Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

7

Sûredeki Ayet No: 

131

Ayet No: 

1085

Sayfa No: 

166

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

فَإِذَا جَاءَتْهُمُ الْحَسَنَةُ قَالُوا لَنَا هَٰذِهِ ۖ وَإِن تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ يَطَّيَّرُوا بِمُوسَىٰ وَمَن مَّعَهُ ۗ أَلَا إِنَّمَا طَائِرُهُمْ عِندَ اللَّهِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ

Çeviriyazı: 

feiẕâ câethümü-lḥasenetü ḳâlû lenâ hâẕih. vein tüṣibhüm seyyietüy yeṭṭayyerû bimûsâ vemem me`ah. elâ innemâ ṭâiruhüm `inde-llâhi velâkinne ekŝerahüm lâ ya`lemûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Fakat kendilerine iyilik geldiği zaman, işte bu bizim hakkımızdır, dediler, başlarına bir kötülük gelince de, işte bu Musa ile yanındakilerin uğursuzluğu yüzünden, dediler. İyi bilin ki, onların uğursuzluğu Allah katındandır. Lâkin çoğu bunu bilmezler.

Diyanet İşleri: 

Onlara bir iyilik geldiği zaman; "Bu bizden ötürüdür" derler, bir fenalığa uğrarlarsa da, Musa ve onunla beraber olanların uğursuzluğuna verirlerdi. Bilin ki, kendilerinin uğradığı uğursuzluk Allah katındandır, fakat çoğu bunu bilmezler.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Onlara bir iyilik gelince hakkımızdı bu zaten derler, bir kötülük geldi mi Musa'nın ve onunla beraber bulunanların uğursuzluğuna verirlerdi. İyice bil ki uğradıkları uğursuzluk, Allah'tandı, fakat çoğu bilmezdi bunu.

Şaban Piriş: 

Onlara bir iyilik geldiği zaman; “Bu bizim hakkımızdır” derler. Onlara bir kötülük dokunduğu zaman onu Musa ve onun yanındakilerin uğursuzluğuna verirlerdi. Dikkat edin, onların başına gelen uğursuzlukları sadece Allah katındandır. Fakat onların çoğu bilmiyorlar.

Edip Yüksel: 

Kendilerine bir iyilik geldiği zaman, "Bunu biz hakkettik," derler, kendilerine bir kötülük dokunduğu zaman ise Musa ve beraberindekileri uğursuzlukla suçlarlardı. Doğrusu, onların uğursuzluğu ALLAH tarafından kararlaştırılır. Ancak çokları bilmezler.

Ali Bulaç: 

Onlara bir iyilik geldiği zaman "Bu bizim için" dediler; onlara bir kötülük isabet ettiğinde (bunu da) Musa ve beraberindekilerin bir uğursuzluğu olarak yorumlarlardı. Haberiniz olsun, Allah Katında asıl uğursuz olanlar kendileridir; ama onların çoğu bilmezler.

Suat Yıldırım: 

Onlara iyilik, bolluk geldiğinde: “Hâ işte bu bizim hakkımız! Kendi becerimizle bunu elde ettik!” derlerdi.Eğer kendilerine bir kötülük gelirse onu, Mûsa ile beraberindeki müminlerin uğursuzluklarına verirlerdi.Dikkat edin, iyiliği olduğu gibi kötülüğü de yaratmak, ancak Allah'ın kudretiyledir fakat onların çoğu bilmezler.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Fakat onlara güzellik gelince, «Bu bizim hakkımızdır» dediler. Onlara bir kötülük isabet ederse Mûsa ile ve O´nunla beraber olanlar ile teşe´ümde bulunurlardı. Haberiniz olsun ki, onların şeameti ancak Allah tarafındandır. Fakat onların pek çokları bilmezler.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Onlara bir iyilik geldiğinde, "Bu bizimdir!" derlerdi. Kendilerine bir kötülük dokunduğunda ise Mûsa ve beraberindekilerin uğursuzluğuna yorarlardı. Gözünüzü açın! Onların uğursuzluk kuşu, Allah katındadır, fakat çokları bilmiyorlar.

Bekir Sadak: 

Bu sebeple onlardan oc aldik, ayetlerimizi yalan sayip umursamadiklari icin onlari denizde bogduk.

İbni Kesir: 

Onlara bir iyilik geldiğinde: Bu, bizim içindir, dediler. Şayet kendilerine bir kötülük gelirse

Adem Uğur: 

Onlara bir iyilik (bolluk) gelince, &quot

İskender Ali Mihr: 

Artık onlara bir hasene geldiği zaman: “Bu bizim(hakkımız)dır.” dediler. Ve onlara bir kötülük isabet edince (onu) Musa (A.S) ve beraberindekilerin uğursuzluğu sayıyorlar. Fakat onların uğursuzluğu Allah tarafından değil mi? Ve lâkin onların çoğu bilmiyorlar.

Celal Yıldırım: 

Kendilerine iyilik geldiği zaman, «bu bize lâyıktır» derlerdi. Bir kötülük dokununca, Musa ve onunla beraber olanların uğursuzluğuna yorumlarlardı. Haberiniz olsun ki, onların uğursuzlukları Allah katındadır, ne var ki çoğu bunu bilmezler.

Tefhim ul Kuran: 

Onlara bir iyilik geldiği zaman «Bu bizim için» dediler

Fransızca: 

Et quand le bien-être leur vint, ils dirent : "Cela nous est dû"; et si un mal les atteignait, ils voyaient en Moïse et ceux qui étaient avec lui un mauvais augure. En vérité leur sort dépend uniquement d'Allah ? Mais la plupart d'entre eux ne savent pas.

İspanyolca: 

Cuando les sonreía la fortuna, decían: «¡Esto es nuestro!». Pero, cuando les sucedía un mal, lo achacaban al mal agüero de Moisés y de quienes con él estaban. ¿Es que su suerte no dependía sólo de Alá? Pero la mayoría no sabían.

İtalyanca: 

Quando veniva loro un bene dicevano: «Questo ci spetta»; mentre se li colpiva un male, vedevano in Mosè e in quelli che erano con lui uccelli di malaugurio. Non dipendeva da Allah la loro sorte? Ma la maggior parte di loro non sapeva.

Almanca: 

Und als sie Gutes traf, sagten sie: "Dies ist unser (Verdienst)!" Und wenn Schlechtes sie berührte, prophezeiten sie von Musa und von denen, die mit ihm waren, Unheilvolles. Ja! Das von euch (prophezeite) Unheilvolle ist doch nur von ALLAH, aber die meisten von ihnen wissen es nicht.

Çince: 

当幸福降临他们的时候,他们说:这是我们所应得的。当灾难降临他们的时候,他们则归咎于穆萨及其教徒们的不祥。真的,他们的厄运是在真主那里注定的,只是他们大半不知道罢了!

Hollandaca: 

Toen zij weder voorspoedig werden, zeiden zij: Dit komt ons toe; maar indien er kwaad over hen komt, schrijven zij het aan den tegenspoed van Mozes toe en van hen die met hem waren. Was niet hun tegenspoed van God afkomstig? Maar de meesten van hen wisten het niet.

Rusça: 

Когда их постигало добро, они говорили: "Это - для нас". А когда их постигало зло, они связывали его с Мусой (Моисеем) и теми, кто был с ним. Воистину, их дурные предзнаменования были у Аллаха, но большинство из них не знает этого.

Somalice: 

Hadduu Wanaag u Yimaaddo waxay Dhahaan anaa leh tan (Mudan), hadday Dhibaato ku Dhacdana waxay aharaystaan Muuse iyo inta la jirta, Baaskoodu wuxu uun jiraa Eebe Agtiisa, badankooduse ma Oga.

Swahilice: 

Likiwafika jema wakisema: Haya ni haki yetu. Na likiwafika ovu husema: Musa na walio pamoja naye ni wakorofi. Hakika ukorofi wao huo unao wafikia unatoka kwa Mwenyezi Mungu. Lakini wengi wao hawajui.

Uygurca: 

ئۇلار ئەگەر (پاراۋانلىق - مولچىلىقتەك) بىرەر ياخشىلىققا ئېرىشسە، بىز بۇنىڭغا ھەقلىقمىز، دەيدۇ. ئەگەر ئۇلارغا بىرەر يامانلىق كەلسە، ئۇلار: بۇ مۇسا ۋە ئۇنىڭ بىلەن بىللە بولغان مۆمىنلەرنىڭ شۇملۇقىدىن كەلدى، دەيدۇ. ئۇلارغا يەتكەن ياخشىلىق بىلەن يامانلىق (مۇسانىڭ شۇملۇقىدىن ئەمەس) اﷲ نىڭ تەقدىرىدۇر، لېكىن ئۇلارنىڭ تولىسى بۇنى (يەنى ئۇلارغا كەلگەن بالا - قازانىڭ ئۆز گۇناھلىرى تۈپەيلى اﷲ تەرىپىدىن كەلگەنلىكىنى ئۇقمايدۇ

Japonca: 

だがかれらは良いことが来れば,「これはわたしたちにとって当然です。」と言い,悪いことが臨めば, ムーサーとかれと共にいる人びとが((西?)す)不幸だとする。聞け。かれらの凶運は,アッラーの定められるもの。だがかれらの多くは理解しない。

Arapça (Ürdün): 

«فإذا جاءتهم الحسنة» الخصب والغنى «قالوا لنا هذه» أي نستحقها ولم يشكروا عليها «وإن تصبهم سيئة» جدب وبلاء «يَطَّيَّروا» يتشاءموا «بموسى ومن معه» من المؤمنين «ألا إنما طائرهم» شؤمهم «عند الله» يأتيهم به «ولكن أكثرهم لا يعلمون» أنَّ ما يصيبهم من عنده.

Hintçe: 

तो जब उन्हें कोई राहत मिलती तो कहने लगते कि ये तो हमारे लिए सज़ावार ही है और जब उन्हें कोई मुसीबत पहुँचती तो मूसा और उनके साथियों की बदशुगूनी समझते देखो उनकी बदशुगूनी तो ख़ुदा के हा (लिखी जा चुकी) थी मगर बहुतेरे लोग नही जानते हैं

Tayca: 

“ครั้นเมื่อความดี ได้มายังพวกเขา พวกเขาก็กล่าวว่า นี้คือสิทะของเรา และหากความชั่วใด ๆ ประสบแก่พวกเขาพวกเขาก็ถือเอานบีมูซาเป็นลางร้าย และผู้ที่ร่วมอยู่กับเขาด้วย พึงรู้เถิดว่าที่จริงลางร้ายของพวกเขานั้นอยู่ที่อัลลอฮ์ต่างหาก แต่ทว่าส่วนมากของพวกเขาไม่รู้”

İbranice: 

כשבאה עליהם כל טובה אמרו, 'זה מגיע לנו,' ואם תיגע בהם רעה היו מטילים על משה ואשר אתו את האחריות לרוע מזלם, אלא שהמזל הוא אצל אלוהים, אבל רובם אינם יודעים

Hırvatça: 

I kad bi im bilo dobro, oni bi govorili: "Ovo smo zaslužili", a kad bi ih snašla kakva nevolja, zloslutnju su nalazili u Musau i onima koji su s njim vjerovali. Ali ne! Njihova je zloslutnja od Allaha bila, samo što većina njih nije znala!"

Rumence: 

Ei spuneau, când un bine li se întâmpla: “Acesta este pentru noi!” Atunci când un rău îi lovea însă, îl socoteau pe Moise şi pe ai lui vinovaţi de soarta lor. Oare soarta lor nu este dată numai de Dumnezeu? Cei mai mulţi dintre ei nu ştiu însă nimic.

Transliteration: 

Faitha jaathumu alhasanatu qaloo lana hathihi wain tusibhum sayyiatun yattayyaroo bimoosa waman maAAahu ala innama tairuhum AAinda Allahi walakinna aktharahum la yaAAlamoona

Türkçe: 

Onlara bir iyilik geldiğinde, "Bu bizimdir!" derlerdi. Kendilerine bir kötülük dokunduğunda ise Mûsa ve beraberindekilerin uğursuzluğuna yorarlardı. Gözünüzü açın! Onların uğursuzluk kuşu, Allah katındadır, fakat çokları bilmiyorlar.

Sahih International: 

But when good came to them, they said, "This is ours [by right]." And if a bad [condition] struck them, they saw an evil omen in Moses and those with him. Unquestionably, their fortune is with Allah, but most of them do not know.

İngilizce: 

But when good (times) came, they said, "This is due to us;" When gripped by calamity, they ascribed it to evil omens connected with Moses and those with him! Behold! in truth the omens of evil are theirs in Allah's sight, but most of them do not understand!

Azerbaycanca: 

Onlara bolluq qismət olduğu zaman: “Bu bizim (haqqımızdır)!” – deyər, bir pislik üz verdikdə isə bunu (bir uğursuzluq, nəhslik kimi) Musadan və yanındakılardan görərdilər. Agah olun ki, onların başına gələn uğursuzluq (nəhslik) Allahdandır, lakin onların əksəriyyəti (bunu) bilməz!

Süleyman Ateş: 

Onlara bir iyilik geldiği zaman: "Bu, bizimdir (kendi becerimizle bunu elde ettik)" derler; kendilerine bir kötülük ulaşırsa, Musa ve onunla beraber olanları uğursuz sayarlar(onların yüzünden belaya uğradıklarını sanırlar)dı. İyi bilinki, onların uğursuzluğu Allah katındadır, fakat çokları bilmezler.

Diyanet Vakfı: 

Onlara bir iyilik (bolluk) gelince, "Bu bizim hakkımızdır" derler; eğer kendilerine bir fenalık gelirse Musa ve onunla beraber olanları uğursuz sayarlardı. Bilesiniz ki, onlara gelen uğursuzluk Allah katındandır, fakat onların çoğu bunu bilmezler.

Erhan Aktaş: 

Onlara bir iyilik geldiği zaman, “Bu bizdendir.” derler. Bir kötülük isabet ettiği zaman da Mûsâ ve onunla birlikte olanları uğursuz sayarlardı. İyi bilin ki onların uğursuzluğu ancak Allah katındadır.(1) Ancak çokları bunu bilmez.

Kral Fahd: 

Onlara bir iyilik (bolluk) gelince, «Bu bizim hakkımızdır» derler, eğer kendilerine bir fenalık gelirse Musa ve onunla beraber olanları uğursuz sayarlardı. Bilesiniz ki, onlara gelen uğursuzluk Allah katındandır, fakat onların çoğu bunu bilmezler.

Hasan Basri Çantay: 

Fakat onlara iyilik gelince: «Bu, bizim hakkımızdır» dediler. Eğer kendilerine bir fenalık da gelirse Musa ile onun berâberindekilere uğursuzluk yüklerlerdi. Gözünüzü açın ki onların uğursuzluğu ancak Allah tarafındandır. Fakat çokları bilmezler.

Muhammed Esed: 

Fakat onlar, kendilerine ne zaman bir iyilik erişse "Bu (zaten) bizim hakkımızdı!" derler, ne zaman da başları dara düşse bunu Musa ve onun yandaşlarının uğursuzluğuna verirlerdi. Yoo! Şüphesiz, onların uğur(suzluk)ları Allah tarafından öngörülmüştür; ne var ki, çoğu (bunu) bilmez.

Gültekin Onan: 

Kendilerine bir iyilik geldiği zaman, &quot

Ali Fikri Yavuz: 

Fakat onlara (firavun ailesine) iyilik ve bolluk geldiği zaman: “- Bu bizim hakkımızdır.” dediler. Başlarına bir fenalık geldiği zaman da, beraberindekilerin uğursuzluğuna yoruyorlardı. Dikkat edin! İyilik ve kötülüğü yaratmak ancak Allah’ın kudretiyledir. Fakat onların çoğu (bunu) bilmezler.

Portekizce: 

Porém, quando lhes chegava a prosperidade, diziam: Isto é por nós! Por outra, quando lhes ocorria uma desgraça,atribuíram-na ao mau augúrio de Moisés e daqueles que com ele estavam. Qual! Em verdade, o seu mau augúrio está comDeus. Porém, a sua maioria o ignora.

İsveççe: 

men när de upplevde goda tider sade de: "Detta är vad som med rätta tillkommer oss", och när dåliga tider kom sköt de skulden på Moses och dem som följde honom. Deras öde låg helt i Guds hand, men de flesta av dem visste [det] inte.

Farsça: 

پس هنگامی که رفاه و نعمت به آنان روی می کرد، می گفتند: این به سبب [شایستگیِ] خود ماست، و چون گزند و آسیبی به آنان می رسید، به موسی و همراهانش فال بد می زدند؛ آگاه باشید که [سررشته و] علت شومی و نحوست فرعونیان [که عکس العمل زشتی های خود آنان است] نزد خداست، ولی بیشترشان نمی دانند.

Kürtçe: 

جا کاتێک چاکەیان بۆ بھاتایە (لە سەروەت و بەروبووم) دەیانووت: ئەمە ھەر ھی ئێمەیە (شایستەی ئێمەیە) بەڵام کاتێک تووشی بەڵاو خراپە بوونایە (دەیانووت) بەھۆی شوومی موسا و شوێن کەوتووانیەوەیە بێداربن بێگومان ئەو (ناخۆشیانەی) بەلایانەوە شووم و خراپە لەلایەن خواوەیە (نەک موسا و ئیمانداران) بەڵام زۆربەیان بێ ئاگان ونازانن

Özbekçe: 

Улар ўзларига яхшилик етганда: «Бунга биз ҳақдормиз», дедилар. Агар уларга ёмонлик етса, Мусо ва у билан бирга бўлганлардан шумландилар. Огоҳ бўлсинларким, уларнинг шумликлари Аллоҳнинг ҳузуридан бошқа жойда эмас. Лекин кўплари билмайдилар.

Malayca: 

Kemudian apabila datang kepada mereka kesenangan mereka berkata: "Ini ialah hasil usaha kami", dan jika mereka ditimpa kesusahan, mereka mengatakan nahas dan malang itu disebabkan oleh Nabi Musa dan pengikut-pengikutnya. (Tuhan berfirman): Ketahuilah, sesungguhnya nahas dan malang mereka itu hanya di tetapkan di sisi Allah, akan tetapi kebanyakan mereka tidak mengetahui.

Arnavutça: 

Kur t’u vijë ndonjë e mirë, ata thonë: “Këtë e kemi merituar, e kur t’i godasë ndonjë e keqe, për atë e fajsojnë Musain dhe ata që janë me të. Por jo! Fatkeqësia e tyre është prej Perëndisë (për veprat e tyre), e shumica e tyre nuk e dinë!

Bulgarca: 

И когато добрината идваше при тях, казваха: “Наша е тя!”, а сполетеше ли ги злина, приписваха я на Муса и на онези, които са с него. Ала злочестието им е от Аллах, но повечето от тях не знаят.

Sırpça: 

И кад би им наишло добро, они би говорили: „Ово смо заслужили“, а кад би их снашла каква невоља, злослутњу су налазили у Мојсију и онима који су са њим веровали. Али не! Њихова је злослутња од Аллаха била, само што већина њих није знала!“

Çekçe: 

Když však k nim přišlo dobré, tu říkali: 'Toto nám patří!' A když je postihlo zlé, tu připisovali to osudnému vlivu Mojžíšovu a těch, kdož s ním byli. Osud jejich však v rukou Božích byl, leč většina z nich to nevěděla.

Urduca: 

مگر اُن کا حال یہ تھا کہ جب اچھا زمانہ آتا تو کہتے کہ ہم اِسی کے مستحق ہیں، اور جب برا زمانہ آتا تو موسیٰؑ اور اس کے ساتھیوں کو اپنے لیے فال بد ٹھیراتے، حالانکہ در حقیقت ان کی فال بد تو اللہ کے پاس تھی، مگر ان میں سے اکثر بے علم تھے

Tacikçe: 

Чум некие насибашон мешуд, мегуфтанд: «Ҳаққи мост». Ва чун бадие ба онҳо мерасид, мегуфтанд: «Аз шумии Мӯсо ва пайравони ӯст.» Огоҳ бошед, он неку бад, ки ба онҳо расад, аз Худост, вале бештаринашон намедонанд!

Tatarca: 

Әгәр аларга шатлык, байлык килсә: "Бу безгә тиешле, үзебезнең яхшылыгыбыздан килде, әгәр яманлык ирешсә бу яманлык, Муса белән аның иярченнәреннән", – дип шомланырлар. Әгаһ булыгыз, аларның шомланулары Аллаһу хозурында, әмма аларга ирешкән яманлык үзләренең кәсебе өчен Аллаһудан ирешә, ләкин күбесе Аллаһудан ирешә дип белмәсләр.

Endonezyaca: 

Kemudian apabila datang kepada mereka kemakmuran, mereka berkata: "Itu adalah karena (usaha) kami". Dan jika mereka ditimpa kesusahan, mereka lemparkan sebab kesialan itu kepada Musa dan orang-orang yang besertanya. Ketahuilah, sesungguhnya kesialan mereka itu adalah ketetapan dari Allah, akan tetapi kebanyakan mereka tidak mengetahui.

Amharca: 

ደጊቱም ነገር (ምቾት) በመጣችላቸው ጊዜ «ይህች ለእኛ (ተገቢ) ናት» ይላሉ፡፡ ክፉትም ብታገኛቸው በሙሳና አብረውት ባሉት ገደቢስነት ያመካኛሉ፡፡ ንቁ! ገደቢስነታቸው አላህ ዘንድ ብቻ ነው፡፡ ግን አብዛኛዎቻቸው አያውቁም፡፡

Tamilce: 

ஆக, அவர்களுக்கு இன்பம் வந்தால் இது எங்களுக்கு (வரவேண்டியதுதான்) என்று கூறுவார்கள். ஒரு துன்பம் அவர்களை அடைந்தால் “மூஸாவையும், அவருடன் உள்ளவர்களையும் துர்ச்சகுணமாக எண்ணுவார்கள்” அறிந்து கொள்ளுங்கள்! “அவர்களுடைய துர்ச்சகுணமெல்லாம் அல்லாஹ்விடம்தான் உள்ளது. (நன்மை, தீமை அனைத்தும் அல்லாஹ்விடமிருந்துதான் நடக்கிறது.) எனினும், அவர்களில் அதிகமானவர்கள் (எல்லாம் அல்லாஹ்வின் நாட்டப்படிதான் நடக்கிறது என்பதை) அறியமாட்டார்கள்.”

Korece: 

그러나 그들에게 길운이 있을 때면 이것은 우리 덕분이라 그 러나 불운이 그들에게 있을 때면 이것은 모세와 함께 있었기 대문 이라고 그들은 말하도다 실로 불운의 원인은 하나님으로부터 오나 그들 대다수는 알지 못하더라

Vietnamca: 

(Đám thuộc hạ của Pha-ra-ông), khi gặp được điều tốt lành, chúng bảo: “Đây là phần mà chúng tôi đáng có”, còn khi gặp phải điều xấu, chúng lại đổ lỗi cho Musa và những ai theo Y đã mang đến điều xui xẻo. Quả thật, những điều xui xẻo mà chúng gặp phải đều do Allah an bài nhưng đa số bọn chúng không biết.