Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

8

Sûredeki Ayet No: 

33

Ayet No: 

1193

Sayfa No: 

180

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيُعَذِّبَهُمْ وَأَنتَ فِيهِمْ ۚ وَمَا كَانَ اللَّهُ مُعَذِّبَهُمْ وَهُمْ يَسْتَغْفِرُونَ

Çeviriyazı: 

vemâ kâne-llâhü liyü`aẕẕibehüm veente fîhim. vemâ kâne-llâhü mü`aẕẕibehüm vehüm yestagfirûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Halbuki sen içlerinde iken Allah, onlara azab edecek değildi. İstiğfar ettikleri sürece de Allah onlara azab edecek değildir.

Diyanet İşleri: 

Oysa, sen içlerinde iken Allah onlara azabetmez. Onlar bağışlanma dilerlerken de elbette Allah azab edecek değildir.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Fakat sen, onların içinde oldukça onları azaplandırmaz ve gene yarlıganma dilerlerken Allah onlara azap vermez.

Şaban Piriş: 

Sen onların arasındayken Allah onlara azap etmez. Bağışlanma dileyenler oldukça Allah onlara azap etmez.

Edip Yüksel: 

Sen onların arasında bulunduğun sürece ALLAH onlara azap edecek değildir. Onlar, bağışlanma dilerlerken de ALLAH onları cezalandıracak değildir.

Ali Bulaç: 

Oysa sen içlerinde bulunduğun sürece, Allah onları azaplandıracak değildir. Ve onlar, bağışlanma dilemektelerken de, Allah onları azaplandıracak değildir.

Suat Yıldırım: 

Halbuki sen onların aralarında bulunduğun müddetçe Allah onları azaba uğratmaz; eğer onlar istiğfar ederlerse Allah bu takdirde de onlara azab etmez. [29,53; 38,16; 70,1-3; 26,87]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve halbuki, sen onların aralarında bulundukça Allah Teâlâ onlara azap edecek değildir. Ve onlar istiğfarda bulundukları halde de Allah Teâlâ onları azaplandırıcı değildir.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Oysaki, sen onların içinde iken Allah onlara azap etmeyecekti. Onlar, af dileyip dururken de Allah onlara azap etmezdi.

Bekir Sadak: 

Inkar edenlere, eger savastan vazgecerlerse, gecmislerinin bagislanacagini ve tekrar baslarlarsa evvelkilerin hukmunun uygulanacagini soyle.

İbni Kesir: 

Halbuki sen içlerinde iken

Adem Uğur: 

Halbuki sen onların içinde iken Allah, onlara azap edecek değildir. Ve onlar mağfiret dilerlerken de Allah onlara azap edici değildir.

İskender Ali Mihr: 

Ve sen onların arasında iken

Celal Yıldırım: 

Oysa sen onların arasında iken Allah onlara azâb edecek değildir ve onların (arasında kalan mü´minler) istiğfar ederken Allah yine kendilerine azâb edici değildir.

Tefhim ul Kuran: 

Oysa sen, içlerinde bulunduğun sürece, Allah onları azablandıracak değildir. Ve onlar, bağışlanma dilemektelerken de, Allah onları azablandıracak değildir.

Fransızca: 

Allah n'est point tel qu'Il les châtie, alors que tu es au milieu d'eux. Et Allah n'est point tel qu'Il les châtie alors qu'ils demandent pardon.

İspanyolca: 

Pero Alá no les iba a castigar estando tú en medio de ellos. Alá no les iba a castigar mientras ellos pedían perdón.

İtalyanca: 

Certamente Allah non li castigherà finché tu starai in mezzo a loro. Allah non li castigherà finché chiederanno perdono.

Almanca: 

Doch ALLAH wird sie nicht strafen, solange du unter ihnen bist. Und ALLAH wird sie nicht strafen, solange sie Ihn um Vergebung bitten.

Çince: 

你在他们中间的时候,真主是不会惩治他们的,他们正在求饶的时候,真主也不致于惩治他们。

Hollandaca: 

Maar God was niet geneigd hen te straffen, zoolang gij u onder hen bevondt, noch was God geneigd hen te straffen, toen zij vergiffenis vroegen.

Rusça: 

Но Аллах не станет подвергать их мучениям, пока ты находишься среди них. Аллах не станет подвергать их мучениям, пока они молят о прощении.

Somalice: 

Eebase ma aha kii Cadaaba Adoo Dhexjooga, mana aha mid Cadaaba iyagoo Dambi dhaaf warsan.

Swahilice: 

Na Mwenyezi Mungu hakuwa wa kuwaadhibu nawe umo pamoja nao, wala Mwenyezi Mungu si wa kuwaadhibu na hali ya kuwa wanaomba msamaha.

Uygurca: 

سەن ئۇلارنىڭ ئىچىدە تۇرغان چېغىڭدا (سېنى ھۆرمەتلەش يۈزىسىدىن) اﷲ ئۇلارغا ئازاب قىلمايدۇ، ئۇلار ئىستىغپار ئېيتىپ تۇرغان چاغدا اﷲ ئۇلارغا ئازاب قىلمايدۇ

Japonca: 

だがアッラーは,あなたがかれらの中にいる間,懲罰をかれらに下されなかった。またかれらが御赦しを請うている間は,処罰されなかった。

Arapça (Ürdün): 

قال تعالى: «وما كان الله ليعذَّبهم» بما سألوه «وأنت فيهم» لأن العذاب إذا نزل عَمَّ ولم تعذَّب أمة إلا بعد خروج نبيها والمؤمنين منها «وما كان الله معذبَهم وهم يستغفرون» حيث يقولون في طوافهم: غفرانك، غفرانك. وقيل أهم المؤمنون المستضعفون فيهم كما قال تعالى: (لو تزيَّلوا لعذبنا الذين كفروا منهم عذابا أليما).

Hintçe: 

हालॉकि जब तक तुम उनके दरमियान मौजूद हो ख़ुदा उन पर अज़ाब नहीं करेगा और अल्लाह ऐसा भी नही कि लोग तो उससे अपने गुनाहो की माफी माँग रहे हैं और ख़ुदा उन पर नाज़िल फरमाए

Tayca: 

และพระองค์อัลลอฮฺจะไม่ทรงลงโทษพวกเขาขณะที่เจ้า อยู่ในพวกเขาและอัลลอฮฺจะไม่เป็นผู้ทรงลงโทษพวกเขาทั้งๆที่พวกเขาขออภัยโทษกัน

İbranice: 

אך אלוהים לא היה מעניש אותם כל זמן שהיית אתה (מוחמד) נמצא ביניהם, וכן לא היה מעניש אותם כל עוד הם מבקשים סליחה

Hırvatça: 

Allah ih i nije kaznio dok si ti među njima bio; i Allah ih neće kazniti sve dok oni za oprost mole.

Rumence: 

Dumnezeu nu vrea să-i osândească, când tu eşti în mijlocul lor. Dumnezeu nu-i osândeşte când cer iertare.

Transliteration: 

Wama kana Allahu liyuAAaththibahum waanta feehim wama kana Allahu muAAaththibahum wahum yastaghfiroona

Türkçe: 

Oysaki, sen onların içinde iken Allah onlara azap etmeyecekti. Onlar, af dileyip dururken de Allah onlara azap etmezdi.

Sahih International: 

But Allah would not punish them while you, [O Muhammad], are among them, and Allah would not punish them while they seek forgiveness.

İngilizce: 

But Allah was not going to send them a penalty whilst thou wast amongst them; nor was He going to send it whilst they could ask for pardon.

Azerbaycanca: 

Halbuki sən onların arasında ola-ola Allah (sənə hörmət əlaməti olaraq) onlara əzab verən deyildir. (Tövbə edib) bağışlanmalarını diləyərkən də Allah onlara əzab verməz!

Süleyman Ateş: 

Oysa sen onların içinde bulundukça Allah, onlara azab edecek değildi ve onlar istiğfar ederlerken (içlerinde istiğfar edenler var iken) de Allah, onlara azab edecek değildi.

Diyanet Vakfı: 

Halbuki sen onların içinde iken Allah, onlara azap edecek değildir. Ve onlar mağfiret dilerlerken de Allah onlara azap edici değildir.

Erhan Aktaş: 

Sen onların içindeyken,(1) Allah, onlara azâp etmez. Onlar, bağışlanma diledikleri sürece de Allah onlara azâp edecek değildir.

Kral Fahd: 

Oysa Allah, içlerinde sen de varken onlara azâp edecek değildi. (Keza içlerinde) bağışlanmayı dileyenler olduğu halde, Allah onlara azap edici olmazdı.

Hasan Basri Çantay: 

Halbuki sen içlerinde iken (Habîbim), Allah onları azâblandırıcı değildi. Onlar istiğfar ederlerken de Allah yine onları azâblandırıcı değildir.

Muhammed Esed: 

Ne var ki, Allah, (ey Peygamber) sen henüz onların arasında bulunurken, onları bu şekilde cezalandırmak istemedi; ayrıca Allah onları, (hala) af dileyebilecekleri bir safhada cezalandıracak da değildi.

Gültekin Onan: 

Oysa sen içlerinde bulunduğun sürece, Tanrı onları azablandıracak değildir. Ve onlar, bağışlanma dilemektelerken de Tanrı onları azablandıracak değildir.

Ali Fikri Yavuz: 

Halbuki sen (Ey Rasûlüm), onların içindeyken Allah onlara azap verecek değildi. İstiğfar ettikleri halde de Allah onlara azap edecek değil...

Portekizce: 

Porém, é inconcebível que Deus os castigue, estando tu entre eles; nem tampouco Deus os castigará enquanto puderemimplorar por perdão.

İsveççe: 

Men Gud ville inte straffa dem när du ännu var mitt ibland dem; inte heller ville Gud straffa dem eftersom det fanns några [bland dem] som bad [Gud] om förlåtelse.

Farsça: 

و خدا بر آن نیست که آنان را در حالی که تو در میان آنان به سر می بری، عذاب کند و تا ایشان طلب آمرزش می کنند، خدا عذاب کننده آنان نخواهد بود.

Kürtçe: 

وە بەڕاستی خوا سزایان نادات لەکاتێک دا تۆ (ئەی موحەممەد ﷺ) لەناویاندا بیت ھەروەھا خوا تووشی سزایان ناکات لە کاتێکدا ئەوان داوای لێبوردن لە خوا بکەن

Özbekçe: 

Модомики сен уларнинг ичида экансан, Аллоҳ уларни азобламас. Модомики улар истиғфор айтар эканлар, Аллоҳ уларни азобламас.

Malayca: 

Dan Allah tidak sekali-kali akan menyeksa mereka, sedang engkau (wahai Muhammad) ada di antara mereka; dan Allah tidak akan menyeksa mereka sedang mereka beristighfar (meminta ampun).

Arnavutça: 

Perëndia nuk i ndëshkon ata, derisa ti je në mesin e tyre; dhe Perëndia nuk i ndëshkon, nëse ata kërkojnë falje.

Bulgarca: 

Но Аллах не ще ги мъчи, докато си сред тях, и Аллах не ще ги мъчи, докато молят за опрощение.

Sırpça: 

Аллах их и није казнио док си ти био међу њима; и Аллах неће да их казни све док они моле за опрост.

Çekçe: 

Bůh však není takový, aby je ztrestal, když jsi mezi nimi - ani nechce být Bůh vykonavatelem jich potrestání, dokud budou prosit o slitování.

Urduca: 

اُس وقت تو اللہ ان پر عذاب نازل کرنے والا نہ تھا جبکہ تو ان کے درمیان موجود تھا اور نہ اللہ کا یہ قاعدہ ہے کہ لوگ استغفار کر رہے ہوں اور وہ ان کو عذاب دیدے

Tacikçe: 

З То он гоҳ, ки ту дар миёнашон ҳастӣ. Худо азобашон накунад ва то он гоҳ, ки аз Худо омурзиш металабанд, низ Худо азобашон нахоҳад кард.

Tatarca: 

Аллаһ аларны ґәзаб кылмас син алар эчендә булган вакытта һәм дә тәүбә итеп гафу сорасалар да ґәзаб кылмас иде.

Endonezyaca: 

Dan Allah sekali-kali tidak akan mengazab mereka, sedang kamu berada di antara mereka. Dan tidaklah (pula) Allah akan mengazab mereka, sedang mereka meminta ampun

Amharca: 

አላህም አንተ በውስጣቸው እያለህ (ድንጋይ በማዝነብና ባሳማሚ ቅጣት) የሚቀጣቸው አይደለም፡፡ አላህም እነሱ ምህረትን የሚለምኑ ሲኾኑ የሚቀጣቸው አይደለም፡፡

Tamilce: 

நீர் அவர்களுடன் இருக்கும் நிலையில் அல்லாஹ் அவர்களை தண்டனை செய்பவனாக இல்லை. இன்னும், அவர்கள் மன்னிப்புத் தேடுபவர்களாக இருக்கும் நிலையில் அல்லாஹ் அவர்களை தண்டிப்பவனாக இல்லை.

Korece: 

그러나 하나님은 그들을 벌 하지 아니하셨으니 이는 그대가 그들 안에 있었음으로 하나님은 그들을 벌하지 아니하였고 또한 그들이 용서를 빌었노라

Vietnamca: 

(Quả thật), Allah không trừng phạt (cộng đồng của Ngươi) khi Ngươi (Thiên Sứ Muhammad) vẫn đang sống giữa bọn họ, và Allah cũng không trừng phạt họ khi họ vẫn còn cầu xin (TA) tha thứ.