
elleẕîne âteynâhümü-lkitâbe ya`rifûnehû kemâ ya`rifûne ebnâehüm. elleẕîne ḫasirû enfüsehüm fehüm lâ yü'minûn.
Arapça:
الَّذِينَ آتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَعْرِفُونَهُ كَمَا يَعْرِفُونَ أَبْنَاءَهُمُ ۘ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنفُسَهُمْ فَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ
Türkçe:
O kendilerine kitap verdiklerimiz var ya, onu, öz oğullarını tanıdıkları gibi tanıyıp bilirler. Ama öz benliklerini hüsrana uğratan bunlar, iman etmezler.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kendilerine Kitap verdiğimiz kimseler, Peygamber'i, kendi oğullarını bildikleri gibi, bilirler. Kendilerine yazık edenler var ya! İşte onlar iman etmezler.
Diyanet Vakfı:
Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (Resulullah'ı) kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Kendilerini ziyan edenler var ya, işte onlar inanmazlar.
İngilizce:
Those to whom We have given the Book know this as they know their own sons. Those who have lost their own souls refuse therefore to believe.
Fransızca:
Ceux à qui Nous avons donné le Livre reconnaissent (le Messager Muhammad) comme ils reconnaissent leurs propres enfants. Ceux qui font leur propre perte sont ceux qui ne croient pas.
Almanca:
Diejenigen, denen WIR die Schrift zuteil werden ließen, kennen ihn (den Gesandten), wie sie ihre eigenen Kinder kennen. Diejenigen, die sich selbst zum Scheitern brachten, diese werden den Iman nicht verinnerlichen
Rusça:
Те, кому Мы даровали Писание, знают его, как знают своих сыновей. Те, которые потеряли самих себя, никогда не уверуют.
Açıklama:
