
lehû da`vetü-lḥaḳḳ. velleẕîne yed`ûne min dûnihî lâ yestecîbûne lehüm bişey'in illâ kebâsiṭi keffeyhi ile-lmâi liyeblüga fâhü vemâ hüve bibâligih. vemâ dü`âü-lkâfirîne illâ fî ḍalâl.
Türkçe:
Gerçek dua yalnız O'na/hak davet yalnız O'nun için yapılır. O'nun dışında yalvarıp davet ettikleri ise onlara hiçbir şekilde cevap veremezler. Onlar, ağzına ulaşsın diye iki avucunu suya doğru açan ama suya ulaşamayan birinden başkasına benzemiyorlar. Küfre sapanların dua ve davetleri, şaşkınlığa dalmaktan başka bir işe yaramaz.
İngilizce:
For Him (alone) is prayer in Truth: any others that they call upon besides Him hear them no more than if they were to stretch forth their hands for water to reach their mouths but it reaches them not: for the prayer of those without Faith is nothing but (futile) wandering (in the mind).
Fransızca:
A lui l'appel de la Vérité ! Ceux qu'ils invoquent en dehors de Lui ne leur répondent d'aucune façon; semblables à celui qui étend ses deux mains vers l'eau pour la porter à sa bouche, mais qui ne parvient jamais à l'atteindre. L'invocation des mécréants n'est que vanité.
Almanca:
Ihm alleine gebührt das wahre Bittgebet. Und diejenigen, die sie anstelle von Ihm bitten, erfüllen ihnen nichts außer dem, was demjenigen (erfüllt wird), der seine Hände zum Wasser ausstreckt, damit es seinen Mund erreicht, wobei es ihn nicht erreicht. Und das Bittgebet der Kafir ist nur verfehlt.
Rusça:
К Нему обращен призыв истины. А те, которых они призывают вместо Него, ничем не отвечают им. Они подобны тому, кто простирает руки к воде, чтобы поднести ее ко рту, но не может этого сделать. Воистину, мольба неверующих является всего лишь заблуждением.
Arapça:
لَهُ دَعْوَةُ الْحَقِّ ۖ وَالَّذِينَ يَدْعُونَ مِن دُونِهِ لَا يَسْتَجِيبُونَ لَهُم بِشَيْءٍ إِلَّا كَبَاسِطِ كَفَّيْهِ إِلَى الْمَاءِ لِيَبْلُغَ فَاهُ وَمَا هُوَ بِبَالِغِهِ ۚ وَمَا دُعَاءُ الْكَافِرِينَ إِلَّا فِي ضَلَالٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gerçek dua O'nadır. O'nun dışında yalvarıp durdukları ise onlara hiçbir şeyle cevap veremezler. Onlar olsa olsa ağzına su gelsin diye iki avucunu açana benzer ki, o, ona gelmez. Kâfirlerin duası hep bir sapıklık içindedir.
Diyanet Vakfı:
El açıp yalvarmaya layık olan ancak O'dur. O'nun dışında el açıp dua ettikleri onların isteklerini hiçbir şeyle karşılamazlar. Onlar ancak ağzına gelsin diye suya doğru iki avucunu açan kimse gibidir. Halbuki (suyu ağzına götürmedikçe) su onun ağzına girecek değildir. Kafirlerin duası kuşkusuz hedefini şaşırmıştır.

velillâhi yescüdü men fi-ssemâvâti vel'arḍi ṭav`av vekerhev veżilâlühüm bilgudüvvi vel'eṣâl.
Türkçe:
Göklerde ve yerde kim varsa gölgeleriyle birlikte ister istemez ve sabah-akşam Allah'a secde eder.
İngilizce:
Whatever beings there are in the heavens and the earth do prostrate themselves to Allah (Acknowledging subjection),- with good-will or in spite of themselves: so do their shadows in the morning and evenings.
Fransızca:
Et c'est à Allah que se prosternent, bon gré mal gré, tous ceux qui sont dans les cieux et sur la terre, ainsi que leurs ombres, au début et à la fin de journée . l'Enfer sera leur refuge. Quel détestable lit de repos !
Almanca:
Und für ALLAH vollziehen Sudschud alle, die in den Himmeln und auf Erden sind - aus freien Stücken und widerwillig - auch ihre Schatten morgens und abends.
Rusça:
Те, кто на небесах и на земле, а также их тени добровольно или невольно падают ниц перед Аллахом по утрам и перед закатом.
Arapça:
وَلِلَّهِ يَسْجُدُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ طَوْعًا وَكَرْهًا وَظِلَالُهُم بِالْغُدُوِّ وَالْآصَالِ ۩
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Oysa göklerde ve yerde kim varsa ister istemez kendileri de gölgeleri de sabah akşam Allah'a secde ederler.
Diyanet Vakfı:
Göklerde ve yerde bulunanlar da onların gölgeleri de sabah akşam ister istemez sadece Allah'a secde ederler.

ḳul mer rabbü-ssemâvâti vel'arḍ. ḳuli-llâh. ḳul efetteḫaẕtüm min dûnihî evliyâe lâ yemlikûne lienfüsihim nef`av velâ ḍarrâ. ḳul hel yestevi-l'a`mâ velbeṣîru em hel testevi-żżulümâtü vennûr. em ce`alû lillâhi şürakâe ḫaleḳû keḫalḳihî feteşâbehe-lḫalḳu `aleyhim. ḳuli-llâhü ḫâliḳu külli şey'iv vehüve-lvâḥidü-lḳahhâr.
Türkçe:
De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kim?" De ki: "Allah." De ki: "O'nun yanında başka evliya mı/destekçiler mi edindiniz? Bunlar kendilerine bile yarar sağlayıp zarar verme gücünde değiller." De ki: "Körle gören yahut karanlıklarla ışık bir olur mu? Yoksa Allah'a, tıpkı O'nun yarattığı gibi yaratan ortaklar buldular da yaratış/yaratılanlar kendileri için benzeşir hale mi geldi?" De ki: "Allah'tır her şeyi yaratan, O'dur Vâhid ve Kahhâr olan."
İngilizce:
Say: "Who is the Lord and Sustainer of the heavens and the earth?" Say: "(It is) Allah." Say: "Do ye then take (for worship) protectors other than Him, such as have no power either for good or for harm to themselves?" Say: "Are the blind equal with those who see? Or the depths of darkness equal with light?" Or do they assign to Allah partners who have created (anything) as He has created, so that the creation seemed to them similar? Say: "Allah is the Creator of all things: He is the One, the Supreme and Irresistible."
Fransızca:
Dis : "Qui est le Seigneur des cieux et de la terre ? " Dis : "Allah". Dis : "Et prendrez-vous en dehors de Lui, des maîtres qui ne détiennent pour eux-mêmes égales, les ténèbres et la lumière ? Ou donnent-ils à Allah des associés qui créent comme Sa création au point que les deux créations se soient confondues à eux ? Dis : "Allah est le Créateur de toute chose, et c'est Lui l'Unique, le Dominateur suprême".
Almanca:
Sag: "Wer ist Der HERR der Himmel und der Erde?" Sag: "ALLAH!" Sag: "Setzt ihr euch anstelle von Ihm etwa Wali ein, welche sich selbst weder nützen noch schaden können?!" Sag: "Sind etwa der Blinde und der Sehende gleich? Oder sind etwa die Finsternis und das Licht gleich?" Oder haben sie ALLAH Partner beigesellt, welche Gleiches wie Seine Schöpfung erschufen, so daß ihnen die Schöpfung ähnlich zu sein schien?! Sag: "ALLAH ist der Schöpfer allen Seins, und ER ist Der Einzigartige, Der Allbezwingende."
Rusça:
Скажи: "Кто Господь небес и земли?" Скажи: "Аллах". Скажи: "Неужели вы взяли себе вместо Него покровителей и помощников, которые не властны принести пользу и вред даже самим себе?" Скажи: "Разве равны слепой и зрячий? Или же равны мраки и свет?" Или же они нашли сотоварищей Аллаха, которые творят так, как творит Аллах, и эти творения кажутся им схожими? Скажи: "Аллах - Творец всякой вещи. Он - Единственный, Всемогущий".
Arapça:
قُلْ مَن رَّبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ قُلِ اللَّهُ ۚ قُلْ أَفَاتَّخَذْتُم مِّن دُونِهِ أَوْلِيَاءَ لَا يَمْلِكُونَ لِأَنفُسِهِمْ نَفْعًا وَلَا ضَرًّا ۚ قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الْأَعْمَىٰ وَالْبَصِيرُ أَمْ هَلْ تَسْتَوِي الظُّلُمَاتُ وَالنُّورُ ۗ أَمْ جَعَلُوا لِلَّهِ شُرَكَاءَ خَلَقُوا كَخَلْقِهِ فَتَشَابَهَ الْخَلْقُ عَلَيْهِمْ ۚ قُلِ اللَّهُ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍ وَهُوَ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?" De ki: "Allah'dır". De ki: "Allah'dan başkalarını, o kendi kendilerine ne bir fayda, ne de bir zarar verebilenleri dostlar mı ediniyorsunuz?" De ki: "Hiç kör ile gören bir olur mu? Hiç karanlıklarla aydınlık bir olur mu?" Yoksa Allah'a, O'nun gibi yaratan birtakım ortaklar buldular da, bu yaratış kendilerince birbirine benzer mi göründü? De ki: "Allah, her şeyi yaratandır. O, birdir. Her şeye üstün ve kahredicidir."
Diyanet Vakfı:
(Resulüm!) De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?" De ki: "Allah'tır." O halde de ki: "O'nu bırakıp da kendilerine fayda ya da zarar verme gücüne sahip olmayan dostlar mı edindiniz?" De ki: "Körle gören bir olur mu hiç? Ya da karanlıklarla aydınlık eşit olur mu?" Yoksa O'nun yarattığı gibi yaratan ortaklar buldular da bu yaratma onlarca birbirine benzer mi göründü? De ki: Allah her şeyi yaratandır. Ve O, birdir, karşı durulamaz güç sahibidir.

enzele mine-ssemâi mâen fesâlet evdiyetüm biḳaderihâ faḥtemele-sseylü zebeder râbiyâ. vemimmâ yûḳidûne `aleyhi fi-nnâri-btigâe ḥilyetin ev metâ`in zebedüm miŝlüh. keẕâlike yaḍribü-llâhü-lḥaḳḳa velbâṭil. feemme-zzebedü feyeẕhebü cüfââ. veemmâ mâ yenfe`u-nnâse feyemküŝü fi-l'arḍ. keẕâlike yaḍribü-llâhü-l'emŝâl.
Türkçe:
Gökten bir su indirdi de vadiler, kendi ölçülerince/kaderlerine göre sel oldu, ardından da sel, üste çıkan köpüğü taşır hale geldi. Bir süs eşyası veya âlet yapmak isteğiyle ateşte körükledikleri şeylerde de benzeri bir köpük vardır. Allah hakla bâtılı işte böyle örneklendiriyor: Köpük, atılır gider; insanlara yararlı olansa toprakta kalır. Allah, işte bu şekilde örnekler verir.
İngilizce:
He sends down water from the skies, and the channels flow, each according to its measure: But the torrent bears away to foam that mounts up to the surface. Even so, from that (ore) which they heat in the fire, to make ornaments or utensils therewith, there is a scum likewise. Thus doth Allah (by parables) show forth Truth and Vanity. For the scum disappears like forth cast out; while that which is for the good of mankind remains on the earth. Thus doth Allah set forth parables.
Fransızca:
Il a fait descendre une eau du ciel à laquelle des vallée servent de lit, selon leur grandeur. Le flot débordé à charrié une écume flottante; et semblable à celle-ci est [l'] écume provenant de ce qu'on porte à fusion, dans le feu pour [fabriquer] des bijoux et des ustensiles. Ainsi Allah représente en va, au rebut, tandis que [l'eau et les objets] utiles aux hommes demeurent sur la terre. Ainsi Allah propose des paraboles.
Almanca:
ER ließ vom Himmel Wasser fallen, dann floß es durch Täler ihrer Größe nach, dann trug das strömende Wasser Schaum auf der Oberfläche. Auch von dem, was sie im Feuer schmelzen zur Herstellung von Schmuck und Utensilien, gibt es ihm ähnlichen Schaum. Solcherart prägt ALLAH Gleichnisse von der Wahrheit und von dem für nichtig Erklärten. Also hinsichtlich des Schaums, so wird er beiseite geworfen, doch hinsichtlich dessen, das den Menschen nützt, so verbleibt es in der Erde. Solcherart prägt ALLAH die Gleichnisse.
Rusça:
Он ниспосылает с неба воду, и долины наполняются потоками в соответствии с их размерами. Поток несет пену, поднявшуюся на поверхность. Подобная же пена появляется на том, что раскаливают в огне для изготовления украшений или утвари. Такими притчами Аллах разъясняет истину и ложь. Пена будет выброшена, а то, что приносит людям пользу, останется в земле. Такие притчи приводит Аллах.
Arapça:
أَنزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَسَالَتْ أَوْدِيَةٌ بِقَدَرِهَا فَاحْتَمَلَ السَّيْلُ زَبَدًا رَّابِيًا ۚ وَمِمَّا يُوقِدُونَ عَلَيْهِ فِي النَّارِ ابْتِغَاءَ حِلْيَةٍ أَوْ مَتَاعٍ زَبَدٌ مِّثْلُهُ ۚ كَذَٰلِكَ يَضْرِبُ اللَّهُ الْحَقَّ وَالْبَاطِلَ ۚ فَأَمَّا الزَّبَدُ فَيَذْهَبُ جُفَاءً ۖ وَأَمَّا مَا يَنفَعُ النَّاسَ فَيَمْكُثُ فِي الْأَرْضِ ۚ كَذَٰلِكَ يَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gökten bir su indirdi de vadiler, kendi miktarlarınca sel olup aktılar. Sel de suyun yüzüne çıkan bir köpük yüklendi. Bir zinet eşyası veya bir değerli mal yapmak için, ateşte üzerini körükledikleri madenlerden de onun gibi bir köpük meydana gelir. İşte Allah hak ile batılı böyle çarpıştırır. Fakat köpük atılır gider, insanlara faydası olan ise yerde kalır. İşte Allah böyle misaller verir.
Diyanet Vakfı:
O, gökten su indirdi de vadiler kendi hacimlerince sel olup aktı. Bu sel, üste çıkan bir köpüğü yüklenip götürdü. Süs veya (diğer) eşya yapmak isteyerek ateşte erittikleri şeylerden de buna benzer köpük olur. İşte Allah hak ile batıla böyle misal verir. Köpük atılıp gider. İnsanlara fayda veren şeye gelince, o yeryüzünde kalır. İşte Allah böyle misaller getirir.

lilleẕîne-stecâbû lirabbihimü-lḥusnâ. velleẕîne lem yestecîbû lehû lev enne lehüm mâ fi-l'arḍi cemî`av vemiŝlehû me`ahû leftedev bih. ülâike lehüm sûü-lḥisâbi veme'vâhüm cehennem. vebi'se-lmihâd.
Türkçe:
Rablerinin çağrısına olumlu cevap verenler için güzellik vardır. O'na olumlu cevap vermeyenlere gelince, yeryüzündekilerin tamamı onların olsa, bir o kadar da ilave edilse, kurtulmak için bunların tümünü fidye verirlerdi. Böylelerinin hesabı kötü olacaktır; varacakları yer de cehennemdir. Ne kötü yataktır o!
İngilizce:
For those who respond to their Lord, are (all) good things. But those who respond not to Him,- Even if they had all that is in the heavens and on earth, and as much more, (in vain) would they offer it for ransom. For them will the reckoning be terrible: their abode will be Hell,- what a bed of misery!
Fransızca:
La meilleur [fin] est pour ceux qui répondent à [l'appel] de leur Seigneur. Et quand à ceux qui ne Lui répondent pas, s'il avaient tout ce qui est sur le terre, et autant encore, ils l'offriraient en rançon. Ceux-là auront le détestable rendement de compte et l'Enfer sera leur refuge. Quel détestable lit de repos !
Almanca:
Für diejenigen, die sich ihrem HERRN fügten, gibt es das Beste. Und diejenigen, die sich Ihm nicht fügten - gehörte ihnen alles und noch einmal soviel dazu von dem, was auf der Erde ist, würden sie sich damit gewiß (vor der Peinigung) freikaufen. Für diese ist das Übel des Zur-Rechenschaft-Ziehens bestimmt, und ihre Unterkunft ist Dschahannam. Und was für ein erbärmlicher Aufenthaltsort!
Rusça:
Тем, которые ответили на призыв своего Господа, уготовано Наилучшее (Рай). А расчет с теми, которые не ответили на Его призыв, будет ужасен. Завладей они всем, что есть на земле, и еще стольким же, они попытались бы откупиться этим. Их пристанищем будет Геенна. Как же скверно это ложе!
Arapça:
لِلَّذِينَ اسْتَجَابُوا لِرَبِّهِمُ الْحُسْنَىٰ ۚ وَالَّذِينَ لَمْ يَسْتَجِيبُوا لَهُ لَوْ أَنَّ لَهُم مَّا فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا وَمِثْلَهُ مَعَهُ لَافْتَدَوْا بِهِ ۚ أُولَٰئِكَ لَهُمْ سُوءُ الْحِسَابِ وَمَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ ۖ وَبِئْسَ الْمِهَادُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Rablerinin emirlerine uyanlar için daha güzeli vardır. O'na itaat etmeyenler ise, yeryüzünde bulunan ne varsa hepsi kendilerinin olsa da onu ve bir o kadarını bütünüyle kurtuluş fidyesi olarak verirlerdi. İşte onlar, hesabın kötüsü kendileri için olanlardır. Varacakları yer de cehennemdir. Orası da ne fena yataktır.
Diyanet Vakfı:
İşte Rablerinin emrine uyanlar için en güzel (mükafat) vardır. Ona uymayanlara gelince, eğer yeryüzünde olanların tümü ile bunun yanında bir misli daha kendilerinin olsa, (kurtulmak için) onu mutlaka feda ederler. İşte onlar var ya, hesabın en kötüsü onlaradır. Varacakları yer de cehennemdir. O ne kötü yataktır!
