Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

46

Sûredeki Ayet No: 

35

Ayet No: 

4545

Sayfa No: 

506

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

فَاصْبِرْ كَمَا صَبَرَ أُولُو الْعَزْمِ مِنَ الرُّسُلِ وَلَا تَسْتَعْجِل لَّهُمْ ۚ كَأَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَ مَا يُوعَدُونَ لَمْ يَلْبَثُوا إِلَّا سَاعَةً مِّن نَّهَارٍ ۚ بَلَاغٌ ۚ فَهَلْ يُهْلَكُ إِلَّا الْقَوْمُ الْفَاسِقُونَ

Çeviriyazı: 

faṣbir kemâ ṣabera ülü-l`azmi mine-rrusüli velâ testa`cil lehüm. keennehüm yevme yeravne mâ yû`adûne lem yelbeŝû illâ sâ`atem min nehâr. belâg. fehel yühlekü ille-lḳavmü-lfâsiḳûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Ey Muhammed! Azim sahibi peygamberlerin sabrettikleri gibi sen de sabret! Onlar için (azab hususunda) acele etme. Sanki onlar kendilerine vaad edilen azabı gördükleri gün dünyada sadece gündüzün bir saati kadar kaldıklarını sanırlar. Bu bir tebliğdir. Hiç yoldan çıkan fasıklar topluluğundan başkası helak edilir mi?

Diyanet İşleri: 

Peygamberlerden azim sahibi olanların sabrettiği gibi sen de sabret; inkarcılar için acele etme; onlar, kendilerine söz verileni gördükleri gün dünyada sadece gündüzün bir müddeti eğlendiklerini sanırlar. Bu bir bildiridir; yoldan çıkmış olanlardan başkası mı yok edilir?

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Artık, peygamberlerden azim ve irade sahipleri nasıl sabrettilerse sen de sabret ve azaba uğramaları için acele etme. Onlara vaadedilen azabı gördükleri gün sanırlar ki dünyada bir günün bir anı kadar kalmışlar; bu, bir tebliğdir, buyruktan çıkan topluluktan başkası helak mı olur?

Şaban Piriş: 

O halde, sen de azim sahibi peygamberlerin sabrettiği gibi sabret! Onlar için acele etme! Onlar kendilerine vaat edileni gördükleri gün gündüzün bir saatinden fazla yaşamamış gibidirler. Bu bir tebliğdir. Fasık toplumdan başkası helak edilir mi?

Edip Yüksel: 

Karar ve azim sahibi elçiler nasıl sabrettiyse sen de sabret ve onlar için acele etme. Onlar, kendilerine söz verileni gördüklerinde, (sanki dünyada) gündüzün bir saati kadar kalmışlardır. Bu bir bildiridir: Yoldan çıkmış topluluklardan başkası mı yok edilir?

Ali Bulaç: 

Artık sen sabret; Resullerden azim sahiplerinin sabrettikleri gibi, Onlar için de acele etme. Onlar, tehdit edildikleri şeyi (azabı) gördükleri gün, sanki gündüzün yalnızca bir saati kadar yaşamış(olacak)lardır. (Bu,) Bir tebliğdir. Artık fasık olan bir kavimden başkası yıkıma uğratılır mı?

Suat Yıldırım: 

O halde ey Resulüm! O üstün azim sahipleri olan peygamberler nasıl sabrettilerse, sen de öyle sabret.Onlar hakkında azap gelmesi için acele etme! Onlar, tehdit edildikleri azabı gördükleri gün, dünyada gündüzün, sadece bir saatinden daha fazla kalmadıklarını düşüneceklerdir.Bu bir duyurudur. Sözün kısası: “Allah'ın yolundan çıkmış güruhtan başkası helâk edilmez.” [55,46-47; 18,107; 79,46; 10,45; 73,11; 86,17]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Artık sabret, resûllerden azim sahiplerinin sabrettiği gibi ve onlar için isti´cal etme. Sanki onlar vaadolunduklarını görecekleri gün, gündüzden bir saatten başka durmamışlar gibi olacaklardır. (Bu) Bir tebliğdir, fâsıklar olan kavimden başkası, helâke uğratılacak mıdır? (Elbette uğratılmayacaktır).

Yaşar Nuri Öztürk: 

Artık, resullerin azim sahibi olanlarının sabrettiği gibi sabret! O inkârcılar için acele etme! Tehdit edildikleri azabı gördükleri gün, gündüzün sadece bir saati kadar yaşamış gibi olurlar. Bir duyurudur bu. Sapmışlar topluluğundan başka kim helâk edilir!

Bekir Sadak: 

Onlari, kendilerine anlattigi cennete koyar.

İbni Kesir: 

Peygamberlerden azim sahibi olanların sabrettiği gibi sen de sabret. Onlar için acele etme. Onlar vaad olunduklarını gördükleri gün

Adem Uğur: 

O halde (Resûlum), peygamberlerden azim sahibi olanların sabrettiği gibi sen de sabret. Onlar hakkında acele etme, onlar vâdedildikleri azabı gördükleri gün sanki dünyada sadece gündüzün bir saati kadar kaldıklarını sanırlar. Bu, bir tebliğdir. Yoldan çıkmış topluluklardan başkası helâk edilir mi hiç!

İskender Ali Mihr: 

Öyleyse ulûl´azm olan resûller gibi sabret. Ve onlar için acele etme. O gün vaadolundukları şeyi (azabı) gördükleri zaman gündüzün bir saatinden fazla kalmamış gibi olurlar. (Bu) bir tebliğdir. Artık fasıklar topluluğundan başkası helâk edilir mi?

Celal Yıldırım: 

(Ey Peygamber!) Peygamberlerden azim (yüksek irâde ve dayanma gücü) sahiplerinin sabrettiği gibi sabret. Onlara (inecek azabı) acele etme. Onlar, va´dolunduklan şeyi görecekleri gün sanki gündüzden bir saat kadar kalmış gibi olacaklar. Bu, yeterli bir tebliğdir! Allah yolundan çıkmış suçlu günahkâr bir milletten başkası mı yok edilir ?

Tefhim ul Kuran: 

Artık sen sabret

Fransızca: 

Endure (Muhammad) donc, comme ont enduré les messager doués de fermeté; et ne te montre pas trop pressé de les voir subir [leur châtiment]. Le jour où ils verront ce qui leurs est promis, il leur semblera qu'ils n'étaient restés [sur terre] qu'une heure d'un jour. Voilà une communication. Qui sera donc anéanti sinon les gens pervers ?

İspanyolca: 

Ten, pues, paciencia, como la tuvieron otros enviados resueltos. Y no reclames para ellos el adelantamiento. El día que vean aquello con que se les amenaza, les parecerá no haber permanecido más de una hora de día. Éste es un comunicado. Y ¿quién será destruido sino el pueblo perverso?

İtalyanca: 

Ten, pues, paciencia, como la tuvieron otros enviados resueltos. Y no reclames para ellos el adelantamiento. El día que vean aquello con que se les amenaza, les parecerá no haber permanecido más de una hora de día. Éste es un comunicado. Y ¿quién será destruido sino el pueblo perverso?

Almanca: 

So übe dich in Geduld, wie Ulul-'azm von den Gesandten sich in Geduld übten, und fordere keine Eile mit ihnen. Für sie ist es an dem Tag, wenn sie das sehen, was ihnen angedroht wird, als ob sie nicht mehr als eine Stunde während des Tages verweilt haben. Dies ist eine Mitteilung. Werden etwa andere zugrunde gerichtet als die fisq-betreibenden Leute?!

Çince: 

你应当坚忍,如有决心的众使者那样坚忍,你不要要求他们所应得的刑罚早日实现。他们眼见自己所做恐吓的刑罚之日,他们将觉得仿佛在尘世只在白昼逗留过片刻。这是一个通告。惟悖逆的民众,才遭毁灭。

Hollandaca: 

Verdraag, o profeet! de beleedigingen van uw volk met geduld, gelijk onze gezanten, die met standvastigheid waren begaafd, de beleedigingen van hun volk hebben verdragen, en eisch niet, dat hunne straf voor hun worde verhaast. Op den dag, waarop zij de straf zullen zien, waarmede zij bedreigd zijn geworden, zal het hun toeschijnen, als waren zij slechts een uur van een dag in de wereld (of in de graven) gebleven. Dit is eene waarschuwing. Wie zal dan te gronde gaan, buiten de zondaren?

Rusça: 

Терпи же, как терпели твердые духом посланники, и не торопи Меня с наказанием для них. В тот день, когда они увидят то, что им обещано, им покажется, что они пробыли на земле всего лишь час дня. Таково послание! Разве будет погублен кто-либо, кроме нечестивых людей?

Somalice: 

Usamir siday u samreen kuwii sugnaanta iyo niyadda u saaxiibka ahaa ee rasuullada ahaa, hana ku dagdagin in la caddibo waxay la midnoqon markay arkaan waxa loogu goodiyay ineeyan ku nagaanin Adduunka Saacad maalin ah waxaan ahayn, Quraankuna waa gaadhsiin, kuwa faasiqiinta ah umbaana la halaagaa.

Swahilice: 

Basi subiri, kama walivyo subiri Mitume wenye stahmala kubwa, wala usiwafanyie haraka. Siku watakayo yaona waliyo ahidiwa itakuwa kama kwamba hawakukaa ulimwenguni ila saa moja ya mchana. Huu ndio ufikisho! Kwani huangamizwa wengine isipo kuwa walio waovu tu?

Uygurca: 

(ئى مۇھەممەد!) سەن (مۇشرىكلارنىڭ سالغان جاپاسىغا) ئىرادىلىك پەيغەمبەرلەر سەۋر قىلغاندەك سەۋر قىلغىن، ئۇلارغا بولىدىغان ئازابقا ئالدىراپ كەتمىگىن. ئۇلار (ئاخىرەتتە) ۋەدە قىلىنغان ئازابنى كۆرگەندە، (ئۇلار دۇنيادا) گويا كۈندۈزدە بىر دەملا تۇرغاندەك ھېس قىلىدۇ، (بۇ قۇرئان سىلەرگە) تەبلىغدۇر، پەقەت پاسىق قەۋملا ھالاك قىلىنىدۇ

Japonca: 

あなたは耐え忍ベ。(且つて)使徒たちが,不屈の決意をしたように耐え忍べ。かれら(不信心の者)のために急いではならない。かれらに約束されたこと(懲罰)を見る日,まるで(死から復活までの期間を)一日の中のほんの一時しか過してはいなかったかのように(思うであろう)。(これはアッラーからの)御達しである。滅ぼされるのは,(アッラーの)掟に背く者たちだけである(ということを)。

Arapça (Ürdün): 

(فاصبر) على أذى قومك (كما صبر أولو العزم) ذوو الثبات والصبر على الشدائد (من الرسل) قبلك فتكون ذا عزم، ومن للبيان فكلهم ذوو عزم وقيل للتبعيض فليس منهم آدم لقوله تعالى "" ولم نجد له عزما "" ولا يونس لقوله تعالى "" ولا تكن كصاحب الحوت "" (ولا تستعجل لهم) لقومك نزول العذاب بهم، قيل كأنه ضجر منهم فأحب نزول العذاب بهم، فأمر بالصبر وترك الاستعجال للعذاب فإنه نازل لا محالة (كأنهم يوم يرون ما يوعدون) من العذاب في الآخرة لطوله (لم يلبثوا) في الدنيا في ظنهم (إلا ساعة من نهار) هذا القرآن (بلاغ) تبليغ من الله إليكم (فهل) أي لا (يهلك) عند رؤية العذاب (إلا القوم الفاسقون) أي الكافرون.

Hintçe: 

तो (ऐ रसूल) पैग़म्बरों में से जिस तरह अव्वलुल अज्म (आली हिम्मत), सब्र करते रहे तुम भी सब्र करो और उनके लिए (अज़ाब) की ताज़ील की ख्वाहिश न करो जिस दिन यह लोग उस कयामत को देखेंगे जिसको उनसे वायदा किया जाता है तो (उनको मालूम होगा कि) गोया ये लोग (दुनिया में) बहुत रहे होगें तो सारे दिन में से एक घड़ी भर तो बस वही लोग हलाक होंगे जो बदकार थे

Tayca: 

ดังนั้นเจ้าจงอดทนดังเช่นบรรดาผู้ตั้งจิตมั่นแห่งร่อซูลทั้งหลาย ได้อดทนมาก่อนแล้ว และอย่ารีบเร่ง (ให้มีการลงโทษ) แก่พวกเขา วันที่พวกเขาจะเห็นสิ่งที่ถูกสัญญาไว้แก่พวกเขานั้น ประหนึ่งว่าพวกเขามิได้พำนักอยู่ในโลกนี้เว้นแต่เพียงชั่วครู่หนึ่งยามกลางวันเท่านั้น นี้คือการประกาศตักเตือนดังนั้นความหายนะจะไม่ประสบแก่ผู้ใดนอกจากหมู่ชนผู้ฝ่าฝืนเท่านั้น

İbranice: 

לכן, התאזר בסבלנות כפי שהתאזרו האנשים העזים ברוחם מן השליחים, ואל תבקש להחיש להם, כי ביום אשר יראו מה שנועד להם, (יחשבו) כי לא נשארו בחיים אלא רק שעה אחת מן היום, (זאת) הזהרה ברורה! האם יושמד מלבד האנשים המופקרים

Hırvatça: 

Ti izdrži kao što su izdržali odlučni poslanici i ne traži da im kazna što prije dođe! A onoga Dana kada dožive ono čime im se prijeti, učinit će im se da su ostali samo jedan časak dana. Ovo je obznana! A zar će ko drugi biti uništen do narod buntovni?!

Rumence: 

Rabdă, precum au răbdat acei trimişi de neclintit! Nu cere grăbirea pentru ei, căci în Ziua când o vor vedea pe cea cu care au fost ameninţaţi, li se va părea că n-au stat decât un ceas dintr-o zi. Aceasta este vestirea unei solii. Cine va fi nimicit, da

Transliteration: 

Faisbir kama sabara oloo alAAazmi mina alrrusuli wala tastaAAjil lahum kaannahum yawma yarawna ma yooAAadoona lam yalbathoo illa saAAatan min naharin balaghun fahal yuhlaku illa alqawmu alfasiqoona

Türkçe: 

Artık, resullerin azim sahibi olanlarının sabrettiği gibi sabret! O inkârcılar için acele etme! Tehdit edildikleri azabı gördükleri gün, gündüzün sadece bir saati kadar yaşamış gibi olurlar. Bir duyurudur bu. Sapmışlar topluluğundan başka kim helâk edilir!

Sahih International: 

So be patient, [O Muhammad], as were those of determination among the messengers and do not be impatient for them. It will be - on the Day they see that which they are promised - as though they had not remained [in the world] except an hour of a day. [This is] notification. And will [any] be destroyed except the defiantly disobedient people?

İngilizce: 

Therefore patiently persevere, as did (all) messengers of inflexible purpose; and be in no haste about the (Unbelievers). On the Day that they see the (Punishment) promised them, (it will be) as if they had not tarried more than an hour in a single day. (Thine but) to proclaim the Message: but shall any be destroyed except those who transgress?

Azerbaycanca: 

(Ya Rəsulum!) Peyğəmbərlərdən əzm (və səbat, şəriət) sahibləri olanların səbr etdiyi kimi, sən də (Allah yolunda çətinliklərə, əziyyətlərə) səbr et. (Müşriklərə) tez (əzab) gəlməsini istəmə. Onlar və’d olunduqlarını (əzabı) görəcəkləri gün gündüzün ancaq bir saatı qədər (dünyada) qaldıqlarını sanacaqlar. (Bu Qur’an Allah dərgahından sizə olan) bir xəbərdarlıqdır. Fasiq bir qövmdən başqası da heç məhv edilərmi?! (Əzab gəldikdə ancaq Allahın itaətindən çıxmış fasiqlər məhv ediləcəklər!)

Süleyman Ateş: 

O halde sen de, azim (ve irade) sahibi elçilerin sabrettikleri gibi sabret. O (nankör)ler için acele etme. Onlar, tehdidedildikleri azabı gördükleri gün, sanki gündüzün sadece bir sa'ati kadar yaşamış gibi olurlar. (Bu) Bir duyurudur. Yoldan çıkmış topluluktan başkası mı helak edilecektir?

Diyanet Vakfı: 

O halde (Resulum), peygamberlerden azim sahibi olanların sabrettiği gibi sen de sabret. Onlar hakkında acele etme, onlar vadedildikleri azabı gördükleri gün sanki dünyada sadece gündüzün bir saati kadar kaldıklarını sanırlar. Bu, bir tebliğdir. Yoldan çıkmış topluluklardan başkası helak edilir.

Erhan Aktaş: 

O halde Resûllerden kararlılık sahibi olanların sabrettikleri gibi sen de sabret! Onlar için aceleci olma. Onlar, kendilerine uyarısı yapılan şeyi gördükleri zaman, dünyada sanki gündüzün bir saati kadar kalmış gibi olurlar.(1) Bu, bir bildirimdir. Artık doğru yoldan sapmış halktan başkası yok edilmez.

Kral Fahd: 

O halde (Rasûlüm), peygamberlerden azim sahibi olanların sabrettiği gibi sen de sabret. Onlar hakkında acele etme, onlar vâdedildikleri azabı gördükleri gün sanki dünyada sadece gündüzün bir saati kadar kaldıklarını sanırlar. Bu, bir tebliğdir. Yoldan çıkmış topluluklardan başkası helâk edilir mi hiç!

Hasan Basri Çantay: 

O halde (Habîbim) peygamberlerden azim saahiblerinin sabretdikleri gibi sen de sabret. Onlar (ın azâbı) için acele etme. Onlar tehdîd edilmekde oldukları (azâbı) görecekleri gün sanki kendileri (dünyâda) gündüzün bir saatinden başka durmamış gibi (olacaklardır). (Bu, yeter) bir tebliğdir. Öyle ya, faasıklar güruhundan başkası helak edilir mi? (Asla).

Muhammed Esed: 

Öyleyse (ey inananlar!) Kalpleri azim ve kararlılıkla doldurulmuş olan bütün Peygamberler gibi sıkıntılara karşı sabırlı olun ve onlara sabırla katlanın. Ve (hakikati inkar edip duran) bu kişilerin hemen azaba çarptırılmalarını istemeyin, kendilerine vaad edilen şeyin (gerçekleştiğini) gördükleri o gün, (yeryüzünde) kaldıkları süre, onlara (dünyevi ölçülerle) ancak bir günün bir saati kadar (kısa görünecek.) Mesaj(ımız işte budur.) Öyleyse hiç sapkın bir halktan başkası yok edilir mi?

Gültekin Onan: 

Artık sen sabret

Ali Fikri Yavuz: 

O halde, (Ey Rasûlüm, kâfirlerin eziyetlerine karşı), azim sahibleri olan peygamberlerin sabrettiği gibi sabret

Portekizce: 

Persevera, pois, como o fizeram os inflexíveis, entre os mensageiros, e que foram ameaçados, pensarão não haverpermanecido (no mundo terreno) mais do que uma hora de um só dia. Eis aqui a Mensagem! Porventura, serão aniquiladosoutros, além dos depravados!

İsveççe: 

BÄR [Muhammad, motgång och oförrätt] med tålamod, liksom sändebuden [före dig] - män, fasta i sina föresatser - bar [allt] med tålamod; och begär inte att förnekarna genast skall [straffas]! Den Dag då de med egna ögon får se det som lovats dem, [kommer det att förefalla dem] som om de inte hade tillbringat mer än en timme av en dag på jorden. [Detta är] budskapet. Kommer då någon att förgöras utom de som förhärdade sig i synd och trots [mot Gud]?

Farsça: 

پس صبر کن همان گونه که پیامبران اولوالعزم صبر کردند، و برای آنان در [نزول عذاب] شتاب مکن، روزی که آنان آنچه را که وعده داده می شوند ببینند، گویی فقط ساعتی از یک روز [در دنیا] درنگ داشتند؛ [این قرآن] ابلاغی است برای همه؛ پس آیا جز مردم نافرمان هلاک می شوند؟

Kürtçe: 

کەواتە خۆگربە (ئەی موحەممەد ﷺ) ھەروەکو پێغەمبەرانی خۆڕاگری بەھێز دانیان بەخۆداگرت وە پەلە مەکە بۆ (سزادان)یان ئەو ڕۆژەی کە (سزای) بەڵێن پێدراویان دەبینن وا دەزانن تەنھا ساتێك لەرۆژ لە دونیادا ماونەتەوە، (ئەم قورئانە) ئاگادارییە، جا ئایا کەس لەناو دەچێت جگە لە گەلی لەسنوور دەرچوو نەبێت

Özbekçe: 

Бас, азму-матонат соҳиби бўлган Пайғамбарлар сабр қилгандек, сабр қил, уларга (азоб етишига) шошилма! Улар ваъда қилинган нарсани кўрганларида худди (бу дунёда) кундуздан бир лаҳзагина турганга ўхшарлар. Бу етказишдир! Бас, фақат фосиқ қавмларгина ҳалок қилинур! (Аллоҳ таоло ушбу оятда кофир, мушрик ва динсизлар доимо мўмин- мусулмонларга зулм қилиб, озор бериб, тазйиқ ўтказиб келаганликларини эслатмоқда. «Улул азм», яъни сабр матонат соҳиби бўлган Пайғамбарлар–Нуҳ, Иброҳим, Мусо, Ийсо алайҳиссаломлардир. Бу буюк Пайғамбарларнинг ҳар бирларининг бошларига иймон йўлида, дину диёнат йўлида қанчадан-қанча кулфатлар ёғилган. Лекин улар сабр матонатда зарбулмасал бўлганлар. Оятда Қуръон, етказиш, деб аталмоқда.)

Malayca: 

(Jika demikian akibat orang-orang kafir yang menentangmu wahai Muhammad) maka bersabarlah engkau sebagaimana sabarnya Rasul-rasul "Ulil-Azmi" (yang mempunyai keazaman dan ketabahan hati) dari kalangan Rasul-rasul (yang terdahulu daripadamu); dan janganlah engkau meminta disegerakan azab untuk mereka (yang menentangmu itu). Sesungguhnya keadaan mereka semasa melihat azab yang dijanjikan kepada mereka, merasai seolah-olah mereka tidak tinggal (di dunia) melainkan sekadar satu saat sahaja dari siang hari. (Penerangan yang demikian) cukuplah menjadi pelajaran (bagi orang-orang yang mahu insaf). Maka (ingatlah) tidak dibinasakan melainkan kaum yang fasik - derhaka.

Arnavutça: 

E, ti bëhu i durueshëm (o Muhammed) ashtu siç kanë duruar me këmbëngulje pejgamberët e tjerë dhe mos kërko shpejtimin e dënimit për ta! E, atë Ditë kur të përjetojnë atë që u është premtuar atyre (dënimi), do t’u duket atyre, se (në këtë botë), kanë qëndruar vetëm një çast të ditës. (Kjo është) shpallje! E, kush do të shkatërrohet tjetër, pos popullit ngatërrestar!?

Bulgarca: 

Затова и ти бъди търпелив [о, Мухаммад], както търпяха пратениците, удостоени с твърдост, и не бързай за тези [неверници]! В Деня, когато видят онова, което им е обещано, ще им се стори, че са престояли само един час от деня. Този [Коран] е послание. А н

Sırpça: 

Ти издржи као што су издржали одлучни посланици и не тражи да им казна дође што пре! А онога Дана када доживе оно чиме им се прети, учиниће им се да су остали само један часак дана. Ово је обзнана! А зар ће ко други да буде уништен до народ одметнички?!

Çekçe: 

Buď trpělivý, jako byli trpěliví ti z poslů, kteří byli nadáni rozhodností pevnou. A nesnaž se uspíšit pro ně příchod dne, kdy spatří to, co jim bylo slíbeno, a bude se jim zdát, že setrvali v hrobech jen jednu hodinu dne. A toto je sdělení! A kdo jiný b

Urduca: 

پس اے نبیؐ، صبر کرو جس طرح اولوالعزم رسولوں نے صبر کیا ہے، اور ان کے معاملہ میں جلدی نہ کرو جس روز یہ لوگ اُس چیز کو دیکھ لیں گے جس کا اِنہیں خوف دلایا جا رہا ہے تو اِنہیں یوں معلوم ہو گا کہ جیسے دنیا میں دن کی ایک گھڑی بھر سے زیادہ نہیں رہے تھے بات پہنچا دی گئی، اب کیا نافرمان لوگوں کے سوا اور کوئی ہلاک ہو گا؟

Tacikçe: 

Пас пойдорӣ кун, ҳамчунон ки паёмбарони улулазм (боазм) пойдорӣ карда буданд, Ва дар уқубаташон шитоб макун. Он рӯз, ки он ваъдаеро, ки ба онҳо дода шуда, бингаранд, пиндоранд, ки ҷуз ба қадри соъате аз рӯз дар гӯр намонда буданд. Ин расонидани пайғом аст. Оё ҷуз нофармонон ба ҳалокат мерасанд?

Tatarca: 

Ий Мухәммәд г-м, кавемеңнең төрлечә каршылык күрсәтүләренә сабыр ит, нык чыдамлы бул, пәйгамбәрләрнең каты чыдамлылары чыдаган кеби, вә аларга ґәзабны ашыктырып сорамагыл! Кәферләр үзләренә вәгъдә ителгән ґәзабны күргәч, гүя дөньяда көндезен бер генә сәгать тордык, дип, зан итәрләр. Ошбу Коръән пәйгамбәрнең Аллаһудан кешеләргә ирештермәгедер, алар һәлак булмас, мәгәр Коръән белән гамәл кылмаучы фасыйклар һәлак булырлар.

Endonezyaca: 

Maka bersabarlah kamu seperti orang-orang yang mempunyai keteguhan hati dari rasul-rasul telah bersabar dan janganlah kamu meminta disegerakan (azab) bagi mereka. Pada hari mereka melihat azab yang diancamkan kepada mereka (merasa) seolah-olah tidak tinggal (di dunia) melainkan sesaat pada siang hari. (Inilah) suatu pelajaran yang cukup, maka tidak dibinasakan melainkan kaum yang fasik.

Amharca: 

ከመልክተኞችም የቆራጥነት ባለቤቶች የኾኑት እንደ ታገሱ ሁሉ ታገስ፡፡ ለእነርሱም (ለሕዝቦችህ ቅጣት) አትቻኮል፡፡ ያንን የሚስፈራሩበትን ቅጣት በሚያዩ ቀን እነርሱ ከቀን አንዲትን ሰዓት አንጅ እንዳልቆዩ ይኾናሉ፡፡ (ይህ ቁርኣን) በቂ ግሳጼ ነው አመጸኞችም ሕዝቦች እንጅ (ሌሎች) ይጥጠፋሉን?

Tamilce: 

ஆக, தூதர்களில் மிகவும் வீரமிக்கவர்கள் (-மிக உறுதியுடையவர்கள்) பொறுத்தது போன்று (நபியே!) நீரும் பொறுமை காப்பீராக! (நிராகரிப்பில் இருக்கும்) அவர்களுக்காக (தண்டனையை) அவசரமாக கேட்காதீர்! அவர்கள் எச்சரிக்கப்பட்டதை அவர்கள் பார்க்கின்ற நாளில் பகலில் சில மணிநேரம் தவிர அவர்கள் (இவ்வுலகில்) தங்கவில்லை என்று அவர்களுக்குத் தோன்றும். (குர்ஆனாகிய) இது எடுத்து சொல்லப்படும் செய்தியாகும். ஆக, (அது உங்களுக்கு எடுத்து சொல்லப்பட்டுவிட்டது. அல்லாஹ்வின் தண்டனை வரும்போது) அழிக்கப்படுமா பாவிகளான மக்களைத் தவிர?

Korece: 

선지자들이 끊임없이 그랬듯이 그대여 인내하라 그리고 그들 에 대한 응벌을 서둘러 구하지 말라 그들에게 약속된 것을 그들이 지켜 볼 그날이면 그들은 현세에 서 한 시간도 체류하지 아니했던 것처럼 되리라 그대는 계시를 전 하는 것으로 충분하노라 불신자들외에는 어느 누구도 멸망하지 않 노라

Vietnamca: 

Cho nên, Ngươi (Thiên Sứ Muhammad) hãy kiên nhẫn như các Sứ Giả đầy cương nghị đã kiên nhẫn chịu đựng và Ngươi chớ nôn nóng với (những kẻ vô đức tin). Bởi vì vào Ngày mà chúng nhìn thấy điều đã được hứa với chúng, chúng sẽ có cảm tưởng như thể chúng chỉ ở lại trên thế gian trong một giờ của ban ngày. Đó là một Thông Điệp và chỉ có đám người dấy loạn, bất tuân mới bị hủy diệt.