
felemmâ en câe-lbeşîru elḳâhü `alâ vechihî fertedde beṣîrâ. ḳâle elem eḳul leküm innî a`lemü mine-llâhi mâ lâ ta`lemûn.
Türkçe:
Müjdeci gelip gömleği yüzünün üstüne bırakınca, gözü derhal görür hale geldi. Yakub: "Ben size demedim mi? Allah'ın izniyle sizin bilmediklerinizi bilirim." diye konuştu.
İngilizce:
Then when the bearer of the good news came, He cast (the shirt) over his face, and he forthwith regained clear sight. He said: "Did I not say to you, 'I know from Allah that which ye know not?'"
Fransızca:
Puis quand arriva le porteur de bonne annonce, il l'appliqua [la tunique] sur le visage de Jacob. Celui-ci recouvra [aussitôt] la vue, et dit : "Ne vous ai-je pas dit que je sais, par Allah, ce que vous ne savez pas ? "
Almanca:
Und als der Freudenbote kam, hat er es (das Hemd) auf sein Gesicht gelegt, so konnte er wieder sehen. Er sagte: "Habe ich euch nicht gesagt, daß ich von ALLAH weiß, was ihr nicht wisst?!"
Rusça:
Когда же прибыл добрый вестник, накинул рубаху на его лицо и тот прозрел, он сказал: "Разве я не говорил вам, что мне известно от Аллаха то, чего вы не знаете?"
Arapça:
فَلَمَّا أَن جَاءَ الْبَشِيرُ أَلْقَاهُ عَلَىٰ وَجْهِهِ فَارْتَدَّ بَصِيرًا ۖ قَالَ أَلَمْ أَقُل لَّكُمْ إِنِّي أَعْلَمُ مِنَ اللَّهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Fakat ne zaman ki, gerçekten müjdeci geldi, gömleği Yakub'un yüzüne koydu, hemen gözü açıldı. "Ben size demedim mi, ben Allah'dan sizin bilmediklerinizi bilirim." dedi.
Diyanet Vakfı:
Müjdeci gelince, gömleği onun yüzüne koyar koymaz (Ya'kub) görür oldu. Ben size: "Allah tarafından (vahiy ile) sizin bilemeyeceğiniz şeyleri bilirim" demedim mi! dedi.
