Arapça:
قَالُوا جَزَاؤُهُ مَن وُجِدَ فِي رَحْلِهِ فَهُوَ جَزَاؤُهُ ۚ كَذَٰلِكَ نَجْزِي الظَّالِمِينَ
Çeviriyazı:
ḳâlû cezâühû mev vucide fî raḥlihî fehüve cezâüh. keẕâlike neczi-żżâlimîn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kimin yükünde çıkarsa, o kendisi onun cezasıdır. Biz zalimlere işte böyle ceza veririz.
Diyanet İşleri:
Cezası, kimin yükünde bulunursa, ceza olarak ona el konulur; biz zalimleri böyle cezalandırırız dediler.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Kimin yükünde bulunursa dediler, o, malını çaldığı adama köle olur. Biz zulmedenleri böyle cezalandırırız.
Şaban Piriş:
Kimin yükünde bulunursa, işte (o şahsa el koymak) onun cezasıdır. Biz zalimleri işte böyle cezalandırırız, dediler.
Edip Yüksel:
Onun cezası," dediler, "Kimin torbasında bulunursa o kişi alıkonur. Biz zalimleri böyle cezalandırırız.
Ali Bulaç:
Dediler ki: "Bunun cezası, (su tası) yükünde bulunanın kendisidir. İşte biz zulmedenleri böyle cezalandırırız."
Suat Yıldırım:
“Cezası, dediler, kimin yükünde çıkarsa, işte o onun cezasıdır (yani çalması sebebiyle kendisi rehin ve mahkûm olur).” Biz zalimleri böyle cezalandırırız!” {KM, Çıkış 22;2; Yeşu 7,10-12}
Ömer Nasuhi Bilmen:
Dediler ki: «Onun cezası, kimin yükünde bulunur ise, işte o, onun cezasıdır. Biz zalimleri böylece cezalandırırız.»
Yaşar Nuri Öztürk:
Kardeşler dedi: "Cezası şu: Çalınan mal kimin yükünde çıkarsa yükün sahibi çalınan mala karşılık olacaktır. Biz zalimleri böyle cezalandırıyoruz."
Bekir Sadak:
(80-82) Umidsizlige dusunce, konusmak uzere bir kenara cekildiler. Buyukleri soyle dedi: «Babanizin Allah´a karsi sizden bir soz aldigini, daha once Yusuf meselesinde de ileri gittiginizi bilmiyor musunuz? Artik babam bana izin verene veya Allah hakkimda hukum verene kadar ki O, hukmedenlerin en iyisidir bu yerden ayrÙlmayacagÙm. Siz donun, babanÙza gidin ve deyin ki: «Ey BabamÙz! Senin oglun hÙrsÙzlÙk yaptÙ, bu bildigimizden baska bir sey gormedik
İbni Kesir:
Dediler ki: Bunun cezası, yükünde bulunan kimsenin kendisidir. İşte o kimse bunun cezasıdır. Biz zalimleri böyle cezalandırırız.
Adem Uğur:
Onun cezası, kayıp eşya, kimin yükünde bulunursa işte o (şahsa el koymak) onun cezasıdır. Biz zalimleri böyle cezalandırırız dediler.
İskender Ali Mihr:
“Onun cezası, o taktirde yükünde (kayıp eşya) bulunan kişinin kendisidir (kişinin kendisi ceza olarak bir yıl köle olur). Biz, zalimleri işte böyle cezalandırırız.” dediler.
Celal Yıldırım:
Onlar da hırsızlığın cezası, su kabı kimin yükünde bulunursa, o onun cezasıdır. Nitekim biz zâlimleri böyle cezalandırırız, dediler.
Tefhim ul Kuran:
Dediler ki: «Bunun cezası (su tası) yükünde bulunanın kendisidir. İşte biz zulmedenleri böyle cezalandırırız.»
Fransızca:
Ils dirent : "La sanction infligée à celui dont les bagages de qui la coupe sera retrouvée est : [qu'il soit livré] lui-même [à titre d'esclave à la victime du vol]. C'est ainsi que nous punissons les malfaiteurs".
İspanyolca:
Dijeron: «La retribución de aquél en cuya alforja se encuentre será que se quede aquí detenido. Así retribuimos a los impíos».
İtalyanca:
Risposero: «Il riscatto? Colui nei cui bagagli troverete la coppa, sarà egli stesso il suo riscatto. E' così che sanzioniamo gli ingiusti.
Almanca:
Sie sagten: "Seine Bestrafung ist: Derjenige, in dessen Satteltasche er gefunden wird, er selbst ist dann die Vergeltung dafür." Und solcherart vergelten wir denjenigen, die Unrecht begehen.
Çince:
他们说:偷窃者应受的处罚,是在谁的粮袋里搜出酒杯来,就把谁当做奴仆。我们是这样惩罚不义者的。
Hollandaca:
De broeders van Jozef antwoordden: Als eene vergelding voor hem, in wiens zak de beker zal gevonden worden, zal hij uw gijzelaar zijn: zoo vergelden wij de onrechtvaardigen, die schuldig zijn aan diefstal.
Rusça:
Они сказали: "Тот, в чьем вьюке она будет найдена, будет задержан в наказание. Так мы воздаем беззаконникам".
Somalice:
waxay dheheen Abaalkiisu waa ruuxa laga helo rarkiisa saasaana ku abaal marinnaa Daalimiinta.
Swahilice:
Wakasema: Malipo yake ni yule ambaye ataonekana nalo yeye huyo ndiye malipo yake. Hivi ndivyo tunavyo walipa madhaalimu.
Uygurca:
ئۇلار: «ئۇنىڭ جازاسى قەدەھ بىلەن تېپىلغان ئادەمنى قۇل قىلىش، زالىملارغا بىز مۇشۇنداق جازا بېرىمىز» دېدى
Japonca:
かれら(兄たちは答えて)言った。「その処罰は,誰でも袋の中から(盃が)発見された者であります。かれが,その償いです。このように,わたしたちは悪を行う者を罰します。」
Arapça (Ürdün):
«قالوا جزاؤه» مبتدأ خبره «من وجد في رحله» يُسْتَرق ثم أكد بقوله «فهو» أي السارق «جزاؤه» أي المسروق لا غير وكانت سنة آل يعقوب «كذلك» الجزاء «نجزي الظالمين» بالسرقة فصرحوا ليوسف بتفتيش أوعيتهم.
Hintçe:
(वे धड़क) बोल उठे कि उसकी सज़ा ये है कि जिसके बोरे में वह (माल) निकले तो वही उसका बदला है (तो वह माल के बदले में ग़ुलाम बना लिया जाए)
Tayca:
พวกเขากล่าวว่า “โทษของมันคือ ผู้ใดถูกค้นพบในย่ามของเขา ดังนั้นเขาก็รับโทษของมัน เช่นนั้นแหละเราลงโทษบรรดาผู้อธรรม”
İbranice:
אמרו (האחים:) 'העונש המגיע לזה שבאמתחתו תימצא הגניבה, זה שהוא יהיה לעבד, כך אנו מענישים את המקפחים
Hırvatça:
"Kazna je onome u čijem se tovaru nađe - sam on", odgovoriše. "Eto tako mi kažnjavamo zulumćare."
Rumence:
Fraţii lui Iosif spuseră: “Răsplata sa? Cel în al cărui sac se va afla cupa va fi el însuşi răsplată. Aşa îi răsplătim pe nedrepţi.”
Transliteration:
Qaloo jazaohu man wujida fee rahlihi fahuwa jazaohu kathalika najzee alththalimeena
Türkçe:
Kardeşler dedi: "Cezası şu: Çalınan mal kimin yükünde çıkarsa yükün sahibi çalınan mala karşılık olacaktır. Biz zalimleri böyle cezalandırıyoruz."
Sahih International:
[The brothers] said, "Its recompense is that he in whose bag it is found - he [himself] will be its recompense. Thus do we recompense the wrongdoers."
İngilizce:
They said: "The penalty should be that he in whose saddle-bag it is found, should be held (as bondman) to atone for the (crime). Thus it is we punish the wrong-doers!"
Azerbaycanca:
(Qardaşlar: ) “Onun cəzası yükündə (oğurluq şey) tapılan adamın özüdür (onun kölə edilməsidir). Biz zalımları belə cəzalandırırıq!” – deyə cavab verdilər.
Süleyman Ateş:
Cezası, (tas) kimin yükünde bulunursa işte o, onun karşılığıdır. (Hırsızlığına karşılık kendisine el konur). Biz haksızları böyle cezalandırırız! dediler.
Diyanet Vakfı:
"Onun cezası, kayıp eşya, kimin yükünde bulunursa işte o (şahsa el koymak) onun cezasıdır. Biz zalimleri böyle cezalandırırız" dediler.
Erhan Aktaş:
“Su kabı kimin yükünde bulunursa, bunun cezası, yük sahibinin kendisidir.(1) Biz haksızları böyle cezalandırırız.” dediler.
Kral Fahd:
«Onun cezası, kayıp eşya, kimin yükünde bulunursa işte o (şahsa el koymak) onun cezasıdır. Biz zalimleri böyle cezalandırırız» dediler.
Hasan Basri Çantay:
«Onun cezası yükünde (hırsızlık mal) bulunan kimsenin kendisidir. İşte o kimse (şahsan) bunun cezasıdır. Biz (memleketimizde) zaalimleri (hırsızları) böyle cezalandırırız» dediler.
Muhammed Esed:
"Bunun cezası": diye cevap verdi (Yakub´un oğulları), "(kupa) kimin denkleri arasından çıkarsa (yaptığının) ceza(sı) olarak tutsak edilir! (Bu suçu işleyen) zalimleri biz işte böyle cezalandırırız".
Gültekin Onan:
Dediler ki: "
Ali Fikri Yavuz:
Kardeşler de: “- Kimin yükünde çıkarsa, işte o kimse, bunun cezasıdır (köle olarak alınır), biz zalimlere böyle ceza veririz.” dediler.
Portekizce:
Responderam: Aquele cujo alforje se achar a ânfora será retido como escravo; assim castigamos os iníquos.
İsveççe:
[Bröderna] svarade: "Den i vars packfickor [bägaren] påträffas skall betala för detta med sin frihet; så straffar vi dem som begår en sådan orätt."
Farsça:
گفتند: کسی که آبخوری در بار و بنه اش پیدا شود، کیفرش خود اوست [که به غلامی گرفته شود]. ما ستمکاران را [در کنعان] به همین صورت کیفر می دهیم.
Kürtçe:
ووتیان تۆڵەی ئەوەیە لەباری ھەرکەسێکدا دۆزرایەوە ھەر ئەوکەسە خۆی تۆڵەی بێت (واتە: ئەوەی دزیەکەی کردووە ئەبێتە عەبد و کۆیلەی ئەوەی دزیەکەی لێکراوە) ئا بەو جۆرە تۆڵە لەستەمکاران دەسێنین
Özbekçe:
Улар: «Унинг жазоси, кимнинг юкида топилса, ўшадир. Бас, унинг жазоси ўшадир. Золимни шундай жазолаймиз», дедилар. (Яъни, бизнинг қонун-қоидамиз бўйича, ўғирланган нарса кимнинг юкидан чиқса, ўша одам жазоланади, дедилар.)
Malayca:
Mereka menjawab: "Balasannya: sesiapa yang didapati benda itu di kenderaannya, maka dia lah sendiri yang menjadi balasannya. Demikianlah kami membalas orang- orang yang zalim".
Arnavutça:
(Bijtë e Jakubit) thanë: “Dënimi për atë, në barrën e të cilit gjendet gota është vetë ai person (bëhet skllav i të vjedhurit një vit). Kështu i dënojmë ne zullumqarët”.
Bulgarca:
Рекоха: “Възмездието за това е - онзи, в чийто вързоп се намери, той самият ще е възмездието за това. Така ние наказваме угнетителите.”
Sırpça:
„Казна за оног у чијем се товару то нађе – јесте сам он“, одговорише браћа. „Ето тако ми кажњавамо насилнике.“
Çekçe:
Odpověděli: 'Odplatou toho, v jehož sedle se nalezne ten pohár, budiž, aby vám byl vydán jako otrok. Takto my odměňujeme nespravedlivé.'
Urduca:
اُنہوں نے کہا "اُس کی سزا؟ جس کے سامان میں سے چیز نکلے وہ آپ ہی اپنی سزا میں رکھ لیا جائے، ہمارے ہاں تو ایسے ظالموں کو سزا دینے کا یہی طریقہ ہے"
Tacikçe:
Гуфтанд: «Ҷазояш ҳамон касест, ки дар бори ӯ ёфта шавад. Пас ӯ худ ҷазои амали худ аст ва мо гунаҳкоронро чунин ҷазо диҳем».
Tatarca:
Әйттеләр: "Аның җәзасы шул булыр ки, савыт кем йөгеннән табылса, шул кеше үзе патшага кол булыр. Залимнәргә без мөселманлар шундый җәза бирәбез. Йөкләрен тентү өчен барын да борып, Йусуф алдына алып килделәр.
Endonezyaca:
Mereka menjawab: "Balasannya, ialah pada siapa diketemukan (barang yang hilang) dalam karungnya, maka dia sendirilah balasannya (tebusannya)". Demikianlah kami memberi pembalasan kepada orang-orang yang zalim.
Amharca:
«ቅጣቱ (በያዕቆብ ሕግ) ዕቃው በጓዙ ውስጥ የተገኘበት ሰው (ራሱ መወሰድ) ነው፡፡ እርሱም ቅጣቱ ነው፡፡ እንደዚሁ በደለኞችን እንቀጣለን» አሉ፡፡
Tamilce:
“அவரின் தண்டனையாவது, எவருடைய சுமையில் (அந்த பொருள்) காணப்படுகிறதோ அவரே அதற்குரிய தண்டனையாவார். இவ்வாறுதான் அநியாயக்காரர்களை நாம் தண்டிப்போம்” என்று கூறினார்கள்.
Korece:
그들이 답하여 말하기를 벌 이 있어야 하되 그의 안낭속에서 발견되는 그가 벌을 받아야 됨이 라 그렇게 하여 하나님은 죄인들 에게 벌을 내리노라
Vietnamca:
(Các anh của Yusuf) nói: “Hình phạt dành cho kẻ mà (vật bị mất trộm) được tìm thấy trong hành lý của y là bỏ tù y. Đó là hình phạt mà chúng tôi dùng để trừng phạt đối với những kẻ làm điều sai trái.”
Ayet Linkleri: