Arapça:
وَأَصْبَحَ الَّذِينَ تَمَنَّوْا مَكَانَهُ بِالْأَمْسِ يَقُولُونَ وَيْكَأَنَّ اللَّهَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَن يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ وَيَقْدِرُ ۖ لَوْلَا أَن مَّنَّ اللَّهُ عَلَيْنَا لَخَسَفَ بِنَا ۖ وَيْكَأَنَّهُ لَا يُفْلِحُ الْكَافِرُونَ
Çeviriyazı:
veaṣbeḥa-lleẕîne temennev mekânehû bil'emsi yeḳûlûne veykeenne-llâhe yebsüṭu-rrizḳa limey yeşâü min `ibâdihî veyaḳdir. levlâ em menne-llâhü `aleynâ leḫasefe binâ. veykeennehû lâ yüfliḥu-lkâfirûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Daha dün onun yerinde olmayı isteyenler de: "Demek ki Allah kullarından dilediğine rızkı çok da, az da verir. Şayet Allah bize lütufta bulunmuş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Demek ki inkârcılar iflah olmazmış" demeye başladılar.
Diyanet İşleri:
Daha dün onun yerinde olmayı dileyenler: "Demek Allah kullarından dilediğinin rızkını genişletip bir ölçüye göre veriyor. Eğer Allah bize lütfetmiş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Demek ki inkarcılar başarıya eremezler" demeye başladılar.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Dün, onun yerinde olmayı dileyenler, öylesine sabahladılar ki hey gidi hey diyorlardı, şüphe yok ki Allah, kullarından dilediğinin rızkını bollaştırmada, dilediğini daraltmada, Allah lutfetmeseydi bize, bizi de yere geçirirdi ve hey gidi hey, şüphe yok ki kafirler kurtulmazlar, muratlarına ermezler.
Şaban Piriş:
Daha dün, onun yerinde olmayı arzu edenler; demek ki, Allah, kullarından dilediğinin rızkını genişletiyor ve dilediğininkini daraltıyormuş. Allah’ın bize lütufta bulunmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Demek ki kâfirler kurtuluşa eremezlermiş, dediler.
Edip Yüksel:
Bir önceki gün onun durumuna imrenenler, "Demek ki ALLAH kullarından dilediğine rızkı bol verir, dilediğine de kısar. ALLAH bize lütfetmeseydi bizi de batırırdı. Demek kafirler başarıya ulaşamazlar," demeye başladılar.
Ali Bulaç:
Dün, onun yerinde olmayı dileyenler, sabahladıklarında: "Vay, demek ki Allah, kullarından dilediğinin rızkını genişletip-yaymakta ve kısıp-daraltmaktadır. Eğer Allah, bize lütfetmiş olmasaydı, bizi de şüphesiz batırırdı. Vay, demek gerçekten inkar edenler felah bulamaz" demeye başladılar.
Suat Yıldırım:
Daha dün onun yerinde olmaya can atanlar bu sabah şöyle dediler:“Vah bize! Meğer Allah dilediği kimsenin rızkını bol bol verir, dilediğinin rızkını kısarmış!Şayet Allah bize lütfedip korumasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi.Vah vah! Demek ki gerçekten kâfirler iflah olmazmış!”
Ömer Nasuhi Bilmen:
Ve dünkü gün onun mekanını temenni edenler, ertesi sabah diyorlardı ki: «Vay sana! Şüphe yok ki, Allah kullarından dilediğine rızkı yayıyor ve daraltıyor. Eğer Allah bize lûtfetmese idi elbette bizi de batırmıştı. Ay! Muhakkak ki, kâfir olanlar felâha eremezler.»
Yaşar Nuri Öztürk:
Akşam onun mevkiine/konumuna imrenenler sabah şöyle diyorlardı: "Vay be! Allah, kullarından dilediğine rızkı açıp yayıyor, dilediğine de ölçüyle veriyor/kısıyor. Allah bize lütufta bulunmasaydı, vallahi bizi de batırmıştı. Demek ki, inkârcılar asla iflah etmiyorlar."
Bekir Sadak:
Allah´la beraber baska tanri tutup tapma. O´ndan baska tanri yoktur. O´ndan baska her sey yok olacaktir. Hukum O´nundur, O´na donduruleceksiniz. *
İbni Kesir:
Daha dün onun yerinde olmayı isteyenler: Vay demek ki Allah
Adem Uğur:
Daha dün onun yerinde olmayı isteyenler: Demek ki, Allah rızkı, kullarından dilediğine bol veriyor, dilediğine de az. Şayet Allah bize lütufta bulunmuş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Vay! Demek ki inkârcılar iflâh olmazmış! demeye başladılar.
İskender Ali Mihr:
Ve dün onun yerinde olmayı temenni edenler, sabahlayınca "
Celal Yıldırım:
Daha dün onun yerinde olmayı temenni edenler sabahlayınca, «vay!» dediler, «demek Allah rızkı kullarından dilediği kimselere genişletiyor, dilediğine daraltıyor. Eğer Allah bize lûtfetmeseydi, elbette bizi de yerin dibine geçirirdi. Vay! Demek ki inkâra saplananlar (küfrü seçip azgınlık göstererek böbürlenenler) umduklarına kavuşamazlar.»
Tefhim ul Kuran:
Dün, onun yerinde olmayı dileyenler, sabahladıklarında: «Vay, demek ki Allah, kullarından dilediğinin rızkını genişletip yaymakta ve kısıp daraltmaktadır. Eğer Allah, bize lütfetmiş olmasaydı, bizi de şüphesiz batırırdı. Vay, demek gerçekten küfre sapanlar felah bulamaz» demeğe başladılar.
Fransızca:
Et ceux qui, la veille, souhaitaient d'être à sa place, se mirent à dire : "Ah ! Il est vrai qu'Allah augmente la part de qui Il veut, parmi Ses serviteurs, ou la restreint. Si Allah ne nous avait pas favorisés, Il nous aurait certainement fait engloutir. Ah ! Il est vrai que ceux qui ne croient pas ne réussissent pas".
İspanyolca:
A la mañana siguiente, los que la víspera habían envidiado su posición dijeron: «¡Ah! Alá dispensa el sustento a quien Él quiere de sus Siervos: a unos con largueza, a otros con mesura. Si Alá no nos hubiera agraciado, habría hecho que nos tragara. ¡Ah! ¡Los infieles no prosperarán!»
İtalyanca:
E coloro che la vigilia si auguravano di essere al posto suo, dissero: «Ah! E' ben evidente che Allah concede con larghezza o lesina a chi vuole tra i Suoi servi. Se Allah non ci avesse favorito, certamente ci avrebbe fatto sprofondare. Ah! E' ben evidente che i miscredenti non prospereranno».
Almanca:
Und diejenigen, die sich wünschten, an seiner Stelle zu sein, begannen zu sagen: "Erstaunlich! ALLAH gewährt viel Rizq, wem ER will von Seinen Dienern, und ER gewährt auch nur wenig. Hätte ALLAH uns keine Gnade gewährt, hätte ER mit uns die Erde versinken lassen. Erstaunlich! Die Kafir werden nicht erfolgreich sein."
Çince:
昨天羡慕戈伦的境遇的人说:你不见吗?真主要使哪个仆人的给养宽裕,就使他宽裕;(要使哪个仆人的给养窘迫),就使他窘迫。假若没有真主对我们的恩典,他必使我们沦陷在地面下。你不知道吗?孤恩的人,是不会成功的。
Hollandaca:
Den volgenden ochtend zeiden zij, die den vorigen dag zijnen toestand hadden benijd: Ja! waarlijk, God schenkt eene overvloedige belooning aan dengeen die hem behaagt; en hij is spaarzaam naar zijn welbehagen. Indien God niet genadig omtrent ons ware geweest, waarlijk, de aarde zoude ons mede hebben verzwolgen. Ja! de ongeloovigen zullen geen voorspoed hebben.
Rusça:
А те, которые накануне желали оказаться на его месте, наутро сказали: "Ох! Аллах увеличивает или ограничивает удел тому из Своих рабов, кому пожелает? Если бы Аллах не оказал нам милость, то Он заставил бы землю поглотить нас. Ох! Неверующие не преуспеют".
Somalice:
Waxayna ahaadeen kuwii Doonayey Meejiisa Shalay inay Dhahaan. waa Yaabe Illeen Eebaa u Waasiciyey Rizqiga Cidduu Doono oo Addoomadiisa ah kuna Cidhiidhya, Hadduusan Eebe Nagu Galladaysan wuxuu nala Goynlahaa (Dhulka) waa Yaab ma Liibaanto Gaalo.
Swahilice:
Na wale walio tamani kuwa pahala pake jana, wakawa wanasema: Kumbe Mwenyezi Mungu humkunjulia riziki amtakaye katika waja wake, na humdhikisha amtakaye. Ingeli kuwa Mwenyezi Mungu hakutufanyia hisani angeli tudidimiza. Kumbe makafiri hawafanikiwi!
Uygurca:
تۈنۈگۈن تېخى قارۇننىڭ دەرىجىسىنى ئارزۇ قىلغانلار دېيىشتىكى، «پاھ كۆردۈڭمۇ؟ اﷲ بەندىلىرىدىن خالىغان ئادەمنىڭ رىزقىنى كەڭ قىلىدىكەن، (خالىغان ئادەمنىڭ رىزقىنى) تار قىلىدىكەن، اﷲ بىزگە مەرھەمەت قىلمىغان (يەنى ئازۇ قىلغىنىمىزنى بەرگەن) بولسا ئىدى، بىزنى ئەلۋەتتە يەر يۇتاتتى، ۋاي كۆردۈڭمۇ؟ كاپىرلار نىجات تاپمايدۇ»
Japonca:
前日(まで)かれの立場を羨んでいた者たちは,言い始めた。「ああ,本当にアッラーは,御望みのしもべたちに,多くも,また少くも,恵まれる(ことが分った)。アッラーの深い御恵みがなかったならば,わたしたちもきっと(地の中に)埋まっていたであろう。ああ,不信心の者たちは,決して成功しないことが分りました。」
Arapça (Ürdün):
«وأصبح الذين تمنوا مكانه بالأمس» أي من قريب «يقولون ويكأن الله يبسط» يوسع «الرزق لمن يشاء من عباده ويقدر» يضيق على ما يشاء و "وي" اسم فعل بمعنى: أعجب، أي أنا والكاف بمعنى اللام «لولا أن من الله علينا لخسف بنا» بالبناء للفاعل والمفعول «ويكأنه لا يفلح الكافرون» لنعمة الله كقارون.
Hintçe:
और जिन लोगों ने कल उसके जाह व मरतबे की तमन्ना की थी वह (आज ये तमाशा देखकर) कहने लगे अरे माज़अल्लाह ये तो ख़ुदा ही अपने बन्दों से जिसकी रोज़ी चाहता है कुशादा कर देता है और जिसकी रोज़ी चाहता है तंग कर देता है और अगर (कहीं) ख़ुदा हम पर मेहरबानी न करता (और इतना माल दे देता) तो उसकी तरह हमको भी ज़रुर धॅसा देता-और माज़अल्लाह (सच है) हरगिज़ कुफ्फार अपनी मुरादें न पाएँगें
Tayca:
และบรรดาผู้อยากมีฐานะเยี่ยงเขาเมื่อวานนี้ จะกล่าวในวันพรุ่งนี้ว่า “พึงทราบเถิด! เป็นที่แน่นอนว่าอัลลอฮฺนั้นทรงให้กว้างขวางและทรงให้คับแคบซึ่งเครื่องยังชีพแก่ผู้ที่พระองค์ทรงประสงค์จากปวงบ่าวของพระองค์ หากมิใช่อัลลอฮฺทรงโปรดปรานแก่เรา แน่นอนพระองค์ก็จะทรงให้ (ธรณี) สูบเราลงไป พึงทราบเถิด! แท้จริงบรรดาผู้ปฏิเสธศรัทธาจะไม่ประสบชัยชนะ”
İbranice:
ואז אמרו אלה אשר השתוקקו להיות במקומו למחרת:, ,' אלוהים מרחיב ומצמצם את פרנסתו של מי שירצה מעבדיו, ולולא חסד אלוהים עלינו היינו גם אנו נבלעים באדמה. אכן, לא יצליחו הכופרים
Hırvatça:
A oni koji su ranije priželjkivali da su na njegovom mjestu, stadoše govoriti: "Zar ne vidite da Allah daje obilje onom od robova Svojih kome On hoće, a i da uskraćuje?! Da nam Allah nije milost Svoju ukazao i nas bi u zemlju utjerao! Zar ne vidite da nevjernici nikad neće uspjeti?!"
Rumence:
Cei care în ajun îşi doreau să se afle în locul lui, dimineaţa spuneau: “Vai ţie! Dumnezeu înzestrează cu prisosinţă, însă şi cu măsură pe cine voieşte dintre robii Săi. Dacă Dumnezeu nu ar fi fost bun cu noi, ne-ar fi scufundat. Se pare că necredincioţi
Transliteration:
Waasbaha allatheena tamannaw makanahu bialamsi yaqooloona waykaanna Allaha yabsutu alrrizqa liman yashao min AAibadihi wayaqdiru lawla an manna Allahu AAalayna lakhasafa bina waykaannahu la yuflihu alkafiroona
Türkçe:
Akşam onun mevkiine/konumuna imrenenler sabah şöyle diyorlardı: "Vay be! Allah, kullarından dilediğine rızkı açıp yayıyor, dilediğine de ölçüyle veriyor/kısıyor. Allah bize lütufta bulunmasaydı, vallahi bizi de batırmıştı. Demek ki, inkârcılar asla iflah etmiyorlar."
Sahih International:
And those who had wished for his position the previous day began to say, "Oh, how Allah extends provision to whom He wills of His servants and restricts it! If not that Allah had conferred favor on us, He would have caused it to swallow us. Oh, how the disbelievers do not succeed!"
İngilizce:
And those who had envied his position the day before began to say on the morrow: "Ah! it is indeed Allah Who enlarges the provision or restricts it, to any of His servants He pleases! had it not been that Allah was gracious to us, He could have caused the earth to swallow us up! Ah! those who reject Allah will assuredly never prosper."
Azerbaycanca:
Dünən (dünyada) onun (Qarunun) yerində olmaq istəyənlər ertəsi gün səhər belə deyirdilər: “Vay (biz heç bilməmişik)! Sən demə, Allah Öz bəndələrindən istədiyinin ruzisini artırarmış da, azaldarmış da! Əgər Allah bizə lütf etməsəydi, yəqin ki, bizi də yerə gömərdi. Sən demə, kafirlər nicat tapmayacaqlarmış!”
Süleyman Ateş:
Dün onun yerinde olmayı isteyenler: "Vay, demek Allah kullarından dilediğine rızkı açar ve kısar. Allah bize lutfetmiş olmasaydı, bizi de yere batırırdı. Demek gerçekten kafirler iflah olmaz!" demeğe başladılar.
Diyanet Vakfı:
Daha dün onun yerinde olmayı isteyenler: Demek ki, Allah rızkı, kullarından dilediğine bol veriyor, dilediğine de az. Şayet Allah bize lütufta bulunmuş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Vay! Demek ki inkarcılar iflah olmazmış! demeye başladılar.
Erhan Aktaş:
Dün, onun yerinde olmayı isteyenler; bugün, “Demek ki, kullarından dilediğine rızkı genişleten ve ölçülendiren Allah’mış. Eğer Allah bize lütfetmiş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Demek ki Kâfirler kurtuluşa eremezler.” dediler.
Kral Fahd:
Daha dün onun yerinde olmayı isteyenler: Demek ki, Allah rızkı, kullarından dilediğine bol veriyor, dilediğine de az. Şayet Allah bize lütufta bulunmuş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Vay! Demek ki inkârcılar iflâh olmazmış! demeye başladılar.
Hasan Basri Çantay:
Dün onun mevkiini temennî edenler sabahleyin (şöyle) diyorlardı: «Vay, demek ki Allah, kullarından kimi dilerse onun rızkını yayıyor (genişletiyor, yahud) daraltıyor. Allah bize lûtfetmeseydi bizi de muhakkak batırırdı. Vay, demek ki hakıykat şudur: Kâfirler felâh bulmaz»!
Muhammed Esed:
Ve daha dün onun yerinde olmak isteyenler: "Vah bize!" dediler, "Demek ki, kullarından dilediğine rızkı geniş tutan, dilediğine de ölçülü, idareli veren Allah´mış! Ya Allah bize lütfetmemiş olsaydı, hiç şüphe yok, bizi de yerin dibine geçirirdi. Vah vah, demek, hakkı inkar edenler iflah olmazmış!"
Gültekin Onan:
Dün, onun yerinde olmayı dileyenler, sabahladıklarında: "
Ali Fikri Yavuz:
Dün onun mal ve saltanatını temenni edenler, şöyle demeğe başladılar: “- Vay, demek ki, Allah dilediği kimsenin rızkını genişletiyor ve daraltıyor. Eğer Allah bize lütuf etmeseydi, bizi de batırmıştı! Vay, demek ki hakikat şu: Kâfirler asla kurtulmıyacak!...”
Portekizce:
E aqueles que, na véspera, cobiçavam a sua sorte, disseram: Ai de nós! Deus prodigaliza ou restringe as Suas mercês aquem Lhe apraz, dentre os Seus servos! Se Deus não nos tivesse agraciado, far-nos-ia sermos tragados pela terra. Emverdade, os incrédulos jamais prosperarão.
İsveççe:
Och nästa morgon sade de som dagen innan hade önskat vara i hans ställe: "Hur kunde vi [förbise] att Gud ger den Han vill av Sina tjänare riklig och [den Han vill] knappare utkomst! Utan Guds nådiga beskydd, skulle vi [också] ha uppslukats av jorden. Hur kunde vi [tvivla på] att det skall gå illa för dem som förnekar sanningen!"
Farsça:
و بامدادان، آنانکه دیروز مقام و جایگاه او را آرزو داشتند [چنان حالی شدند که] می گفتند: وه! گویی خدا رزق را برای هر کس از بندگانش بخواهد وسعت می دهد، و [برای هر که بخواهد] تنگ می گیرد، اگر خدا بر ما منت نگذاشته بود، ما را نیز در زمین فرو برده بود، وه، گویی کافران رستگار نمی شوند.
Kürtçe:
وە ئەوانەی دوێنێ ئاواتیان دەخواست لەشوێن و پلەی ئەو (قارون) دابن وایان لێھات دەیانووت وای وا دیارە خوا ڕۆزی زۆر دەکات بۆ ھەرکەس خۆی بیەوێ لە بەندەکانی کەمیشی دەکاتەوە (بۆ ھەرکەس خۆی بیەوێ) ئەگەر خوا منەتی نەکردایە بەسەرماندا ئێمەشی دەبرد بەناخی زەویدا ئای لەم بەسەرھاتە سەرسوڕ ھێنەرە، بێگومان ڕزگار نابن ئەوانەی شوکرانە بژێری چاکەی خوا نین (کافرن)
Özbekçe:
Ва кечагина унинг маконини орзу қилаётганлар: «Воажаб, Аллоҳ бандаларидан Ўзи хоҳлаганларига ризқини кенг ёки тор қиладиганга ўхшайдир. Агар Аллоҳ бизга лутф қилмаганида, бизни ҳам ерга ютгизар эди. Воажаб, кофирлар нажот топмайдиганга ўхшайди-ку!» дейишга ўтдилар. (Ҳаёти дунёга берилган ғофилларнинг кўзи шунга ўхшаш фалокатлар вақтида очилиши мумкин. Қорунни ва унинг ҳовли-жойини ер ютганидан кейингина унга ҳавас қилаётган ҳаёти дунё ихлосмандларининг кўзи очилди.)
Malayca:
Dan orang-orang yang pada masa dahulu bercita-cita mendapat kekayaan seperti Qarun - mulai sedar sambil berkata: "Wah! Sesungguhnya Allah memewahkan rezeki bagi sesiapa yang dikehendakiNya dari hamba-hambaNya, dan Dia lah juga yang menyempitkannya kalau tidak kerana Allah memberi pertolongan kepada kita tentulah kita akan dibinasakan dengan tertimbus di dalam tanah (seperti Qarun). Aduhai! Sesungguhnya orang-orang yang kufurkan nikmat Allah itu tidak akan berjaya!"
Arnavutça:
E, ata, që më parë dëshironin të jenë në pozitën e tij, thoshin: “Ububu! Po duket se Perëndia, me të vërtetë, i jep bollëk kujt të dojë prej robërve të Tij dhe ia mungon (kujt të dojë). Sikur Perëndia të mos na kishte bërë dhunti neve, me të vërtetë, do të na kishte fundosë. Ububu! (po duket se) me të vërtetë, mohuesit nuk kanë shpëtim!”
Bulgarca:
А на сутринта онези, които довчера завиждаха на положението му, казаха: “Ах, наистина Аллах увеличава препитанието за когото пожелае от Своите раби и Той го стеснява. Ако Аллах не бе ни пощадил, би сторил [земята] и нас да погълне. Ах, неверниците никога
Sırpça:
А они који су раније прижељкивали да су на његовом месту, стадоше да говоре: „Зар не видите да Аллах даје обиље оном од Својих слугу коме Он хоће, а и да ускраћује?! Да нам Аллах није Своју милост указао и нас би у земљу утерао! Зар не видите да неверници никад неће успети?!“
Çekçe:
A nazítří zrána ti, kdož včera ještě toužili na jeho místě být, zvolali: 'Zdá se, že Bůh věru hojně uštědřuje obživu i odměřuje ji tomu ze služebníků Svých, komu chce. Kdyby nám byl Bůh neposkytl milost Svou, věru by nás byl dal pohltit zemí. Zdá se, že
Urduca:
اب وہی لوگ جو کل اس کی منزلت کی تمنا کر رہے تھے کہنے لگے "افسوس، ہم بھول گئے تھے کہ اللہ اپنے بندوں میں سے جس کا رزق چاہتا ہے کشادہ کرتا ہے اور جسے چاہتا ہے نَپا تلا دیتا ہے اگر اللہ نے ہم پر احسان نہ کیا ہوتا تو ہمیں بھی زمین میں دَھنسا دیتا افسوس ہم کو یاد نہ رہا کہ کافر فلاح نہیں پایا کرتے"
Tacikçe:
Рӯзи дигар он касон, ки дирӯз орзӯ мекарданд, ки ба ҷои ӯ мебуданд, мегуфтанд: «Аҷабо, ки Худо рӯзии ҳар касро, ки хоҳад фаровон кунад ё танг созад. Агар Худо ба мо низ неъмати фаровон дода буд, моро низ дар замин фурӯ мебурд. Намебинӣ, ки кофирон наҷот намеёбанд?»
Tatarca:
Әле күптән түгел генә Карунның дәрәҗәсен өмет итүче кешеләр Карунның йорты белән җир астына киткәнен күреп тордылар вә әйтер булдылар: "Ґәҗәб бу эш безгә шөбһәле булды, Аллаһ сынар өчен теләгән бәндәсенә киң ризык вә теләгән бәндәсенә тар ризык бирер икән, әгәр Аллаһ без теләгәнчә Карун малы кеби мал безгә дә биргән булса, әлбәттә, без дә Карун белән бергә җир астына киткән булыр идек, вәй Карунның эше үкенечле булды! Аллаһуга карышып көфран нигъмәт кылучылар Аллаһ ґәзабыннан котыла алмаслар икән ләбаса", – дип әйттеләр.
Endonezyaca:
Dan jadilah orang-orang yang kemarin mencita-citakan kedudukan Karun itu, berkata: "Aduhai, benarlah Allah melapangkan rezeki bagi siapa yang Dia kehendaki dari hamba-hambanya dan menyempitkannya; kalau Allah tidak melimpahkan karunia-Nya atas kita benar-benar Dia telah membenamkan kita (pula). Aduhai benarlah, tidak beruntung orang-orang yang mengingkari (nikmat Allah)".
Amharca:
እነዚያም በትላንትናው ቀን ስፍራውን ይመኙ የነበሩት «ወይ ጉድ! ለካ አላህ ከባሮቹ ለሚሻው ሰው ሲሳይን ያሰፋል፤ ያጠባልም፡፡ አላህ በእኛ ላይ (በእምነት) ባልለገሰልን ኖሮ ምድርን በእኛ ላይ በገለበጠብን ነበር፡፡ ወይ ጉድ! ከሓዲዎች አይድኑም» የሚሉ ኾነው አነጉ፡፡
Tamilce:
இன்னும், நேற்று அவனுடைய இடத்தை (-அவனைப் போன்று ஆகவேண்டுமென) ஆசைப்பட்டவர்கள் காலையில் கூறினார்கள்: “நாம் பார்க்கவில்லையா, நிச்சயமாக அல்லாஹ் தனது அடியார்களில் தான் நாடியவர்களுக்கு வாழ்வாதாரத்தை விசாலமாக்குகிறான். (தான் நாடியவர்களுக்கு) சுருக்கி விடுகிறான். அல்லாஹ் நம்மீது அருள் புரிந்திருக்கவில்லை என்றால் அவன் நம்மையும் (பூமியில்) சொருகியிருப்பான். நாம் பார்க்கவில்லையா, நிச்சயமாக நிராகரிப்பாளர்கள் வெற்றிபெற மாட்டார்கள்.”
Korece:
이때 어제까지 그의 지위를 부러워 했던 이들이 말하길 하나 님이 원하사 그분의 종에게 일용 할 양식을 더하여 주시거나 감소 하시는 분은 바로 하나님이시라 실로 우리에게 하나님의 은혜가 없었더라면 그분은 대지로 하여금 우리를 삼켜버리도록 하였으리라 하나님을 거역하는 자들은 결코 번성하지 못하노라
Vietnamca:
Những kẻ đã ước ao và khao khát có một địa vị giống như địa vị của (Qarun) ngày hôm qua giờ lại nói: “Ôi! Quả thật Allah nới rộng và thu hẹp bổng lộc của Ngài cho ai Ngài muốn trong số bầy tôi của Ngài; nếu Allah không nhân từ đối với chúng tôi thì Ngài đã làm cho đất nuốt chúng tôi mất rồi. Ôi! Những kẻ vô đức tin sẽ không thành đạt.”
Ayet Linkleri: