Arapça:
۞ وَلَقَدْ وَصَّلْنَا لَهُمُ الْقَوْلَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ
Çeviriyazı:
veleḳad veṣṣalnâ lehümü-lḳavle le`allehüm yeteẕekkerûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Andolsun ki biz, düşünüp öğüt alsınlar diye, sözü (vahyi) birbiri ardınca ulamışızdır.
Diyanet İşleri:
And olsun ki, Biz vahyi onlara ard arda yetiştirdik; belki düşünürler.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Ve andolsun öğüt alsınlar diye sözü, birbiri ardınca ayetayet ulayıp indirmedeyiz.
Şaban Piriş:
Andolsun ki, belki düşünürler diye, onlar için sözü apaçık olarak bildirdik.
Edip Yüksel:
Öğüt alırlar diye kendilerine mesajı iletip durduk.
Ali Bulaç:
Andolsun, Biz öğüt alıp-düşünsünler diye, sözü birbiri ardınca dizip-indirdik.
Suat Yıldırım:
Düşünüp ibret almaları için Biz, sözümüzü birbiri ardından getirdik.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Kasem olsun ki, onlar için belki düşünürler diye sözü birbiri ardınca irâd ettik.
Yaşar Nuri Öztürk:
Yemin olsun, biz onlar için sözü ardarda getirdik ki, düşünüp öğüt alabilsinler.
Bekir Sadak:
«eninle beraber dogru yolda gidersek, yurdumuzdan ediliriz» dediler. Onlari katimizdan bir rizik olarak her seyin urununun toplandigi guvenli ve kutlu bir yere yerlestirmedik mi? Ama cogu bilmezler.
İbni Kesir:
Andolsun ki
Adem Uğur:
Andolsun ki biz, düşünüp öğüt alsınlar diye, sözü (vahyi) birbiri ardınca yetiştirmişizdir (aralıksız vahiylerimizi göndermişizdir).
İskender Ali Mihr:
Ve andolsun ki, tezekkür etsinler diye sözü (âyetlerimizi) ardarda onlara ulaştırdık.
Celal Yıldırım:
Biz, düşünürler de öğüt alırlar diye sözü birbiri ardınca getirdik,
Tefhim ul Kuran:
Andolsun, biz öğüt alıp düşünsünler diye, sözü birbiri ardınca dizip indirdik.
Fransızca:
Nous leur avons déjà exposé la Parole (le Coran) afin qu'ils se souviennent.
İspanyolca:
Les hemos hecho llegar la Palabra. Quizás, así se dejen amonestar.
İtalyanca:
E già facemmo giungere loro la Parola, affinché ricordassero.
Almanca:
Und gewiß, bereits brachten WIR ihnen das Mitgeteilte zuwege, damit sie sich besinnen.
Çince:
我确已续示真言,以便他们记念。
Hollandaca:
En thans hebben wij ons woord tot hen doen komen, opdat zij gewaarschuwd zouden zijn.
Rusça:
Мы довели до них Слово, чтобы они могли помянуть назидание.
Somalice:
Dhah ahaanbaan ugu Xidhiidhinay (ugu Caddayn) Hadalka inay Waantoobaan.
Swahilice:
Na sasa kwa yakini tumewafikishia Neno ili wapate kukumbuka.
Uygurca:
ۋەز - نەسىھەت ئالسۇن دەپ، شۈبھىسىزكى، ئۇلارغا قۇرئاننى ئۈزۈلدۈرمەي چۈشۈردۇق
Japonca:
今われはかれら(マッカの民)にも言葉を届けた。必ずかれらは訓戒を受け入れるであろう。
Arapça (Ürdün):
«ولقد وصَّلنا» بينا «لهم القول» القرآن «لعلهم يتذكرون» يتعظون فيؤمنون.
Hintçe:
और हम यक़ीनन लगातार (अपने एहकाम भेजकर) उनकी नसीहत करते रहे ताकि वह लोग नसीहत हासिल करें
Tayca:
และโดยแน่นอน เราได้ให้พระดำรัส (อัลกุรอาน) สืบต่อเนื่องกันแก่พวกเขา เพื่อพวกเขาจะได้ใคร่ครวญ
İbranice:
וכבר הורדנו אליהם בשלבים את אותות הקוראן, כדי שהם ייזכרו
Hırvatça:
A Mi smo im Riječ podrobno dostavili ne bi li se prisjetili i pouku primili.
Rumence:
Noi le-am trimis Cuvântul! Poate îşi vor aminti!
Transliteration:
Walaqad wassalna lahumu alqawla laAAallahum yatathakkaroona
Türkçe:
Yemin olsun, biz onlar için sözü ardarda getirdik ki, düşünüp öğüt alabilsinler.
Sahih International:
And We have [repeatedly] conveyed to them the Qur'an that they might be reminded.
İngilizce:
Now have We caused the Word to reach them themselves, in order that they may receive admonition.
Azerbaycanca:
Həqiqətən, Biz sözü (Qur’anı, keçmişlərə aid xəbərləri) onlar üçün bir-birinin ardınca (müfəssəl) izah etdik ki, bəlkə, öyüd-nəsihət qəbul etsinlər. (Bunlardan ibrət alıb iman gətirsinlər!)
Süleyman Ateş:
Andolsun biz, düşünüp öğüt alsınlar diye onlar için sözü(müzü) birbirine bitiştirdik (ardı ardına gerçeği kanıtlayan ayetler gönderdik).
Diyanet Vakfı:
Andolsun ki biz, düşünüp öğüt alsınlar diye, sözü (vahyi) birbiri ardınca yetiştirmişizdir (aralıksız vahiylerimizi göndermişizdir).
Erhan Aktaş:
Ant olsun! Öğüt alırlar diye, onlara Söz’ü(1) ardı ardına yolladık.
Kral Fahd:
Andolsun ki biz, düşünüp öğüt alsınlar diye, sözü (vahyi) birbiri ardınca yetiştirmişizdir (aralıksız vahiylerimizi göndermişizdir).
Hasan Basri Çantay:
Andolsun ki biz onlar için, nasıyhat kabul etsinler diye, sözü birbiri ardınca inzal edib durmuşuzdur.
Muhammed Esed:
Gerçek şu ki, Biz vahyi onlara adım adım ulaştırdık ki böylece belki (üzerinde düşünür), akıllarında tutarlar.
Gültekin Onan:
Andolsun, biz öğüt alıp düşünsünler diye, sözü birbiri ardınca dizip indirdik.
Ali Fikri Yavuz:
Gerçekten o kâfirlere, Kur’an ayetlerini, birbiri ardınca inzal ve beyan ettik ki, ibret alıp iman etsinler.
Portekizce:
Eis que lhes fizemos chegar, sucessivamente, a Palavra, para que refletissem.
İsveççe:
VI HAR låtit [Vårt] Ord nå dem steg för steg - kanske skall det stämma dem till eftertanke.
Farsça:
ما این قرآن را برای آنان پی در پی و به هم پیوسته [به صورت سوره ای پس از سوره ای و آیه ای بعد از آیه ای] آوردیم تا متذکّر و هوشیار [حقایق] شوند.
Kürtçe:
سوێند بەخوا (ئایەتەکانی) قورئانمان بەشوێن یەکدا بۆ ناردن تا پەند وەرگرن و بیربکەنەوە
Özbekçe:
Батаҳқиқ, Биз уларга гапни етказиб қўйдик. Шоядки эсласалар.
Malayca:
Dan demi sesungguhnya Kami telah hubungkan turunnya firman-firman Kami (Al- Quran) dengan berturut-turut kepada mereka, supaya mereka beroleh peringatan (lalu beriman).
Arnavutça:
Na, ua dërgojmë atyre fjalët njërën pas tjetrës (Kur’anin), për t’u këshilluar ata.
Bulgarca:
И направихме да стигне словото до тях, за да се поучат.
Sırpça:
А Ми смо им Реч темељно доставили како би се опаметили и примили поуку.
Çekçe:
A přece jsme k nim dali dospět slovu Svému - snad se vzpamatují.
Urduca:
اور (نصیحت کی) بات پے در پے ہم انہیں پہنچا چکے ہیں تاکہ وہ غفلت سے بیدار ہوں
Tacikçe:
Барояшон сухан дар сухан пайвастем, бошад, ки пандпазир гарданд.
Tatarca:
Без Коръәнне иңдергәндә кешеләр өчен аятьләрен бер-берсенә тоташтырдык, шаять аңлап вәгазьләнерләр.
Endonezyaca:
Dan sesungguhnya telah Kami turunkan berturut-turut perkataan ini (Al Quran) kepada mereka agar mereka mendapat pelajaran.
Amharca:
ይገሰጹም ዘንድ ቃልን (ቁርኣንን በያይነቱ) ለእነርሱ በእርግጥ አስከታተልን፡፡
Tamilce:
திட்டவட்டமாக அவர்களுக்கு (-குறைஷிகளுக்கும் யூதர்களுக்கும் அவர்களுக்கு முன்னர் நிராகரித்தவர்களுக்கும் இறக்கப்பட்ட தண்டனைகள் பற்றிய) செய்தியை நாம் சேர்ப்பித்தோம், அவர்கள் நல்லுணர்வு பெறுவதற்காக.
Korece:
하나님은 그들에게 말씀을 전했나니 이로 인하여 그들이 교 훈을 얻도록 함이라
Vietnamca:
Quả thật, TA đã mang đến cho họ Lời Lẽ rõ ràng (Qur’an) mong rằng họ biết lưu tâm mà thức tỉnh.
Ayet Linkleri: