Arapça:
وَلَمَّا بَلَغَ أَشُدَّهُ آتَيْنَاهُ حُكْمًا وَعِلْمًا ۚ وَكَذَٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ
Çeviriyazı:
velemmâ belega eşüddeh âteynâhü ḥukmev ve`ilmâ. vekeẕâlike neczi-lmuḥsinîn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O, tam erginlik çağına gelince, kendisine ilim ve hüküm verdik. İşte biz, güzel iş yapanları böyle mükafatlandırırız.
Diyanet İşleri:
Erginlik çağına erince ona hikmet ve bilgi verdik. İyi davrananları böyle mükafatlandırırız.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Ergenlik çağına girince ona hükmetme kabiliyeti ve bilgi verdik ve işte iyilik edenleri böyle mükafatlandırırız.
Şaban Piriş:
Olgunluk çağına ulaşınca ona hikmet ve ilim verdik. İyileri işte böyle ödüllendiririz.
Edip Yüksel:
Büyüyüp erginleşince ona bilgelik ve bilgi verdik. Güzel davrananları böyle ödüllendiririz.
Ali Bulaç:
Erginlik çağına erişince, kendisine hüküm ve ilim verdik. İşte Biz, iyilik yapanları böyle ödüllendiririz.
Suat Yıldırım:
O kemâl çağına geldiğinde kendisine hüküm ve ilim verdik. İşte güzel iş yapanlara biz böyle karşılık veririz.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Vaktâ ki ergenlik çağına erişti, O´na bir hüküm ve bir ilim verdik ve işte muhsin olanları öylece mükâfaatlandırırız.
Yaşar Nuri Öztürk:
Yûsuf gerekli olgunluğa ulaşınca ona hükmetme yeteneği ve ilim verdik. Güzel düşünüp güzel davrananları biz işte böyle ödüllendiririz.
Bekir Sadak:
12:26
İbni Kesir:
Ergenlik çağına gelince
Adem Uğur:
(Yusuf) erginlik çağına erişince, ona (isabetle) hükmetme (yeteneği) ve ilim verdik. İşte güzel davrananları biz böyle mükâfatlandırırız.
İskender Ali Mihr:
Ve en kuvvetli çağına ulaştığı (bulûğa erdiği) zaman ona hüküm (hikmet) ve ilim verdik. Muhsinleri işte böyle mükâfatlandırırız.
Celal Yıldırım:
Olgunluk çağına erişince ona hikmetle hükmetme becerisi ve ilim verdik. Ve işte iyiliği, yardımseverliği huy edinenleri böyle mükâfatlandırırız.
Tefhim ul Kuran:
Erginlik çağına erişince, kendisine hüküm ve ilim verdik. İşte biz, iyilik yapanları böyle ödüllendiririz.
Fransızca:
Et quand il eut atteint sa maturité Nous lui accordâmes sagesse et savoir. C'est ainsi que nous récompensons les bienfaisants.
İspanyolca:
Cuando alcanzó la madurez, le dimos juicio y ciencia. Así retribuimos a quienes hacen el bien.
İtalyanca:
Quando raggiunse la sua età adulta, gli concedemmo saggezza e scienza. Così compensiamo coloro che compiono il bene.
Almanca:
Und als er das Mannesalter erreichte, ließen WIR ihm Urteilsvermögen und Wissen zuteil werden. Und solcherart vergelten WIR den Muhsin.
Çince:
当他达到壮年时,我把智慧和学识赏赐他,我这样报酬行善者。
Hollandaca:
En toen hij zijnen ouderdom van kracht had bereikt, schonken wij hem wijsheid en kennis; want zoo beloonen wij den rechtvaardigen.
Rusça:
Когда Йусуф (Иосиф) достиг зрелого возраста, Мы даровали ему умение принимать решения и знание. Так Мы вознаграждаем творящих добро.
Somalice:
markuu gaadhay Xoogiisa yaan siinnay Xigmad iyo Cilmi (Nabinimo) saasaana ku Abaal marinaa samafalayaasha.
Swahilice:
Na alipo fikilia utu uzima tulimpa hukumu na ilimu. Na kama hivi tunawalipa wanao tenda mema.
Uygurca:
يۇسۇف قىرانىغا يەتكەندە، ئۇنىڭغا ھېكمەت بىلەن ئىلىم ئاتا قىلدۇق، ياخشى ئىش قىلغۇچىلارنى شۇنداق مۇكاپاتلايمىز
Japonca:
かれが成年に達した頃,われは識見と知識とをかれに授けた。このようにわれは正しい行いをする者に報いる。
Arapça (Ürdün):
«ولما بلغ أشده» وهو ثلاثون سنة أو وثلاث «آتيناه حكما» حكمة «وعلما» فقها في الدين قبل أن يبعث نبيا «وكذلك» كما جزيناه «نجزي المحسنين» لأنفسهم.
Hintçe:
और जब यूसुफ अपनी जवानी को पहुँचे तो हमने उनको हुक्म (नुबूवत) और इल्म अता किया और नेकी कारों को हम यूँ ही बदला दिया करते हैं
Tayca:
แลเมื่อเขาบรรลุวัยหนุ่มฉกรรจ์ของเขา เราได้ให้ความสุขุมรอบคอบและวิชาการแก่เขาและเช่นนั้นแหละ เราตอบแทนแก่บรรดาผู้กระทำความดี
İbranice:
וכאשר גדל (יוסף) ונהיה חזק הענקנו לו חכמה ודעת. אכן, כך נגמול למיטיבים
Hırvatça:
I kad on stasa, Mi mu podarismo mudrost i znanje; tako Mi nagrađujemo dobročinitelje.
Rumence:
Când ajunse în putere, noi îi dăruirăm înţelepciune şi ştiinţă. Aşa îi răsplătim pe făptuitorii de bine.
Transliteration:
Walamma balagha ashuddahu ataynahu hukman waAAilman wakathalika najzee almuhsineena
Türkçe:
Yûsuf gerekli olgunluğa ulaşınca ona hükmetme yeteneği ve ilim verdik. Güzel düşünüp güzel davrananları biz işte böyle ödüllendiririz.
Sahih International:
And when Joseph reached maturity, We gave him judgment and knowledge. And thus We reward the doers of good.
İngilizce:
When Joseph attained His full manhood, We gave him power and knowledge: thus do We reward those who do right.
Azerbaycanca:
(Yusif gəncliyinin) ən yetkin dövründə (17,18,21,30 yaxud 33 yaşına) çatdıqda ona hikmət (peyğəmbərlik) və elm verdik. Biz yaxşı işlər görənləri belə mükafatlandırırıq!
Süleyman Ateş:
(Yusuf), kuvvetli çağına erişince ona hüküm ve ilim verdik. İşte biz, güzel hareket edenleri böyle mükafatlandırırız.
Diyanet Vakfı:
(Yusuf) erginlik çağına erişince, ona (isabetle) hükmetme (yeteneği) ve ilim verdik. İşte güzel davrananları biz böyle mükafatlandırırız.
Erhan Aktaş:
Olgunluk çağına erişince ona hükmetme yeteneği ve bilgi verdik. İşte Biz, iyi davrananları böyle ödüllendiririz.
Kral Fahd:
Yûsuf, ergenlik çağına girince, ona hüküm ve ilim verdik, işte biz, iyileri böyle mükâfatlandırırız.
Hasan Basri Çantay:
O, tam erginlik çağına girince kendisine hüküm ve ilim verdik, işte iyi hareket eden insanları biz böyle mükâfatlandırırız.
Muhammed Esed:
Derken, ergenlik çağını aştığı zaman (eğriyi doğruyu ayırmaya yetecek) keskin bir muhakeme gücü ve (derin) bir kavrayış yeteneği bahşettik o´na: iyilik yapanları Biz işte böyle ödüllendiririz.
Gültekin Onan:
Erginlik çağına erişince, kendisine hüküm ve ilim verdik. İşte biz, iyilik yapanları böyle ödüllendiririz.
Ali Fikri Yavuz:
Yûsuf tam kemal çağına ( veya yaşına) varınca, kendisine hikmet ve ilim verdik (ilimle amel, dinde de anlayış bahşettik). İşte biz, güzel iş yapanlara böyle mükâfat veririz.
Portekizce:
E quando alcançou a puberdade, agraciamo-lo com poder e sabedoria; assim recompensamos os benfeitores.
İsveççe:
Och när han hade nått mogen ålder skänkte Vi honom visdom och kunskap [i andliga ting]; så belönar Vi dem som gör det goda och det rätta.
Farsça:
و هنگامی که یوسف به سنّ کمال رسید، حکمت و دانش به او عطا کردیم، و ما نیکوکاران را این گونه پاداش می دهیم.
Kürtçe:
وە کاتێک (یوسف) بوو بەپیاو و پێگەیی فەرمان ڕەوایی و زانیاریمان پێدا (وکردمان بە پێغەمبەر) وە ئابەم جۆرە پاداشتی چاکەکاران دەدەینەوە
Özbekçe:
Вояга етган вақтида унга ҳукмни ва илмни бердик. Гўзал иш қилгувчиларни шундай мукофотлармиз.
Malayca:
Dan ketika Yusuf sampai ke peringkat umurnya yang sempurna kekuatannya, Kami beri kepadanya kebijaksanaan serta ilmu pengetahuan; dan demikianlah kami membalas orang-orang yang berusaha memperbaiki amalannya.
Arnavutça:
Dhe kur arriti ai moshën e pjekurisë, Na i dhamë atij aftësi të të gjykuarit (në shpjegimë) dhe dijeni; dhe kështu Ne i shpërblejmë bamirësit.
Bulgarca:
И когато достигна зрелостта си, Ние му дадохме мъдрост и знание. Така награждаваме благодетелните.
Sırpça:
Кад он стаса, Ми му подарисмо мудрост и знање; тако Ми награђујемо оне који добра дела чине.
Çekçe:
A když pak dosáhl dospělosti, darovali jsme mu moudrost a vědění, neboť takto My odměňujeme ty, kdož dobro konají.
Urduca:
اور جب وہ اپنی پوری جوانی کو پہنچا تو ہم نے اسے قوت فیصلہ اور علم عطا کیا، اِس طرح ہم نیک لوگوں کو جزا دیتے ہیں
Tacikçe:
Ва чун болиғ шуд, ҳикмату донишаш додем ва некӯкоронро инчунин мукофот медиҳем.
Tatarca:
Йусуф үсеп бәләгатькә ирешкәч, Без аңа хикмәт вә белем бирдек, әнә шулай яхшы эшләрне эшләүчеләргә изге җәза бирәчәкбез.
Endonezyaca:
Dan tatkala dia cukup dewasa Kami berikan kepadanya hikmah dan ilmu. Demikianlah Kami memberi balasan kepada orang-orang yang berbuat baik.
Amharca:
ጥንካሬውንም በደረሰ ጊዜ ጥበብንና ዕውቀትን ሰጠነው፡፡ እንደዚሁም መልካም ሠሪዎችን ሁሉ እንመነዳለን፡፡
Tamilce:
இன்னும், அவர் (தன் வாலிபத்தின்) முழு ஆற்றல்களை அடைந்தபோது, நாம் அவருக்கு ஞானத்தையும், (-ஆழமாக புரிகின்ற திறமையையும்) கல்வியையும் கொடுத்தோம். இன்னும், நல்லறம் புரிபவர்களுக்கு இவ்வாறுதான் நாம் கூலி தருவோம்.
Korece:
요셉이 성장하매 하나님은 그에게 힘과 지혜를 주었으니 이 렇듯 그분은 선을 실천하는 이들 에게 보상하시니라
Vietnamca:
Và khi Yusuf trưởng thành, TA đã ban cho Y sự khôn ngoan và nguồn kiến thức. Đó là cách mà TA đãi ngộ những người làm tốt.
Ayet Linkleri: