Arapça:
فَلَعَلَّكَ تَارِكٌ بَعْضَ مَا يُوحَىٰ إِلَيْكَ وَضَائِقٌ بِهِ صَدْرُكَ أَن يَقُولُوا لَوْلَا أُنزِلَ عَلَيْهِ كَنزٌ أَوْ جَاءَ مَعَهُ مَلَكٌ ۚ إِنَّمَا أَنتَ نَذِيرٌ ۚ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ وَكِيلٌ
Çeviriyazı:
fele`alleke târiküm ba`ḍa mâ yûḥâ ileyke veḍâiḳum bihî ṣadruke ey yeḳûlû levlâ ünzile `aleyhi kenzün ev câe me`ahû melek. innemâ ente neẕîr. vellâhü `alâ külli şey'iv vekîl.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Ey Resulüm!) Şimdi belki sen, "Ona bir hazine indirilse, ya da beraberinde bir melek gezip dolaşsa ya!" diyorlar diye sana vahyolunan vahyin bir kısmını terkedecek olursun ve bundan dolayı da göğsün daralır. Sen yalnızca bir uyarıcısın. Allah ise her şeye vekildir.
Diyanet İşleri:
Putperestlerin: "Ona bir hazine indirilmeli veya yanında bir melek gelmeli değil miydi?" demelerinden senin kalbin daralır ve belki de sana vahyolunanın bir kısmını terkedecek olursun. Sen ancak bir uyarıcısın, Allah her şeye vekildir.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Ona bir hazine indirilseydi, yahut onunla beraber yanında bir melek de gelseydi demelerine sıkılarak sana vahyedilenlerin bir kısmını terk ediverecek misin? Sen ancak bir korkutucusun ve Allah her şeyi korur.
Şaban Piriş:
O halde sen: "Ona bir hazine indirilmeli veya Onunla birlikte bir melek gelmeli değil miydi?" dedikleri için göğsün daralıp sana vahyedilenin bir kısmını terk mi edeceksin? Sen ancak bir uyarıcısın. Allah, her şeyin vekilidir.
Edip Yüksel:
"Ona bir hazine, yahut onunla birlikte bir melek inmeli değil miydi," dedikleri için belki göğsün daralacak ve sana vahyedilenin bir kısmını terkedeceksin. Sen yalnız bir uyarıcısın; ALLAH her şeyi kontrol edendir.
Ali Bulaç:
Şimdi onların: "Ona bir hazine indirilmeli veya onunla birlikte bir melek gelmeli değil miydi?" demeleri dolayısıyla göğsün daralıp sana vahyolunanlardan bir kısmını terk mi edeceksin? Sen yalnızca bir uyarıcısın. Allah herşeye vekildir.
Suat Yıldırım:
İmdi, senin de muhatap olduğun imtihan icabı ey Resûlüm, o müşriklerin: “Ona bir hazine indirilse ya!” veya “beraberinde bir melek gelse ya!” demelerinden ötürü, belki de göğsün daralarak sana vahyolunanın bir kısmını terk edecek olursun.Fakat sen böyle yapmazsın ve yapma! Zira sen sadece uyaran bir elçisin. Bütün işleri düzenleyen, herkese lâyık olduğu neticeyi verecek olan ise Allah Teâlâdır. [3, 173; 25,7-8; 15,97-98]
Ömer Nasuhi Bilmen:
İmdi sen ihtimal ki, «Onun izerine bir hazine indirilmeli veya onunla beraber bir melek gelmeli mi idi?» demelerinden dolayı sana vahyolunanların bazısını terkedici ve onunla göğsün daralır bulunacaksın. Sen ancak bir nezirsin. Allah Teâlâ ise her şey üzerine vekildir.
Yaşar Nuri Öztürk:
Belki de sen; onlar, "Ona bir hazine indirilseydi, yahut beraberinde bir melek gelseydi ya!" diyorlar diye göğsün sıkışıp daralarak, sana vahyedilmekte olanının bir kısmını terk etmeye kalkarsın. Gerçek olan şu ki, sen sadece bir uyarıcısın. Allah ise her şey üzerinde bir Vekîl'dir.
Bekir Sadak:
Rabbinin katindan bir belgesi ve onun arkasindan da bir sahidi olanlar, onlerinde de Musa´nin Kitap´i onder ve rahmet olarak bulunanlardir ki, iste onlar Kuran´a inanirlar. Hangi topluluk onu inkar ederse yeri atestir
İbni Kesir:
Belki de sen
Adem Uğur:
Belki de sen (müşriklerin:) "
İskender Ali Mihr:
Artık belki de sen, sana vahyolunanın bir kısmını terkedeceksin, onların: “Ona bir hazine indirilseydi veya onunla beraber bir melek gelseydi olmaz mıydı?” demeleri (üzerine) ve senin göğsünün (onunla) daralması sebebiyle. Sen ancak bir nezirsin (uyarıcısın) ve Allah, herşeye vekildir.
Celal Yıldırım:
Onların O´na (sapık inkarcıların Peygamber´e) bir hazine indirmeli değil miydi veya onunla beraber bir melek gelmeli değil miydi ? demelerinden neredeyse sana vahyolunanın bir kısmını terkeder gibi oluyorsun ve bu sebeple göğsün daralıyor. (Unutma ki) sen ancak bir uyarıcısın. Allah ise, her şeyi düzenleyen, koruyan tek güven kaynağıdır.
Tefhim ul Kuran:
Şimdi onların: «Ona bir hazine indirilmeli veya onunla birlikte bir melek gelmeli değil miydi?» demeleri dolayısıyla göğsün daralıp sana vahyolunanlardan bir kısımını mı terkedeceksin? Sen yalnızca bir uyarıp korkutucusun. Allah her şeye vekildir.
Fransızca:
Il se peut que tu négliges une partie de ce qui t'est révélé, et que ta poitrine s'en sente compressée; parce qu'ils disent : "Que n'a-t-on fait descendre sur lui un trésor ? " Ou bien : "Que n'est-il venu un Ange en sa compagnie ? " - Tu n'es qu'un avertisseur. Et Allah est Le protecteur de toute chose .
İspanyolca:
Tú, quizás, omitirías parte de lo que se te ha revelado -y te angustias por ello- porque dicen: «¿Por qué no se le ha enviado abajo un tesoro o le ha acompañado un ángel?» Pero tú no eres más que un monitor. Y Alá vela por todo...
İtalyanca:
Forse vorresti tralasciare una parte di ciò che ti è stato rivelato e forse il tuo petto è angustiato da quello che dicono: «Perché non è stato fatto scendere un tesoro su di lui, o perché non è accompagnato da un angelo?». In verità tu sei solo un ammonitore. Allah è il garante di tutto.
Almanca:
Würdest du etwas von dem, was dir an Wahy zuteil wurde, auslassen und darüber bedrückt sein, daß sie sagen: "Würde auf ihn doch ein Schatz niedergesandt oder käme mit ihm ein Engel!"?! DU bist nur ein Ermahner. Und ALLAH ist über alles Wakil.
Çince:
你或许不肯传达你所受的部分启示,而且因之而烦闷,因为恐怕他们说:为什么,或有一个天神与他一道来临呢?你只是一个警告者,真主是监护万物的。
Hollandaca:
Wellicht zult gij vergeten, een deel te openbaren van datgene, wat u werd geopenbaard, en zal uw hart angstig worden, tot zij zeggen; Zoolang hem geen schat wordt nedergezonden, of een engel met hem komt, om hem tot getuige te verstrekken, zullen wij niet gelooven. Waarlijk, gij alleen zijt een aankondiger, en God is de beheerscher van alle dingen.
Rusça:
Быть может, ты отбросишь часть ниспосланного тебе в откровении, и твое сердце сожмется от этого, потому что они говорят: "Почему ему не ниспосланы сокровища или ангел не явился вместе с ним?" Но ведь ты - всего лишь предостерегающий увещеватель, а Аллах - Попечитель и Хранитель всякой вещи.
Somalice:
waxaad u dhawdahay inaad ka tegto waxa laguu waxyoon qaarkiis oy Ia cidhiidhyanto Laabtaadu inay dhahaan maa lagu soo Dejiyo korkiisa Kansi ama Ia yimaaddo malag, adugu waxaad uun tahay Dige, Eebana wax kasta wuxuu u yahay (Ilaaliye) Wakiil.
Swahilice:
Basi labda utaacha baadhi ya yale yaliyo funuliwa kwako, na kifua kitaona dhiki kwa hayo, kwa sababu wanasema: Mbona hakuteremshiwa khazina, au wakaja naye Malaika? Wewe ni mwonyaji tu, na Mwenyezi Mungu ndiye Mlinzi wa kila kitu.
Uygurca:
(ئى مۇھەممەد!) ئۇلارنىڭ (يەنى مۇشرىكلارنىڭ) «نېمىشقا ئۇنىڭغا بىر خەزىنە چۈشمىدى؟ ياكى ئۇنىڭ بىلەن بىللە (ئۇنى تەستىقلايدىغان) بىرەر پەرىشتە كەلمىدى؟» دەيدىغانلىقى ئۈچۈن، ساڭا نازىل قىلىنغان ۋەھيىنىڭ بىر قىسىمىنى يەتكۈزگۈڭ كەلمەيدىغاندۇ، يەتكۈزۈشتىن يۈرىكىڭ سىقىلىدىغاندۇ، سەن پەقەت (ئۇلارنى اﷲ نىڭ ئازابىدىن) ئاگاھلاندۇرغۇچىسىمەن، اﷲ ھەممە نەرسىنى تەسەررۇپ قىلغۇچىدۇر
Japonca:
あなたは恐らく,啓示されたものの一部を放棄したい(気持になる)であろう。そのためにあなたの胸は狭められてはいないか。それはかれらがこう言うためである。「どうしてかれに財宝が下されないのだろう。また何故1人の天使も,かれと一緒に来なかったのであろうか。」本当にあなたは1人の警告者に過ぎない。アッラーは凡てのことを管理される方であられる。
Arapça (Ürdün):
«فلعلك» يا محمد «تارك بعض ما يوحى إليك» فلا تبلغهم إياه لتهاونهم به «وضائق به صدرك» بتلاوته عليهم لأجل «أن يقولوا لوْلا» هلا «أنزل عليه كنز أو جاء معه مَلَكٌ» يصدقه كما اقترحنا «إنما أنت نذير» فما عليك إلا البلاغ لا الإتيان بما اقترحوا «والله على كل شيء وكيل» حفيظ فيجازيهم.
Hintçe:
तो जो चीज़ तुम्हारे पास 'वही' के ज़रिए से भेजी है उनमें से बाज़ को (सुनाने के वक्त) यायद तुम फक़त इस ख्याल से छोड़ देने वाले हो और तुम तंग दिल हो कि मुबादा ये लोग कह बैंठें कि उन पर खज़ाना क्यों नहीं नाज़िल किया गया या (उनके तसदीक के लिए) उनके साथ कोई फरिश्ता क्यों न आया तो तुम सिर्फ (अज़ाब से) डराने वाले हो
Tayca:
และบางทีเจ้าจะทิ้งบางส่วนที่ถูกวะฮีย์มายังเจ้า และหัวอกของเจ้าจะอึดอัดต่อสิ่งนั้น โดยที่พวกเขากล่าวกันว่า “ทำไมเล่าขุมทรัพย์จึงไม่ถูกส่งลงมา หรือทำไมมะลัก จึงไม่ถูกส่งลงมาพร้อมกับเขา?” แท้จริงเจ้าเป็นเพียงผู้ตักเตือนเท่านั้น และอัลลอฮฺเป็นผู้ทรงคุ้มครองรักษาทุกสิ่ง
İbranice:
אולי אתה חושב שיחדל חלק ממה שהושרה אליך (כדי להקל עליהם,) וצר לך על כך שיאמרו: 'למה לא הורד לו אוצר ולא בא עמו מלאך,'? (אך) אתה רק מזהיר, ואלוהים אחראי לכל דבר
Hırvatça:
Nećeš, valjda, nešto od onoga što ti se objavljuje izostaviti, što tišti grudi tvoje, samo zato što oni govore: "Zašto mu nije poslano kakvo blago ili, zašto s njim nije došao melek?" Ti si samo upozoritelj, a Allah je Zaštitnik svemu.
Rumence:
Poate vei părăsi o parte din ce ţi-a fost dezvăluit şi vei simţi o strângere de inimă când ei vor spune: “De ce nu a fost pogorâtă asupra ta o comoară ori de ce nu a venit un înger cu el?” Tu eşti doar un predicator, iar Dumnezeu este Chezaşul oricărui l
Transliteration:
FalaAAallaka tarikun baAAda ma yooha ilayka wadaiqun bihi sadruka an yaqooloo lawla onzila AAalayhi kanzun aw jaa maAAahu malakun innama anta natheerun waAllahu AAala kulli shayin wakeelun
Türkçe:
Belki de sen; onlar, "Ona bir hazine indirilseydi, yahut beraberinde bir melek gelseydi ya!" diyorlar diye göğsün sıkışıp daralarak, sana vahyedilmekte olanının bir kısmını terk etmeye kalkarsın. Gerçek olan şu ki, sen sadece bir uyarıcısın. Allah ise her şey üzerinde bir Vekîl'dir.
Sahih International:
Then would you possibly leave [out] some of what is revealed to you, or is your breast constrained by it because they say, "Why has there not been sent down to him a treasure or come with him an angel?" But you are only a warner. And Allah is Disposer of all things.
İngilizce:
Perchance thou mayest (feel the inclination) to give up a part of what is revealed unto thee, and thy heart feeleth straitened lest they say, "Why is not a treasure sent down unto him, or why does not an angel come down with him?" But thou art there only to warn! It is Allah that arrangeth all affairs!
Azerbaycanca:
(Ya Rəsulum!) Müşriklərin: “Heç olmasa, (Peyğəmbərliyinin doğruluğunu təsdiq etmək üçün) ona bir xəzinə endiriləydi və ya onunla birlikdə bir mələk gələydi!” – deməklərindən dolayı, bəlkə də, sənə gələn vəhyin bir hissəsini tərk etməli (bə’zi ayələri dərhal təbliğ etməyib tə’xirə salmalı) olacaqsan və (bə’zən) buna görə ürəyin qısılacaq! Sən ancaq (müşrikləri və kafirləri Allahın əzabı ilə) qorxudan bir peyğəmbərsən. Allah isə hər şeyə vəkildir!
Süleyman Ateş:
Herhalde sen: "Ona bir hazine indirilmeli veya beraberinde bir melek gelmeli değil miydi?" demelerinden ötürü, sana vahyolunanın bir kısmını bırakacaksın ve bununla göğsün sıkılacak; ama sen sadece bir uyarıcısın (böyle sözlere aldırma), her şeye vekil olan Allah'tır.
Diyanet Vakfı:
Belki de sen (müşriklerin:) "Ona (gökten) bir hazine indirilseydi veya onunla beraber bir melek gelseydi!" demelerinden ötürü sana vahyolunan ayetlerin bir kısmını (duyurmayı) terk edeceksin ve bu yüzden ruhun daralacaktır. (İyi bil ki) sen ancak bir uyarıcısın. Allah ise her şeye vekildir.
Erhan Aktaş:
O halde sen, “Ona bir hazine indirilmeli veya onunla bir melek gelmeli değil miydi?” dedikleri için göğsün daralıp; sana vahyolunanın bir kısmını tebliğ etmekten vaz mı geçeceksin? Sen yalnızca bir uyarıcısın.(1) Allah ise her şeye vekildir.(2)
Kral Fahd:
Belki de sen (müşriklerin:) «Ona (gökten) bir hazine indirilseydi veya onunla beraber bir melek gelseydi!» demelerinden ötürü sana vahyolunan âyetlerin bir kısmını (duyurmayı) terk edeceksin ve bu yüzden ruhun daralacaktır. (İyi bil ki) sen ancak bir uyarıcısın. Allah ise her şeye vekildir.
Hasan Basri Çantay:
Şimdi sen (müşriklerin belki): «Ona (gökden) bir hazîne indirilseydi, yahud maiyyetinde bir de melek gelseydi ya» demelerinden (nâşî) sana vahy olunandan bir kısmını, bu yüzden yüreğin daralarak, hemen terk mi edivereceksin? Sen ancak bir nezirsin (Allahın azâbiyle korkutan bir peygambersin). Allah ise her şey´e hakkıyle vekildir.
Muhammed Esed:
O halde, (ey Peygamber, sırf inkarcılar hoşlanmıyor diye ve) onların "Niçin ona (gökten) bir hazine inmedi" ya da, "(niçin) onunla (gözle görülebilen) bir melek gelmedi?" diye söylenmelerinden ötürü yüreğin daralıyor diye sana vahyedilen mesajın bir kısmını göz ardı etmen hiç doğru olur mu? (Unutma ki,) sen sadece bir uyarıcısın; Allah ise her şeyin üzerinde gözetici olarak bulunuyor,
Gültekin Onan:
Şimdi onların: "
Ali Fikri Yavuz:
Şimdi sen (Ey Resulüm), müşrikler: “- ona bir hazine indirilseydi, yahut beraberinde bir melek gelseydi ya”, demelerinden ötürü göğsün daralacak, sana vahyolunanın bazısını terkedecek (söylemiyecek) hâle gelirsin. Fakat sen, ancak Allah’ın azabı ile korkutan bir peygambersin. Allah ise her şeye vekîldir. (Ona güven
Portekizce:
É possível que omitas algo do que te foi revelado e que te oprima, por isso, o peito, temendo que digam: Por que não lhefoi enviado um tesouro ou não o acompanha um anjo? Tu és tão-somente um admoestador e Deus é o Guardião de tudo.
İsveççe:
[MUHAMMAD! Ibland frestas] du kanske att undanhålla något av det som uppenbaras för dig, betryckt som du är över [häcklarnas] hånfulla ord: "Varför har inte en skatt sänts ned till honom?" eller "Varför har han inte en ängel i följe?" - Du är bara en varnare, men Gud vårdar sig om allt.
Farsça:
ممکن است به سبب آنکه [دشمنان] می گویند: چرا گنجی بر او نازل نشده، یا فرشته ای همراهش نیامده؟ برخی از آنچه را به تو وحی می شود ترک کنی وسینه ات [از ابلاغ و اظهار آن] تنگ شود [به سبب موضع گیری های دشمنان از ابلاغ پیام حق خودداری مکن] تو فقط بیم دهنده ای و خدا بر هر چیز نگهبان است.
Kürtçe:
ئایا تۆ وازھێنەری لە (ڕاگەیاندنی) ھەندێک لەوەی نیگات بۆ کراوە و دڵ تەنگ دەبیت پێی لەبەر ئەوەی کە دەڵێن بۆچی گەنج و خەزێنەی بۆ نانێردرێتە خوارەوە یان بۆچی فریشتەیەکی لەگەڵدا نەھاتووە بێگومان تۆ تەنھا ترسێنەری و خـوا بۆ ھەموو شتێک سەرپەرشتیکارو چاودێرە
Özbekçe:
Эҳтимол сен уларнинг: «Унга хазина туширилса эди» ёки «У билан бирга фаришта келса эди», деганлари учун ўзингга ваҳий қилинган нарсанинг баъзисини тарк қилмоқчи бўларсан ёки ундан юрагинг сиқилар. Сен огоҳлантирувчисан, холос. Аллоҳнинг Ўзи ҳамма нарсага вакилдир. (Албатта, кофир ва мушриклар қанчалик шаккоклик қилмасинлар, қанчалик таклифлар киритмасинлар, Расулуллоҳнинг (с. а. в.) эътиқодларига зарар етказа олмайдилар. У киши Қуръоннинг баъзисини тарк этмоқчи ҳам бўлмайдилар, ундан юраклари сиқилмайди ҳам. Аммо бу оят у кишига ва у киши орқали барча мўмин-мусулмонларга тасалли, панд-насиҳат бўлиб келмоқда. Яъни, мушриклар қанчалар ёмонлик қилсалар ҳам, сизлар сабр қилинглар, сиқилманглар, демоқда.)
Malayca:
Jangan-jangan engkau (wahai Muhammad) tidak menyampaikan sebahagian dari apa yang diwahyukan kepadamu serta merasa sempit dada untuk menyampaikannya disebabkan orang-orang yang ingkar itu berkata: "Mengapa tidak diturunkan kepada (Muhammad) perbendaharaan (harta benda yang banyak), ataupun datang bersama-sama dengannya malaikat (untuk menolongnya menyiarkan Islam)?" Kerana sesungguhnya engkau hanyalah seorang Rasul pemberi amaran kepada orang-orang yang ingkar, dan Allah jualah Pentadbir yang menguruskan tiap-tiap sesuatu (maka berserahlah diri kepadaNya).
Arnavutça:
Mund të ndodh që ti të lësh (mos të tregosh në çdo vend) diçka nga ato që të janë shpallur ty dhe thonë: “Sikur atij t’iu kishte dërguar ndonjë thesar”, ose, “të kishte ardhur një engjëll me te?” Ti je vetëm paralajmërues, e Perëndia është mbikëqyrës për çdo gjë.
Bulgarca:
Може и да си склонен към изоставяне на част от онова, което ти е разкрито и да се свива сърцето ти, че ще рекат: “Защо не му бе спуснато съкровище или не дойде заедно с него ангел?” - ти си само предупредител, Аллах се разпорежда с всяко нещо.
Sırpça:
Нећеш, ваљда, да изоставиш нешто од онога што ти се објављује, што тишти твоје груди, само зато што они говоре: „Зашто му није послато какво благо или, зашто са њим није дошао анђео?“ Ти си само онај који упозорава, а Аллах је свему Заштитник.
Çekçe:
Možná žes vynechal část toho, co vnuknuto ti bylo, a hruď tvá je stísněna, neboť nevěřící říkají: 'Pročpak mu nebyl seslán poklad nějaký či proč s ním nepřišel anděl!' Ty varovatelem jsi pouze, však Bůh ručitelem je všech věcí.
Urduca:
تو اے پیغمبرؐ! کہیں ایسا نہ ہو کہ تم اُن چیزوں میں سے کسی چیز کو (بیان کر نے سے) چھوڑ دو جو تمہاری طرف وحی کی جا رہی ہیں اور اِس بات پر دل تنگ ہو کہ وہ کہیں گے "اس شخص پر کوئی خزانہ کیوں نہ اتارا گیا" یا یہ کہ "اس کے ساتھ کوئی فرشتہ کیوں نہ آیا" تم تو محض خبردار کرنے والے ہو، آگے ہر چیز کا حوالہ دار اللہ ہے
Tacikçe:
Шояд, ки баъзе аз чизҳоеро, ки бар ту ваҳй кардаем, тарк кунӣ ва ба он дилтанг бошӣ, ки мегӯянд: «Чаро ганҷе бар ӯ афканда намешавад? Ва чаро фариштае ҳамроҳи ӯ намеояд?» Ҷуз ин нест, ки ту бимдиҳандае беш нести ва Худост, ки корсози ҳар чизест.
Tatarca:
Тәхкыйк син куярсың үзеңә вәхий ителгән бәгъзе хөкемне һәм кәферләрнең: "Кәшки аңа күктән фәрештә иңсә иде, яки аңа байлык килсә иде", – дигән сүзләренә кайгырасың. Ягъни мөшрикләр Мухәммәд г-мнән сынымнарыбызны гаепләмә дип үтенделәр, шуннан соң сынымнарны гаепләмәс булды. Аллаһу тәгалә пәйгамбәрне бу эше белән "бәгъзе хөкемне куясыңмы", дип, тәнкыйть итте. Синең пәйгамбәрлек эшең фәкать Аллаһ хөкемнәрен кешеләргә ирештерү, иманга көчләү синең эшең түгел. Аллаһ һәрнәрсәгә вәкил.
Endonezyaca:
Maka boleh jadi kamu hendak meninggalkan sebahagian dari apa yang diwahyukan kepadamu dan sempit karenanya dadamu, karena khawatir bahwa mereka akan mengatakan: "Mengapa tidak diturunkan kepadanya perbendaharaan (kekayaan) atau datang bersama-sama dengan dia seorang malaikat?" Sesungguhnya kamu hanyalah seorang pemberi peringatan dan Allah Pemelihara segala sesuatu.
Amharca:
በእርሱ ላይ የገንዘብ ድልብ ለምን አልተወረደም ወይም ከርሱ ጋር መልአክ ለምን አልመጣም ማለታቸውንም በመፍራት ወደ አንተ ከሚወርደው ከፊሉን ልትተው በእርሱም ልብህ ጠባብ ሊኾን ይፈራልሃል፡፡ አንተ አስፈራሪ ብቻ ነህ፡፡ አላህም በነገሩ ሁሉ ተጠባባቂ ነው፡፡
Tamilce:
ஆக, “அவருக்கு ஒரு பொக்கிஷம் இறக்கப்பட வேண்டாமா? அல்லது அவருடன் ஒரு வானவர் வரவேண்டாமா?” என்று அவர்கள் (உம்மைப் பற்றி) கூறுவதால் உமக்கு வஹ்யி அறிவிக்கப்படுபவற்றில் சிலவற்றை நீர் விடக் கூடியவராக ஆகலாம்; இன்னும், அதன் மூலம் உம் நெஞ்சம் நெருக்கடியுற்றதாக ஆகலாம். (நபியே!) நீரெல்லாம் ஓர் எச்சரிப்பாளர்தான். அல்லாஹ்தான் எல்லாப் பொருள்கள் மீதும் பொறுப்பாளன் (கண்காணிப்பாளன்) ஆவான்! (ஆகவே, அவன் தான் நாடியபடி தனது படைப்புகளின் காரியங்களை நிர்வகிக்கிறான்.)
Korece:
아마도 그대에게 계시된 것가운데 일부를 빠뜨릴까 염려되니라 왜 그대에게 보물이 내려오지 아니했으며 왜 그대와 함께 천사 가 이르지 않느뇨 라고 그들이 말하는 것으로 그대의 마음이 상처 를 받을까 염려됨이라 그러나 그 대는 경고자에 불과하며 하나님이모든 것을 주관하시니라
Vietnamca:
Có lẽ Ngươi (Thiên Sứ Muhammad) bỏ qua một vài điều đã được mặc khải cho Ngươi và lòng Ngươi cảm thấy căng thẳng bởi sự việc đó, vì chúng nói: “Sao không có một kho báu hay một Thiên Thần nào được gửi xuống cùng với Y (Muhammad).” (Vì vậy, Ngươi – Muhammad, chớ bỏ qua những điều đã được mặc khải cho Ngươi, bởi lẽ) thật ra Ngươi chỉ là một người cảnh báo, (một người truyền đạt thông điệp) mà thôi, còn Allah mới chính là Đấng sắp đặt và quyết định mọi thứ.
Ayet Linkleri: