Arapça:
وَقَاسَمَهُمَا إِنِّي لَكُمَا لَمِنَ النَّاصِحِينَ
Çeviriyazı:
veḳâsemehümâ innî lekümâ lemine-nnâṣiḥîn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve onlara: "Elbette ben size öğüt verenlerdenim." diye de yemin etti.
Diyanet İşleri:
Doğrusu ben size öğüt verenlerdenim diye ikisine yemin etti.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Ve yemin ederek şüphe yok ki dedi, ben size öğüt verenlerdenim.
Şaban Piriş:
Ben sizin, iyiliğinizi isteyen, size öğüt verenlerdenim, diye onlara yemin etti.
Edip Yüksel:
Kendilerine yemin de etti: "Ben size öğüt veriyorum."
Ali Bulaç:
Ve: "Gerçekten ben size öğüt verenlerdenim" diye yemin de etti.
Suat Yıldırım:
Fakat şeytan onlara, gözlerinden gizlenmiş olan edep yerlerini açığa çıkarmak için vesvese verdi. Onlara şöyle telkinde bulundu: “Rabbinizin size bu ağacın meyvesini yasaklamasının tek sebebi, sizin meleklerden veya ölümsüz hayata kavuşanlardan olmanızı önlemektir” diyerek, kendisinin onların iyiliğini istediğine dair yemin üstüne yemin etti. [20,120]
Ömer Nasuhi Bilmen:
Ve onlara, «Ben muhakkak sizin için elbette hayırhâh olanlardanım.» diye yemin etti.
Yaşar Nuri Öztürk:
Ve onlara, "ben size öğüt verenlerdenim" diye yemin de etti.
Bekir Sadak:
Ey Insanogullari! Ayip yerlerinizi ortecek giyimlikle sizi susleyecek elbiseler gonderdik. Takva ortusu ise bunlardan daha hayirlidir. Allah´in bu ayetleri ogut almaniz icindir.
İbni Kesir:
Ve
Adem Uğur:
Ve onlara: Ben gerçekten size öğüt verenlerdenim, diye yemin etti.
İskender Ali Mihr:
Ve ikisine yemin etti: “Muhakkak ki ben, sizin ikinize nasihat edenlerdenim.”
Celal Yıldırım:
Ve «herhalde ben size öğüt verenlerdenim» diyerek onlara yemin etti.
Tefhim ul Kuran:
Ve: «Gerçekten ben size öğüt verenlerdenim» diye yemin de etti.
Fransızca:
Et il leur jura : "Vraiment, je suis pour vous deux un bon conseiller".
İspanyolca:
Y les juró: «¡De veras, os aconsejo bien!»
İtalyanca:
E giurò: «In verità sono per voi un consigliere sincero».
Almanca:
Auch schwur er ihnen: "Gewiß, ich bin für euch doch von den Ratgebern!"
Çince:
他对他俩盟誓说:我确是忠于你俩的。
Hollandaca:
En hij zwoer hun, zeggende: Waarlijk, ik ben een dergenen, die u goed raden.
Rusça:
Он поклялся им: "Воистину, я для вас - искренний доброжелатель".
Somalice:
Wuxuuna ugu Dhaartay inaan idiin ahay Naseex.
Swahilice:
Naye akawaapia: Kwa yakini mimi ni miongoni wa wanao kunasihini.
Uygurca:
شۇنىڭدەك ئۇلارغا: ‹‹مەن چوقۇم سىلەرگە سادىقمەن›› دەپ قەسەم ئىچىپ بەردى
Japonca:
そしてかれは,かれら両人に誓っ(て言っ)た。「わたしはあなたがたの心からの忠告者である。」
Arapça (Ürdün):
«وقاسمهما» أي أقسم لهما بالله «إني لكما لمن الناصحين» في ذلك.
Hintçe:
और उन दोनों के सामने क़समें खायीं कि मैं यक़ीनन तुम्हारा ख़ैर ख्वाह हूँ
Tayca:
และมันได้สาบานแก่ทั้งสองนั้นว่าแท้จริง)นอยู่ในพวกที่แนะนำท่านทั้งสอง
İbranice:
הוא נשבע להם ואמר 'אני רוצה (רק) טוב עבורכם
Hırvatça:
i zaklinjaše im se: "Ja sam vama dvoma, zaista, savjetnik iskreni!"
Rumence:
Apoi le jură: “Eu vouă vă sunt un sfetnic vrednic de încredere.”
Transliteration:
Waqasamahuma innee lakuma lamina alnnasiheena
Türkçe:
Ve onlara, "ben size öğüt verenlerdenim" diye yemin de etti.
Sahih International:
And he swore [by Allah] to them, "Indeed, I am to you from among the sincere advisors."
İngilizce:
And he swore to them both, that he was their sincere adviser.
Azerbaycanca:
Həm də onlara: “Mən, əlbəttə, sizin xeyirxah məsləhətçilərinizdənəm”,- deyə and içdi.
Süleyman Ateş:
Ve onlara: "Elbette ben size öğüt verenlerdenim." diye de yemin etti.
Diyanet Vakfı:
Ve onlara: Ben gerçekten size öğüt verenlerdenim, diye yemin etti.
Erhan Aktaş:
Ve ikisine: “Ben gerçekten ikinizin de iyiliğini istemekteyim.” diye yemin etti.
Kral Fahd:
Ve onlara: Ben gerçekten size öğüt verenlerdenim, diye yemin etti.
Hasan Basri Çantay:
Bir de onlara: «Şübhesiz ki ben sizin iyiliğinizi isteyenlerdenim» diye yemîn etdi.
Muhammed Esed:
Ve onlara: "Ben gerçekten sizin iyiliğinizi isteyen biriyim" diye de and verdi.
Gültekin Onan:
Ve: "
Ali Fikri Yavuz:
Bir de onlara: “-Muhakkak ki, ben sizin iyiliğinizi isteyenlerdenim”, diye yemin etti.
Portekizce:
E ele lhes jurou: Sou para vós um fiel conselheiro.
İsveççe:
Och han svor och bedyrade för dem: "Jag är er gode rådgivare [som vill ert väl]!"
Farsça:
و برای هر دو سوگند سخت و استوار یاد کرد که یقیناً من برای شما از خیر خواهانم [و قصد فریب شما را ندارم.]
Kürtçe:
وە سوێندی بۆ خواردن ووتی بێگومان من لە ئامۆژگاریکەرانی دڵسۆزی ئێوەم
Özbekçe:
Уларга: «Албатта, мен сизларга насиҳат қилувчиларданман», деб қасам ичди.
Malayca:
Dan ia bersumpah kepada keduanya (dengan berkata): "Sesungguhnya aku adalah dari mereka yang memberi nasihat kepada kamu berdua".
Arnavutça:
Dhe ai (djalli) iu betua atyre (duke thënë): “Unë jam për ju, me të vërtetë, këshilltar i sinqertë!”
Bulgarca:
И им се закле: “Наистина за вас съм от доброжелателите.”
Sırpça:
и заклињаше им се: „Ја сам вам, заиста, искрени саветник!“
Çekçe:
A přísahal jim: 'Já vaším rádcem jsem dobrým.'
Urduca:
اور اس نے قسم کھا کر ان سے کہا کہ میں تمہارا سچا خیر خواہ ہوں
Tacikçe:
Ва барояшон савганд хӯрд, ки некхоҳи шумоям.
Tatarca:
"Тәхкыйк мин сезгә яхшылыкны телимен", – дип ант итте Иблис.
Endonezyaca:
Dan dia (syaitan) bersumpah kepada keduanya. "Sesungguhnya saya adalah termasuk orang yang memberi nasehat kepada kamu berdua",
Amharca:
«እኔ ለእናንተ በእርግጥ ከሚመክሩዋችሁ ነኝ» ሲልም አማለላቸው፡፡
Tamilce:
இன்னும், “நிச்சயமாக நான் உங்களுக்கு நன்மை நாடுவோரில் உள்ளவன்தான்” என்று அவ்விருவரிடமும் சத்தியமிட்டான்.
Korece:
또한 그는 맹세하며 그 둘 에게 그들의 진실한 조언자라 하 더라
Vietnamca:
Hắn đã thề thốt với hai người họ, bảo: “Thật ra ta chỉ là một người cố vấn thật lòng cho hai người thôi.”
Ayet Linkleri: