
yüsebbiḥu lillâhi mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'arḍi-lmeliki-lḳuddûsi-l`azîzi-lḥakîm.
Arapça:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
Türkçe:
Göklerdekiler ve yerdekiler o Melik, o Kuddûs, o Azîz, o Hakîm Allah'ı tespih ediyor.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Göklerde ve yerde olanların hepsi padişah, mukaddes, azîz ve hakîm olan Allah'ı tesbih etmektedir.
Diyanet Vakfı:
Göklerde ve yerde olanların hepsi, mülkün sahibi, eksiklikten münezzeh, aziz ve hakim olan Allah'ı tesbih eder.
İngilizce:
Whatever is in the heavens and on earth, doth declare the Praises and Glory of Allah,- the Sovereign, the Holy One, the Exalted in Might, the Wise.
Fransızca:
Ce qui est dans les cieux et ce qui sur la terre glorifient Allah, le Souverain, le Pur, le Puissant, le Sage.
Almanca:
ALLAH lobpreisen alle, die in den Himmeln und auf Erden sind, Den Herrscher, Den absolut Reinen, Den Allwürdigen, Den Allweisen.
Rusça:
То, что на небесах, и то, что на земле, славит Аллаха - Властелина, Святого, Могущественного, Мудрого.
Açıklama:

hüve-lleẕî be`aŝe fi-l'ümmiyyîne rasûlem minhüm yetlû `aleyhim âyâtihî veyüzekkîhim veyü`allimühümü-lkitâbe velḥikmeh. vein kânû min ḳablü lefî ḍalâlim mübîn.
Arapça:
هُوَ الَّذِي بَعَثَ فِي الْأُمِّيِّينَ رَسُولًا مِّنْهُمْ يَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِهِ وَيُزَكِّيهِمْ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَإِن كَانُوا مِن قَبْلُ لَفِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ
Türkçe:
O Allah'tır ki, ümmîlere içlerinden bir resul göndermiştir de o, onlara Allah'ın ayetlerini okur, onları arıtıp temizler, onlara Kitap'ı ve hikmeti öğretir. Onlar bundan önce tam bir sapıklık içine gömülmüşlerdi.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O'dur ki ümmiler içinde, kendilerinden olan ve onlara Allah'ın âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber gönderdi. Oysa onlar, önceden apaçık bir sapıklık içinde idiler.
Diyanet Vakfı:
Çünkü ümmilere içlerinden, kendilerine ayetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara Kitab'ı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderen O'dur. Kuşkusuz onlar önceden apaçık bir sapıklık içindeydiler.
İngilizce:
It is He Who has sent amongst the Unlettered a messenger from among themselves, to rehearse to them His Signs, to sanctify them, and to instruct them in Scripture and Wisdom,- although they had been, before, in manifest error;-
Fransızca:
C'est Lui qui a envoyé à des gens sans Livre (les Arabes) un Messager des leurs qui leur récite Ses versets, les purifie et leur enseigne le Livre et la Sagesse, bien qu'ils étaient auparavant dans un égarement évident,
Almanca:
ER ist Derjenige, Der zu den Analphabeten einen Gesandten von ihnen schickte, der ihnen Seine Ayat vorträgt, sie reinigt und sie die Schrift und die Weisheit lehrt. Und sie waren vorher doch in einem eindeutigen Irregehen.
Rusça:
Он - Тот, Кто отправил к неграмотным людям Посланника из их среды. Он читает им Его аяты, очищает их и обучает их Писанию и мудрости, хотя прежде они пребывали в очевидном заблуждении.
Açıklama:

veâḫarîne minhüm lemmâ yelḥaḳû bihim. vehüve-l`azîzü-lḥakîm.
Arapça:
وَآخَرِينَ مِنْهُمْ لَمَّا يَلْحَقُوا بِهِمْ ۚ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
Türkçe:
O resulü, ümmîlerden olup da henüz onlara katılmamış bulunan başka kimselere de gönderdi. O'dur Azîz, O'dur Hakîm.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Henüz onlara katılmamış bulunan diğer insanlara da (o Peygamberi göndermiştir). O, çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
Diyanet Vakfı:
(Peygamberi) müminlerden henüz kendilerine katılmamış bulunan diğer insanlara da göndermiştir. O, azizdir, hakimdir.
İngilizce:
As well as (to confer all these benefits upon) others of them, who have not already joined them: And He is exalted in Might, Wise.
Fransızca:
ainsi qu'à d'autres parmi ceux qui ne les ont pas encore rejoints. C'est Lui le Puissant, le Sage.
Almanca:
Ebenfalls zu anderen von ihnen, die sich ihnen noch nicht anschlossen. Und ER ist Der Allwürdige, Der Allweise.
Rusça:
А также к тем, которые не застали их. Он - Могущественный, Мудрый.
Açıklama:

ẕâlike faḍlü-llâhi yü'tîhi mey yeşâ'. vellâhü ẕü-lfaḍli-l`ażîm.
Arapça:
ذَٰلِكَ فَضْلُ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَن يَشَاءُ ۚ وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ
Türkçe:
İşte bu, Allah'ın lütfudur ki, onu dilediğine verir. Allah, büyük lütfun sahibidir.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bu, Allah'ın lütfudur. Allah, büyük lütuf sahibidir.
Diyanet Vakfı:
Bu, Allah'ın lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah büyük lütuf sahibidir.
İngilizce:
Such is the Bounty of Allah, which He bestows on whom He will: and Allah is the Lord of the highest bounty.
Fransızca:
Telle est la grâce d'Allah qu'Il donne à qui Il veut. Et Allah est le Détenteur de l'énorme grâce.
Almanca:
Dies ist ALLAHs Gunst, die ER gewährt, wem ER will. Und ALLAH ist von unermeßlicher Gunst.
Rusça:
Такова милость Аллаха. Он дарует ее, кому пожелает. Аллах обладает великой милостью.
Açıklama:

meŝelü-lleẕîne ḥummilü-ttevrâte ŝümme lem yaḥmilûhâ kemeŝeli-lḥimâri yaḥmilü esfârâ. bi'se meŝelü-lḳavmi-lleẕîne keẕẕebû biâyâti-llâh. vellâhü lâ yehdi-lḳavme-żżâlimîn.
Arapça:
مَثَلُ الَّذِينَ حُمِّلُوا التَّوْرَاةَ ثُمَّ لَمْ يَحْمِلُوهَا كَمَثَلِ الْحِمَارِ يَحْمِلُ أَسْفَارًا ۚ بِئْسَ مَثَلُ الْقَوْمِ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِ اللَّهِ ۚ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ
Türkçe:
Sırtlarına Tevrat yükletilip de sonra onu taşımayanların durumu, kutsal kitap parçaları taşıyan eşeğin durumuna benzer. Allah'ın ayetlerini yalanlayan topluluğun vücut verdiği örnek ne kötüdür! Allah, zulme sapmış bir topluluğu doğruya ve güzele ulaştırmaz.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kendilerine Tevrat yükletilip de sonra onu taşımayanların durumu, kitaplar taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allah'ın âyetlerini yalanlayanların durumu ne kötüdür. Allah zalim toplumu doğru yola iletmez.
Diyanet Vakfı:
Tevrat'la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerce kitap taşıyan merkebin durumu gibidir. Allah'ın ayetlerini yalanlamış olan kavmin durumu ne kötüdür! Allah, zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.
İngilizce:
The similitude of those who were charged with the (obligations of the) Mosaic Law, but who subsequently failed in those (obligations), is that of a donkey which carries huge tomes (but understands them not). Evil is the similitude of people who falsify the Signs of Allah: and Allah guides not people who do wrong.
Fransızca:
Ceux qui ont été chargés de la Thora mais qui ne l'ont pas appliquée sont pareils à l'âne qui porte des livres. Quel mauvais exemple que celui de ceux qui traitent de mensonges les versets d'Allah et Allah ne guide pas les gens injustes.
Almanca:
Das Gleichnis derjenigen, denen At-taurat auferlegt wurde und sie dann nicht trugen, ist wie das Gleichnis des Esels, der Bücher trägt. Erbärmlich ist das Gleichnis der Leute, die ALLAHs Ayat ableugneten. Und ALLAH leitet die unrecht-begehenden Leute nicht recht.
Rusça:
Те, кому было поручено придерживаться Таурата (Торы) и которые не придерживались его, подобны ослу, который везет на себе много книг. Как же скверно сравнение с людьми, которые считают ложью знамения Аллаха! Аллах не ведет прямым путем несправедливых людей.
Açıklama:

ḳul yâ eyyühe-lleẕîne hâdû in za`amtüm enneküm evliyâü lillâhi min dûni-nnâsi fetemennevu-lmevte in küntüm ṣâdiḳîn.
Arapça:
قُلْ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ هَادُوا إِن زَعَمْتُمْ أَنَّكُمْ أَوْلِيَاءُ لِلَّهِ مِن دُونِ النَّاسِ فَتَمَنَّوُا الْمَوْتَ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ
Türkçe:
De ki: "Ey Yahudiler! Eğer insanlar arasında yalnız kendinizin Allah'ın dostları olduğunu sanıyorsanız, buna gerçekten inanıyorsanız, hadi ölümü isteyin!"
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: "Ey Yahudi olanlar! Eğer insanlar arasında yalnız sizin, Allah'ın dostları olduğunuzu sanıyorsanız, o halde ölümü temenni edin, doğru iseniz?"
Diyanet Vakfı:
De ki: Ey yahudiler! Bütün insanlar değil de, yalnız, kendinizin Allah'ın dostları olduğunuzu iddia ediyorsanız, bunda da samimi iseniz, haydi ölümü temenni edin (bakalım)!
İngilizce:
Say: "O ye that stand on Judaism! If ye think that ye are friends to Allah, to the exclusion of (other) men, then express your desire for Death, if ye are truthful!"
Fransızca:
Dis : "ô vous qui pratiquez le judaïsme ! Si vous prétendez être les bien aimés d'Allah à l'exclusion des autres, souhaitez donc la mort, si vous êtes véridiques".
Almanca:
Sag: "Ihr, die Juden wurden! Wenn ihr behauptet, daß ihr Wali für ALLAH anstelle aller Menschen seid, dann wünscht euch den Tod, wäret ihr wahrhaftig."
Rusça:
Скажи: "О исповедующие иудаизм! Если вы полагаете, что только вы среди людей являетесь угодниками Аллаха, то пожелайте себе смерти, если вы говорите правду".
Açıklama:

velâ yetemennevnehû ebedem bimâ ḳaddemet eydîhim. vellâhü `alîmüm biżżâlimîn.
Arapça:
وَلَا يَتَمَنَّوْنَهُ أَبَدًا بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ ۚ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِالظَّالِمِينَ
Türkçe:
Ama onlar, ellerinin üretip önden gönderdikleri yüzünden ölümü asla temenni edemezler. Allah, zalimleri bilmektedir.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ama onlar, ellerinin (yapıp) öne sürdüğü (işler) yüzünden ölümü asla temenni etmezler. Allah zalimleri bilir.
Diyanet Vakfı:
Ama onlar, önceden yaptıklarından dolayı ölümü asla temenni etmezler. Allah, zalimleri çok iyi bilir.
İngilizce:
But never will they express their desire (for Death), because of the (deeds) their hands have sent on before them! and Allah knows well those that do wrong!
Fransızca:
Or, ils ne la souhaiteront jamais, à cause de ce que leurs mains ont préparé. Allah cependant connaît bien les injustes.
Almanca:
Und sie wünschen sich ihn niemals wegen dem, was sie eigenhändig vorleisteten. Und ALLAH ist allwissend über die Unrecht-Begehenden.
Rusça:
Но они никогда не пожелают этого из-за того, что приготовили их руки. Аллаху известно о беззаконниках.
Açıklama:

ḳul inne-lmevte-lleẕî tefirrûne minhü feinnehû mülâḳîküm ŝümme türaddûne ilâ `âlimi-lgaybi veşşehâdeti feyünebbiüküm bimâ küntüm ta`melûn.
Arapça:
قُلْ إِنَّ الْمَوْتَ الَّذِي تَفِرُّونَ مِنْهُ فَإِنَّهُ مُلَاقِيكُمْ ۖ ثُمَّ تُرَدُّونَ إِلَىٰ عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Türkçe:
Şunu da söyle: "O kaçmakta olduğunuz ölüm, işte o, size mutlaka ulaşacaktır. Sonra, görülmeyeni de görüleni de bilene döndürüleceksiniz. O, size yapıp etmiş olduklarınızı haber verecektir."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: "Sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, muhakkak sizi bulacaktır. Sonra görünmeyeni ve görüneni bilene döndürüleceksiniz. O size (bütün) yaptıklarınızı haber verecektir.
Diyanet Vakfı:
De ki: Sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, muhakkak sizi bulacaktır. Sonra da görüleni ve görülmeyeni bilen Allah'a döndürüleceksiniz de O size bütün yaptıklarınızı haber verecektir.
İngilizce:
Say: "The Death from which ye flee will truly overtake you: then will ye be sent back to the Knower of things secret and open: and He will tell you (the truth of) the things that ye did!"
Fransızca:
Dis : "La mort que vous fuyez va certes vous rencontrer. Ensuite vous serez ramenés à Celui qui connaît parfaitement le monde Invisible et le monde visible et qui vous informera alors de ce que vous faisiez".
Almanca:
Sag: "Gewiß, der Tod, vor dem ihr flieht, wird euch doch noch begegnen, dann werdet ihr zu Dem Allwissenden über das Verborgene und das Sichtbare zurückgeschickt, dann wird ER euch Mitteilung machen über das, was ihr zu tun pflegtet.
Rusça:
Скажи: "Смерть, от которой вы убегаете, настигнет вас, после чего вы вернетесь к Ведающему сокровенное и явное, и Он сообщит вам о том, что вы совершали".
Açıklama:
