Sayfa 164

ḳâlû yâ mûsâ immâ en tülḳiye veimmâ en nekûne naḥnü-lmülḳîn.

Türkçe:
Sihirbazlar şöyle dediler: "Ey Mûsa! Sen mi hünerini ortaya atacaksın yoksa biz mi hünerlerimizi sergileyelim?"
İngilizce:
They said: "O Moses! wilt thou throw (first), or shall we have the (first) throw?"
Fransızca:
Ils dirent : "ô Moïse, ou bien tu jetteras (le premier), ou bien nous serons les premiers à jeter" .
Almanca:
Sie sagten: "Musa! Entweder wirfst du oder wir sind die (ersten) Werfer."
Rusça:
Они сказали: "О Муса (Моисей)! Либо ты бросишь, либо бросим мы".
Arapça:
قَالُوا يَا مُوسَىٰ إِمَّا أَن تُلْقِيَ وَإِمَّا أَن نَّكُونَ نَحْنُ الْمُلْقِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sihirbazlar, Musa'ya: "Ey Musa! Önce sen mi hünerini ortaya koyacaksın, yoksa biz mi?" dediler.
Diyanet Vakfı:
(Sihirbazlar), Ey Musa sen mi (önce) atacaksın, yoksa atanlar biz mi olalım? dediler.

ḳâle elḳû. felemmâ elḳav seḥarû a`yüne-nnâsi vesterhebûhüm vecâû bisiḥrin `ażîm.

Türkçe:
"Siz sergileyin." dedi. Hünerlerini ortaya atınca, halkın gözlerini büyülediler, onları dehşete düşürdüler. Çok büyük bir büyü sergilediler.
İngilizce:
Said Moses: "Throw ye (first)." So when they threw, they bewitched the eyes of the people, and struck terror into them: for they showed a great (feat of) magic.
Fransızca:
"Jetez" dit-il. Puis lorsqu'ils eurent jeté, ils ensorcelèrent les yeux des gens et les épouvantèrent, et vinrent avec une puissante magie.
Almanca:
Er sagte: "Werft ihr!" Und als sie geworfen hatten, haben sie die Augen der Menschen verzaubert und ihnen Angst eingejagt. Und sie vollbrachten gewaltige Magie.
Rusça:
Он сказал: "Бросайте!" Когда же они бросили, то очаровали взоры людей, вселили в них страх и явили великое колдовство.
Arapça:
قَالَ أَلْقُوا ۖ فَلَمَّا أَلْقَوْا سَحَرُوا أَعْيُنَ النَّاسِ وَاسْتَرْهَبُوهُمْ وَجَاءُوا بِسِحْرٍ عَظِيمٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Musa, "Siz atın" dedi. Atacaklarını atınca herkesin gözünü büyülediler ve onları dehşete düşürdüler. Doğrusu büyük bir sihir gösterdiler.
Diyanet Vakfı:
"Siz atın" dedi. Onlar atınca, insanların gözlerini büyülediler, onları korkuttular ve büyük bir sihir gösterdiler.

veevḥaynâ ilâ mûsâ en elḳi `aṣâk. feiẕâ hiye telḳafü mâ ye'fikûn.

Türkçe:
Biz de Mûsa'ya şöyle vahyettik: "Hadi at asanı!" Bir de ne görsünler, asa, onların ortaya getirdikleri şeyleri yalayıp yutuyor.
İngilizce:
We put it into Moses's mind by inspiration: "Throw (now) thy rod":and behold! it swallows up straight away all the falsehoods which they fake!
Fransızca:
Et Nous révélâmes à Moïse : "Jette ton bâton". Et voilà que celui-ci se mit à engloutir ce qu'ils avaient fabriqué.
Almanca:
Dann ließen WIR Musa durch Wahy zuteil werden: "Nun wirf deinen Stock!" Und prompt schluckte er alles, was sie (die Magier) vortäuschten.
Rusça:
Мы внушили Мусе (Моисею): "Брось свой посох!" И вот она (змея) стала заглатывать то, что они измыслили.
Arapça:
۞ وَأَوْحَيْنَا إِلَىٰ مُوسَىٰ أَنْ أَلْقِ عَصَاكَ ۖ فَإِذَا هِيَ تَلْقَفُ مَا يَأْفِكُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz de Musa'ya "Sen de asânı bırakıver." diye vahyettik. Birdenbire asâ, onların bütün uydurduklarını yakalayıp yutuverdi.
Diyanet Vakfı:
Biz de Musa'ya, "Asanı at!" diye vahyettik. Bir de baktılar ki bu, onların uydurduklarını yakalayıp yutuyor.

feveḳa`a-lḥaḳḳu vebeṭale mâ kânû ya`melûn.

Türkçe:
Böylece hak ortaya çıktı, onların yapıp ettikleri, işe yaramaz hale geldi.
İngilizce:
Thus truth was confirmed, and all that they did was made of no effect.
Fransızca:
Ainsi la vérité se manifesta et ce qu'ils firent fût vain.
Almanca:
Dann war die Wahrheit erkennbar. Und annulliert wurde, was sie zu tun pflegten.
Rusça:
Истина подтвердилась, и тщетным оказалось то, что они совершали.
Arapça:
فَوَقَعَ الْحَقُّ وَبَطَلَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Artık hakikat ortaya çıkmış ve onların bütün yaptıkları boşa gitmişti.
Diyanet Vakfı:
Böylece gerçek ortaya çıktı ve onların yapmakta oldukları yok olup gitti.

fegulibû hünâlike venḳalebû ṣâgirîn.

Türkçe:
Orada mağlup oldular, küçük düştüler.
İngilizce:
So the (great ones) were vanquished there and then, and were made to look small.
Fransızca:
Ainsi ils furent battus et se trouvèrent humiliés.
Almanca:
so wurden sie dort besiegt und kehrten danach erniedrigt um.
Rusça:
Они были повержены там и вернулись бесславными.
Arapça:
فَغُلِبُوا هُنَالِكَ وَانقَلَبُوا صَاغِرِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Orada mağlup olmuş ve küçük düşmüşlerdi.
Diyanet Vakfı:
İşte Firavun ve kavmi, orada yenildi ve küçük düşerek geri döndüler.

veülḳiye-sseḥaratü sâcidîn.

Türkçe:
Ve büyücüler secdeye kapandılar.
İngilizce:
But the sorcerers fell down prostrate in adoration.
Fransızca:
Et les magiciens se jetèrent prosternés.
Almanca:
Dann fielen die Magier in Sudschud nieder.
Rusça:
И тогда колдуны пали ниц.
Arapça:
وَأُلْقِيَ السَّحَرَةُ سَاجِدِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sihirbazlar hep birden secdeye kapandılar.
Diyanet Vakfı:
Sihirbazlar ise secdeye kapandılar.

Sayfalar

Sayfa 164 beslemesine abone olun.