De ki: Evet, Rabbim hakkı için yemin ederim ki o gerçektir. Siz (Allah'ın azabından) kaçamayacaksınız.
Edip Yüksel:
Bu sahiden doğru mudur," diye senden haber bekliyorlar. De ki: "Elbette, Rabbime andolsun o gerçektir ve siz onu engelleyemezsiniz!
Ali Bulaç:
Bu bir gerçek mi?" diye senden haber soracaklar. De ki: "Evet, Rabbime andolsun ki, şüphesiz gerçektir ve sizler aciz bırakacak değilsiniz.
Suat Yıldırım:
“Sahi doğru mu bu?” diye senden haber sorarlar.De ki: “Evet! Rabbime yemin ederim ki o elbette gerçektir ve siz bundan yakayı kurtaramazsınız.” [6,134; 36,82; 34,3; 64,7]
Ömer Nasuhi Bilmen:
Ve senden haber almak istiyorlar ki, o doğru mudur? De ki: «Evet. Ve Rabbime andolsun ki doğru bir hakikattır ve siz onu bertaraf edecek kimseler değilsinizdir.»
Yaşar Nuri Öztürk:
Soruyorlar sana: "Doğru mu bu?" De ki: "Evet! Rabbime yemin ederim, o doğrunun ta kendisidir! Ve siz ondan yakayı kurtaramayacaksınız."
Bekir Sadak:
De ki: «Bunlar, Alah´in bol nimeti ve rahmetiyledir.» Buna sevinsinler. O, onlarin topladiklarindan daha hayirlidir.
İbni Kesir:
O gerçek mi? diye senden haber sorarlar. De ki: Rabbıma andolsun ki o, muhakkak gerçektir. Elbette siz, O´nu aciz bırakacaklar değilsiniz.
Adem Uğur:
O (azap) bir gerçek midir? diye senden haber istiyorlar. De ki: Evet, Rabbime andolsun ki o şüphesiz gerçektir ve siz âciz bırakacak değilsiniz.
İskender Ali Mihr:
Ve senden haber soracaklar: “O hak mıdır (gerçek midir)?” De ki: “Evet, Rabbime andolsun.” Muhakkak ki o, kesin olarak haktır (gerçektir) ve sizler aciz bırakanlar değilsiniz.
Celal Yıldırım:
O (azâb) hak mıdır, diye senden haber isterler. De ki: Evet, Rabbim hakkı için o gerçekten haktır ve siz (ondan Allah´ı) âciz bırakacak değilsiniz (yakayı da kurtaramıyacaksınız).
Tefhim ul Kuran:
«Bu bir gerçek mi?» diye senden haber soracaklar. De ki: «Evet, Rabbime andolsun ki, şüphesiz gerçektir ve sizler aciz bırakacak olanlar da değilsiniz.»
Fransızca:
Et ils s'informent auprès de toi : "Est-ce vrai ? " - Dis : "Oui ! Par mon Seigneur ! C'est bien vrai. Et vous ne pouvez vous soustraire à la puissance d'Allah".
İspanyolca:
Te pedirán información: «Entonces, eso ¿es verdad?» Di: «¡Sí, por mi Señor!, que es verdad y no podréis escapar».
İtalyanca:
Ti chiederanno: «E' vero?» Di': «Sì, lo giuro
Almanca:
Und sie holen bei dir die Auskunft ein: "Ist es wahr?" Sag: "Ja! Bei meinem HERRN gewiß, es ist doch wahr!" Und ihr könnt (Uns) nicht zu schaffen machen.
Çince:
他们问你:这是真实的吗?你说:是的,指我的主发誓,这确是真实的,你们绝不能逃避天谴。
Hollandaca:
Zij zullen van u begeeren te weten, of dit inderdaad waar is: Antwoord: Bij mijn Heer! het is zekerlijk waar: nimmer zult gij Gods macht verzwakken, noch die ontkomen.
Rusça:
Они спрашивают тебя: "Неужели это правда?" Скажи: "Конечно, клянусь моим Господом! Воистину, это - подлинная правда, и вам не избежать этого".
Somalice:
waxay ku warsan ma xaqbaa isagu, dheh haa Eebahaybaan ku dhaartaye isagaa Xaqa, idinkuna ma tihidiin kuwo (Eebe) daalin.
Swahilice:
Na wanakuuliza: Je! Ni kweli hayo? Sema: Ehe! Naapa kwa Mola wangu Mlezi! Hakika hayo ni kweli, na wala nyinyi hamshindi!
Uygurca:
ئۇلار سەندىن: «ئۇ (يەنى ۋەدە قىلىنغان ئازاب، ئۆلگەندىن كېيىن تىرىلىش) راستمۇ؟» دەپ سورايدۇ، سەن: «ھەئە، پەرۋەردىگارىم بىلەن قەسەمكى، ئۇ ئەلۋەتتە راستتۇر، سىلەر قېچىپ قۇتۇلالمايسىلەر» دېگىن
Japonca:
かれらはあなたに問うだろう。「それは真実なのですか。」言ってやるがいい。「そぅだ,わたしの主にかけて,本当にそれは真実です。あなたがたは免がれられないのです。」
Arapça (Ürdün):
«ويستنبئونك» يستخبرونك «أحق هو» أي ما وعدتنا به من العذاب والبعث «قل إي» نعم «وربي إنه لحق وما أنتم بمعجزين» بفائتين العذاب.
Hintçe:
(ऐ रसूल) तुम से लोग पूछतें हैं कि क्या (जो कुछ तुम कहते हो) वह सब ठीक है तुम कह दो (हाँ) अपने परवरदिगार की कसम ठीक है और तुम (ख़ुदा को) हरा नहीं सकते
Tayca:
และพวกเขาจะสอบถามเจ้าว่า “(การลงโทษ) จะเกิดขึ้นจริงหรือ?” จงกล่าวเถิด (มุฮัมมัด) “แน่นอนทีเดียว ขอสาบานต่อพระเจ้าของฉัน แท้จริงมันจะเกิดขึ้นอย่างแน่นอน และพวกท่านไม่สามารถจะรอดไปได้”
İbranice:
ומבקשים לשאול אותך: 'האם הוא אמת'? אמור: 'כן, בריבוני! צדק הוא, ואתם לא תוכלו להימלט (מהעונש של אלוהים)
Hırvatça:
Oni te zapitkuju: "Da li je istina da će to biti?" Reci: "Jeste, Gospodara mi moga, zaista je istina, i vi je nećete moći spriječiti."
Rumence:
Ei vor cere veşti de la tine: “Acesta este Adevărul?” Spune: “Da, pe Domnul meu, acesta este Adevărul şi voi nu-l veţi slăbi pe Dumnezeu.”
Transliteration:
Wayastanbioonaka ahaqqun huwa qul ee warabbee innahu lahaqqun wama antum bimuAAjizeena
Türkçe:
Soruyorlar sana: "Doğru mu bu?" De ki: "Evet! Rabbime yemin ederim, o doğrunun ta kendisidir! Ve siz ondan yakayı kurtaramayacaksınız."
Sahih International:
And they ask information of you, [O Muhammad], "Is it true?" Say, "Yes, by my Lord. Indeed, it is truth; and you will not cause failure [to Allah]."
İngilizce:
They seek to be informed by thee: "Is that true?" Say: "Aye! by my Lord! it is the very truth! and ye cannot frustrate it!"
Azerbaycanca:
(Ya Peyğəmbərim!) Səndən: “O (bizi qorxutduğun əzab və ya qiyamət günü) doğrudurmu?” – deyə xəbər alacaqlar. Onlara belə cavab ver: “Rəbbimə and olsun ki, o doğrudur. Siz ondan canınızı qurtara bilməzsiniz!”
Süleyman Ateş:
Sahiden o gerçek midir? diye senden soruyorlar. De ki: "Evet, Rabbim hakkı için o gerçektir. Siz (onu) önleyemezsiniz!"
Diyanet Vakfı:
"O (azap) bir gerçek midir?" diye senden haber istiyorlar. De ki: Evet, Rabbime andolsun ki o şüphesiz gerçektir ve siz aciz bırakacak değilsiniz.
Erhan Aktaş:
Sana “Bu gerçek midir?” diye soruyorlar. De ki: “Rabb’ime yemin ederim ki o gerçektir. Ve siz onu engelleyemezsiniz.”
Kral Fahd:
Sana o azabın hak olup olmadığını, sormaktadırlar. (Onlara) de ki: "Evet, Rabbime yemin ederim ki o haktır ve siz, (azabı göndermekten) Allah'ı âciz bırakacak değilsiniz.
Hasan Basri Çantay:
«O (azâb) bir gerçek mi?» diye senden haber isterler. De ki «Evet, Rabbime andederim ki, o elbet ve elbet bir hakıykatdır. Siz (bundan Allâhı) âciz bırakıcılar değilsiniz».
Muhammed Esed:
Bazıları da sana, "Bütün bunlar gerçek mi?" diye soruyorlar. De ki: "Elbette! Rabbim hakkı için, katıksız gerçek bu; ve sizler de (büyük sorgulamadan) asla kaçamayacaksınız!"
Gültekin Onan:
"
Ali Fikri Yavuz:
“O azab, bir gerçek mi?” diye senden sorarlar. De ki: “- Evet, Rabbime yemin ederim ki, O, muhakkak bir gerçektir. Siz bundan yakayı kurtaramazsınız.”
Portekizce:
Pedir-te-ão que os inteires dos fatos: É isso verdade? Dize: Sim, por meu Senhor que é verdade, e jamais podereisimpedi-lo.
İsveççe:
De frågar dig: "Är då allt detta [verkligen] sant?" Säg: "Ja, vid min Herre och Gud! Det är sant och ni kan ingenting göra för att kullkasta [Guds beslut]!"
Farsça:
و از تو خبر می گیرند: آیا [عذاب جاودانه ای که به آن تهدید می شویم] حق است؟ بگو: آری، سوگند به پروردگارم یقیناً حق است، و شما عاجز کننده [خدا] نیستید [تا بتوانید از دسترس قدرت او بیرون روید.]
Kürtçe:
(ئەی موحەممەد ﷺ) لێت دەپرسن ئایا ئەو سزایە ڕاستە (بەدی دێت)؟ پێیان بڵێ بەڵێ سوێند بە پەروەردگارم بێگومان ئەوە ڕاستە وە ئێوە ناتوانن خۆتانی لێ قوتار بکەن
Özbekçe:
Улар сендан: «У ҳақми?» деб сўрарлар. Сен: «Ҳа, Парвардигорим ҳаққи, албатта, у ҳақдир ва сизлар қочиб қутулувчи эмассизлар», деб айт.
Malayca:
Dan mereka (yang meminta disegerakan azab) itu akan bertanya kepadamu (wahai Muhammad): "Adakah kedatangan azab yang dijanjikan itu benar? "Jawablah: "Ya, demi Tuhanku! Sesungguhnya adalah ia benar! Dan kamu tidak sekali-kali berkuasa menahan kedatangannya".
Arnavutça:
Ata kërkojnë shpjegim prej teje: “A është e vërtetë ajo?” Thuaj: “Po pasha Zotin tim, ajo padyshim është e vërtetë, e ju nuk do të mund t’i shmangeni!”
Bulgarca:
Искат да ги известиш истина ли е това. Кажи: “Да, кълна се в своя Господ, истина е то и не можете да го възпрете.”
Sırpça:
Они те запиткују: „Да ли је истина та патња?“ Реци: „Јесте, Господара ми мога, заиста је истина, и ви нећете моћи да је спречите.“
Çekçe:
A vyptávají se tě, zda je to pravda. Odpověz: 'Ano, při Pánu mém, je to věru pravda a nejste schopni tomu zabránit.'
Urduca:
پھر پُوچھتے ہیں کیا واقعی یہ سچ ہے جو تم کہہ رہے ہو؟ کہو “میرے رب کی قسم، یہ بالکل سچ ہے اور تم اتنا بل بوتا نہیں رکھتے کہ اسے ظہُور میں آنے سے روک دو"
Tacikçe:
Аз ту хабар мепурсанд, ки оё ҳақ аст? Бигӯ: «Оре, савганд ба Парвардигорам, ки ҳақ аст ва шуморо қувваи фирор аз он нест!»
Tatarca:
Кәферләр синнән сорыйлар: "Бу Коръән хакмы?" Әйт: "Аллаһ белән ант итеп әйтәмен, бу Коръән, әлбәттә хак, сез Аллаһуны гаҗиз итә алмассыз!"
Endonezyaca:
Dan mereka menanyakan kepadamu: "Benarkah (azab yang dijanjikan) itu? Katakanlah: "Ya, demi Tuhanku, sesungguhnya azab itu adalah benar dan kamu sekali-kali tidak bisa luput (daripadanya)".
Amharca:
እርሱም «እውነት ነውን» (ሲሉ) ይጠይቁሃል፡፡ «አዎን፤ በጌታዬ እምላለሁ፤ እርሱ እውነት ነው፡፡ እናንተም አምላጮች አይደላችሁም፤» በላቸው፡፡
Tamilce:
(நபியே!) இன்னும், “அது உண்மைதானா?” என்று அவர்கள் உம்மிடம் செய்தி கேட்கிறார்கள். கூறுவீராக! “ஆம். என் இறைவன் மீது சத்தியமாக, நிச்சயமாக அது உண்மைதான்! இன்னும், நீங்கள் (அல்லாஹ்வை) பலவீனப்படுத்துபவர்கள் அல்லர்”
Korece:
그들이 그대에게 그것이 진 리더냐 물으니 일러가로되 나의 주님께 맹세하나니 그것은 진리요너희는 피할 수 없으리라
Vietnamca:
(Những kẻ đa thần) hỏi Ngươi (Thiên Sứ Muhammad): “Có phải (hình phạt mà Ngươi cảnh báo) là sự thật không?” Ngươi hãy đáp: “Xin thề với Thượng Đế của Ta, chắc chắn đó là sự thật và các ngươi sẽ không thoát.”
Ayet Linkleri: