Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

17

Sûredeki Ayet No: 

46

Ayet No: 

2075

Sayfa No: 

286

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَجَعَلْنَا عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ أَكِنَّةً أَن يَفْقَهُوهُ وَفِي آذَانِهِمْ وَقْرًا ۚ وَإِذَا ذَكَرْتَ رَبَّكَ فِي الْقُرْآنِ وَحْدَهُ وَلَّوْا عَلَىٰ أَدْبَارِهِمْ نُفُورًا

Çeviriyazı: 

vece`alnâ `alâ ḳulûbihim ekinneten ey yefḳahûhü vefî âẕânihim vaḳrâ. veiẕâ ẕekerte rabbeke fi-lḳur'âni vaḥdehû vellev `alâ edbârihim nüfûrâ.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Ve kalblerinin üzerine, Kur'ân'ı anlamalarına engel perdeler geçiririz ve kulaklarına bir ağırlık veririz. Rabbini Kur'ân'da bir tek olarak andığın zaman da ürkerek arkalarına döner kaçarlar.

Diyanet İşleri: 

Kuran'ı anlarlar diye kalblerine örtüler ve kulaklarına da ağırlık koyduk. Kuran'da Rabbini bir tek olarak andığın zaman, onlar ürkerek ardlarına dönerler.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Anlamamaları için gönüllerine perdeler gerer, kulaklarına ağırlık veririz ve sen, Kur'an'da, Rabbini, bir olarak andın mı yüz çevirirler, uzaklaşırlar senden.

Şaban Piriş: 

Onu anlarlar diye kalplerine örtüler, kulaklarına da ağırlık koyduk. Kur’an’da Rabbini tek olarak andığın zaman kaçarak, ardlarına dönüp giderler.

Edip Yüksel: 

Ve onu anlamalarını engellemek için kalplerine kabuklar, kulaklarına da ağırlık koyarız. Rabbini yalnızca Kuran'da andığın zaman nefretle geriye dönerler

Ali Bulaç: 

Ve onların kalpleri üzerine, onu kavrayıp anlamalarını engelleyen kabuklar, kulaklarına da bir ağırlık koyduk. Sen Kur'an'da sadece Rabbini "bir ve tek" (İlah olarak) andığın zaman, 'nefretle kaçar vaziyette' gerisin geriye giderler.

Suat Yıldırım: 

Ve kalplerinin üzerine onu iyi anlamalarına mani kılıflar geçirir, kulaklarına da ağırlıklar koyarız. Sen Kur'ân’da Rabbini tek olarak andığın zaman, nefretle arkalarını dönüp giderler. [39,45]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve onların kalpleri üzerine, onu iyice anlayamamaları için perdeler ve kulakları içine de bir ağırlık kıldık ve Kur´an´da rabbini bir olarak andığın zaman nefret ederek arkalarını dönüp giderler.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Kalpleri üzerine, onu anlamamaları için kabuklar geçiririz, kulaklarına da bir ağırlık koyarız. Rabbini yalnız Kur'an'da andığın zaman/Kur'an'da yalnız O'nu andığın zaman, nefretle geriye dönüp kaçarlar.

Bekir Sadak: 

N/A

İbni Kesir: 

Onu anlarlar diye kalblerine örtüler koyduk. Kulaklarına da ağırlık. Kur´an´da Rabbını tek olarak zikrettiğin zaman da onlar nefret ederek arkalarına döner giderler.

Adem Uğur: 

Ayrıca, onu anlamamaları için kalplerine bir kapalılık ve kulaklarına bir ağırlık veririz. Sen, Kur´an´da Rabbinin birliğini yâdettiğinde onlar, canları sıkılmış bir vaziyette, gerisin geri dönüp giderler.

İskender Ali Mihr: 

O´nu (Kur´ân´ı), fıkıh (idrak) etmelerine karşı, (fıkıh edemesinler diye) kalplerinin üzerine ekinnet ve onların kulaklarına vakra (işitme engeli) kıldık. Ve sen, Kur´ân´da Rabbinin tekliğini zikrettiğin zaman nefretle arkalarına döndüler.

Celal Yıldırım: 

Kalbleri üzerine O´nu anlamalarına engel kılıflar geçiririz (perdeler örteriz)

Tefhim ul Kuran: 

Ve onların kalbleri üzerine, onu kavrayıp anlamalarını engelleyen kabuklar, kulaklarına da bir ağırlık koyduk. Sen Kur´an´da sadece Rabbini «bir ve tek» (ilah olarak) andığın zaman, ´nefretle kaçar vaziyette´ gerisin geriye giderler.

Fransızca: 

Nous avons mis des voiles sur leurs coeurs, de sorte qu'ils ne le comprennent pas : et dans leurs oreilles, une lourdeur. Et quand, dans le Coran, tu évoques Ton Seigneur l'Unique, ils tournent le dos par répulsion.

İspanyolca: 

velamos sus corazones y endurecemos sus oídos para que no lo entiendan. Cuando invocas en el Corán a tu Señor Solo, vuelven la espalda en repulsa.

İtalyanca: 

Abbiamo avviluppato i loro cuori e nelle loro orecchie abbiamo posto un peso, affinché non possano comprenderlo. Quando menzioni nel Corano il tuo Signore, l'Unico, voltano le spalle con ripulsa.

Almanca: 

Und WIR umhüllten ihre Herzen mit Bedeckung, damit sie ihn nicht begreifen, und machten ihre Ohren schwerhörig. Und jedesmal wenn du deinen HERRN im Quran als Einen Einzigen erwähnt hast, kehrten sie ihre Rücken flüchtend in Abgeneigtheit.

Çince: 

我在他们的心上加了许多罩子,以免他们了解《古兰经》;又在他们的耳里造重听,当你在《古兰经》里只提到你的主的时候,他们憎恶地离去。

Hollandaca: 

En wij bedekken hunne harten, opdat zij niet zouden begrijpen, en verzwaren hun gehoor. En indien gij, bij het herhalen van den Koran, slechts van uwen Heer melding maakt, wenden zij u den rug toe en ontvluchten de leer zijner eenheid.

Rusça: 

Мы набросили на их сердца покрывала, дабы они не могли понять его (Коран), и лишили их уши слуха. Когда ты поминаешь в Коране своего Единственного Господа, они отворачиваются, испытывая к этому отвращение.

Somalice: 

waxaana yeellay Quluubtooda dabool inay kasaan Quraanka dhagohoodana culays, markaad ku xusto Eebhaana Quraanka kaligis waxay u jeedsadaan Gadaal iyagoo carari.

Swahilice: 

Na tunaweka vifuniko juu ya nyoyo zao wasije wakaifahamu, na tunaweka kwenye masikio yao uziwi. Na unapo mtaja katika Qur'ani Mola wako Mlezi peke yake, basi wao hugeuka nyuma wakenda zao.

Uygurca: 

قۇرئاننى چۈشەنمىسۇن دەپ ئۇلارنىڭ دىللىرىنى پەردىلىدۇق، ئۇلارنىڭ قۇلاقلىرىنى ئېغىر قىلدۇق، قۇرئاندا يالغۇز پەرۋەردىگارىڭنى تىلغا ئالساڭ، ئۇلار ئۈركۈپ قېچىپ كېتىدۇ

Japonca: 

またわれは,かれらがそれを理解しないように,その心に覆いを掛け,耳を鈍くした。それであなたがクルアーンの中で,あなたの主,かれだけを語る時,かれらは(真理を)嫌って背を向ける。

Arapça (Ürdün): 

«وجعلنا على قلوبهم أكنة» أغطية «أن يفقهوه» من أن يفهموا القرآن أي فلا يفهمونه «وفي آذانهم وقرا» ثقلاً فلا يسمعونه «وإذا ذكرت ربك في القرآن وحده ولَّوا على أدبارهم نفورا» عنه.

Hintçe: 

और (गोया) हम उनके कानों में गरानी पैदा कर देते हैं कि न सुन सकें जब तुम क़ुरान में अपने परवरदिगार का तन्हा ज़िक्र करते हो तो कुफ्फार उलटे पावँ नफरत करके (तुम्हारे पास से) भाग खड़े होते हैं

Tayca: 

และเราได้ทำฝาปิดบนหัวใจของพวกเขาเพื่อมิให้พวกเขาเข้าใจมัน (อัลกุรอาน) และในหูของพวกเขานั้นหนวก และเมื่อเจ้ากล่าวถึงพระเจ้าของเจ้าในอัลกุรอานเพียงองค์เดียว พวกเขาก็ผินหลังของพวกเขาเตลิดหนี

İbranice: 

ועל לבבותיהם שמנו חותם, לבל יבינו אותו (את הקוראן,) ואת אזניהם (שמיעתם) הכבדנו. וכאשר אתה מזכיר בקוראן את ריבונך לבדו, פונים לך הכופרים עורף בתיעוב

Hırvatça: 

a na srca njihova pokrivače da ga ne bi razumjeli, i gluhim ih učinimo. I kada ti u Kur'anu spomeneš Gospodara svoga da Jedini je, oni iz odbojnosti okrenu leđa.

Rumence: 

Noi le-am pus un văl gros peste inimi ca să nu înţeleagă şi în urechi le-am pus surzenie. Când în Coran tu-l chemi pe Domnul tău, Unul, ei întorc spatele cu silă.

Transliteration: 

WajaAAalna AAala quloobihim akinnatan an yafqahoohu wafee athanihim waqran waitha thakarta rabbaka fee alqurani wahdahu wallaw AAala adbarihim nufooran

Türkçe: 

Kalpleri üzerine, onu anlamamaları için kabuklar geçiririz, kulaklarına da bir ağırlık koyarız. Rabbini yalnız Kur'an'da andığın zaman/Kur'an'da yalnız O'nu andığın zaman, nefretle geriye dönüp kaçarlar.

Sahih International: 

And We have placed over their hearts coverings, lest they understand it, and in their ears deafness. And when you mention your Lord alone in the Qur'an, they turn back in aversion.

İngilizce: 

And We put coverings over their hearts (and minds) lest they should understand the Qur'an, and deafness into their ears: when thou dost commemorate thy Lord and Him alone in the Qur'an, they turn on their backs, fleeing (from the Truth).

Azerbaycanca: 

(Qur’anı) anlamasınlar deyə, onların qəlblərinə pərdə çəkib qulaqlarına əngəl qoyduq (kar etdik). Sən Qur’anda Rəbbini bir tək tanrı olaraq andığın zaman onlar nifrət əlaməti olaraq arxalarını çevirib gedərlər.

Süleyman Ateş: 

Kablerine -onu anlamalarına engel olacak- kabuklar, kulaklarına da bir ağırlık koyarız. Kur'an'da yalnız Rabbini andığın zaman (tek Tanrı inancından hoşlanmadıkları için) arkalarına dönüp kaçarlar.

Diyanet Vakfı: 

Ayrıca, onu anlamamaları için kalplerine bir kapalılık ve kulaklarına bir ağırlık veririz. Sen, Kur'an'da Rabbinin birliğini yadettiğinde onlar, canları sıkılmış bir vaziyette, gerisin geri dönüp giderler.

Erhan Aktaş: 

Kur’an’ı anlamalarına engel olsun diye, kalplerine(1) perde, kulaklarına bir ağırlık koyduk. Sen, Kur’an’da Rabb’inin tekliğini andığın zaman, nefretle arkalarını dönüp kaçarlar.

Kral Fahd: 

Ayrıca, onu anlamamaları için kalplerine bir kapalılık ve kulaklarına bir ağırlık veririz. Sen, Kur’an’da Rabbinin birliğini yâdettiğinde onlar, canları sıkılmış bir vaziyette, gerisin geri dönüp giderler.

Hasan Basri Çantay: 

(Evet) onların kalbleri üzerine, onu (Kur´ânı) iyice anlamalarına (engel), perdeler gerer, kulaklarına bir ağırlık veririz. Sen Kur´anda Rabbini bir tek olarak andığın vakit onlar ürkek ürkek arkalarını çevirirler.

Muhammed Esed: 

ve kalplerine, onu kavramalarına engel olan bir örtü koyarız ve kulaklarına bir tıkaç. Ve bu yüzden, Kuran okurken ne zaman Rabbinden tek tanrı olarak söz etsen nefretle sırtlarını dönüp giderler.

Gültekin Onan: 

Ve onların kalpleri üzerine, onu kavramalarını (yefkahuhü) engelleyen kabuklar, kulaklarına da bir ağırlık koyduk. Sen Kuran´da sadece rabbini ´bir ve tek´ (tanrı olarak) andığın zaman, ´nefretle kaçar vaziyette´ gerisin geriye giderler.

Ali Fikri Yavuz: 

Ve kalblerinin üzerine, Kur’ân’ı anlamalarına engel perdeler geçiririz, kulaklarına da bir ağırlık veririz. Rabbini, Kur’ân’da tek (eşsiz) olarak andığın zaman da, ürkerek arkalarını döner giderler.

Portekizce: 

E sigilamos os corações para que não o compreendessem, e ensurdecemos os seus ouvidos. E, quando, no Alcorão,mencionas unicamente teu Senhor, voltam-te as costas desdenhosamente.

İsveççe: 

och Vi täcker över deras hjärtan så att de ingenting förstår och täpper till deras öron. Och när du under [läsningen av] Koranen åkallar din Herre och [förkunnar] Hans Enhet, vänder de ryggen till och drar sig bort, fulla av motvilja.

Farsça: 

و بر دل هایشان پوشش هایی می گذاریم تا آن را نفهمند و در گوش هایشان سنگینی می نهیم [تا آن را از روی حقیقت نشنوند]؛ و چون پروردگارت را در قرآن به یگانگی یاد کنی با حالت رمیدگی از تو روی می گردانند.

Kürtçe: 

وە دەیدەین بەسەر دڵیاندا چەند پەردەیەکی زۆر ئەستوور بۆ ئەوەی لە قورئان تێ نەگەن و گوێشیان کەڕ دەکەین (تانەبیستن) وە ھەر کاتێک ناوی پەروەردگارت دەبەیت (لای ئەو بێ باوەڕانەدا) لە قورئاندا بە تاک و تەنھایی بە بێزاری پشتت تێدەکەن

Özbekçe: 

Ва қалбларига уни англамасликлари учун ғилоф қилдик ва қулоқларини кар қилдик. Қачон сен Қуръонда Роббингнинг ёлғиз ўзини зикр қилсанг, улар ортларига ўгирилиб қочурлар.

Malayca: 

Dan Kami jadikan (perasaan itu sebagai) tutupan yang berlapis-lapis atas hati mereka, juga sebagai penyumbat pada telinga mereka, yang menghalang mereka dari memahami dan mendengar kebenaran Al- Quran; dan sebab itulah apabila engkau menyebut nama Tuhanmu sahaja di dalam Al-Quran, mereka berpaling undur melarikan diri.

Arnavutça: 

e, në zemrat e atyre vëmë mbulesa, për të mos e kuptuar atë (Kur’anin), ua shurdhojmë veshët atyre, e kur ta përmendish në Kur’an Zotin tënd – Atë të vetmin, ata kthejnë shpindën e tyre, duke ikur (prej dëgjimit të Kur’anit).

Bulgarca: 

И сложихме сърцата им в броня, да не го разбират, и в ушите им - глухота. И когато споменаваш в Корана единствено твоя Господ, те обръщат гръб с отвращение.

Sırpça: 

а на њихова срца покриваче да га не би разумели, и учинимо их глувим. И када ти у Кур'ану споменеш свога Господара да је Једини, они из одбојности окрену леђа.

Çekçe: 

a na srdce jejich clony klademe, takže jej nechápou, a hluchotu do jejich uší: A když se v Koránu zmiňuješ o Pána svého jedinosti, zády se obracejí s nechutí.

Urduca: 

اور ان کے دلوں پر ایسا غلاف چڑھا دیتے ہیں کہ وہ کچھ نہیں سمجھتے، اور ان کے کانوں میں گرانی پیدا کر دیتے ہیں اور جب تم قرآن میں اپنے ایک ہی رب کا ذکر کرتے ہو تو وہ نفرت سے منہ موڑ لیتے ہیں

Tacikçe: 

Ва бар дилҳошон парда афканем, то онро дарнаёбанд ва гӯшҳошон сангин кунем. Ва чун Парвардигоратро дар Қуръон ба яктоӣ ёд кунӣ, бозмегарданду мераманд.

Tatarca: 

Үзләре шуны ихтыяр иткәннәре өчен Коръәнне аңламасыннар өчен күңелләрен пәрдәләдек вә колакларын саңгырау кыйлдык, әгәр син Раббыңны Ул – ялгыз гына дип, Коръәндә зекер итсәң, ул мөшрикләр, нәфрәтләнеп, артка әйләнәләр.

Endonezyaca: 

dan Kami adakan tutupan di atas hati mereka dan sumbatan di telinga mereka, agar mereka tidak dapat memahaminya. Dan apabila kamu menyebut Tuhanmu saja dalam Al Quran, niscaya mereka berpaling ke belakang karena bencinya,

Amharca: 

እንዳያውቁትም በልቦቻቸው ላይ ሽፋንን በጆሮቻቸውም ውስጥ ድንቁርናን አደረግን፡፡ ጌታህንም ብቻውን ኾኖ በቁርኣን ባወሳኸው ጊዜ የሚሸሹ ኾነው በጀርባዎቻቸው ላይ ይዞራሉ፡፡

Tamilce: 

இன்னும், அவர்களுடைய உள்ளங்கள் மீது அதை அவர்கள் விளங்குவதற்கு (தடையாக) மூடிகளையும் அவர்களுடைய காதுகளில் செவிட்டு தனத்தையும் ஆக்கிவிடுவோம். மேலும், (நபியே!) குர்ஆனில் உம் இறைவன் ஒருவனை மட்டும் (புகழ்ந்து துதித்து) நீர் நினைவு கூர்ந்தால், அவர்கள் (அதை) வெறுத்து தங்கள் பின்புறங்கள் மீது திரும்பி (ஓடி) விடுகிறார்கள்.

Korece: 

하나님은 그들 마음속에 베 일을 씌우고 그들의 귀에 무거운 것을 놓아 그들이 그것을 이해하 지 못하도록 하였노라 그대가 꾸 란에서 주님 한분 만을 염원할 때그들은 진리에서 벗어나 등을 돌 리더라

Vietnamca: 

TA trùm kín con tim của họ khiến họ không hiểu được nó (Qur’an) và TA làm cho đôi tai của họ bị điếc (không nghe được lời hữu ích), nên khi Ngươi nhắc về Thượng Đế của Ngươi duy nhất trong Qur’an (mà không nhắc đến những thần linh khác của họ) thì họ liền quay lưng bỏ đi.