Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

7

Sûredeki Ayet No: 

21

Ayet No: 

975

Sayfa No: 

152

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَقَاسَمَهُمَا إِنِّي لَكُمَا لَمِنَ النَّاصِحِينَ

Çeviriyazı: 

veḳâsemehümâ innî lekümâ lemine-nnâṣiḥîn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Ve onlara: "Elbette ben size öğüt verenlerdenim." diye de yemin etti.

Diyanet İşleri: 

Doğrusu ben size öğüt verenlerdenim diye ikisine yemin etti.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Ve yemin ederek şüphe yok ki dedi, ben size öğüt verenlerdenim.

Şaban Piriş: 

Ben sizin, iyiliğinizi isteyen, size öğüt verenlerdenim, diye onlara yemin etti.

Edip Yüksel: 

Kendilerine yemin de etti: "Ben size öğüt veriyorum."

Ali Bulaç: 

Ve: "Gerçekten ben size öğüt verenlerdenim" diye yemin de etti.

Suat Yıldırım: 

Fakat şeytan onlara, gözlerinden gizlenmiş olan edep yerlerini açığa çıkarmak için vesvese verdi. Onlara şöyle telkinde bulundu: “Rabbinizin size bu ağacın meyvesini yasaklamasının tek sebebi, sizin meleklerden veya ölümsüz hayata kavuşanlardan olmanızı önlemektir” diyerek, kendisinin onların iyiliğini istediğine dair yemin üstüne yemin etti. [20,120]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve onlara, «Ben muhakkak sizin için elbette hayırhâh olanlardanım.» diye yemin etti.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Ve onlara, "ben size öğüt verenlerdenim" diye yemin de etti.

Bekir Sadak: 

Ey Insanogullari! Ayip yerlerinizi ortecek giyimlikle sizi susleyecek elbiseler gonderdik. Takva ortusu ise bunlardan daha hayirlidir. Allah´in bu ayetleri ogut almaniz icindir.

İbni Kesir: 

Ve

Adem Uğur: 

Ve onlara: Ben gerçekten size öğüt verenlerdenim, diye yemin etti.

İskender Ali Mihr: 

Ve ikisine yemin etti: “Muhakkak ki ben, sizin ikinize nasihat edenlerdenim.”

Celal Yıldırım: 

Ve «herhalde ben size öğüt verenlerdenim» diyerek onlara yemin etti.

Tefhim ul Kuran: 

Ve: «Gerçekten ben size öğüt verenlerdenim» diye yemin de etti.

Fransızca: 

Et il leur jura : "Vraiment, je suis pour vous deux un bon conseiller".

İspanyolca: 

Y les juró: «¡De veras, os aconsejo bien!»

İtalyanca: 

E giurò: «In verità sono per voi un consigliere sincero».

Almanca: 

Auch schwur er ihnen: "Gewiß, ich bin für euch doch von den Ratgebern!"

Çince: 

他对他俩盟誓说:我确是忠于你俩的。

Hollandaca: 

En hij zwoer hun, zeggende: Waarlijk, ik ben een dergenen, die u goed raden.

Rusça: 

Он поклялся им: "Воистину, я для вас - искренний доброжелатель".

Somalice: 

Wuxuuna ugu Dhaartay inaan idiin ahay Naseex.

Swahilice: 

Naye akawaapia: Kwa yakini mimi ni miongoni wa wanao kunasihini.

Uygurca: 

شۇنىڭدەك ئۇلارغا: ‹‹مەن چوقۇم سىلەرگە سادىقمەن›› دەپ قەسەم ئىچىپ بەردى

Japonca: 

そしてかれは,かれら両人に誓っ(て言っ)た。「わたしはあなたがたの心からの忠告者である。」

Arapça (Ürdün): 

«وقاسمهما» أي أقسم لهما بالله «إني لكما لمن الناصحين» في ذلك.

Hintçe: 

और उन दोनों के सामने क़समें खायीं कि मैं यक़ीनन तुम्हारा ख़ैर ख्वाह हूँ

Tayca: 

และมันได้สาบานแก่ทั้งสองนั้นว่าแท้จริง)นอยู่ในพวกที่แนะนำท่านทั้งสอง

İbranice: 

הוא נשבע להם ואמר 'אני רוצה (רק) טוב עבורכם

Hırvatça: 

i zaklinjaše im se: "Ja sam vama dvoma, zaista, savjetnik iskreni!"

Rumence: 

Apoi le jură: “Eu vouă vă sunt un sfetnic vrednic de încredere.”

Transliteration: 

Waqasamahuma innee lakuma lamina alnnasiheena

Türkçe: 

Ve onlara, "ben size öğüt verenlerdenim" diye yemin de etti.

Sahih International: 

And he swore [by Allah] to them, "Indeed, I am to you from among the sincere advisors."

İngilizce: 

And he swore to them both, that he was their sincere adviser.

Azerbaycanca: 

Həm də onlara: “Mən, əlbəttə, sizin xeyirxah məsləhətçilərinizdənəm”,- deyə and içdi.

Süleyman Ateş: 

Ve onlara: "Elbette ben size öğüt verenlerdenim." diye de yemin etti.

Diyanet Vakfı: 

Ve onlara: Ben gerçekten size öğüt verenlerdenim, diye yemin etti.

Erhan Aktaş: 

Ve ikisine: “Ben gerçekten ikinizin de iyiliğini istemekteyim.” diye yemin etti.

Kral Fahd: 

Ve onlara: Ben gerçekten size öğüt verenlerdenim, diye yemin etti.

Hasan Basri Çantay: 

Bir de onlara: «Şübhesiz ki ben sizin iyiliğinizi isteyenlerdenim» diye yemîn etdi.

Muhammed Esed: 

Ve onlara: "Ben gerçekten sizin iyiliğinizi isteyen biriyim" diye de and verdi.

Gültekin Onan: 

Ve: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

Bir de onlara: “-Muhakkak ki, ben sizin iyiliğinizi isteyenlerdenim”, diye yemin etti.

Portekizce: 

E ele lhes jurou: Sou para vós um fiel conselheiro.

İsveççe: 

Och han svor och bedyrade för dem: "Jag är er gode rådgivare [som vill ert väl]!"

Farsça: 

و برای هر دو سوگند سخت و استوار یاد کرد که یقیناً من برای شما از خیر خواهانم [و قصد فریب شما را ندارم.]

Kürtçe: 

وە سوێندی بۆ خواردن ووتی بێگومان من لە ئامۆژگاریکەرانی دڵسۆزی ئێوەم

Özbekçe: 

Уларга: «Албатта, мен сизларга насиҳат қилувчиларданман», деб қасам ичди.

Malayca: 

Dan ia bersumpah kepada keduanya (dengan berkata): "Sesungguhnya aku adalah dari mereka yang memberi nasihat kepada kamu berdua".

Arnavutça: 

Dhe ai (djalli) iu betua atyre (duke thënë): “Unë jam për ju, me të vërtetë, këshilltar i sinqertë!”

Bulgarca: 

И им се закле: “Наистина за вас съм от доброжелателите.”

Sırpça: 

и заклињаше им се: „Ја сам вам, заиста, искрени саветник!“

Çekçe: 

A přísahal jim: 'Já vaším rádcem jsem dobrým.'

Urduca: 

اور اس نے قسم کھا کر ان سے کہا کہ میں تمہارا سچا خیر خواہ ہوں

Tacikçe: 

Ва барояшон савганд хӯрд, ки некхоҳи шумоям.

Tatarca: 

"Тәхкыйк мин сезгә яхшылыкны телимен", – дип ант итте Иблис.

Endonezyaca: 

Dan dia (syaitan) bersumpah kepada keduanya. "Sesungguhnya saya adalah termasuk orang yang memberi nasehat kepada kamu berdua",

Amharca: 

«እኔ ለእናንተ በእርግጥ ከሚመክሩዋችሁ ነኝ» ሲልም አማለላቸው፡፡

Tamilce: 

இன்னும், “நிச்சயமாக நான் உங்களுக்கு நன்மை நாடுவோரில் உள்ளவன்தான்” என்று அவ்விருவரிடமும் சத்தியமிட்டான்.

Korece: 

또한 그는 맹세하며 그 둘 에게 그들의 진실한 조언자라 하 더라

Vietnamca: 

Hắn đã thề thốt với hai người họ, bảo: “Thật ra ta chỉ là một người cố vấn thật lòng cho hai người thôi.”