
erraḥmâni-rraḥîm.
Türkçe:
Rahman'dır, Rahîm'dir O.
İngilizce:
Most Gracious, Most Merciful;
Fransızca:
Le Tout Miséricordieux, le Très Miséricordieux,
Almanca:
Dem Allgnade Erweisenden, Dem Allgnädigen,
Rusça:
Милостивому, Милосердному,
Arapça:
الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O Rahmân ve Rahim,
Diyanet Vakfı:
O, rahmandır ve rahimdir.

mâliki yevmi-ddîn.
Türkçe:
Din gününün Mâlik'i/ sultanıdır O...
İngilizce:
Master of the Day of Judgment.
Fransızca:
Maître du Jour de la rétribution.
Almanca:
Dem Herrscher am Tage des Din .
Rusça:
Властелину Дня воздаяния!
Arapça:
مَالِكِ يَوْمِ الدِّينِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O, din gününün maliki Allah'ın.
Diyanet Vakfı:
Ceza gününün malikidir.

iyyâke na`büdü veiyyâke neste`în.
Türkçe:
Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.
İngilizce:
Thee do we worship, and Thine aid we seek.
Fransızca:
C'est Toi [Seul] que nous adorons, et c'est Toi [Seul] dont nous implorons secours.
Almanca:
Dir allein dienen wir, und Dich allein bitten wir um Hilfe!
Rusça:
Тебе одному мы поклоняемся и Тебя одного молим о помощи.
Arapça:
إِيَّاكَ نَعْبُدُ وَإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ancak sana ederiz kulluğu, ibadeti ve ancak senden dileriz yardımı, inayeti. (Ya Rab!).
Diyanet Vakfı:
(Rabbimiz!) Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet umarız.

ihdine-ṣṣirâṭa-lmüsteḳîm.
Türkçe:
Dosdoğru giden yola ilet bizi...
İngilizce:
Show us the straight way,
Fransızca:
Guide-nous dans le droit chemin,
Almanca:
Leite uns recht auf den geradlinigen Weg,
Rusça:
Веди нас прямым путем,
Arapça:
اهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَقِيمَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hidayet eyle bizi doğru yola,
Diyanet Vakfı:
Bize doğru yolu göster.

ṣirâṭa-lleẕîne en`amte `aleyhim gayri-lmagḍûbi `aleyhim vele-ḍḍâllîn.
Türkçe:
Kendilerine nimet verdiklerinin, üzerlerine gazap dökülmemişlerin, karanlığa/şaşkınlığa saplanmamışların yoluna...
İngilizce:
The way of those on whom Thou hast bestowed Thy Grace, those whose (portion) is not wrath, and who go not astray.
Fransızca:
le chemin de ceux que Tu as comblés de faveurs, non pas de ceux qui ont encouru Ta colère, ni des égarés.
Almanca:
den Weg derer, denen DU Wohlergehen hast zuteil werden lassen, die weder vom Zorn geplagt werden noch abgeirrt sind!
Rusça:
путем тех, кого Ты облагодетельствовал, не тех, на кого пал гнев, и не заблудших.
Arapça:
صِرَاطَ الَّذِينَ أَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ غَيْرِ الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ وَلَا الضَّالِّينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O kendilerine nimet verdiğin mutlu kimselerin yoluna; o gazaba uğramışların ve o sapmışların yoluna değil.
Diyanet Vakfı:
Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yolunu; gazaba uğramışların ve sapmışların yolunu değil!

elif-lâm-mîm-ṣâd.
Türkçe:
Elif, Lâm, Mîm, Sâd.
İngilizce:
Alif, Lam, Mim, Sad.
Fransızca:
Alif, Lam, Mim, Sad.
Almanca:
Alif-lam-mim-sad .
Rusça:
Алиф. Лам. Мим. Сад.
Arapça:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ المص
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Elif, lâm, mîm, sâd.
Diyanet Vakfı:
Elif. Lam. Mim. Sad.

kitâbün ünzile ileyke felâ yekün fî ṣadrike ḥaracüm minhü litünẕira bihî veẕikrâ lilmü'minîn.
Türkçe:
Bir kitaptır bu; sana indirildi, onunla uyarıda bulunasın diye ve inananlar için bir öğüt ve düşündürme olarak... O halde, bundan dolayı göğsünde bir sıkıntı olmasın.
İngilizce:
A Book revealed unto thee,- So let thy heart be oppressed no more by any difficulty on that account,- that with it thou mightest warn (the erring) and teach the Believers).
Fransızca:
C'est un Livre qui t'a été descendu; qu'il n'y ait, à son sujet, nulle gêne dans ton cur; afin que par cela tu avertisses, et (qu'il soit) un Rappel aux croyants.
Almanca:
Diese ist eine Schrift, die dir hinabgesandt wurde, so soll in deiner Brust kein Mißbehagen ihretwegen aufkommen, damit du mit ihr ermahnst. Auch ist es eine Erinnerung für die Mumin.
Rusça:
Тебе ниспослано Писание, которое не должно сжимать твою грудь, дабы ты увещевал им и наставлял верующих.
Arapça:
كِتَابٌ أُنزِلَ إِلَيْكَ فَلَا يَكُن فِي صَدْرِكَ حَرَجٌ مِّنْهُ لِتُنذِرَ بِهِ وَذِكْرَىٰ لِلْمُؤْمِنِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Bu,) sana indirilen bir Kitab'tır. Onunla (insanları) uyarman ve inananlara öğüt (vermen) hususunda göğsünde bir sıkıntı olmasın.
Diyanet Vakfı:
(Bu), kendisiyle insanları uyarman, inananlara öğüt vermen için sana indirilen bir kitaptır. Artık bu hususta kalbinde bir şüphe olmasın.

ittebi`û mâ ünzile ileyküm mir rabbiküm velâ tettebi`û min dûnihî evliyâ'. ḳalîlem mâ teẕekkerûn.
Türkçe:
Rabbinizden size indirilene uyun; O'nun berisinden birtakım velilerin ardına düşmeyin. Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!
İngilizce:
Follow (O men!) the revelation given unto you from your Lord, and follow not, as friends or protectors, other than Him. Little it is ye remember of admonition.
Fransızca:
Suivez ce qui vous a été descendu venant de votre Seigneur et ne suivez pas d'autres alliés que Lui. Mais vous vous souvenez peu.
Almanca:
Folgt dem, was zu euch von eurem HERRN hinabgesandt wurde, und folgt nicht anstelle von Ihm anderen Wali . Nur ein wenig entsinnt ihr euch.
Rusça:
Следуйте за тем, что ниспослано вам от вашего Господа, и не следуйте за иными помощниками, помимо Него. Как же мало вы поминаете назидание!
Arapça:
اتَّبِعُوا مَا أُنزِلَ إِلَيْكُم مِّن رَّبِّكُمْ وَلَا تَتَّبِعُوا مِن دُونِهِ أَوْلِيَاءَ ۗ قَلِيلًا مَّا تَذَكَّرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Ey insanlar) Rabbinizden, size indirilene uyun ve O'ndan başka dostlara uymayın. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!
Diyanet Vakfı:
Rabbinizden size indirilene (Kur'an'a) uyun. O'nu bırakıp da başka dostların peşlerinden gitmeyin. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!

vekem min ḳaryetin ehleknâhâ fecâehâ be'sünâ beyâten ev hüm ḳâilûn.
Türkçe:
Nice yurtları ve medeniyetleri yere batırdık biz. Öyle ki, geceleyin yahut öğlen uykusu uyumakta oldukları bir sırada azabımız tepelerine iniverdi.
İngilizce:
How many towns have We destroyed (for their sins)? Our punishment took them on a sudden by night or while they slept for their afternoon rest.
Fransızca:
Que de cités Nous avons détruites ! Or, Notre rigueur les atteignit au cours du repos nocturne ou durant leur sieste.
Almanca:
Und wie viele Ortschaften haben WIR doch zugrunde gehen lassen, so überraschte Unsere Peinigung sie entweder nachts, oder als sie sich bei der Mittagsruhe befanden.
Rusça:
Сколько же селений Мы погубили! Наше наказание поражало их ночью или во время полуденного отдыха.
Arapça:
وَكَم مِّن قَرْيَةٍ أَهْلَكْنَاهَا فَجَاءَهَا بَأْسُنَا بَيَاتًا أَوْ هُمْ قَائِلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Nice kentler helak ettik. Gece yatarlarken, yahut gündüz uyurlarken, azabımız onlara geliverdi.
Diyanet Vakfı:
Nice memleketler var ki biz onları helak ettik. Azabımız onlara geceleyin yahut gündüz istirahat ederlerken geldi.

femâ kâne da`vâhüm iẕ câehüm be'sünâ illâ en ḳâlû innâ künnâ żâlimîn.
Türkçe:
Azabımız onlara gelip çattığında, yaptıkları, şu çığlığı yükseltmekten başka bir şey olmamıştır: Biz gerçekten zalimlerdik.
İngilizce:
When (thus) Our punishment took them, no cry did they utter but this: "Indeed we did wrong."
Fransızca:
Leur invocation, lorsque leur survint notre rigueur, se limita à ces paroles : "Certes nous étions injustes".
Almanca:
Dann hatten sie keine anderen Rufe, als Unsere Peinigung sie überraschte, außer daß sie sagten: "Gewiß, wir waren Unrecht-Begehende."
Rusça:
А когда Наше наказание поражало их, они лишь говорили: "Воистину, мы были несправедливы!"
Arapça:
فَمَا كَانَ دَعْوَاهُمْ إِذْ جَاءَهُم بَأْسُنَا إِلَّا أَن قَالُوا إِنَّا كُنَّا ظَالِمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Azabımız onlara geldiğinde "Biz gerçekten zalimlermişiz!" demelerinden başka yalvarışları kalmadı.
Diyanet Vakfı:
Azabımız onlara geldiğinde çağırışları, "Biz gerçekten zalim kişilermişiz" demelerinden başka bir şey olmadı.
Sayfalar
