Nuzul 167

 
00:00

ille-lleẕîne tâbû veaṣleḥû vebeyyenû feülâike etûbü `aleyhim. veene-ttevvâbü-rraḥîm.

Arapça:

إِلَّا الَّذِينَ تَابُوا وَأَصْلَحُوا وَبَيَّنُوا فَأُولَٰئِكَ أَتُوبُ عَلَيْهِمْ ۚ وَأَنَا التَّوَّابُ الرَّحِيمُ

Türkçe:

Tövbe edip hallerini düzeltenlerle gerçeği açıklayanlar müstesna. İşte böylelerinin tövbesini kabul ederim. Doğrusu ben tövbeleri çok çok kabul edenim, rahmeti sınırsız olanım.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ancak tevbe edip halini düzelterek gerçeği söyleyenler başka. İşte onları ben bağışlarım. Ben çok merhamet ediciyim, tevbeleri çokça kabul ederim.

Diyanet Vakfı:

Ancak tevbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar başkadır. Zira ben onların tevbelerini kabul ederim. Ben tevbeyi çokça kabul eden ve çokça esirgeyenim.

İngilizce:

Except those who repent and make amends and openly declare (the Truth): To them I turn; for I am Oft-returning, Most Merciful.

Fransızca:

sauf ceux qui se sont repentis, corrigés et déclarés : d'eux Je reçois le repentir. Car c'est Moi, l'Accueillant au repentir, le Miséricordieux.

Almanca:

Ausgenommen sind diejenigen, die bereut, Wiedergutmachung geleistet und es verdeutlicht haben, denn diesen vergebe ICH. Und ICH bin Der äußerst Reue- Annehmende, Der Allgnädige.

Rusça:

за исключением тех, которые раскаялись, исправили содеянное и стали разъяснять истину. Я приму их покаяния, ибо Я - Принимающий покаяния, Милосердный.

Açıklama:
Nuzul 167 beslemesine abone olun.