Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

49

Sûredeki Ayet No: 

15

Ayet No: 

4627

Sayfa No: 

517

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ آمَنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ ثُمَّ لَمْ يَرْتَابُوا وَجَاهَدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنفُسِهِمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ ۚ أُولَٰئِكَ هُمُ الصَّادِقُونَ

Çeviriyazı: 

inneme-lmü'minûne-lleẕîne âmenû billâhi verasûlihî ŝümme lem yertâbû vecâhedû biemvâlihim veenfüsihim fî sebîli-llâh. ülâike hümu-ṣṣâdiḳûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Gerçek müminler ancak Allah'a ve Resulüne iman eden, ondan sonra asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla savaşanlardır. İşte doğrular ancak onlardır.

Diyanet İşleri: 

İnananlar, ancak Allah'a ve peygamberine inanmış, sonra şüpheye düşmemiş; Allah uğrunda mallarıyla, canlarıyla cihat etmiş olanlardır. İşte onlar doğru olanlardır.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

İnananlar, ancak o kişilerdir ki Allah'a ve Peygamberine inanırlar da sonra şüpheye düşmezler ve mallarıyla ve canlarıyla savaşırlar Allah yolunda, işte onlardır doğru söyleyenlerin ta kendileri.

Şaban Piriş: 

Asıl müminler, Allah’a ve Rasûl'üne iman edip, sonra da hiç şüphe etmeyen ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenlerdir. İşte doğrular/sadıklar onlardır.

Edip Yüksel: 

İnananlar onlardır ki, ALLAH'a ve elçisine inandılar, sonra kuşku beslemediler ve ALLAH yolunda paraları ve canlarıyla savaşım verdiler. Onlar doğru olanlardır.

Ali Bulaç: 

Mü'min olanlar, ancak o kimselerdir ki, onlar, Allah'a ve Resûlü’ne iman ettiler, sonra hiçbir kuşkuya kapılmadan Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla mücadele ettiler. İşte onlar, sadık (doğru) olanların ta kendileridir.

Suat Yıldırım: 

Müminler ancak o kimselerdir ki Allah'ı ve resulünü tasdik eder ve sonra da hiçbir şüpheye düşmezler, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla mücahede ederler. İşte imanına bağlı, gerçek müminler bunlardır.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Mü´minler ancak o zâtlardır ki, Allah´a ve O´nun Peygamberine imân etmişlerdir, sonra bir şüpheye düşmemişler ve mallarıyla ve nefisleriyle Allah yolunda mücâhedede bulunmuşlardır. İşte sâdık olanlar da onların tâ kendileridir.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Müminler ancak şu kimselerdir ki, Allah'a ve resulüne iman ederler; sonra hiçbir kuşkuya düşmezler ve mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda didinirler. İşte bunlardır, özü-sözü birbirine uyanlar.

Bekir Sadak: 

50:2

İbni Kesir: 

Mü´minler, ancak onlardır ki

Adem Uğur: 

Müminler ancak Allah´a ve Resûlüne iman eden, ondan sonra asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla savaşanlardır. İşte doğrular ancak onlardır.

İskender Ali Mihr: 

Mü´minler ancak onlardır ki, Allah´a ve O´nun Resûlü´ne îmân ettiler. Sonra da şüpheye düşmediler. Ve malları ve canları ile Allah yolunda cihad edenler

Celal Yıldırım: 

Mü´minler ancak o kimselerdir ki, Allah´a ve Peygamberine imân etmişler, sonra da (imânlarında) şüpheye düşmemişler ve mallarıyla canlarıyla Allah yolunda cihâd etmişlerdir. İşte onlar doğrulardır.

Tefhim ul Kuran: 

Mü´min olanlar, ancak o kimselerdir ki, onlar, Allah´a ve Rasulü´ne iman ettiler, sonra hiçbir kuşkuya kapılmadan Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad ettiler. İşte onlar, sadık (doğru) olanların ta kendileridir.

Fransızca: 

Les vrais croyants sont seulement ceux qui croient en Allah et en Son messager, qui par la suite ne doutent point et qui luttent avec leurs biens et leurs personnes dans le chemin d'Allah. Ceux-là sont les véridiques.

İspanyolca: 

Son creyentes únicamente los que creen en Alá y en Su Enviado, sin abrigar ninguna duda, y combaten por Alá con su hacienda y sus personas. ¡Ésos son los veraces!

İtalyanca: 

I veri credenti solo coloro che credono in Allah e nel Suo Inviato senza mai dubitarne e che lottano con i loro beni e le loro persone per la causa di Allah: essi sono i sinceri.

Almanca: 

Die Mumin sind nur diejenigen, die den Iman an ALLAH und Seinen Gesandten verinnerlichten, dann keinen Zweifel hegten, und Dschihad mit ihrem Vermögen und sich selbst fi-sabilillah leisteten. Diese sind die Wahrhaftigen.

Çince: 

信士,只是确信真主和使者,然后没有怀疑,能以自己的财产和生命为主道而奋斗的人;这等人,确是诚实的。

Hollandaca: 

Waarlijk, de ware geloovigen zijn zij alleen, die in God en zijn gezant gelooven en later niet twijfelen, en die hunne bezittingen en personen voor de verdediging van Gods waren godsdienst gebruiken: dit zijn zij die oprechtelijk spreken.

Rusça: 

Верующими являются только те, которые уверовали в Аллаха и Его Посланника, а потом не испытывали сомнений и сражались на пути Аллаха своим имуществом и своими душами. Именно они являются правдивыми.

Somalice: 

Kuwa mu'miniinta ah waa kuwa uun rumeeyay Eebe iyo Rasuulkiisa oon shakiyin, kuna Jahada Xoolahooda iyo naftooda jidka Eebe dartiis, kuwaasi waa kuwa runlowga ah.

Swahilice: 

Hakika Waumini ni wale walio muamini Mwenyezi Mungu na Mtume wake tena wasitie shaka kabisa, na wakapigana Jihadi katika Njia ya Mwenyezi Mungu kwa mali yao na nafsi zao. Hao ndio wakweli.

Uygurca: 

شۈبھىسىزكى، (ھەقىقي) مۆمىنلەر اﷲ قا ۋە ئۇنىڭ پەيغەمبىرىگە ئىمان كەلتۈرگەن، ئاندىن (ئىمانىدا) شەك كەلتۈرمىگەن، ماللىرى بىلەن، جانلىرى بىلەن اﷲ نىڭ يولىدا جىھاد قىلغانلاردۇر، ئەنە شۇلار (ئىمان دەۋاسىدا) راستچىللاردۇر»

Japonca: 

本当に信者とは,一途にアッラーとその使徒を信じる者たちで,疑いを持つことなく,アッラーの道のために,財産と生命とを捧げて奮闘努力する者である。これらの者こそ真の信者である。」

Arapça (Ürdün): 

«إنما المؤمنون» أي الصادقون في إيمانهم كما صرح به بعد «الذين آمنوا بالله ورسوله ثم لم يرتابوا» لم يشكوا الإيمان «وجاهدوا بأموالهم وأنفسهم في سبيل الله» فجهادهم يظهر بصدق إيمانهم «أولئك هم الصادقون» في إيمانهم، لا من قالوا آمنا ولم يوجد منهم غير الإسلام.

Hintçe: 

(सच्चे मोमिन) तो बस वही हैं जो ख़ुदा और उसके रसूल पर ईमान लाए फिर उन्होंने उसमें किसी तरह का शक़ युबह न किया और अपने माल से और अपनी जानों से ख़ुदा की राह में जेहाद किया यही लोग (दावाए ईमान में) सच्चे हैं

Tayca: 

แท้จริงศรัทธาชนที่แท้จริงนั้น คือ บรรดาผู้ศรัทธาต่ออัลลอฮ. และร่อซูลของพระองค์ แล้วพวกเขาไม่สงสัยเคลือบแคลงใจ แต่พวกเขาได้เสียสละต่อสู้ดิ้นรนด้วยทรัพย์สมบัติของพวกเขา และชีวิตของพวกเขาไปในหนทางของอัลลอฮ. ชนเหล่านั้นแหละคือบรรดาผู้สัตย์จริง

İbranice: 

אמנם המאמינים הם אלה אשר האמינו באלוהים ובשליחו ואשר לא יפקפקו עוד, והמוכנים להתאמץ בהקריבם את רכושם ואת נפשותיהם בשביל אלוהים. אלה הם באמת הצדיקים

Hırvatça: 

Pravi su vjernici samo oni koji u Allaha i Poslanika Njegova vjeruju i poslije više ne sumnjaju i bore se na Allahovu putu imecima svojim i životima svojim. Oni su baš iskreni.

Rumence: 

Credincioşii sunt numai cei care cred în Dumnezeu şi în trimisul Său şi nu se îndoiesc mai apoi şi se luptă pe calea lui Dumnezeu cu averile şi făpturile lor. Aceştia sunt cei sinceri.

Transliteration: 

Innama almuminoona allatheena amanoo biAllahi warasoolihi thumma lam yartaboo wajahadoo biamwalihim waanfusihim fee sabeeli Allahi olaika humu alssadiqoona

Türkçe: 

Müminler ancak şu kimselerdir ki, Allah'a ve resulüne iman ederler; sonra hiçbir kuşkuya düşmezler ve mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda didinirler. İşte bunlardır, özü-sözü birbirine uyanlar.

Sahih International: 

The believers are only the ones who have believed in Allah and His Messenger and then doubt not but strive with their properties and their lives in the cause of Allah. It is those who are the truthful.

İngilizce: 

Only those are Believers who have believed in Allah and His Messenger, and have never since doubted, but have striven with their belongings and their persons in the Cause of Allah: Such are the sincere ones.

Azerbaycanca: 

Mö’minlər yalnız Allaha və Peyğəmbərinə iman gətirən, (iman gətirdikdən) sonra heç bir şəkk-şübhəyə düşməyən, Allah yolunda malları və canları ilə vuruşanlardır! Məhz belələri (imanlarında) sadiq olanlardır!

Süleyman Ateş: 

Mü'minler onlardır ki Allah'a ve Elçisine inandılar, sonra şüphe etmediler; Allah yolunda mallarıyle, canlarıyle cihadettiler. İşte (iman sözlerinde) doğru olanlar onlardır.

Diyanet Vakfı: 

Müminler ancak Allah'a ve Resulüne iman eden, ondan sonra asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla savaşanlardır. İşte doğrular ancak onlardır.

Erhan Aktaş: 

Mü’minler, ancak Allah’a ve Resûl’üne iman eden, sonra kesinlikle hiçbir kuşkuya yer vermeyen; malları ve canlarıyla Allah yolunda cihad eden kimselerdir. Onlar, özü ve sözü bir olanlardır.

Kral Fahd: 

Müminler ancak Allah'a ve Rasûlüne iman eden, ondan sonra asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla savaşanlardır. İşte doğrular ancak onlardır.

Hasan Basri Çantay: 

Mü´minler ancak o kimselerdir ki Allaha ve resulüne îman etdikden sonra şübheye sapmayıp Allah yolunda mallariyle, canlariyle savaşırlar. İşte onlar (îmanlarında) saadık olanların ta kendileridir.

Muhammed Esed: 

(Şunu bil ki, gerçek) müminler, yalnızca, Allah´a ve Elçisi´ne iman edenler ve (bu konuda) bütün şüphelerden uzak duranlardır; ve Allah yolunda bütün malları ve canları ile cihad edenlerdir; işte onlardır sözlerinde duranlar!

Gültekin Onan: 

İnançlılar ancak o kimselerdir ki onlar Tanrı´ya ve Resulü´ne inandılar, sonra hiçbir kuşkuya kapılmadan Tanrı yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad ettiler. İşte onlar sadık (doğru) olanların ta kendileridir.

Ali Fikri Yavuz: 

Müminler ancak o kimselerdir ki, Allah’a ve Peygamberine iman etmişlerdir

Portekizce: 

Somente são fiéis aqueles que crêem em Deus e em Seu Mensageiro e não duvidam, mas sacrificam os seus bens e assuas pessoas pela causa de Deus. Estes são os verazes!

İsveççe: 

Inga andra än de som tror på Gud och Hans Sändebud och som inte vacklar i tron och de som kämpar för Guds sak med sina ägodelar och med livet som insats är [verkliga] troende; det är de som är uppriktiga [i sin bekännelse av tron].

Farsça: 

مؤمنان فقط کسانی اند که به خدا و پیامبرش ایمان آورده اند، آن گاه [در حقّانیّت آنچه به آن ایمان آورده اند] شک ننموده و با اموال و جان هایشان در راه خدا جهاد کرده اند؛ اینان [در گفتار و کردار] اهل صدق و راستی اند.

Kürtçe: 

بێگومان ئیماندارانی ڕاستەقینە ئەوانەن کە باوەڕیان ھێناوە بە خوا وپێغەمبەرەکەی پاشان دوو دڵ نەبوون (لە ئیمانەکەیاندا) وە بەماڵ وگیانیان تێکۆشانیان کردووە لە پێناو ڕێبازی خوادا ھەر ئەوانەن ڕاسگۆیان

Özbekçe: 

Албатта, ҳақиқий мўминлар Аллоҳга ва Унинг Расулига иймон келтирган, сўнгра шубҳа қилмаган ва Аллоҳнинг йўлидан моллари ва жонлари ила жиҳод қилганлардир. Ана ўшалар, ўшаларгина (иймонида) содиқлардир.

Malayca: 

Sesungguhnya orang-orang yang sebenar-benarnya beriman hanyalah orang-orang yang percaya kepada Allah dan RasulNya, kemudian mereka (terus percaya dengan) tidak ragu-ragu lagi, serta mereka berjuang dengan harta benda dan jiwa mereka pada jalan Allah; mereka itulah orang-orang yang benar (pengakuan imannya).

Arnavutça: 

Besimtarë të vërtetë janë vetëm ata që besojnë Perëndinë dhe Pejgamberin e Tij, dhe pastja nuk dyshojnë dhe luftojnë në rrugën e Perëndisë me pasurinë dhe jetën e tyre. Këta janë besimtarë të sinqertë.

Bulgarca: 

Вярващи са именно онези, които вярват в Аллах и в Неговия Пратеник, после не се усъмняват и се борят чрез своите имоти и души по пътя на Аллах. Те са искрените.

Sırpça: 

Прави верници су само они који верују у Аллаха и Његовог Посланика и после више не сумњају и боре се на Аллаховом путу својим богатствима и својим животима. Они су заиста искрени.

Çekçe: 

Věřícími jsou pouze ti, kdož uvěřili v Boha a posla Jeho a poté nepodlehli pochybnostem, nýbrž bojovali majetky i osobami svými na cestě Boží - a tito jsou věru upřímní.

Urduca: 

حقیقت میں تو مومن وہ ہیں جو اللہ اور اُس کے رسول پر ایمان لائے پھر انہوں نے کوئی شک نہ کیا اور اپنی جانوں اور مالوں سے اللہ کی راہ میں جہاد کیا وہی سچے لوگ ہیں

Tacikçe: 

Мӯьминон касоне ҳастанд, ки ба Худову паёмбари Ӯ имон овардаанд ва дигар шак накардаанд ва бо молу ҷони худ дар роҳи Худо ҷиҳод кардаанд. Инҳо ростгӯёнанд.

Tatarca: 

Менә шушы сыйфатларда булган кешеләр генә хак иманлы кешеләр, алар чын күңелдән Аллаһуга вә Аның расүленә ныклап иман китерделәр, моннан соң иман китерүләренә һич шикләнмәделәр һәм иманга зарар бирә торган эшне кылмадылар, вә алар маллары вә җаннары белән Аллаһ юлында сугыш кылдылар, сугыш булмаганда Ислам файдасына тырыштылар, әнә шул кешеләр, иман китердек мөэмин вә мөселман булдык дигән сүзләрендә дөрес сөйләүчеләр, чын иманлылардыр.

Endonezyaca: 

Sesungguhnya orang-orang yang beriman itu hanyalah orang-orang yang percaya (beriman) kepada Allah dan Rasul-Nya, kemudian mereka tidak ragu-ragu dan mereka berjuang (berjihad) dengan harta dan jiwa mereka pada jalan Allah. Mereka itulah orang-orang yang benar.

Amharca: 

(እውነተኛዎቹ) ምእምናን እነዚያ በአላህና በመልእከተኛው ያመኑት ከዚያም ያልተጠራጠሩት በገንዘቦቻቸውና በነፍሶ ቻቸውም በአላህ መንገድ የታገሉት ብቻ ናቸው፡፡ እነዚያ እነሱ እውነተኞቹ ናቸው፡፡

Tamilce: 

நம்பிக்கையாளர்கள் எல்லாம் அல்லாஹ்வையும் அவனது தூதரையும் நம்பிக்கைகொண்டவர்கள்தான். பிறகு அவர்கள் சந்தேகிக்கவில்லை. இன்னும், தங்கள் செல்வங்களாலும் தங்கள் உயிர்களாலும் அல்லாஹ்வின் பாதையில் போரிடுகிறார்கள். அத்தகையவர்கள்தான் உண்மையா(ன நம்பிக்கையா)ளர்கள்.

Korece: 

믿는 신앙인이란 하나님과 선지자를 믿되 의심하지 아니하고 하나님의 사업을 위해 그들의 재 산과 생명으로 성전하는 자들이 바로 믿는 신앙인들이라

Vietnamca: 

Những người có đức tin đích thực chính là những người tin nơi Allah và Sứ Giả của Ngài rồi không hoài nghi bất cứ điều gì; họ chiến đấu cho con đường chính nghĩa của Allah bằng tài sản lẫn sinh mạng của họ. Họ là những người chân thật.