Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

9

Sûredeki Ayet No: 

54

Ayet No: 

1289

Sayfa No: 

195

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَمَا مَنَعَهُمْ أَن تُقْبَلَ مِنْهُمْ نَفَقَاتُهُمْ إِلَّا أَنَّهُمْ كَفَرُوا بِاللَّهِ وَبِرَسُولِهِ وَلَا يَأْتُونَ الصَّلَاةَ إِلَّا وَهُمْ كُسَالَىٰ وَلَا يُنفِقُونَ إِلَّا وَهُمْ كَارِهُونَ

Çeviriyazı: 

vemâ mene`ahüm en tuḳbele minhüm nefeḳâtühüm illâ ennehüm keferû billâhi vebirasûlihî velâ ye'tûne-ṣṣalâte illâ vehüm küsâlâ velâ yünfiḳûne illâ vehüm kârihûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

İnfakların onlardan kabul olunmamasına sebep, gerçekte Allah'a ve Resulüne inanmamaları, namaza ancak üşene üşene gelmeleri, verdiklerini de ancak istemeye istemeye vermeleridir.

Diyanet İşleri: 

Verdiklerinin kabul olunmasına engel olan, Allah'ı ve Peygamberini inkar etmeleri, namaza tembel tembel gelmeleri, istemeye istemeye vermeleridir.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Mal harcayışlarının kabulüne mani olan da ancak onların Allah'ı ve Peygamberini inkar edip kafir oluşları, namazı, ancak üşene üşene kılışları ve zorla, istemeyerek Tanrı uğrunda mallarını verişleridir.

Şaban Piriş: 

Verdiklerinin kabul olunmasına engel olan, Allah’a ve Rasûlüne küfretmeleri, namaza ancak tembel tembel gelmeleri ve istemeyerek vermeleridir.

Edip Yüksel: 

Yardımlarının kabul edilmesine engel sadece şudur: ALLAH'ı ve elçisini inkar ettiler, namaza ancak üşenerek yaklaşırlar ve yardımları da isteksiz yaparlar.

Ali Bulaç: 

İnfak ettiklerinin kendilerinden kabulünü engelleyen şey, Allah'ı ve elçisini tanımamaları, namaza ancak isteksizce gelmeleri ve hoşlarına gitmiyorken infak etmeleridir.

Suat Yıldırım: 

Bu teberrûlarının kabul edilmemesinin tek sebebi şudur:Çünkü onlar Allah'a ve Resulüne karşı inkâr ve nankörlük içindedirler.Namaza ancak üşene üşene gelirler.Yardımda bulunurken de istemeye istemeye, gönülsüz verirler.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Onlardan infak ettikleri şeylerin kabul edilmesine mani olan şey de, onların Allah Teâlâ´yı ve peygamberini inkâr etmiş olmalarıdır ve onlar namaza ancak üşenici oldukları halde gelirler ve onlar ancak kerih görür oldukları halde infakta bulunurlar.

Yaşar Nuri Öztürk: 

İnfaklarının onlardan kabul edilmesini engelleyen sadece şudur: Onlar, Allah'a ve resulüne nankörlük ettiler. Namaza/duaya ancak üşene üşene gelirler, infak edip dağıttıklarını da içlerinden gelmeyerek verirler.

Bekir Sadak: 

Eger onlar, Allah ve peygamberinin kendilerine vermis olduklari seylere razi olsalar ve «Allah bize yeter, O ve peygamberi bol nimetinden bize verecektir

İbni Kesir: 

Verdiklerinin onlardan kabul edilmesini engelleyen şudur: Onlar, Allah´a ve Rasulüne küfretmişlerdir. Namaza tembel tembel gelirler ve mallarını da istemeye istemeye infak ederler.

Adem Uğur: 

Onların harcamalarının kabul edilmesini engelleyen, onların Allah ve Resûlünü inkâr etmeleri, namaza ancak üşenerek gelmeleri ve istemeyerek harcamalarından başka bir şey değildir.

İskender Ali Mihr: 

Ve onların infâklerinin, onlardan kabul edilmesine mani olan şey, ancak Allah´ı ve O´nun resûllerini inkâr etmeleri ve namaza üşenerek gelmeleri ve onların ancak kerih görerek infâk etmeleridir.

Celal Yıldırım: 

Harcadıklarının kendilerinden kabul edilmesini ancak, Allah´ı ve Peygamberini inkâr etmeleri, üşenerek namaza gelmeleri ve bir de istemeyerek (mallarını hayır işlerinde) sarfetmeleri engellemiştir.

Tefhim ul Kuran: 

İnfak ettiklerinin kendilerinden kabulünü engelleyen şey, Allah´ı ve Resulünü tanımamaları, namaza ancak isteksizce gelmeleri ve hoşlarına gitmiyorken infak etmeleridir.

Fransızca: 

Ce qui empêche leurs dons d'être agréés, c'est le fait qu'ils n'ont pas cru en Allah et Son messager, qu'ils ne se rendent à la Salat que paresseusement, et qu'ils ne dépensent (dans les bonnes oeuvres) qu'à contrecœur.

İspanyolca: 

Lo único que ha impedido que su limosna sea aceptada es que no creen en Alá ni en Su Enviado, no acuden a la azalá sino perezosamente y no dan limosna sino a disgusto.

İtalyanca: 

Nulla impedisce che le loro elemosine siano accettate, eccetto il fatto che non credono in Allah e nel Suo Messaggero, che non vengono alla preghiera se non di malavoglia, che non danno l'elemosina se non quando sono costretti.

Almanca: 

Und nichts stand ihnen im Wege, damit ihre Spenden angenommen werden, außer daß sie Kufr ALLAH und Seinem Gesandten gegenüber betrieben haben, zum rituellen Gebet nur widerstrebend kommen und nur spenden, während sie dem abgeneigt sind.

Çince: 

他们的捐献之所以不被接受,只是因为他们不信仰真主及其使者,他们不做礼拜则已,但做礼拜时总是懒洋洋的;他们不捐献则已,捐献时总是不情愿的。

Hollandaca: 

En niets verhindert hunne gaven aan te nemen, dan dat zij niet in God en zijn apostel gelooven, en dat zij het gebed niet anders dan onachtzaam verrichten, en hun geld voor Gods geloof slechts onwillig besteden.

Rusça: 

Тому, чтобы их пожертвования были приняты, мешает только то, что они не веруют в Аллаха и Его Посланника, лениво совершают намаз и нехотя делают пожертвования.

Somalice: 

wax u diiday in la aqbalo bixinteeda oon ka gaaloowgooda Eebe iyo Rasuulkiisa ahayn majiro, mana yimaaddaan salaadda iyagoo wahsan mooyee, mana bixiyaan iyagoo neeeb mooyee.

Swahilice: 

Na hawakuzuiliwa kukubaliwa michango yao ila kwa kuwa walimkataa Mwenyezi Mungu na Mtume wake, wala hawaji kwenye Sala ila kwa uvivu, wala hawatoi michango ila nao wamechukia.

Uygurca: 

ئۇلارنىڭ بەرگەن نەپىقىلىرى شۇنىڭ ئۈچۈن قوبۇل بولمايدۇكى، ئۇلار اﷲ نى ۋە اﷲ نىڭ پەيغەمبىرىنى ئىنكار قىلىدۇ، نامازنى خۇش ياقماسلىق بىلەن ئوقۇيدۇ، (پۇل - مېلىنى) رازىلىق بىلەن بەرمەيدۇ

Japonca: 

かれらの施し(貢献)が,受け入れられてもらえないのは,只かれらが,アッラーとその使徒を信じないためであり,のらくら者のように礼拝に赴くだけで,しぶしぶと施すからに外ならない。

Arapça (Ürdün): 

«وما منعهم أن تُقبل» بالياء والتاء «منهم نفقاتهم إلا أنهم» فاعل وأن تقبل مفعول «كفروا بالله وبرسوله ولا يأتون الصلاة إلا وهم كسالى» متثاقلون «ولا ينفقون إلا وهم كارهون» النفقة لأنهم يعدونها مغرما.

Hintçe: 

और उनकी ख़ैरात के क़ुबूल किए जाने में और कोई वजह मायने नहीं मगर यही कि उन लोगों ने ख़ुदा और उसके रसूल की नाफ़रमानी की और नमाज़ को आते भी हैं तो अलकसाए हुए और ख़ुदा की राह में खर्च करते भी हैं तो बे दिली से

Tayca: 

“ไม่มี่สิ่งใดขัดขวางพวกเขา ในการที่บรรดาสิ่งบริจาคของพวกเขาไม่ถูกรับจากพวกเขานอกจากพวกเขาปฏิเสธศรัทธาต่ออัลลอฮ์ และต่อร่อซูลของพระองค์เท่านั้น และพวกเขาจะไม่มาละหมาด นอกจากพวกเขาจะมีสภาพเกียจคร้าน แลพวกเขาจะไม่บริจาค นอกจากพวกเขาจะมีสภาพฝืนใจ ”

İbranice: 

ולא מנע מהם החרטה הכנה שיתקבלו מהם תרומותיהם לצדקה אלא כי היו כופרים באלוהים ובשליחו, ואינם מגיעים לתפילה אלא בעצלנות, ואינם תורמים מכספיהם כי אם רק בעל כרחם

Hırvatça: 

A priloge njihove spriječit će da budu primljeni samo to što u Allaha i Njegova Poslanika ne vjeruju, što lijeno namaz obavljaju i što samo preko volje udjeljuju.

Rumence: 

Nimic n-ar opri milosteniile lor să fie primite, de ar crede în Dumnezeu şi în trimisul Său, de nu ar veni la rugăciune în lene şi nu ar da milostenie în silă.

Transliteration: 

Wama manaAAahum an tuqbala minhum nafaqatuhum illa annahum kafaroo biAllahi wabirasoolihi wala yatoona alssalata illa wahum kusala wala yunfiqoona illa wahum karihoona

Türkçe: 

İnfaklarının onlardan kabul edilmesini engelleyen sadece şudur: Onlar, Allah'a ve resulüne nankörlük ettiler. Namaza/duaya ancak üşene üşene gelirler, infak edip dağıttıklarını da içlerinden gelmeyerek verirler.

Sahih International: 

And what prevents their expenditures from being accepted from them but that they have disbelieved in Allah and in His Messenger and that they come not to prayer except while they are lazy and that they do not spend except while they are unwilling.

İngilizce: 

The only reasons why their contributions are not accepted are: that they reject Allah and His Messenger; that they come to prayer without earnestness; and that they offer contributions unwillingly.

Azerbaycanca: 

Onların xərclədiklərinin qəbul olunmasına mane olan yalnız Allahı və Onun Peyğəmbərini inkar etmələri, namaza tənbəl-tənbəl gəlmələri və istəməyə-istəməyə xərcləmələridir.

Süleyman Ateş: 

Sadakalarının kabul edilmesine engel olan sadece şudur: Onlar Allah'a ve elçisine karşı nankörlük ettiler; namaza da üşene üşene gelirler ve istemeye istemeye sadaka verirler.

Diyanet Vakfı: 

Onların harcamalarının kabul edilmesini engelleyen, onların Allah ve Resulünü inkar etmeleri, namaza ancak üşenerek gelmeleri ve istemeyerek harcamalarından başka bir şey değildir.

Erhan Aktaş: 

İnfaklarının(1) kabul edilmesine engel şey, onların, Allah’a ve Resûl’üne karşı küfretmeleri(2), salâta(3) üşene üşene gelmeleri(4) ve istemeyerek infak etmeleridir.

Kral Fahd: 

Onların harcamalarının kabul edilmesini engelleyen, onların Allah ve Rasulünü inkâr etmeleri, namaza ancak üşenerek gelmeleri ve istemeyerek harcamalarından başka bir şey değildir.

Hasan Basri Çantay: 

Nafakalarının onlardan kabul edilmesini men´eden de (başkası değil) onların Allaha ve resulüne küfretmeleri, namaza ancak üşene üşene gelmeleridir. Onlar iştahsız olmadıkça da harcamazlar.

Muhammed Esed: 

Onların yaptığı harcamaların kendilerinden (bir iyilik olarak) kabul edilmesinde biricik engel, onların Allahı ve Onun Elçisini tanımaktan kaçınır bir eğilim göstermeleri, (dolayısıyla) namaza ancak üşene üşene katılmaları ve (iyi amaçlar için) ancak gönülsüzce harcamalarıdır.

Gültekin Onan: 

İnfak ettiklerinin kendilerinden kabulünü engelleyen şey, Tanrı´ya ve elçisine küfretmeleri, namaza ancak isteksizce gelmeleri ve hoşlarına gitmiyorken infak etmeleridir.

Ali Fikri Yavuz: 

Harcadıklarının, onlardan kabul edilişine engel ancak şudur: Allah’a, Peygambere küfretmeleridir. Namaza ancak tenbel tenbel geliyorlar, verdiklerini de ancak istemiyerek veriyorlar.

Portekizce: 

Suas caridades não são aceitas, por causa da sua incredulidade em Deus e em Seu Mensageiro, e por observarem aoração com indolência e por praticarem a caridade de má vontade.

İsveççe: 

Skälen till att deras gåvor och bidrag inte tas emot är dessa och inga andra: de tror inte på Gud och på Hans Sändebud, de går inte till bön annat än i sakta mak och när de ger [till goda ändamål] ger de högst motvilligt.

Farsça: 

هیچ چیز آنان را از پذیرفته شدن انفاقشان بازنداشت، مگر آنکه آنان به خدا و پیامبرش کافر شدند، و نماز را جز با کسالت وسستی به جا نمی آورند، و جز با بی میلی و ناخشنودی انفاق نمی کنند.

Kürtçe: 

وە ھیچ شتێک ڕێگری ئەوانەی نەکردووە کە گیرا بکرێت لێـیان ئەوەی کە بەخشییان بێجگە لەوەی کە بێگومان ئەوانە بێ باوەڕبوون بەخوا و پێغەمبەرەکەی وە نایەن بۆ نوێژکردن بەتەمەڵی نەبێت وە (ھیچێک) نابەخشن ئیللا پێـیان ناخۆشە و ناچارن

Özbekçe: 

Уларнинг нафақаларининг қабул этлишидан ман қилган нарса фақат Аллоҳга ва Унинг Расулига куфр келтирганлари, намозга доимо дангаса ҳолларида келганлари ва доимо ёқтирмай инфоқ қилганларидир.

Malayca: 

Dan tidak ada yang menghalangi mereka, untuk diterima derma-derma mereka melainkan kerana mereka kufur kepada Allah dan RasulNya, dan (kerana) mereka tidak mengerjakan sembahyang melainkan dengan keadaan malas dan mereka pula tidak mendermakan hartanya melainkan dengan perasaan benci.

Arnavutça: 

E, lëmoshat e tyre nuk do të pranohen, ngase ata, nuk besojnë në Perëndinë dhe Pejgamberin e Tij dhe namazit i janë qasur vetëm në mënyrë të ngathët, dhe nuk shpenzojnë (nga pasuria), veç se në mënyrë përbuzëse.

Bulgarca: 

Пречи да бъдат приети от тях подаянията само това, че не вярват в Аллах и в Неговия Пратеник, и че идват на молитва само лениви и раздават само с нежелание.

Sırpça: 

А милостиња њихова не може бити прихваћена јер не верују у Аллаха и Његовог Посланика, и зато што мрзовољно обављају намаз и само преко воље удељују.

Çekçe: 

A nebrání tomu, aby byly od nich přijaty jejich příspěvky, leč to, že neuvěřili v Boha a posla Jeho, že konali modlitbu lenivě a dávali příspěvky s nechutí.

Urduca: 

ان کے دیے ہوئے مال قبول نہ ہونے کی کوئی وجہ اس کے سوا نہیں ہے کہ انہوں نے اللہ اور اس کے رسول سے کفر کیا ہے، نماز کے لیے آتے ہیں تو کسمساتے ہوئے آتے ہیں اور راہ خدا میں خرچ کرتے ہیں تو بادل ناخواستہ خرچ کرتے ہیں

Tacikçe: 

Ҳеҷ чиз монеъи қабули харҷҳояшон нашуда, ғаири он ки ба Худову паёмбараш имон наёваранд ва бо бемайлӣ ба намоз ҳозир мешаванд ва ба норизоӣ нафақа мекунанд.

Tatarca: 

Аларның биргән садакаларының кабул булуын һичнәрсә тыймады, мәгәр Аллаһуга вә Аның расүленә ышанмаулары тыйды вә намазны ялкаулык белән укулары һәм садакаларын рия белән авырсынып бирүләре тыйды.

Endonezyaca: 

Dan tidak ada yang menghalangi mereka untuk diterima dari mereka nafkah-nafkahnya melainkan karena mereka kafir kepada Allah dan Rasul-Nya dan mereka tidak mengerjakan sembahyang, melainkan dengan malas dan tidak (pula) menafkahkan (harta) mereka, melainkan dengan rasa enggan.

Amharca: 

ልግስናዎቻቸውን ከነሱ ተቀባይ የሚያገኙ ከመኾን እነሱ በአላህና በመልክተኛው የካዱ፣ ሶላትንም እነሱ ታካቾች ኾነው በስተቀር የማይሰግዱ፣ እነሱም ጠይዎች ኾነው በስተቀር የማይሰጡ መኾናቸው እንጂ ሌላ አልከለከላቸውም፡፡

Tamilce: 

நிச்சயமாக அவர்கள் அல்லாஹ்வையும் அவனுடைய தூதரையும் நிராகரித்தனர்; இன்னும், அவர்கள் சோம்பேறிகளாக இருந்த நிலையில் தவிர தொழுகைக்கு வர மாட்டார்கள்; இன்னும், அவர்கள் வெறுத்தவர்களாக இருந்த நிலையில் தவிர தர்மம் புரிய மாட்டார்கள் ஆகிய இவற்றைத் தவிர அவர்களுடைய தர்மங்கள் அவர்களிடமிருந்து அங்கீகரிக்கப்படுவதற்கு (வேறு எதுவும் காரணம்) அவர்களுக்குத் தடையாக இருக்கவில்லை.

Korece: 

그들이 바치는 어느 것도 수락되지 아니함은 그들이 하나님과선지자를 불신했고 예배를 행하지아니하고 게으름을 퍼우며 중여하는 것을 꺼려하였기 때문이라

Vietnamca: 

Nguyên nhân mà việc chi dùng tài sản của chúng không được chấp nhận là vì chúng đã vô đức tin nơi Allah và Thiên Sứ của Ngài, vì chúng đến với lễ nguyện Salah chỉ bằng sự lười biếng và chúng chi dùng (tài sản của chúng cho con đường chính nghĩa của Allah) chỉ là miễn cưỡng.