Arapça:
وَمَا أَرْسَلْنَا مِن رَّسُولٍ إِلَّا بِلِسَانِ قَوْمِهِ لِيُبَيِّنَ لَهُمْ ۖ فَيُضِلُّ اللَّهُ مَن يَشَاءُ وَيَهْدِي مَن يَشَاءُ ۚ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
Çeviriyazı:
vemâ erselnâ mir rasûlin illâ bilisâni ḳavmihî liyübeyyine lehüm. feyüḍillü-llâhü mey yeşâü veyehdî mey yeşâ'. vehüve-l`azîzü-lḥakîm.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz, her peygamberi, ancak bulunduğu kavminin diliyle gönderdik ki, onlara apaçık anlatsın. Bu itibarla Allah dilediğini sapıklıkta bırakır, dilediğini de hidayete erdirir. O her şeye galibdir, hükmünde hikmet sahibidir.
Diyanet İşleri:
Kendilerine apaçık anlatabilsin diye, her peygamberi kendi milletinin diliyle gönderdik. Allah dilediğini saptırır ve dilediğini de doğru yola eriştirir; güçlü olan, Hakim olan O'dur.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Onlara iyice anlatabilmesi için kendi kavminin dilinden başka bir dille hiçbir peygamber göndermedik. Gerçekten de Allah, dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola sevk eder ve odur üstün ve hüküm ve hikmet sahibi.
Şaban Piriş:
Kendilerine açıklayıp, beyan etsin diye, her peygamberi kendi milletinin diliyle gönderdik. Allah dilediğini saptırır ve dilediğini de hidayet eder. O, Aziz'dir, Hakim'dir.
Edip Yüksel:
Biz her elçiyi ancak halkının diliyle göndeririz ki onlara bildirebilsin. ALLAH dileyeni/dilediğini saptırır, dileyeni/dilediğini de doğruya ulaştırır. O, Güçlüdür, Bilgedir.
Ali Bulaç:
Biz hiçbir elçiyi, kendi kavminin dilinden başkasıyla göndermedik ki, onlara apaçık anlatsın. Böylece Allah, dilediğini şaşırtıp saptırır, dilediğini hidayete erdirir. O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
Suat Yıldırım:
Biz her peygamberi, kendi milletinin lisanı ile gönderdik, ta ki onlara hakikatleri iyice açıklasın.Artık Allah dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola iletir. O azîzdir, hakîmdir (mutlak galiptir, tam hüküm ve hikmet sahibidir). [7,158]
Ömer Nasuhi Bilmen:
Ve Biz her peygamberi ancak kendi kavminin lisaniyle gönderdik ki, onlara beyan etsin. Artık Allah Teâlâ dilediğini saptırır ve dilediğini doğru yola sevkeder. Ve azîz, hakîm olan O´dur.
Yaşar Nuri Öztürk:
Biz, görevlendirdiğimiz her resulü ancak kendi toplumunun diliyle gönderdik ki, onlara açık-seçik beyanda bulunsun. Bunun ardından, Allah dilediğini saptırır, dilediğini de iyiye ve güzele kılavuzlar. Azîz'dir, Hakîm'dir O!
Bekir Sadak:
Sizden once gecen Nuh, Ad, Semud milletlerinin ve onlardan sonra gelenlerin haberleri ki onlari Allah´tan baskasi bilmez size ulasmadi mi? Onlara peygamberleri belgelerle geldiler, fakat ellerini agizlarina goturup: «Biz sizinle gonderilene inanmiyoruz. Bizi cagirdiginiz seyden de suphe ve endise icindeyiz» dediler.
İbni Kesir:
Biz, her peygamberi kendi milletinin diliyle gönderdik ki
Adem Uğur:
(Allah´ın emirlerini) onlara iyice açıklasın diye her peygamberi yalnız kendi kavminin diliyle gönderdik. Artık Allah dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. Çünkü O, güç ve hikmet sahibidir.
İskender Ali Mihr:
Hiçbir resûlümüz yoktur ki
Celal Yıldırım:
Biz, her peygamberi, onlara açık-seçik anlatsınlar diye kendi milletinin diliyle gönderdik. Artık Allah dilediğini saptırır
Tefhim ul Kuran:
Biz hiç bir peygamberi, kendi kavminin dilinden başkasıyla göndermedik ki, onlara apaçık anlatsın. Böylece Allah, dilediğini şaşırtıp saptırır, dilediğini hidayete yöneltip iletir. O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
Fransızca:
Et Nous n'avons envoyé de Messager qu'avec la langue de son peuple, afin de les éclairer. Allah égare qui Il veut et guide qui Il veut. Et, c'est Lui le tout Puissant, le Sage.
İspanyolca:
No mandamos a ningún enviado que no hablara en la lengua de su pueblo, para que les explicara con claridad. Alá extravía a quien Él quiere y dirige a quien Él quiere. él es el Poderoso, el Sabio.
İtalyanca:
Non inviammo alcun messaggero se non nella lingua del suo popolo, affinché li informasse. Allah svia chi vuole e guida chi vuole ed Egli è l'Eccelso, il Sapiente.
Almanca:
Und WIR haben keinen Gesandten entsandt außer mit der Sprache seiner Leute, damit er ihnen (die Botschaft) erläutert. So läßt ALLAH abirren, wen ER will, und leitet recht, wen ER will. Und ER ist Der Allwürdige, Der Allweise.
Çince:
我不派遣一个使者则已,但派遣的时候,总是以他的宗族的语言(降示经典),以便他为他们阐明正道。而真主使他所意欲者误入迷途,使他所意欲者遵循正路。他确是强大的,确是至睿的。
Hollandaca:
Wij hebben geen apostel gezonden dan met de taal van zijn volk, opdat hij hun hunnen plicht duidelijk zou kunnen verklaren , want God doet dwalen naar zijn welbehagen en leidt dengeen die hem behaagt; en hij is de machtige, de wijze.
Rusça:
Мы отправляли посланников, которые говорили на языке своего народа, чтобы они давали им разъяснения. Аллах вводит в заблуждение, кого пожелает, и ведет прямым путем, кого пожелает. Он - Могущественный, Мудрый.
Somalice:
Rasuul kuma dirro waxaan Afka Qoomkiisa ahayn si uu ugu caddeeyo, wuuna baadiyeeyaa Eebe cidduu doono inta xaqa loo caddeeyey ka dib, wuuna hanuunin cidduu doono, waana adkaade falsan.
Swahilice:
Na hatukumtuma Mtume ila kwa ulimi wa kaumu yake ili apate kuwabainishia. Basi Mwenyezi Mungu humuacha akapotea amtakaye, na akamwongoa amtakaye. Naye ni Mtukufu Mwenye nguvu na Mwenye hikima.
Uygurca:
قانداقلا بىر پەيغەمبەرنى ئەۋەتمەيلى، ئۇنى بىز ئۆز قەۋمىگە (اﷲ نىڭ شەرىئىتىنى) بايان قىلىش ئۈچۈن، پەقەت ئۆز قەۋمىنىڭ تىلى بىلەن (سۆزلەيدىغان) قىلىپ ئەۋەتتۇق، اﷲ خالىغان ئادەمنى گۇمراھ قىلىدۇ، خالىغان ئادەمنى ھىدايەت قىلىدۇ (يەنى پەيغەمبەرلەرنىڭ ۋەزىپىسى پەقەت تەبلىغ قىلىش بولۇپ، ھىدايەت قىلىش ئىشى اﷲ نىڭ ئىلگىدىدۇر). اﷲ غالىبتۇر ھېكمەت بىلەن ئىش قىلغۇچىدۇر
Japonca:
われはその民の言葉を使わないような使徒を遺わしたことはない。(それはその使命を) かれらに明瞭に説くためである。それでアッラーは,御好みの者を迷うに任せ,また御好みの者を導かれる。かれは,偉力ならびなく英明であられる。
Arapça (Ürdün):
«وما أرسلنا من رسول إلا بلسان» بلغة «قومه ليبين لهم» ليفهمهم ما أتى به «فيضلُّ الله من يشاء ويهدي من يشاء وهو العزيز» في ملكه «الحكيم» في صنعه.
Hintçe:
और हमने जब कभी कोई पैग़म्बर भेजा तो उसकी क़ौम की ज़बान में बातें करता हुआ (ताकि उसके सामने (हमारे एहक़ाम) बयान कर सके तो यही ख़ुदा जिसे चाहता है गुमराही में छोड़ देता है और जिस की चाहता है हिदायत करता है वही सब पर ग़ालिब हिकमत वाला है
Tayca:
และเรามิได้ส่งร่อซูลคนใด นอกจากด้วยการพูดภาษาชนชาติของเขา เพื่อจะได้ชี้แจงอย่างชัดแจ้งแก่พวกเขา อัลลอฮฺจะทรงให้ผู้ที่พระองค์ทรงประสงค์หลงทาง และทรงชี้แนะทางแก่ผู้ที่พระองค์ทรงประสงค์ และพระองค์เป็นผู้ทรงเดชานุภาพ ผู้ทรงปรีชาญาณ
İbranice:
ולא שלחנו שליח אלא כזה אשר מדבר בלשון עמו כדי שיבהיר להם את שליחותו. אלוהים מתעה את מי שהוא רוצה ומדריך את אשר ירצה, כי הוא העזוז והחכם
Hırvatça:
Mi nismo poslali nijednog poslanika koji nije govorio jezikom naroda svoga, da bi mu objasnio. A Allah u zabludu okreće onoga koga hoće i upućuje na Pravi put onoga koga hoće; On je Silni i Mudri.
Rumence:
Noi nu am trimis nici un trimis decât pe limba poporului său ca să-i vorbească lămurit. Dumnezeu rătăceşte pe cine voieşte şi călăuzeşte pe cine voieşte. El este Puternicul, Înţeleptul.
Transliteration:
Wama arsalna min rasoolin illa bilisani qawmihi liyubayyina lahum fayudillu Allahu man yashao wayahdee man yashao wahuwa alAAazeezu alhakeemu
Türkçe:
Biz, görevlendirdiğimiz her resulü ancak kendi toplumunun diliyle gönderdik ki, onlara açık-seçik beyanda bulunsun. Bunun ardından, Allah dilediğini saptırır, dilediğini de iyiye ve güzele kılavuzlar. Azîz'dir, Hakîm'dir O!
Sahih International:
And We did not send any messenger except [speaking] in the language of his people to state clearly for them, and Allah sends astray [thereby] whom He wills and guides whom He wills. And He is the Exalted in Might, the Wise.
İngilizce:
We sent not a messenger except (to teach) in the language of his (own) people, in order to make (things) clear to them. Now Allah leaves straying those whom He pleases and guides whom He pleases: and He is Exalted in power, full of Wisdom.
Azerbaycanca:
Biz hər bir peyğəmbəri yalnız öz millətinin dilində (danışan) göndərdik ki, (Allahın əmrlərini) ona izah edə bilsin. Allah istədiyi kimsəni zəlalətə salar (haqq yoldan sapdırar), istədiyini də doğru yola yönəldər. O, yenilməz qüvvət sahibi, hikmət sahibidir!
Süleyman Ateş:
Biz, her elçiyi kendi kavminin diliyle gönderdik ki olara açıklasın. Allah dilediğini şaşırtır, dilediğini yola iletir. O, azizdir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Diyanet Vakfı:
(Allah'ın emirlerini) onlara iyice açıklasın diye her peygamberi yalnız kendi kavminin diliyle gönderdik. Artık Allah dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. Çünkü O, güç ve hikmet sahibidir.
Erhan Aktaş:
Biz, mesajımızı anlaşılır olarak iletebilmesi için hiçbir Resûlü kendi halkının dilinden başka bir dille göndermedik. Allah, artık hak eden kimseyi(1) saptırır, hak eden kimseyi(1) de doğru yola iletir. O, Mutlak Üstün Olan’dır, En İyi Hüküm Veren’dir.
Kral Fahd:
(Allah'ın emirlerini) onlara iyice açıklasın diye her peygamberi yalnız kendi kavminin diliyle gönderdik. Artık Allah dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. Çünkü O, güç ve hikmet sahibidir.
Hasan Basri Çantay:
Biz hiçbir peygamberi kendi kavminin dilinden başkasıyle göndermedik ki (emr olunduklarını) onlara apaçık anlatsın. Artık Allah kimi dilerse sapdırır, kimi de dilerse doğru yola götürür. O, (irâdesinde) yegâne (haakim ve) gaalibdir, tam hüküm ve hikmet saahibidir.
Muhammed Esed:
Biz her elçiyi, mutlaka kendi halkının diliyle (vahyedilmiş bir mesajla) gönderdik ki, (hakkı) onlara açık (ve dolaysız) bir biçimde ulaştırabilsin; artık bundan sonra Allah (sapmayı) dileyeni sapıklık içinde bırakır, (doğru yolu tutmayı) dileyeni de doğru yola yöneltir, çünkü doğru hüküm ve hikmetle edip eyleyen en yüce iktidar sahibi O´dur.
Gültekin Onan:
Biz hiç bir elçiyi kendi kavminin dilinden başkasıyla göndermedik ki onlara apaçık anlatsın. Böylece Tanrı, dilediğini şaşırtıp saptırır, dilediğini hidayete erdirir. O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
Ali Fikri Yavuz:
Biz, her gönderdiğimiz Peygamberi, ancak bulunduğu kavminin diliyle gönderdik ki, onlara apaçık anlatsın. Artık, Allah dilediğini sapıklıkta bırakır, dilediğini de hidayete erdirir. O, her şeye galibdir, hükmünde hikmet sahibidir.
Portekizce:
Jamais enviamos mensageiro algum, senão com a fala de seu povo, para elucidá-lo. Porém, Deus permite que se desviequem quer, e encaminha quem Lhe apraz, porque Ele é o Poderoso, o Prudentíssimo.
İsveççe:
VI HAR aldrig sänt ett sändebud som inte talade samma språk som det folk [till vilket han sändes], så att han klart kunde lägga fram [sitt budskap] för dem. Men Gud låter den gå vilse som vill [gå vilse], och Han vägleder den som vill [vägledas] - Han är den Allsmäktige, den Allvise.
Farsça:
و ما هیچ پیامبری را جز به زبان قومش نفرستادیم تا [بتواند به وسیله آن زبان، پیام وحی را به روشنی] برای آنان بیان کند. پس خدا هر کس را بخواهد [به کیفر لجاجت و عنادش] گمراه می کند، و هر کس را بخواهد، هدایت می نماید، و او توانای شکست ناپذیر و حکیم است.
Kürtçe:
وە ھیچ پێغەمبەرێکمان ڕەوانە نەکردووە بەزمانی گەلەکەی خۆی نەبێت بۆ ئەوەی (ئاینەکەیان) بۆ ڕوون بکاتەوە ئەوسا خوا ھەرکەسی ویستبێت گومڕای کردووە (بەھۆی سەرکەشی خۆیەوە) ھەرکەسێکیشی ویستبێت ڕێنمونی کردووە ھەر ئەویش زاڵ وبەدەسەڵات وکاردروستە
Özbekçe:
Қайсики Пайғамбарни юборган бўлсак, баён қилиб бериши учун ўз қавми тили ила юборганмиз. Бас, Аллоҳ кимни хоҳласа, залолатга кетказадир, кимни хоҳласа, ҳидоятга соладир. У азиз ва ҳикматли зотдир. (Бутун оламларга ва барча қавмларга Пайғамбар бўлган Ҳазрати Муҳаммадга (с. а. в.) ҳам араблар тилида ваҳий келди. Бунинг асосий ҳикматларини Аллоҳнинг Ўзи билади. Бошқа Пайғамбарлар маълум қавмга ва маълум муддатга келган бўлсалар, Муҳаммад (с. а. в.) қавмларнинг ҳаммасига қиёмат кунига қадар Пайғамбар қилиб юборилганлар. Пайғамбаримиз (с. а. в.) Ислом дини араблар яшаб турган ерларга ёйилиб бўлиши билан вафот топдилар. Исломни дунёнинг қолган қисмига у кишининг қавмлари етказдилар.)
Malayca:
Dan Kami tidak mengutuskan seseorang Rasul melainkan dengan bahasa kaumnya supaya ia menjelaskan (hukum-hukum Allah) kepada mereka. Maka Allah menyesatkan sesiapa yang dikehendakiNya (menurut undang-undang peraturanNya), juga memberi hidayah petunjuk kepada sesiapa yang dikehendakiNya (menurut undang-undang peraturanNya); dan Dia lah jua Yang Maha Kuasa, lagi Maha Bijaksana.
Arnavutça:
Na nuk kemi dërguar asnjë pejgamber, përpos në gjuhën e popullit të tij, për t’u shpjeguar atyre (e ta kuptojnë). Perëndia e shpie në humbje kë të dojë dhe e udhëzon në rrugë të drejtë kë të dojë. Ai është i Plotëfuqishëm dhe i Gjithëdijshëm.
Bulgarca:
Не изпращахме пратеник, освен с езика на неговия народ, за да им обясни. Аллах оставя в заблуда когото пожелае и напътва когото пожелае. Той е Всемогъщия, Премъдрия.
Sırpça:
Ми нисмо послали ниједног посланика а да није говорио језиком свога народа, како би им објаснио посланицу. Па Аллах у заблуди остави онога кога жели а на Прави пут упути онога кога жели; Он је Силни и Мудри.
Çekçe:
A vyslali jsme každého posla jedině s jazykem lidu jeho, aby jim vše objasňoval. A Bůh zbloudit nechává, koho chce, a cestou správnou též vede, koho chce, a On mocný je i moudrý.
Urduca:
ہم نے اپنا پیغام دینے کے لیے جب کبھی کوئی رسول بھیجا ہے، اُس نے اپنی قوم ہی کی زبان میں پیغام دیا ہے تاکہ وہ انہیں اچھی طرح کھول کر بات سمجھائے پھر اللہ جسے چاہتا ہے بھٹکا دیتا ہے اور جسے چاہتا ہے ہدایت بخشتا ہے، وہ بالا دست اور حکیم ہے
Tacikçe:
Ҳар паёмбареро фақат ба забони мардумаш фиристодем, то битавонад паёми Худоро барояшон баён кунад. Пас Худо ҳар киро бихоҳад, гумроҳ мекунад ва ҳар киро бихоҳад, ҳидоят мекунад ва Ӯст пирӯзманду ҳаким!
Tatarca:
Пәйгамбәрләрне һәр заманада үз каумләреннән җибәрдек шәригать хөкемләрене үз телләрендә бәян итсеннәр өчен. Аллаһ үзе теләгән кешене һидәяткә салыр вә үзе теләгән кешене хак юлдан адаштырыр, Ул – Аллаһ көчле вә хөкемче.
Endonezyaca:
Kami tidak mengutus seorang rasulpun, melainkan dengan bahasa kaumnya, supaya ia dapat memberi penjelasan dengan terang kepada mereka. Maka Allah menyesatkan siapa yang Dia kehendaki, dan memberi petunjuk kepada siapa yang Dia kehendaki. Dan Dialah Tuhan Yang Maha Kuasa lagi Maha Bijaksana.
Amharca:
ከመልክተኛ ማንኛውንም ለእነርሱ ያብራራላቸው ዘንድ በወገኖቹ ቋንቋ እንጂ በሌላ አልላክንም፡፡ አላህም የሚሻውን ያጠማል፡፡ የሚሻውንም ያቀናል፡፡ እርሱም አሸናፊው ጥበበኛው ነው፡፡
Tamilce:
(நபியே!) எந்த ஒரு தூதரையும் அவருடைய மக்களின் மொழியிலேயே தவிர நாம் அனுப்பவில்லை. நோக்கம், அவர் அவர்களுக்கு (மார்க்கத்தை) தெளிவுபடுத்த வேண்டும் என்பதாகும். ஆக, அல்லாஹ், தான் நாடுபவர்களை வழிகெடுக்கிறான். இன்னும், தான் நாடுபவர்களை நேர்வழி செலுத்துகிறான். மேலும், அவன்தான் மிகைத்தவன், மகா ஞானவான்.
Korece:
하나님이 선지자를 보내매 그의 백성의 언어로 보냈으니 이는 그들에게 어떤 것을 분명케 하고 자 하였음이라 그리하여 하나님은그분의 뜻에 따라 방황케 하시고 고분의 뜻에 따라 인도하시니 그 분은 권능과 지혜로 충만하심이리
Vietnamca:
Không một Sứ Giả nào đã được TA cử phái đến mà lại không nói bằng ngôn ngữ của người dân mình, mục đích để Y trình bày rõ ràng (Thông Điệp) cho họ. (Và sau khi Thông Điệp được trình bày), Allah làm trệch hướng đối với bất cứ ai Ngài muốn và hướng dẫn bất kỳ ai là tùy ý Ngài, bởi vì Ngài là Đấng Toàn Năng, Đấng Sáng Suốt.
Ayet Linkleri: