Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

2

Sûredeki Ayet No: 

112

Ayet No: 

119

Sayfa No: 

17

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

بَلَىٰ مَنْ أَسْلَمَ وَجْهَهُ لِلَّهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ فَلَهُ أَجْرُهُ عِندَ رَبِّهِ وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ

Çeviriyazı: 

belâ men esleme vechehû lillâhi vehüve muḥsinün felehû ecruhû `inde rabbih. velâ ḫavfün `aleyhim velâ hüm yaḥzenûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Hayır, hayır! Kim özü iyilik dolu olarak yüzünü Allah'a tertemiz döndürür ve teslim ederse, işte onun Rabbi katında ecri vardır. Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olacak değiller.

Diyanet İşleri: 

Hayır, öyle değil; iyilik yaparak kendini Allah'a veren kimsenin ecri Rabbi'nin katındadır. Onlara korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Evet, kim, özü halis olarak yüzünü tertemiz bir surette Allah'a çevirir, ona teslim olursa ecri Rabbinin katındadır. Onlara ne korku vardır, ne de mahzun olurlar.

Şaban Piriş: 

Hayır, işini güzel yaparak kendini tamamen Allah’a teslim eden kimse cennete gidecektir. Rabbi katında ona mükâfat vardır. Onlara hiçbir korku yoktur. Üzülecek de değillerdir.

Edip Yüksel: 

Doğrusu, kim iyilik yaparak kendini ALLAH'a teslim ederse, onun ödülü Rabbinin yanındadır; onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyecektir.

Ali Bulaç: 

Hayır, kim (güzel davranış ve) iyilikte bulunarak kendisini Allah'a teslim ederse, artık onun Rabbi Katında ecri vardır. Onlar için korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.

Suat Yıldırım: 

Hayır, iş öyle değil! Kim halis olarak kendisini Allah'a teslim edip güzel davranışlarda bulunursa Rabbinin nezdinde onun mükâfatı olacaktır. Onlar ne korkacak ve ne de üzüntü duyacaklardır. [3,20; 4,142]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Hayır... Kim muhsin olduğu halde yüzünü Allah için salim kılarsa işte onun için Rabbinin nezdinde mükâfaatı vardır. Ve onların üzerine bir korku yoktur. Ve onlar mahzun da olmayacaklardır.

Yaşar Nuri Öztürk: 

İş onların sandığı gibi değil! Kim güzel davranışlar sergileyerek yüzünü Allah'a teslim ederse, Rabbi katında ödülü vardır onun. Korku yoktur böyleleri için; tasalanmayacaklardır onlar...

Bekir Sadak: 

Hayir, oyle degil

İbni Kesir: 

Hayır, kim ihsan edici olarak özünü tastamam Allah´a teslim ederse ona Rabbı katında mükafat vardır. Onlara korku yoktur, üzülmeyeceklerdir de.

Adem Uğur: 

Bilâkis, kim muhsin olarak yüzünü Allah´a döndürürse (Allah´a hakkıyla kulluk ederse) onun ecri Rabbi katındadır. Öyleleri için ne bir korku vardır, ne de üzüntü çekerler.

İskender Ali Mihr: 

Hayır, (öyle değil), kim vechini (fizik vücudunu) Allah´a teslim ederse o, muhsinlerden (olur). Artık onun mükâfatı Rabbinin katındadır. Onlara (onların üzerine) korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır.

Celal Yıldırım: 

Hayır, (nereden onu getirebilirler?) Kim Allah´ı görürcesine (bir duygu taşır da ibâdet ve günlük işlerinde) kendini Allah´a verip tam bir teslimiyet gösterirse, işte onun için Rabbi katında mükâfat vardır. Onlar için hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar.

Tefhim ul Kuran: 

Hayır, kim iyilik yapıcı olarak, yüzünü (kendini) Allah´a teslim ederse, artık onun Rabbi katında ecri vardır. Onlar için korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır.

Fransızca: 

Non, mais quiconque soumet à Allah son être tout en faisant le bien, aura sa rétribution auprès de son Seigneur. Pour eux, nulle crainte, et ils ne seront point attristés .

İspanyolca: 

¡Pues si! Quien se someta a Alá y haga el bien, tendrá su recompensa junto a su Señor. No tiene que temer y no estará triste.

İtalyanca: 

Invece coloro che sottomettono ad Allah il loro volto e compiono il bene, avranno la ricompensa presso il loro Signore, non avranno nulla da temere e non saranno afflitti.

Almanca: 

Doch, mit Sicherheit! Wer sich ALLAH ergibt, während er Muhsin ist, dieser hat seine Belohnung bei seinem HERRN, und um sie gibt es weder Angst, noch werden sie traurig sein.

Çince: 

不然,凡全体归顺真主,而且行善者,将在主那里享受报酬,他们将来没有恐惧,也没有忧愁。

Hollandaca: 

Neen, wie zijn aangezicht tot God wendt, en deugdzaam is, ontvangt belooning van zijnen Heer; noch vrees, noch droefheid zullen hem treffen.

Rusça: 

О нет! Кто покорит свой лик Аллаху, совершая добро, тот получит награду от своего Господа. Они не познают страха и не будут опечалены.

Somalice: 

Ruuxiise u hogaamiya Wajigiisa Eebe isagoo soma fala ah, wuxuu ku Ieeyahay Ajrigiisa Eebe agtiisa, mana cabsadaan mana walbahaaraan.

Swahilice: 

Sivyo hivyo! Yeyote anaye elekeza uso wake kwa Mwenyezi Mungu naye ni mtenda mema, basi ana malipo yake kwa Mola wake Mlezi, wala haitakuwa khofu juu yao wala hawatahuzunika.

Uygurca: 

ئۇنداق ئەمەس، كىمكى ياخشى ئەمەللەرنى قىلغان ھالدا ئۆزىنى اﷲ قا تاپشۇرىدىكەن (يەنى اﷲ نىڭ ئەمرىگە بويسۇنۇپ، ئەمەلىنى خالىس اﷲ ئۈچۈن قىلىدىكەن)، ئۇ پەرۋەردىگارىنىڭ دەرگاھىدا ساۋابتىن بەھرىمەن بولىدۇ. ئۇلارغا (ئاخىرەتتە) ھېچ قورقۇنچ ۋە غەم - قايغۇ بولمايدۇ

Japonca: 

これに反し,アッラーに自分の真心を尽くして服従,帰依し,善行に勤しむ者は,主の御許から報奨を与えられる。かれらには恐れもなく憂いもないであろう。

Arapça (Ürdün): 

«بلى» يدخل الجنة غيرهم «من أسلم وجهه لله» أي انقاد لأمره. وخص الوجه لأنه أشرف الأعضاء فغيره أولى «وهو محسن» موحد «فله أجره عند ربِّه» أي ثواب عمله الجنة «ولا خوف عليهم ولا هم يحزنون» في الآخرة.

Hintçe: 

हाँ अलबत्ता जिस शख्स ने खुदा के आगे अपना सर झुका दिया और अच्छे काम भी करता है तो उसके लिए उसके परवरदिगार के यहाँ उसका बदला (मौजूद) है और (आख़ेरत में) ऐसे लोगों पर न किसी तरह का ख़ौफ़ होगा और न ऐसे लोग ग़मग़ीन होगे

Tayca: 

หาใช่เช่นนั้นไม่ ผู้ใดที่มอบใบหน้าของเขา ให้แก่อัลลอฮ์ และขณะเดียวกัน เขาก็เป็นผู้กระทำความดีแล้วไซร้ เขาจะได้รับรางวัลของเขา ณ ที่พระเจ้าของเขา และไม่มีความกลัวใด ๆ แก่พวกเขา และทั้งพวกเขาก็จะไม่เสียใจ

İbranice: 

אכן, כל מי שהתמסר בכל לבו לאלוהים והוא מיטיב, יבוא על גמולו אצל ריבונו, ואין חשש לגורלם ולא ייעצבו

Hırvatça: 

A nije tako! Onome ko se bude Allahu predao i usto dobra djela činio, pripada nagrada kod Gospodara njegova; takvi se neće ničega bojati, niti će za bilo čim tugovati.

Rumence: 

Ba nu! Cel care se supune întru totul lui Dumnezeu şi este făptuitor de bine are răsplată la Dumnezeu. Ei nu vor cunoaşte acolo teamă şi nici nu se vor mâhni.

Transliteration: 

Bala man aslama wajhahu lillahi wahuwa muhsinun falahu ajruhu AAinda rabbihi wala khawfun AAalayhim wala hum yahzanoona

Türkçe: 

İş onların sandığı gibi değil! Kim güzel davranışlar sergileyerek yüzünü Allah'a teslim ederse, Rabbi katında ödülü vardır onun. Korku yoktur böyleleri için; tasalanmayacaklardır onlar...

Sahih International: 

Yes [on the contrary], whoever submits his face in Islam to Allah while being a doer of good will have his reward with his Lord. And no fear will there be concerning them, nor will they grieve.

İngilizce: 

Nay,-whoever submits His whole self to Allah and is a doer of good,- He will get his reward with his Lord; on such shall be no fear, nor shall they grieve.

Azerbaycanca: 

(Xeyr, onların dediyi kimi deyil) əksinə, yaxşı işlər görüb özlərini Allaha təslim edənlərin Rəbbi yanında mükafatı (əvəzi) vardır. Onların (axirətdə) heç bir qorxusu yoxdur və onlar qəm-qüssə görməzlər.

Süleyman Ateş: 

Hayır, kim işini güzel yaparak özünü Allah'a teslim ederse, onun mükafatı, Rabbinin yanındadır. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.

Diyanet Vakfı: 

Bilakis, kim muhsin olarak yüzünü Allah'a döndürürse (Allah'a hakkıyla kulluk ederse) onun ecri Rabbi katındadır. Öyleleri için ne bir korku vardır, ne de üzüntü çekerler.

Erhan Aktaş: 

Bilakis, gerçekten kim iyi bir kimse olarak benliğini Allah’a teslim etmişse, onun ödülü Rabb’inin yanındadır. Onlar için hiçbir korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.

Kral Fahd: 

Bilâkis, kim muhsin olarak yüzünü Allah'a döndürürse (Allah'a hakkıyla kulluk ederse) onun ecri Rabbi katındadır. Onlara hiç bir korku yoktur, üzülecek olanlar da onlar değildir.

Hasan Basri Çantay: 

Hayır, kim (taat ve amelinde) «ihsan» mertebesine yükselerek yüzünü (kendini) tastamam Allaha teslîm ederse işte ona Rabbi katında (amelinin) ecri (olarak cennet) vardır. Onlara hiç bir korku yokdur. Onlar mahzun da olmazlar.

Muhammed Esed: 

Evet, gerçekten her kim tüm benliğini Allah´a teslim eder ve iyilik yapanlardan olursa, Rabbi katında mükafatını görecektir, ve böyleleri ne korkacak, ne de üzülecekler.

Gültekin Onan: 

Hayır / Doğrusu, kim (güzel davranış ve) iyilik yaparak / iyilikte bulunarak kendini Tanrı´ya teslim ederse, artık onun rabbi katında ecri vardır

Ali Fikri Yavuz: 

Hayır, onların dedikleri gibi değil! Her kim, taat ve amelinde muvahhid bir mümin olduğu halde, kendini tamamen Allah’a teslim ederse, onun için, Rabbi katında amelinin mükâfatı olarak Cennet vardır. Onlara hiç bir korku yoktur ve onlar mahzun da olmazlar.

Portekizce: 

Qual! Aqueles que se submeteram a Deus e são caritativos obterão recompensa, em seu Senhor, e não serão presas dotemor, nem se atribularão.

İsveççe: 

Nej, så förhåller det sig inte! De som med hela sitt väsen underkastar sig Guds vilja och som gör det goda och det rätta skall få sin fulla lön av sin Herre och de skall inte känna fruktan och ingen sorg skall tynga dem.

Farsça: 

آری، کسانی که همه وجود خود را تسلیم خدا کنند در حالی که نیکوکارند، برای آنان نزد پروردگارشان پاداشی شایسته و مناسب است، نه بیمی بر آنان است و نه اندوهگین می شوند.

Kürtçe: 

(نا وانییە) بەڵکو ھەر کەسێک بەڕاستی رووبکاتە خوا و لەھەمان کاتدا چاکەکار بێت ئەوە بۆی ھەیە پاداشت لەلای پەروەردگاریەوە نە ترسیان لەسەرە و نەخەمیش دەخۆن

Özbekçe: 

Йўқ! Кимки яхшилик қилган ҳолида юзини Аллоҳга топширса, унга Робби ҳузурида ажр бордир. Уларга хавф йўқ ва улар хафа ҳам бўлмаслар. (Демак, ҳам маънавий, ҳам моддий тарафдан фақат Аллоҳ учун бўлган иш ўз эгасини мукофотга етказади. Аввало, «Робби ҳузурида ажр бордир». Яна унга келажакда хавф йўқ. Яна у бўлиб ўтган ишлардан афсусланмайди. Булар Аллоҳнинг ваъдаларидир ва, муҳаққақ, шундай бўлгусидир.)

Malayca: 

(Apa yang kamu katakan itu tidaklah benar) bahkan sesiapa yang menyerahkan dirinya kepada Allah (mematuhi perintahNya) sedang ia pula berusaha supaya baik amalannya, maka ia akan beroleh pahalanya di sisi Tuhannya dan tidaklah ada kebimbangan (dari berlakunya kejadian yang tidak baik) terhadap mereka, dan mereka pula tidak akan berdukacita.

Arnavutça: 

Jo! – Po! Ai që i përulet Perëndisë dhe punon vepra të mira, për atë ka shpërblim te Zoti i tij, për ta nuk ka frikë as pikëllim.

Bulgarca: 

Да! Който всецяло се е отдал на Аллах и е благодетелен, ще има наградата си при своя Господ. И не ще има страх за тях, и не ще скърбят.

Sırpça: 

А није тако! Ономе ко се буде Аллаху предао и уз то добра дела чинио, припада награда код Господара његовог; такви се неће ничега бојати, нити ће за било чим туговати.

Çekçe: 

Však nikoliv! Ten, kdo odevzdaně se obrací k tváři Boží a koná dobré, ten nalezne odměnu u Pána svého a nemusí mít strach a nebude zarmoucen.

Urduca: 

دراصل نہ تمہاری کچھ خصوصیت ہے، نہ کسی اور کی حق یہ ہے کہ جو بھی اپنی ہستی کو اللہ کی اطاعت میں سونپ دے اور عملاً نیک روش پر چلے، اس کے لیے اس کے رب کے پاس اُس کا اجر ہے اور ایسے لوگوں کے لیے کسی خوف یا رنج کا کوئی موقع نہیں

Tacikçe: 

Оре, ҳар касс, ки аз рӯи ихлос рӯ ба Худо кунад ва некӯкор бувад, муздашро аз Парвардигораш хоҳад гирифт ва дастхуши биму андӯҳ намешавад.

Tatarca: 

Бер кеше йөзен Аллаһуга тәслим кылса, ягъни Аллаһуның барча хөкемнәренә риза булып, бөтен вөҗүден Аллаһуга тапшырса, һәм яхшылыкны, изге гамәлләрне кылучы булса, аның әҗере Раббысы хозурында, аларга ахирәттә курку һәм көенү булмас.

Endonezyaca: 

(Tidak demikian) bahkan barangsiapa yang menyerahkan diri kepada Allah, sedang ia berbuat kebajikan, maka baginya pahala pada sisi Tuhannya dan tidak ada kekhawatiran terhadap mereka dan tidak (pula) mereka bersedih hati.

Amharca: 

አይደለም (ሌላውም ይገባታል) እርሱ በጎ ሠሪ ኾኖ ፊቱን ለአላህ የሰጠ ሰው ለርሱ በጌታው ዘንድ ምንዳው አለው፡፡ በነሱም ላይ ፍርሃት የለባቸውም፤ እነሱም አያዝኑም፡፡

Tamilce: 

அவ்வாறன்று! எவர், தான் நன்மை செய்பவராக இருந்த நிலையில் தனது முகத்தை (முற்றிலும்) அல்லாஹ்விற்குப் பணியவைப்பாரோ, அவருக்கு அவருடைய கூலி அவருடைய இறைவனிடம் (நிறைவாக) உண்டு. இன்னும், அவர்கள் மீது பயமுமில்லை. அவர்கள் கவலைப்படவும் மாட்டார்கள்.

Korece: 

그러나 하나님께 귀의하여자선을 베푼다면 주님으로부터 보상이 있을 것이며 그들에게는 두 려움도 슬픔도 없을 것이라

Vietnamca: 

Không (như lời họ nói), chỉ có những ai phủ phục Allah và là người làm tốt (trong thờ phượng cũng như trong hành thiện) thì họ mới được phần thưởng từ Thượng Đế của họ và họ sẽ không còn phải lo sợ cũng sẽ không buồn phiền.