Arapça:
فَبَدَّلَ الَّذِينَ ظَلَمُوا مِنْهُمْ قَوْلًا غَيْرَ الَّذِي قِيلَ لَهُمْ فَأَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رِجْزًا مِّنَ السَّمَاءِ بِمَا كَانُوا يَظْلِمُونَ
Çeviriyazı:
febeddele-lleẕîne żalemû minhüm ḳavlen gayra-lleẕî ḳîle lehüm feerselnâ `aleyhim riczem mine-ssemâi bimâ kânû yażlimûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İçlerinden bir kısım zalimler, sözü değiştirdiler, kendilerine söylenenden başka şekle soktular. Zulmü alışkanlık haline getirdikleri için biz de üzerlerine gökten azap yağdırdık.
Diyanet İşleri:
Onların zulmedenleri, kendilerine söylenen sözü başkasiyle değiştirdiler. Biz de, o zalimlere, zulümlerinden ötürü gökten azab indirdik.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Fakat onlardan zulmedenler, sözü kendilerine söylendiğinden bambaşka bir tarza döküp değiştirdiler, biz de ettikleri zulüm yüzünden onlara gökyüzünden kötü, pis bir azab indirdik.
Şaban Piriş:
Onların zulmedenleri, sözü kendilerine söylenenden başkası ile değiştirdiler. İşledikleri zulüm dolayısıyla onlara gökten bir azap gönderdik.
Edip Yüksel:
İçlerindeki zalimler kendilerine emredileni kendilerine emredilmeyenle değiştirdiler. Biz de haksızlık etmelerinden ötürü üzerlerine gökten bir felaket gönderdik.
Ali Bulaç:
Onlardan zulmedenler, sözü kendilerine söylenenden başka bir şeyle değiştirdiler. Biz de bunun üzerine zulmetmeleri dolayısıyla gökten 'iğrenç bir azap' indirdik.
Suat Yıldırım:
Ama aralarındaki zalimler, sözü kasden değiştirdiler, başka bir şekle soktular.Biz de zulmü âdet haline getirdikleri için üzerlerine gökten azap salıverdik. [2,58]
Ömer Nasuhi Bilmen:
Fakat onlardan zulmedenler, kendilerine denilen sözü başka bir söze çevirdiler. Artık onların üzerlerine zulmeder oldukları şey sebebiyle gökten bir azap salıverdik.
Yaşar Nuri Öztürk:
Onların zulme sapanları, bir sözü, kendilerine söylenenin dışında bir sözle değiştirdiler. Bunun üzerine biz de üzerlerine gökten bir pislik azabı saldık; çünkü zulmediyorlardı.
Bekir Sadak:
Rabbin, kiyamet gunune kadar, onlari, kotu azaba ugratacak kimseleri uzerlerine gonderecegini bildirmisti. Dogrusu Rabbin, cezayi cabuk verir. Dogrusu O bagislar ve merhamet eder.
İbni Kesir:
İçlerinden zulmedenler, kend, lerine söylenen sözü başkasıyla değiştirdiler. Biz de onlara, zulmeder olduklarından dolayı gökten azab indirdik.
Adem Uğur:
Fakat onlardan zalim olanlar, sözü, kendilerine söylenenden başkasıyla değiştirdiler. Biz de zulmetmelerinden ötürü üzerlerine gökten bir azap gönderdik.
İskender Ali Mihr:
Böylece onlardan zulmedenler, sözü
Celal Yıldırım:
İçlerinden haksızlığı âdet edinenler kendilerine söyleneni başka bir söze çevirip değiştirdiler. Bu yüzden biz de onlara işledikleri haksızlığa karşılık gökten murdar bir azâb gönderdik.
Tefhim ul Kuran:
Onlardan zulme sapanlar, sözü kendilerine söylenenden başka bir şeyle değiştirdiler. Biz de bunun üzerine zulme sapmaları dolayısıyla gökten ´iğrenç bir azab´ indirdik.
Fransızca:
Puis, les injustes parmi eux changèrent en une autre, la parole qui leur était dite. Alors Nous envoyâmes du ciel un châtiment sur eux, pour le méfait qu'ils avaient commis.
İspanyolca:
Pero los impíos de ellos cambiaron por otras las palabras ¡que se les habían dicho y les enviamos un castigo del cielo por haber obrado impíamente.
İtalyanca:
Quelli di loro che erano ingiusti, sostituirono un'altra parola a quella che era stata detta. Allora inviammo contro di loro un castigo dal cielo, per il torto che avevano commesso.
Almanca:
Diejenigen von ihnen, die Unrecht begangen 1 haben, vertauschten dann ein anderes Wort als das, was ihnen bereits verkündet wurde. So schickten WIR ihnen Peinigung vom Himmel für das, was sie an Unrecht zu begehen pflegten.
Çince:
但他们中不义者改变了他们所奉的嘱言,故我因他们的不义而降天灾于他们。
Hollandaca:
Maar de goddeloozen onder hen veranderden de uitdrukking in eene andere, die niet tot hen was gebruikt. Daarom zonden wij onze kastijding uit den hemel op hen neder, omdat zij zondigden.
Rusça:
Несправедливые из них заменили сказанное им слово другим, и Мы ниспослали на них наказание с небес за то, что они поступали несправедливо.
Somalice:
Waxayse ku badaleen kuwii dulmi falay oo ka mida hadal ka duwan kii loo yidhi (Fala) waxaana ku Dirray Cadaab Samada kaga Yimid dulmigoodii Dartiis.
Swahilice:
Lakini walio dhulumu miongoni mwao walibadilisha kauli, sio ile waliyo ambiwa. Basi tukawapelekea adhabu kutoka mbinguni kwa vile walivyo kuwa wakidhulumu.
Uygurca:
ئۇلارنىڭ ئىچىدىكى زالىملار ئۇلارغا ئېيتىلغان سۆز (اﷲ نىڭ ئەمرىنى) باشقا سۆزلەرگە ئۆزگەرتىۋەتتى، ئۇلار زۇلۇم قىلغانلىقلىرى ئۈچۈن، ئۇلارغا ئاسماندىن ئازاب ئەۋەتتۇق
Japonca:
しかしかれらの中で不義を行う者は,かれらに説明されたものを外の語に言い替え,不義を繰り返したので,われは天から懲罰を下した。
Arapça (Ürdün):
«فبدَّل الذين ظلموا منهم قولا غير الذي قيل لهم» فقالوا: حبة في شعرة ودخلوا يزحفون على أستاههم «فأرسلنا عليهم رجزا» عذابا «من السماء بما كانوا يظلمون».
Hintçe:
तो ज़ालिमों ने जो बात उनसे कही गई थी उसे बदल कर कुछ और कहना शुरू किया तो हमने उनकी शरारतों की बदौलत उन पर आसमान से अज़ाब भेज दिया
Tayca:
“แล้วบรรดาผู้อธรรมเหล่านั้นได้เปลี่ยนเอาคำพูดหนึ่ง ซึ่งมิใช่คำพูดที่ถูฏกล่าวแก่พวกเขาดังนั้นเราจึงได้ส่งการลงโทษจากฟากฟ้ามายังพวกเขาเนื่องจากที่พวกเขาละเมิด”
İbranice:
והחליפו , אלה אשר קיפחו מביניהם , אמרו דבר שונה מאשר נאמר להם ( להגיד,) על כן שלחנו עליהם עונש מן השמים, משום שהיו מקפחים
Hırvatça:
Onda su oni među njima što zulum učiniše zamijenili drugom riječi riječ koja im je bila kazana, i Mi smo na njih s neba kaznu spustili zato što su zulum činili.
Rumence:
Cei dintre ei care erau nedrepţi au pus alte cuvinte în locul celor care trebuiau rostite. Atunci din cer am trimis o năpastă asupra lor, căci au fost nedrepţi.
Transliteration:
Fabaddala allatheena thalamoo minhum qawlan ghayra allathee qeela lahum faarsalna AAalayhim rijzan mina alssamai bima kanoo yathlimoona
Türkçe:
Onların zulme sapanları, bir sözü, kendilerine söylenenin dışında bir sözle değiştirdiler. Bunun üzerine biz de üzerlerine gökten bir pislik azabı saldık; çünkü zulmediyorlardı.
Sahih International:
But those who wronged among them changed [the words] to a statement other than that which had been said to them. So We sent upon them a punishment from the sky for the wrong that they were doing.
İngilizce:
But the transgressors among them changed the word from that which had been given them so we sent on them a plague from heaven. For that they repeatedly transgressed.
Azerbaycanca:
Lakin (İsrail oğullarından Allahın əmrlərini yerinə yetirməməklə) özlərinə zülm edənlər onlara deyilən sözü dəyişdirib başqa şəklə saldılar. Etdikləri haqsızlığa görə Biz də onlara göydən əzab göndərdik.
Süleyman Ateş:
İçlerinden zulmedenler, (söylediğimiz) sözü, kendilerine söylenmeyen bir sözle değiştirdiler. Biz de haksızlık ettiklerinden dolayı üzerlerine gökten bir azab gönderdik.
Diyanet Vakfı:
Fakat onlardan zalim olanlar, sözü, kendilerine söylenenden başkasıyla değiştirdiler. Biz de zulmetmelerinden ötürü üzerlerine gökten bir azap gönderdik.
Erhan Aktaş:
Ancak onlardan haksızlık yapanlar, kendilerine söylenen sözü başka bir söze çevirdiler. Biz de haksızlık yapmaları yüzünden, üzerlerine gökten bir azâp gönderdik.
Kral Fahd:
Fakat onlardan zalim olanlar, sözü, kendilerine söylenenden başkasıyla değiştirdiler. Biz de zulmetmelerinden ötürü üzerlerine gökten bir azap gönderdik.
Hasan Basri Çantay:
Fakat içlerinden o zulmedenler sözü kendilerine söylenenden başka bir şeyle koydu. Biz de üstlerine, zulmeder oldukları için, gökden murdar bir azâb indirdik.
Muhammed Esed:
Ama (ne yazık ki), onlardan kötülüğe eğilimli olanlar kendilerine söylenen sözü başka bir sözle değiştirdiler: ve bu yüzden Biz de, yaptıkları bütün kötülüklerin karşılığı olarak onların üzerine gökten bir bela, bir afet gönderdik.
Gültekin Onan:
Onlardan zulmedenler, sözü kendilerine söylenenden başka bir şeyle değiştirdiler. Biz de bunun üzerine zulmetmeleri dolayısıyla gökten ´iğrenç bir azab´ indirdik.
Ali Fikri Yavuz:
Nihayet içlerinden o zulmedenler (edecekleri duayı eğlenceye alarak) sözü değiştirdiler, kendilerine söylenenden başka şekle koydular (Hıtta’yi Hınta= Bizi bağışla’yı buğday mânası haline soktular.) Zulmü âdet edinmeleri sebebiyle, biz de üstlerine, gökten murdar bir azâp indirdik.
Portekizce:
Porém, os iníquos dentre eles permutaram a Palavra por outra que não lhes havia sido dita. Por isso, desencadeamossobre eles um castigo do céu, por sua iniqüidade.
İsveççe:
[när detta sades] satte de orättfärdiga bland dem andra ord i stället för det som de hade uppmanats att säga, och Vi lät straff och förnedring drabba dem från ovan på grund av den synd de begick.
Farsça:
پس ستمکاران از آنان، سخنی را که [بیرون دروازه شهر] به آنان گفته شده بود [پس از ورود به شهر] به سخنی دیگر تبدیل کردند، [به جای درخواست ریزش گناهان درخواست امور مادی نمودند] نهایتاً به کیفر ستمی که همواره مرتکب می شدند، عذابی از آسمان بر آنان فرستادیم.
Kürtçe:
کەچی ئەوانەیان کەستەمیان کرد گۆڕییان ئەو (ووتەی) کە پێیان ووترا بوو بەووتەیەکی تر ئێمەش (دوای ئەوە) سزایەکمان ناردە سەریان لە ئاسمانەوە بە ھۆی ئەوە, وە کە بەردەوام ستەمیان دەکرد
Özbekçe:
Бас, улардан зулм қилганлари уларга айтилгандан ўзга гапни алмаштирдилар. Бас, зулм қилганлари туфайли устларига осмондан азоб юбордик. (Улардан зулм қилганлари айтишлари лозим бўлган «Ҳиттатун» деган иборани, «Ҳинтатун», яъни, «буғдой» деган сўзга алмаштирдилар ва шаҳарга сажда қилган ҳолларида эмас, ортлари билан сурилиб кирдилар. Ана шу итоатсизлик ва зулмлари учун Аллоҳ таоло уларнинг устидан азоб туширди.)
Malayca:
Maka orang-orang yang zalim di antara mereka menukarkan perintah itu dengan perkataan yang tidak dikatakan kepada mereka. Oleh itu, Kami turunkan azab dari langit menimpa mereka, dengan sebab kezaliman yang mereka lakukan.
Arnavutça:
e atëherë, mëkatarët, ndërruan fjalët me tjera që nuk iu kanë thënë, dhe Na u dërguam atyre dëni nga qielli, sepse bënin zullum.
Bulgarca:
Ала угнетителите подмениха с друго словото, което им бе казано. И пратихме върху тях наказание от небето, защото бяха угнетители.
Sırpça:
Онда су они међу њима који учинише неправду заменили другом речју реч која им је била речена, и Ми смо на њих са неба спустили казну зато што су чинили неправду.
Çekçe:
A zaměnili ti z nich, kdož nespravedliví byli, slovem jiným to, které bylo jim řečeno, a seslali jsme na ně trest z nebe za to, že byli nespravedliví.
Urduca:
مگر جو لوگ اُن میں سے ظالم تھے اُنہوں نے اُس بات کو جو اُن سے کہی گئی تھی بدل ڈالا، اور نتیجہ یہ ہوا کہ ہم نے ان کے ظلم کی پاداش میں ان پر آسمان سے عذاب بھیج دیا
Tacikçe:
Аз миёни онон он гурӯҳ, ки бар худ ситам карда буданд, суханеро, ки ба онҳо гуфта шуда буд, дигар карданд. Пас ба ҷазои ситаме, ки мекарданд, барояшон аз осмон азоб фиристодем.
Tatarca:
Аларның залимнәре алыштырды шәһәргә кергәндә әйтер өчен Аллаһ өйрәткән сүзне башка сүзгә. Золым итүләре сәбәпле без аларга күктән ґәзаб җибәрдек.
Endonezyaca:
Maka orang-orang yang zalim di antara mereka itu mengganti (perkataan itu) dengan perkataan yang tidak dikatakan kepada mereka, maka Kami timpakan kepada mereka azab dari langit disebabkan kezaliman mereka.
Amharca:
ከእነሱም ውስጥ እነዚያ (ራሳቸውን) የበደሉት ሰዎች ከዚያ ለእነርሱ ከተባለው ሌላ የኾነን ቃል ለወጡ፡፡ በእነርሱም ላይ ይበድሉ በነበሩት በደል መዐትን ከሰማይ ላክንባቸው፡፡
Tamilce:
ஆக, அவர்களில் நிராகரித்தவர்கள், அவர்களுக்கு எது கூறப்பட்டதோ அது அல்லாத ஒரு சொல்லாக மாற்றி(க் கூறி)னர். ஆகவே, அவர்கள் அநியாயம் (-பாவம்) செய்பவர்களாக இருந்ததால் அவர்கள் மீது வானத்திலிருந்து (கடுமையான) தண்டனையை இறக்கினோம்.
Korece:
그러나 그들 중에 죄지은 자들 있나니 하나님의 말씀을 다 른 것으로 바꾸더라 그리하여 하 나님은 그들의 죄지음으로 말미암아 하늘에서 역병을 보내었더라
Vietnamca:
Tuy nhiên, những kẻ làm điều sai quấy đã thay đổi lời phán đã được truyền cho họ, vì vậy, TA đã giáng tai họa từ trời xuống trừng phạt chúng bởi những điều sai quấy mà chúng đã làm.
Ayet Linkleri: