
velillâhi mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'arḍ. veleḳad veṣṣayne-lleẕîne ûtü-lkitâbe min ḳabliküm veiyyâküm eni-tteḳu-llâh. vein tekfürû feinne lillâhi mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'arḍ. vekâne-llâhü ganiyyen ḥamîdâ.
Türkçe:
Göklerde ne var, yerde ne varsa yalnız Allah'ındır.İnan olsun, hem sizden önce kitap verilenlere hem de size, "Allah'tan sakının!" diye önerdik. Nankörlüğe saparsanız şu bir gerçek ki, göklerdekiler de yerdekiler de Allah'ındır. Allah Ganî'dir, zenginliğine sınır yoktur; Hamîd'dir, övülen ve övendir.
İngilizce:
To Allah belong all things in the heavens and on earth. Verily we have directed the People of the Book before you, and you (o Muslims) to fear Allah. But if ye deny Him, lo! unto Allah belong all things in the heavens and on earth, and Allah is free of all wants, worthy of all praise.
Fransızca:
A Allah seul appartient tout ce qui est dans les cieux et sur la terre. "Craignez Allah ! " Voilà ce que Nous avons enjoint à ceux auxquels avant vous le Livre fut donné, tout comme à vous-mêmes. Et si vous ne croyez pas (cela ne nuit pas à Allah, car) très certainement à Allah seul appartient tout ce qui est dans les cieux et sur la terre. Et Allah se suffit à Lui-même et Il est digne de louange.
Almanca:
ALLAH gehört alles, was in den Himmeln und was auf Erden ist. Und gewiß, bereits haben WIR denjenigen, denen die Schrift vor euch zuteil wurde, sowie euch angewiesen: "Handelt Taqwa gemäß ALLAH gegenüber! Und solltet ihr Kufr betreiben, so gehört ALLAH gewiß alles, was in den Himmeln und was auf Erden ist." Und ALLAH bleibt immer absolut autark, alllobenswürdig.
Rusça:
Аллаху принадлежит то, что на небесах, и то, что на земле. Мы заповедали тем, кому было даровано Писание до вас, а также вам, чтобы вы боялись Аллаха. Если вы не уверуете, то ведь Аллаху принадлежит то, что на небесах, и то, что на земле. Аллах - Богатый, Достохвальный.
Arapça:
وَلِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ ۗ وَلَقَدْ وَصَّيْنَا الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ مِن قَبْلِكُمْ وَإِيَّاكُمْ أَنِ اتَّقُوا اللَّهَ ۚ وَإِن تَكْفُرُوا فَإِنَّ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ ۚ وَكَانَ اللَّهُ غَنِيًّا حَمِيدًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Sizden önce kendilerine kitap verilenlere ve size Allah'tan korkmanızı emrettik. Eğer inkâr ederseniz, biliniz ki, göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Allah hiçbir şeye muhtaç değildir, hamd vesenâ O'na yakışır.
Diyanet Vakfı:
Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Sizden önce kendilerine Kitap verilenlere ve size "Allah'tan korkun" diye emrettik. Eğer inkar ederseniz biliniz ki göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Allah hudutsuz zengindir, ziyadesiyle övgüye layıktır.

velillâhi mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'arḍ. vekefâ billâhi vekîlâ.
Türkçe:
Hem göklerdekiler hem yerdekiler Allah içindir.Vekil olarak Allah yeter.
İngilizce:
Yea, unto Allah belong all things in the heavens and on earth, and enough is Allah to carry through all affairs.
Fransızca:
A Allah seul appartient tout ce qui est dans les cieux et sur la terre. Et Allah suffit pour s'occuper de tout.
Almanca:
Und ALLAH gehört alles, was in den Himmeln und was auf Erden ist. Und ALLAH genügt als Wakil.
Rusça:
Аллаху принадлежит то, что на небесах, и то, что на земле. Довольно того, что Аллах является Попечителем и Хранителем!
Arapça:
وَلِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ ۚ وَكَفَىٰ بِاللَّهِ وَكِيلًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Vekil olarak Allah yeter.
Diyanet Vakfı:
Göklerde ve yerde olanlar Allah'ındır. Vekil olarak Allah yeter.

iy yeşe' yüẕhibküm eyyühe-nnâsü veye'ti biâḫarîn. vekâne-llâhü `alâ ẕâlike ḳadîrâ.
Türkçe:
Ey insanlar! O dilerse sizi ortadan kaldırır, başkalarını getirir. Allah buna gerçekten Kadîr'dir.
İngilizce:
If it were His will, He could destroy you, o mankind, and create another race; for He hath power this to do.
Fransızca:
S'il voulait, il vous ferait disparaître, ô gens, et en ferait venir d'autres. Car Allah en est très capable.
Almanca:
Wenn ER will, läßt ER euch - ihr Menschen! - vergehen und bringt andere. Und ALLAH bleibt immer über dies allmächtig.
Rusça:
О люди! Если Он пожелает, то уведет вас и приведет других. Аллах способен на это.
Arapça:
إِن يَشَأْ يُذْهِبْكُمْ أَيُّهَا النَّاسُ وَيَأْتِ بِآخَرِينَ ۚ وَكَانَ اللَّهُ عَلَىٰ ذَٰلِكَ قَدِيرًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey insanlar! Eğer Allah dilerse sizi giderir de başkalarını getirir. Ve Allah, buna kadirdir.
Diyanet Vakfı:
Ey insanlar! Allah dilerse sizi yokluğa gönderip başkalarını getirir; Allah buna kadirdir.

men kâne yürîdü ŝevâbe-ddünyâ fe`inde-llâhi ŝevâbü-ddünyâ vel'âḫirah. vekâne-llâhü semî`am beṣîrâ.
Türkçe:
Dünya nimeti ve bereketini isteyen bilsin ki, dünya nimeti de âhiret mutluluğu da Allah katındadır. Allah, çok iyi işitir, çok iyi görür.
İngilizce:
If any one desires a reward in this life, in Allah's (gift) is the reward (both) of this life and of the hereafter: for Allah is He that heareth and seeth (all things).
Fransızca:
Quiconque désire la récompense d'ici-bas, c'est auprès d'Allah qu'est la récompense d'ici-bas tout comme celle de l'au-delà. Et Allah entend et observe tout.
Almanca:
Wer (nur) die Belohnung des Diesseits erstrebt, so hat ALLAH die Belohnung des Diesseits und des Jenseits. Und ALLAH bleibt immer allhörend, allsehend.
Rusça:
Если кто желает вознаграждения в этом мире, то ведь у Аллаха есть награда как в этом мире, так и в Последней жизни. Аллах - Слышащий, Видящий.
Arapça:
مَّن كَانَ يُرِيدُ ثَوَابَ الدُّنْيَا فَعِندَ اللَّهِ ثَوَابُ الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ ۚ وَكَانَ اللَّهُ سَمِيعًا بَصِيرًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kim dünya nimetini isterse, bilsin ki dünya ve ahiret nimeti Allah katındadır. Allah her şeyi çok iyi işiten ve çok iyi görendir.
Diyanet Vakfı:
Kim dünya mükafatını isterse (bilsin ki) dünyanın da ahiretin de mükafatı Allah katındadır. Allah her şeyi işiten ve her şeyi görendir.

yâ eyyühe-lleẕîne âmenû kûnû ḳavvâmîne bilḳisṭi şühedâe lillâhi velev `alâ enfüsiküm evi-lvâlideyni vel'aḳrabîn. iy yekün ganiyyen ev feḳîran fellâhü evlâ bihimâ felâ tettebi`ü-lhevâ en ta`dilû. vein telvû ev tü`riḍû feinne-llâhe kâne bimâ ta`melûne ḫabîrâ.
Türkçe:
Ey iman edenler! Öz benliğiniz, anne-babanız, yakınlarınız aleyhine de olsa, zengin veya fakir de olsalar, adaleti dimdik ayakta tutarak Allah için tanıklık edenler olun. Allah, ikisine de sizden daha yakındır. O halde, nefsinizin arzusuna uyarak adaletten sapmayın. Eğer dilinizi eğip büker yahut çekimser kalırsanız, Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır.
İngilizce:
O ye who believe! stand out firmly for justice, as witnesses to Allah, even as against yourselves, or your parents, or your kin, and whether it be (against) rich or poor: for Allah can best protect both. Follow not the lusts (of your hearts), lest ye swerve, and if ye distort (justice) or decline to do justice, verily Allah is well-acquainted with all that ye do.
Fransızca:
ô les croyants ! Observez strictement la justice et soyez des témoins (véridiques) comme Allah l'ordonne, fût-ce contre vous mêmes, contre vos père et mère ou proches parents. Qu'il s'agisse d'un riche ou d'un besogneux, Allah a priorité sur eux deux (et Il est plus connaisseur de leur intérêt que vous). Ne suivez donc pas les passions, afin de ne pas dévier de la justice. Si vous portez un faux témoignage ou si vous le refusez, [sachez qu'] Allah est Parfaitement Connaisseur de ce que vous faites.
Almanca:
Ihr, die den Iman verinnerlicht habt! Bemüht euch, ständig eurer Verantwortung auf gerechte Weise nachzukommen, und seid Zeugen für ALLAH, selbst dann, wenn es gegen euch selbst oder gegen die Eltern und die Verwandten sein sollte. Wenn er reich oder arm ist, so ist ALLAH verantwortlich für beide. Also folgt nicht der (eigenen) Zuneigung, um nicht (von der Wahrheit) abzuweichen . Und solltet ihr (das Zeugnis) verändern oder euch es verweigern, so bleibt ALLAH gewiß immer dem gegenüber, was ihr tut, allkundig.
Rusça:
О те, которые уверовали! Свидетельствуя перед Аллахом, отстаивайте справедливость, если даже свидетельство будет против вас самих, или против родителей, или против близких родственников. Будет ли он богатым или бедным, Аллах ближе к ним обоим. Не потакайте желаниям, чтобы не отступить от справедливости. Если же вы скривите или уклонитесь, то ведь Аллах ведает о том, что вы совершаете.
Arapça:
۞ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُونُوا قَوَّامِينَ بِالْقِسْطِ شُهَدَاءَ لِلَّهِ وَلَوْ عَلَىٰ أَنفُسِكُمْ أَوِ الْوَالِدَيْنِ وَالْأَقْرَبِينَ ۚ إِن يَكُنْ غَنِيًّا أَوْ فَقِيرًا فَاللَّهُ أَوْلَىٰ بِهِمَا ۖ فَلَا تَتَّبِعُوا الْهَوَىٰ أَن تَعْدِلُوا ۚ وَإِن تَلْوُوا أَوْ تُعْرِضُوا فَإِنَّ اللَّهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey iman edenler! Adaleti ayakta tutan ve kendiniz, anababanız ve yakın akrabanız aleyhine de olsa, yalnız Allah için şahitlik eden kimseler olunuz. Zira zengin de olsa, fakir de olsa, Allah ikisine de (sizden) daha yakındır. Nefsinizin arzusuna uyarak adaletten uzaklaşmayın. Eğer (şahitlik ederken) dilinizi eğer, bükerseniz veya çekinirseniz, şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
Diyanet Vakfı:
Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutan, kendini, ana-babanız ve akrabanız aleyhinde de olsa Allah için şahitlik eden kimseler olun. (Haklarında şahitlik ettikleriniz) zengin olsunlar, fakir olsunlar Allah onlara (sizden) daha yakındır. Hislerinize uyup adaletten sapmayın, (şahitliği) eğer, büker (doğru şahitlik etmez), yahut şahidlik etmekten kaçınırsanız (biliniz ki) Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

yâ eyyühe-lleẕîne âmenû âminû billâhi verasûlihî velkitâbi-lleẕî nezzele `alâ rasûlihî velkitâbi-lleẕî enzele min ḳabl. vemey yekfür billâhi vemelâiketihî vekütübihî verusülihî velyevmi-l'âḫiri feḳad ḍalle ḍalâlem be`îdâ.
Türkçe:
Ey iman edenler! Allah'a, onun resulüne, resulüne indirmiş olduğu Kitap'a, daha önce indirmiş olduğu Kitap'a inanın. Kim Allah'ı, O'nun meleklerini, kitaplarını, resullerini ve âhiret gününü inkâr ederse geri dönüşü olmayan bir sapıklığa düşmüş olur.
İngilizce:
O ye who believe! Believe in Allah and His Messenger, and the scripture which He hath sent to His Messenger and the scripture which He sent to those before (him). Any who denieth Allah, His angels, His Books, His Messengers, and the Day of Judgment, hath gone far, far astray.
Fransızca:
ô les croyants ! Soyez fermes en votre foi en Allah, en Son messager, au Livre qu'il a fait descendre sur Son messager, et au Livre qu'il a fait descendre avant. Quiconque ne croit pas en Allah, en Ses anges, en Ses Livres, en Ses messagers et au Jour dernier, s'égare, loin dans l'égarement.
Almanca:
Ihr, die den Iman bekundet habt! Verinnerlicht den Iman an ALLAH, an Seinen Gesandten, an die Schrift, die ER Seinem Gesandten nach und nach hinabsandte und an die Schrift, die ER vorher hinabsandte. Und wer Kufr betreibt ALLAH, Seinen Engeln, Seinen Schriften, Seinen Gesandten und dem Jüngsten Tag gegenüber, der ist bereits weit in die Irre gegangen.
Rusça:
О те, которые уверовали! Веруйте в Аллаха, Его Посланника и Писание, которое Он ниспослал Своему Посланнику, и Писание, которое Он ниспослал прежде. А кто не уверовал в Аллаха, Его ангелов, Его Писания, Его посланников и Последний день, тот впал в глубокое заблуждение.
Arapça:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا آمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَالْكِتَابِ الَّذِي نَزَّلَ عَلَىٰ رَسُولِهِ وَالْكِتَابِ الَّذِي أَنزَلَ مِن قَبْلُ ۚ وَمَن يَكْفُرْ بِاللَّهِ وَمَلَائِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا بَعِيدًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey iman edenler! Allah'a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği Kitab'a, ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse sapıklığın en koyusuna düşmüş olur.
Diyanet Vakfı:
Ey iman edenler! Allah'a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği Kitab'a ve daha önce indirdiği kitaba iman (da sebat) ediniz. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve kıyamet gününü inkar ederse tam manasıyle sapıtmıştır.

inne-lleẕîne âmenû ŝümme keferû ŝümme âmenû ŝümme keferû ŝümme-zdâdû küfral lem yeküni-llâhü liyagfira lehüm velâ liyehdiyehüm sebîlâ.
Türkçe:
Onlar ki inandılar, sonra küfre saptılar; yine inandılar, tekrar küfre saptılar, sonra da küfrü artırdılar; işte Allah onları affetmeyecek, onları hiçbir yola kılavuzlamayacaktır.
İngilizce:
Those who believe, then reject faith, then believe (again) and (again) reject faith, and go on increasing in unbelief,- Allah will not forgive them nor guide them nor guide them on the way.
Fransızca:
Ceux qui ont cru, puis sont devenus mécréants, puis ont cru de nouveau, ensuite sont redevenus mécréants, et n'ont fait que croître en mécréance, Allah ne leur pardonnera pas, ni les guidera vers un chemin (droit).
Almanca:
Gewiß, diejenigen, die den Iman bekundet, dann Kufr betrieben haben, dann den Iman bekundet, dann Kufr betrieben haben, dann ihren Kufr vermehrt haben, denen wird ALLAH doch weder vergeben noch auf dem (rechten) Weg rechtleiten.
Rusça:
Воистину, Аллах не простит и не наставит на путь тех, которые уверовали, затем стали неверующими, затем опять уверовали, затем опять стали неверующими, а затем приумножили свое неверие.
Arapça:
إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا ثُمَّ كَفَرُوا ثُمَّ آمَنُوا ثُمَّ كَفَرُوا ثُمَّ ازْدَادُوا كُفْرًا لَّمْ يَكُنِ اللَّهُ لِيَغْفِرَ لَهُمْ وَلَا لِيَهْدِيَهُمْ سَبِيلًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İman edip sonra inkâr eden, sonra iman edip tekrar inkâr eden, sonra da inkârlarında ileri gidenleri Allah ne bağışlayacak, ne de doğru yola eriştirecektir.
Diyanet Vakfı:
İman edip sonra inkar edenleri, sonra yine iman edip tekrar inkar edenleri, sonra da inkarlarını arttıranları Allah ne bağışlayacak, ne de onları doğru yola iletecektir.

beşşiri-lmünâfiḳîne bienne lehüm `aẕâben elîmâ.
Türkçe:
İkiyüzlülere şunu muştula:Kendileri için korkunç bir azap öngörülmüştür.
İngilizce:
To the Hypocrites give the glad tidings that there is for them (but) a grievous penalty;-
Fransızca:
Annonce aux hypocrites qu'il y a pour eux un châtiment douloureux,
Almanca:
Überbringe den Munafiq die "frohe Botschaft" , daß für sie zweifelsohne qualvolle Peinigung bestimmt ist.
Rusça:
Обрадуй вестью о мучительных страданиях лицемеров,
Arapça:
بَشِّرِ الْمُنَافِقِينَ بِأَنَّ لَهُمْ عَذَابًا أَلِيمًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Münafıklara da haber ver ki, kendileri için çok acı bir azab vardır.
Diyanet Vakfı:
Münafıklara, kendileri için acı bir azap olduğunu müjdele!

elleẕîne yetteḫiẕûne-lkâfirîne evliyâe min dûni-lmü'minîn. eyebtegûne `indehümü-l`izzete feinne-l`izzete lillâhi cemî`â.
Türkçe:
Öyle kişiler ki onlar, müminleri bırakıp da küfre sapanları dostlar ediniyorlar. Onların yanında onur ve yücelik mi arıyorlar? Onur ve yüceliğin tümü Allah'ındır.
İngilizce:
Yea, to those who take for friends unbelievers rather than believers: is it honour they seek among them? Nay,- all honour is with Allah.
Fransızca:
ceux qui prennent pour alliés des mécréants au lieu des croyants, est-ce la puissance qu'ils recherchent auprès d'eux ? (En vérité) la puissance appartient entièrement à Allah.
Almanca:
Es sind diejenigen, die sich die Kafir als Wali anstelle der Mumin nehmen. Erstreben sie bei ihnen etwa Überlegenheit?! So gehört gewiß die gesamte Überlegenheit (nur) ALLAH.
Rusça:
которые берут своими помощниками и друзьями неверующих вместо верующих. Неужели они хотят обрести могущество с ними, если могущество целиком присуще Аллаху?
Arapça:
الَّذِينَ يَتَّخِذُونَ الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاءَ مِن دُونِ الْمُؤْمِنِينَ ۚ أَيَبْتَغُونَ عِندَهُمُ الْعِزَّةَ فَإِنَّ الْعِزَّةَ لِلَّهِ جَمِيعًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar, müminleri bırakıp kâfirleri dost ediniyorlar. Onların yanında izzet ve şeref mi arıyorlar? Halbuki bütün izzet ve şeref Allah'a aittir.
Diyanet Vakfı:
Müminleri bırakıp da kafirleri dost edinenler, onların yanında izzet (güç ve şeref) mi arıyorlar? Bilsinler ki bütün izzet yalnızca Allah'a aittir.

veḳad nezzele `aleyküm fi-lkitâbi en iẕâ semi`tüm âyâti-llâhi yükferu bihâ veyüstehzeü bihâ felâ taḳ`udû me`ahüm ḥattâ yeḫûḍû fî ḥadîŝin gayrihi. inneküm iẕem miŝlühüm. inne-llâhe câmi`u-lmünâfiḳîne velkâfirîne fî cehenneme cemî`â.
Türkçe:
Allah, Kitap'ta size şunu da indirmiştir: Allah'ın ayetlerinin inkâr edildiğini, bu ayetlerle alay edildiğini işittiğinizde, bir başka lakırdıya dalıp gittikleri zamana kadar, o münafıkların yanında oturmayın. Aksi halde siz de onlar gibi sayılırsınız.Hiç kuşkusuz Allah, münafıklarla kâfirleri cehennemde bir araya getirecektir.
İngilizce:
Already has He sent you Word in the Book, that when ye hear the signs of Allah held in defiance and ridicule, ye are not to sit with them unless they turn to a different theme: if ye did, ye would be like them. For Allah will collect the hypocrites and those who defy faith - all in Hell:-
Fransızca:
Dans le Livre, il vous a déjà révélé ceci : lorsque vous entendez qu'on renie les versets (le Coran) d'Allah et qu'on s'en raille, ne vous asseyez point avec ceux-là jusqu'à ce qu'ils entreprennent une autre conversation. Sinon, vous serez comme eux. Allah rassemblera, certes, les hypocrites et les mécréants, tous, dans l'Enfer.
Almanca:
Bereits sandte ER euch nach und nach in der Schrift hinab: "Wenn ihr hört, daß ALLAHs Ayat gegenüber Kufr betrieben wird und sie verspottet werden, so sitzt nicht bei ihnen, bis sie zu einem anderen Thema übergehen." Gewiß wäret ihr sonst wie sie. Gewiß, ALLAH wird die Nifaq- und die Kufr-Betreibenden in Dschahannam versammeln, allesamt.
Rusça:
Он уже ниспослал вам в Писании, чтобы вы не садились вместе с ними, если услышите, как они отвергают знамения Аллаха и насмехаются над ними, пока они не увлекутся другим разговором. В противном случае вы уподобитесь им. Воистину, Аллах соберет вместе всех лицемеров и неверующих в Геенне.
Arapça:
وَقَدْ نَزَّلَ عَلَيْكُمْ فِي الْكِتَابِ أَنْ إِذَا سَمِعْتُمْ آيَاتِ اللَّهِ يُكْفَرُ بِهَا وَيُسْتَهْزَأُ بِهَا فَلَا تَقْعُدُوا مَعَهُمْ حَتَّىٰ يَخُوضُوا فِي حَدِيثٍ غَيْرِهِ ۚ إِنَّكُمْ إِذًا مِّثْلُهُمْ ۗ إِنَّ اللَّهَ جَامِعُ الْمُنَافِقِينَ وَالْكَافِرِينَ فِي جَهَنَّمَ جَمِيعًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah size Kitab (Kur'an)da: "Allah'ın âyetlerinin inkâr edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, başka bir söze geçmedikleri müddetçe, o kâfirlerle oturmayın. Aksi halde siz de onlar gibi olursunuz" diye hüküm indirdi. Muhakkak ki Allah, münafıkların ve kâfirlerin hepsini cehennemde toplayacaktır.
Diyanet Vakfı:
O (Allah), Kitap'ta size şöyle indirmiştir ki: Allah'ın ayetlerinin inkar edildiğini yahut onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, onlar bundan başka bir söze dalıncaya (konuya geçinceye) kadar kafirlerle beraber oturmayın; yoksa siz de onlar gibi olursunuz. Elbette Allah, münafıkları ve kafirleri cehennemde bir araya getirecektir.
Sayfalar
