
vesâri`û ilâ magfiratim mir rabbiküm vecennetin `arḍuhe-ssemâvâtü vel'arḍu ü`iddet lilmütteḳîn.
Türkçe:
Rabbinizden bir bağışlanmaya ve eni göklerle yer kadar olan cennete doğru yarışır gibi koşuşun. O, takva sahipleri için hazırlanmıştır.
İngilizce:
Be quick in the race for forgiveness from your Lord, and for a Garden whose width is that (of the whole) of the heavens and of the earth, prepared for the righteous,-
Fransızca:
Et concourez au pardon de votre Seigneur, et à un Jardin (paradis) large comme les cieux et la terre, préparé pour les pieux,
Almanca:
Und eilt zur Vergebung von eurem HERRN und zu einer Dschanna, deren Breite die Himmel und die Erde umfaßt, die für die Muttaqi vorbereitet wurde.
Rusça:
Стремитесь к прощению вашего Господа и Раю, ширина которого равна небесам и земле, уготованному для богобоязненных,
Arapça:
۞ وَسَارِعُوا إِلَىٰ مَغْفِرَةٍ مِّن رَّبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا السَّمَاوَاتُ وَالْأَرْضُ أُعِدَّتْ لِلْمُتَّقِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Rabbinizin bağışına ve genişliği göklerle yer arası kadar olan, Allah'tan gereği gibi korkanlar için hazırlanmış bulunan cennete koşun!
Diyanet Vakfı:
Rabbinizin bağışına ve takva sahipleri için hazırlanmış olup genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun!

elleẕîne yünfiḳûne fi-sserrâi veḍḍarrâi velkâżimîne-lgayża vel`âfîne `ani-nnâs. vellâhü yüḥibbü-lmuḥsinîn.
Türkçe:
Onlar bollukta ve darlıkta infak ederler. Öfkelerini yutanlardır onlar, insanları affedenlerdir. Allah, güzel düşünüp güzel davrananları sever.
İngilizce:
Those who spend (freely), whether in prosperity, or in adversity; who restrain anger, and pardon (all) men;- for Allah loves those who do good;-
Fransızca:
qui dépensent dans l'aisance et dans l'adversité, qui dominent leur rage et pardonnent à autrui - car Allah aime les bienfaisants -
Almanca:
Es sind diejenigen, die sowohl im Wohlstand als auch in der Not spenden, ihren Zorn unterdrücken und den Menschen verzeihen - und ALLAH liebt die Muhsin -
Rusça:
которые делают пожертвования в радости и в горе, сдерживают гнев и прощают людей. Воистину, Аллах любит творящих добро.
Arapça:
الَّذِينَ يُنفِقُونَ فِي السَّرَّاءِ وَالضَّرَّاءِ وَالْكَاظِمِينَ الْغَيْظَ وَالْعَافِينَ عَنِ النَّاسِ ۗ وَاللَّهُ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O (Allah'tan hakkıyla korka)nlar, bollukta ve darlıkta Allah için harcarlar, öfkelerini yutarlar, insanları affederler. Allah iyilik edenleri sever.
Diyanet Vakfı:
O takva sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever.

velleẕîne iẕâ fe`alû fâḥişeten ev żalemû enfüsehüm ẕekerü-llâhe festagferû liẕünûbihim. vemey yagfiru-ẕẕünûbe ille-llâh. velem yüṣirrû `alâ mâ fe`alû vehüm ya`lemûn.
Türkçe:
Onlar, çirkin bir iş yaptıklarında yahut öz benliklerine zulmettiklerinde, Allah'ı hatırlarlar da günahları için af dilerler. Günahları Allah'tan başka kim affeder ki? Ve onlar yaptıklarında bile bile ısrar etmezler.
İngilizce:
And those who, having done something to be ashamed of, or wronged their own souls, earnestly bring Allah to mind, and ask for forgiveness for their sins,- and who can forgive sins except Allah?- and are never obstinate in persisting knowingly in (the wrong) they have done.
Fransızca:
et pour ceux qui, s'ils ont commis quelque turpitude ou causé quelque préjudice à leurs propres âmes (en désobéissant à Allah), se souviennent d'Allah et demandent pardon pour leur péchés - et qui est-ce qui pardonne les péchés sinon Allah ? - et qui ne persistent pas sciemment dans le mal qu'ils ont fait.
Almanca:
sowie diejenigen, die, wenn sie eine Verfehlung verübt oder Unrecht begangen haben, ALLAHs gedenken, dann für ihre Verfehlungen um Vergebung bitten - und wer vergibt die Verfehlungen außer ALLAH?! - und die nicht auf dem beharren, was sie getan haben, während sie wissen.
Rusça:
Тем же, которые, совершив мерзкий поступок или несправедливо поступив против самих себя, помянули Аллаха и попросили прощения за свои грехи, - ведь кто прощает грехи, кроме Аллаха? - и тем, которые сознательно не упорствуют в том, что они совершили,
Arapça:
وَالَّذِينَ إِذَا فَعَلُوا فَاحِشَةً أَوْ ظَلَمُوا أَنفُسَهُمْ ذَكَرُوا اللَّهَ فَاسْتَغْفَرُوا لِذُنُوبِهِمْ وَمَن يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلَّا اللَّهُ وَلَمْ يُصِرُّوا عَلَىٰ مَا فَعَلُوا وَهُمْ يَعْلَمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve onlar çirkin bir günah işledikleri, yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah'ı hatırlayarak hemen günahlarının bağışlanmasını dilerler. Allah'tan başka günahları kim bağışlayabilir? Bir de onlar, bile bile, işledikleri (günah) üzerinde ısrar etmezler.
Diyanet Vakfı:
Yine onlar ki, bir kötülük yaptıklarında, ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tevbe-istiğfar ederler. Zaten günahları Allah'tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar, işledikleri kötülüklerde, bile bile ısrar etmezler.

ülâike cezâühüm magfiratüm mir rabbihim vecennâtün tecrî min taḥtihe-l'enhâru ḫâlidîne fîhâ. veni`me ecru-l`âmilîn.
Türkçe:
İşte bunların ödülleri Rablerinden bir bağışlanma ve altlarından ırmaklar akan cennetler olacaktır. Sürekli kalacaklardır orada. İş yapıp değer üretenlerin ücreti ne güzeldir!
İngilizce:
For such the reward is forgiveness from their Lord, and Gardens with rivers flowing underneath,- an eternal dwelling: How excellent a recompense for those who work (and strive)!
Fransızca:
Ceux-là ont pour récompense le pardon de leur Seigneur, ainsi que les Jardins sous lesquels coulent les ruisseaux, pour y demeurer éternellement. Comme est beau le salaire de ceux qui font le bien !
Almanca:
Für diese ist ihre Belohnung Vergebung von Ihrem HERRN und Dschannat, die von Flüssen durchflossen sind, in denen sie ewig bleiben. Und was für eine schöne Belohnung für die gottgefällig Handelnden!
Rusça:
воздаянием будут прощение от их Господа и Райские сады, в которых текут реки и в которых они пребудут вечно. Как же прекрасно воздаяние тружеников!
Arapça:
أُولَٰئِكَ جَزَاؤُهُم مَّغْفِرَةٌ مِّن رَّبِّهِمْ وَجَنَّاتٌ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا ۚ وَنِعْمَ أَجْرُ الْعَامِلِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşte onların mükafatı (ödülleri) Rableri tarafından bağışlanma ve altından ırmaklar akan, ebedî kalacakları cennetlerdir. Çalışanların mükafatı ne güzeldir!
Diyanet Vakfı:
İşte onların mükafatı, Rableri tarafından bağışlanma ve altlarından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlerdir. Böyle amel edenlerin mükafatı ne güzeldir!

ḳad ḫalet min ḳabliküm sünenün fesîrû fi-l'arḍi fenżurû keyfe kâne `âḳibetü-lmükeẕẕibîn.
Türkçe:
Sizden önce de yollar-yöntemler gelip geçmiştir. O halde yeryüzünde dolaşın da yalanlayanların sonu nice olmuştur görün.
İngilizce:
Many were the Ways of Life that have passed away before you: travel through the earth, and see what was the end of those who rejected Truth.
Fransızca:
Avant vous, certes, beaucoup d'événements se sont passés. Or, parcourez la terre, et voyez ce qu'il est advenu de ceux qui traitaient (les prophètes) de menteurs.
Almanca:
Bereits vergingen vor euch Vorbilder, so geht auf der Erde umher und betrachtet euch, wie das Anschließende von den Lügnern war.
Rusça:
До вас также случалось подобное (люди подвергались искушению, подобному тому, которому верующие подверглись во время сражения при Ухуде). Постранствуйте по земле и посмотрите, каким был конец тех, кто считал лжецами посланников.
Arapça:
قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِكُمْ سُنَنٌ فَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَانظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّبِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Muhakkak ki sizden önce birçok olaylar, şeriatler gelip geçmiştir. Yeryüzünde gezin, dolaşın da yalancıların sonunun nasıl olduğunu bir görün.
Diyanet Vakfı:
Sizden önce nice (milletler hakkında) ilahi kanunlar gelip geçmiştir. Onun için, yeryüzünde gezin dolaşın da (Allah'ın ayetlerini) yalan sayanların akıbeti ne olmuş, görün!

hâẕâ beyânül linnâsi vehüdev vemev`iżatül lilmütteḳîn.
Türkçe:
Bu, insanlara bir açıklama, korunup sakınanlara da bir öğüt ve kılavuzdur.
İngilizce:
Here is a plain statement to men, a guidance and instruction to those who fear Allah!
Fransızca:
Voilà un exposé pour les gens, un guide, et une exhortation pour les pieux.
Almanca:
Dieser (Quran) ist eine Erklärung für die Menschen, eine Rechtleitung und eine Lehre für die Muttaqi.
Rusça:
Это есть разъяснение людям, верное руководство и назидание для богобоязненных.
Arapça:
هَٰذَا بَيَانٌ لِّلنَّاسِ وَهُدًى وَمَوْعِظَةٌ لِّلْمُتَّقِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bu (Kur'ân) insanlar için bir açıklama, Allah'dan gereğince korkanlar için doğru yolu gösterme ve bir öğüttür.
Diyanet Vakfı:
Bu (Kur'an), bütün insanlığa bir açıklamadır; takva sahipleri için de bir hidayet ve bir öğüttür.

velâ tehinû velâ taḥzenû veentümü-l'a`levne in küntüm mü'minîn.
Türkçe:
Gevşemeyin, tasalanmayın. Eğer inanıyorsanız üstün olan sizsiniz.
İngilizce:
So lose not heart, nor fall into despair: For ye must gain mastery if ye are true in Faith.
Fransızca:
Ne vous laissez pas battre, ne vous affligez pas alors que vous êtes les supérieurs, si vous êtes de vrais croyants.
Almanca:
Und werdet nicht müde und grämt euch nicht! Und ihr seid die Sieger, wenn ihr Mumin seid.
Rusça:
Не слабейте и не печальтесь, в то время, как вы будете на высоте, если вы действительно являетесь верующими.
Arapça:
وَلَا تَهِنُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَأَنتُمُ الْأَعْلَوْنَ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gevşemeyin, üzülmeyin, eğer hakikaten inanıyorsanız, muhakkak üstün olan sizsinizdir.
Diyanet Vakfı:
Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın. Eğer inanmışsanız, üstün gelecek olan sizsiniz.

iy yemsesküm ḳarḥun feḳad messe-lḳavme ḳarḥum miŝlüh. vetilke-l'eyyâmü nüdâvilühâ beyne-nnâs. veliya`leme-llâhü-lleẕîne âmenû veyetteḫiẕe minküm şühedâ'. vellâhü lâ yüḥibbu-żżâlimîn.
Türkçe:
Size bir yara değiyorsa, o topluma da benzeri bir yara mutlaka değmiştir. Bak işte günler! Biz onları insanlar arasında dolandırır dururuz. Allah bu sayede iman edenleri bilecek, sizden tanıklar/şehitler edinecektir. Allah zulme sapanları sevmez.
İngilizce:
If a wound hath touched you, be sure a similar wound hath touched the others. Such days (of varying fortunes) We give to men and men by turns: that Allah may know those that believe, and that He may take to Himself from your ranks Martyr-witnesses (to Truth). And Allah loveth not those that do wrong.
Fransızca:
Si une blessure vous atteint, pareille blessure atteint aussi l'ennemi. Ainsi faisons-Nous alterner les jours (bons et mauvais) parmi les gens, afin qu'Allah reconnaisse ceux qui ont cru, et qu'Il choisisse parmi vous des martyrs - et Allah n'aime pas les injustes.
Almanca:
Sollte euch Verwundung leiden lassen, (so seid getröstet), denn gleiche Verwundung ließ ebenfalls die (gegnerischen) Leute leiden. Und diese Tage des Triumphs lassen wir zwischen den Menschen rotieren. Und damit ALLAH diejenigen, die den Iman verinnerlicht haben, kenntlich macht und manche von euch als Schahid annimmt. Und ALLAH liebt nicht die Unrecht-Begehenden.
Rusça:
Если вам нанесена рана, то ведь подобная рана уже была нанесена и тем людям. Мы чередуем дни (счастье и несчастье) для людей, чтобы Аллах узнал уверовавших и избрал среди вас павших мучеников, ведь Аллах не любит беззаконников,
Arapça:
إِن يَمْسَسْكُمْ قَرْحٌ فَقَدْ مَسَّ الْقَوْمَ قَرْحٌ مِّثْلُهُ ۚ وَتِلْكَ الْأَيَّامُ نُدَاوِلُهَا بَيْنَ النَّاسِ وَلِيَعْلَمَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَيَتَّخِذَ مِنكُمْ شُهَدَاءَ ۗ وَاللَّهُ لَا يُحِبُّ الظَّالِمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Eğer size (Uhud savaşında) bir yara değmişse, (Bedir harbinde) o topluma da benzeri bir yara dokunmuştu. O günler ki, biz onları insanlar arasında döndürür dururuz. (Bu da) Allah'ın sizden iman edenleri ayırt etmesi ve sizden şahitler edinmesi içindir. Allah zalimleri sevmez.
Diyanet Vakfı:
Eğer siz (Uhud'da) bir acıya uğradınızsa, (Bedir'de de düşmanınız olan) o kavim de benzer bir acıya uğramıştır. O günleri biz insanlar arasında döndürür dururuz (zaferi bazen bir topluma bazen öteki topluma nasip ederiz.) Ta ki Allah, iman edenleri ortaya çıkarsın ve aranızdan şahitler edinsin. Allah zalimleri sevmez.
