Hizb 32

fevesvese ileyhi-şşeyṭânü ḳâle yâ âdemü hel edüllüke `alâ şecerati-lḫuldi vemülkil lâ yeblâ.

Türkçe:
Derken, şeytan ona şöyle diyerek vesvese verdi: "Ey Âdem! Sana, sonsuzluk ağacıyla eskimez-çökmez mülk ve saltanatı göstereyim mi?"
İngilizce:
But Satan whispered evil to him: he said, "O Adam! shall I lead thee to the Tree of Eternity and to a kingdom that never decays?"
Fransızca:
Puis le Diable le tenta en disant : "ô Adam, t'indiquerai-je l'arbre de l'éternité et un royaume impérissable ? "
Almanca:
Dann flüsterte ihm der Satan ein, er sagte: "Soll ich dir zeigen den Baum der Ewigkeit und eine Herrschaft, die nie vergeht?"
Rusça:
Но сатана стал нашептывать ему и сказал: "О Адам! Показать ли тебе дерево вечности и непреходящей власти?"
Arapça:
فَوَسْوَسَ إِلَيْهِ الشَّيْطَانُ قَالَ يَا آدَمُ هَلْ أَدُلُّكَ عَلَىٰ شَجَرَةِ الْخُلْدِ وَمُلْكٍ لَّا يَبْلَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Nihayet şeytan ona vesvese verdi. Şöyle dedi: "Ey Âdem! Sana sonsuzluk ağacını ve çökmesi olmayan bir saltanatı göstereyim mi?"
Diyanet Vakfı:
Derken şeytan onun aklını karıştırıp "Ey Adem! dedi, sana ebedilik ağacını ve sonu gelmez bir saltanatı göstereyim mi?"

feekelâ minhâ febedet lehümâ sev'âtühümâ veṭafiḳâ yaḫṣifâni `aleyhimâ miv veraḳi-lcenneh. ve`aṣâ âdemü rabbehû fegavâ.

Türkçe:
Nihayet, ikisi de ondan yediler. Bunun üzerine, çirkin yerleri kendilerine açıldı; üzerlerine cennet yapraklarından örtmeye başladılar. Âdem, Rabbine isyan etmiş, azmış, ziyana uğramıştı.
İngilizce:
In the result, they both ate of the tree, and so their nakedness appeared to them: they began to sew together, for their covering, leaves from the Garden: thus did Adam disobey his Lord, and allow himself to be seduced.
Fransızca:
Tous deux (Adam et ève) en mangèrent. Alors leur apparut leur nudité. Ils se mirent à se couvrir avec des feuilles du paradis. Adam désobéit ainsi à son Seigneur et il s'égara.
Almanca:
Dann aßen beide von ihm, dann wurde beiden ihre Blöße sichtbar. Und beide begannen, von den Blättern der Dschanna auf sich zu flechten. Und Adam widersetzte sich seinem HERRN, so irrte er.
Rusça:
Они оба поели с него, и тогда им стали видны их срамные места. Они стали прилеплять на себе райские листья. Адам ослушался своего Господа и впал в заблуждение.
Arapça:
فَأَكَلَا مِنْهَا فَبَدَتْ لَهُمَا سَوْآتُهُمَا وَطَفِقَا يَخْصِفَانِ عَلَيْهِمَا مِن وَرَقِ الْجَنَّةِ ۚ وَعَصَىٰ آدَمُ رَبَّهُ فَغَوَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bunun üzerine ikisi de o ağaçtan yediler. Hemen ayıp yerleri kendilerine açılıp görünüverdi. Ve üzerlerine cennet yaprağından örtüp yamamaya başladılar. Âdem Rabbinin emrinden çıktı da şaşırdı.
Diyanet Vakfı:
Nihayet ondan yediler. Bunun üzerine kendilerine ayıp yerleri göründü. Üstlerini cennet yaprağı ile örtmeye çalıştılar. (Bu suretle) Âdem Rabbine asi olup yolunu şaşırdı.

ŝümme-ctebâhü rabbühû fetâbe `aleyhi vehedâ.

Türkçe:
Sonra, Rabbi onu arıtıp temizledi, onun tövbesini kabul edip kendisini iyiye ve doğruya kılavuzladı.
İngilizce:
But his Lord chose him (for His Grace): He turned to him, and gave him Guidance.
Fransızca:
Son Seigneur l'a ensuite élu, agréé son repentir et l'a guidé.
Almanca:
Dann erwählte ihn sein HERR, dann vergab ER ihm und leitete ihn recht.
Rusça:
Потом Господь избрал его, принял его покаяние и наставил на прямой путь.
Arapça:
ثُمَّ اجْتَبَاهُ رَبُّهُ فَتَابَ عَلَيْهِ وَهَدَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sonra Rabbi, onu seçti de tevbesini kabul buyurdu ve ona doğru yolu gösterdi.
Diyanet Vakfı:
Sonra Rabbi onu seçkin kıldı; tevbesini kabul etti ve doğru yola yöneltti.

ḳâle-hbiṭâ minhâ cemî`am ba`ḍuküm liba`ḍin `adüvv. feimmâ ye'tiyenneküm minnî hüden femeni-ttebe`a hüdâye felâ yeḍillü velâ yeşḳâ.

Türkçe:
Allah dedi: "İkiniz birlikte inin oradan! Birbirinize düşmansınız. Benden size bir hidayet geldiğinde, benim o hidayetime uyan artık ne sapar ne de bedbaht olur."
İngilizce:
He said: "Get ye down, both of you,- all together, from the Garden, with enmity one to another: but if, as is sure, there comes to you Guidance from Me, whosoever follows My Guidance, will not lose his way, nor fall into misery.
Fransızca:
Il dit : "Descendez d'ici, (Adam et ève), [Vous serez] tous (avec vos descendants) ennemis les uns des autres . Puis, si jamais un guide vous vient de Ma part, quiconque suit Mon guide ne s'égarera ni ne sera malheureux.
Almanca:
ER sagte: "Steigt von ihr, allesamt hinab! Die einen von euch (dieMenschen) sind für die anderen (Satan) Feind. Und wenn euch von Mir Rechtleitung zuteil wird, wer dann Meiner Rechtleitung folgt, der wird weder abirren noch unglücklich werden.
Rusça:
Он сказал: "Низвергнитесь отсюда вместе, и одни из вас будут врагами других. Если же к вам явится от Меня верное руководство, то всякий, кто последует Моему верному руководству, не окажется заблудшим и несчастным.
Arapça:
قَالَ اهْبِطَا مِنْهَا جَمِيعًا ۖ بَعْضُكُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ ۖ فَإِمَّا يَأْتِيَنَّكُم مِّنِّي هُدًى فَمَنِ اتَّبَعَ هُدَايَ فَلَا يَضِلُّ وَلَا يَشْقَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah (onlara) şöyle dedi: "Birbirinize düşman olmak üzere hepiniz oradan (cennetten) inin. Artık benden size bir hidayet (kitab) geldiği zaman, kim benim hidayetime uyarsa işte o, sapıklığa düşmez ve (ahirette) zahmet çekmez.
Diyanet Vakfı:
Dedi ki: Birbirinize düşman olarak hepiniz oradan (cennetten) inin! Artık benden size hidayet geldiğinde, kim benim hidayetime uyarsa o sapmaz ve bedbaht olmaz.

vemen a`raḍa `an ẕikrî feinne lehû me`îşeten ḍankev venaḥşüruhû yevme-lḳiyâmeti a`mâ.

Türkçe:
Kim benim zikrimden/Kur'anımdan yüz çevirirse onun için zor, sıkıcı bir hayat şekli/dar bir geçim vardır; kıyamet günü de onu kör olarak haşrederiz.
İngilizce:
But whosoever turns away from My Message, verily for him is a life narrowed down, and We shall raise him up blind on the Day of Judgment.
Fransızca:
Et quiconque se détourne de Mon Rappel, mènera certes, une vie pleine de gêne, et le Jour de la Résurrection Nous l'amènerons aveugle au rassemblement" .
Almanca:
Und wer sich von Meiner Ermahnung abwendet, für den ist dann ein elendes Leben bestimmt, und WIR werden ihn am Tag der Auferstehung als Blinden zur Versammlung bringen."
Rusça:
А кто отвернется от Моего Напоминания, того ожидает тяжкая жизнь, а в День воскресения Мы воскресим его слепым".
Arapça:
وَمَنْ أَعْرَضَ عَن ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكًا وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Her kim de benim zikrimden (Kur'ân'dan) yüz çevirirse, (bilsin ki) ona dar bir geçim vardır ve onu kıyamet günü kör olarak haşrederiz.
Diyanet Vakfı:
Kim de beni anmaktan yüz çevirirse şüphesiz onun sıkıntılı bir hayatı olacak ve biz onu, kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz.

ḳâle rabbi lime ḥaşertenî a`mâ veḳad küntü beṣîrâ.

Türkçe:
O der ki: "Rabbim, beni neden kör haşrettin, ben gören biri idim?"
İngilizce:
He will say: "O my Lord! why hast Thou raised me up blind, while I had sight (before)?"
Fransızca:
Il dira : "ô mon Seigneur, pourquoi m'as-Tu amené aveugle alors qu'auparavant je voyais ? "
Almanca:
Er sagte: "Mein HERR! Weshalb bringst DU mich als Blinden zur Versammlung, wo ich doch bereits sehend war?"
Rusça:
Он скажет: "Господи! Почему Ты воскресил меня слепым, если раньше я был зрячим?"
Arapça:
قَالَ رَبِّ لِمَ حَشَرْتَنِي أَعْمَىٰ وَقَدْ كُنتُ بَصِيرًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(O zaman Kur'ândan yüz çeviren kimse) "Rabbim! beni niçin kör olarak haşrettin, oysa ben gören bir kimseydim" der.
Diyanet Vakfı:
O: Rabbim! Beni niçin kör olarak haşrettin? Oysa ben, hakikaten görür idim!, der.

ḳâle keẕâlike etetke âyâtünâ fenesîtehâ. vekeẕâlike-lyevme tünsâ.

Türkçe:
Allah buyurur: "Ayetlerimiz sana geldiğinde sen böyle unutmuştun; bugün de sen aynı şekilde unutuluyorsun."
İngilizce:
(Allah) will say: "Thus didst Thou, when Our Signs came unto thee, disregard them: so wilt thou, this day, be disregarded."
Fransızca:
[Allah lui] dira : "De même que Nos Signes (enseignements) t'étaient venus et que tu les as oubliés, ainsi aujourd'hui tu es oublié".
Almanca:
ER sagte: "Solcherart wurden dir Meine Ayat zuteil, dann hast du sie vergessen. Und solcherart wirst du heute in Vergessenheit geraten."
Rusça:
Он скажет: "Вот так! Наши знамения явились к тебе, но ты предал их забвению. Таким же образом сегодня ты сам будешь предан забвению".
Arapça:
قَالَ كَذَٰلِكَ أَتَتْكَ آيَاتُنَا فَنَسِيتَهَا ۖ وَكَذَٰلِكَ الْيَوْمَ تُنسَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah: "Böyledir, sana âyetlerimiz gelmişti de onları sen unutmuştun, bugün de öylece unutulursun" der.
Diyanet Vakfı:
(Allah) buyurur ki: İşte böyle. Çünkü sana ayetlerimiz geldi; ama sen onları unuttun. Bugün de aynı şekilde sen unutuluyorsun!

vekeẕâlike neczî men esrafe velem yü'mim biâyâti rabbih. vele`aẕâbü-l'âḫirati eşeddü veebḳâ.

Türkçe:
İsraf eden/haddi aşan ve Rabbinin ayetlerine inanmayan kimseleri biz böyle cezalandırırız. Ve âhiretin azabı çok daha şiddetli, çok daha kalıcıdır.
İngilizce:
And thus do We recompense him who transgresses beyond bounds and believes not in the Signs of his Lord: and the Penalty of the Hereafter is far more grievous and more enduring.
Fransızca:
Ainsi sanctionnons-nous l'outrancier qui ne croit pas aux révélations de son Seigneur. Et certes, le châtiment de l'au-delà est plus sévère et plus durable.
Almanca:
Und solcherart vergelten WIR dem, der Übertretungen beging und den Iman an die Ayat seines HERRN nicht verinnerlichte. Und die Peinigung des Jenseits ist gewiß noch härter und andauernder.
Rusça:
Так Мы воздаем тем, кто излишествовал и не уверовал в знамения своего Господа. А мучения в Последней жизни будут еще более тяжкими и длительными.
Arapça:
وَكَذَٰلِكَ نَجْزِي مَنْ أَسْرَفَ وَلَمْ يُؤْمِن بِآيَاتِ رَبِّهِ ۚ وَلَعَذَابُ الْآخِرَةِ أَشَدُّ وَأَبْقَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşte haddi aşanları, Rabbinin âyetlerine inanmayanları biz böyle cezalandırırız. Ve muhakkak ki ahiret azabı (dünya azabından) daha şiddetli ve daha devamlıdır.
Diyanet Vakfı:
Doğru yoldan sapanı ve Rabbinin ayetlerine inanmayanı işte böyle cezalandırırız. Ahiret azabı, elbette daha şiddetli ve daha süreklidir.

efelem yehdi lehüm kem ehleknâ ḳablehüm mine-lḳurûni yemşûne fî mesâkinihim. inne fî ẕâlike leâyâtil liüli-nnühâ.

Türkçe:
Kendilerinden önceki nesillerden nicelerini helâk etmemiz onları yola getirmedi mi? Onların yurtlarında/barınaklarında dolaşıp duruyorlar. Akıl sahipleri için bunda elbette ibretler vardır!
İngilizce:
Is it not a warning to such men (to call to mind) how many generations before them We destroyed, in whose haunts they (now) move? Verily, in this are Signs for men endued with understanding.
Fransızca:
Cela ne leur a-t-il pas servi de direction, que Nous ayons fait périr avant eux tant de générations dans les demeures desquelles ils marchent maintenant ? Voilà bien là des leçons pour les doués d'intelligence !
Almanca:
Wurde ihnen etwa noch nicht deutlich, wie viele an Generationen vor ihnen WIR zugrunde richteten, durch deren Wohnstätten sie gehen?! Gewiß, darin sind doch Ayat für die Verständigen.
Rusça:
Неужели их не привело на прямой путь то, что Мы погубили до них столько поколений, по жилищам которых они ходят? Воистину, в этом - знамения для обладающих разумом.
Arapça:
أَفَلَمْ يَهْدِ لَهُمْ كَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُم مِّنَ الْقُرُونِ يَمْشُونَ فِي مَسَاكِنِهِمْ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَاتٍ لِّأُولِي النُّهَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onları, yerlerinde gezip durdukları şu kendilerinden önce yok ettiğimiz bunca nesiller(in o korkunç akibeti) doğru yola sevk etmedi mi? Doğrusu bunda ibret alacak aklı olanlar için nice deliller vardır.
Diyanet Vakfı:
Bizim, onlardan önce nice nesilleri helak etmiş olmamız kendilerini yola getirmedi mi? Halbuki onların yurtlarında gezip dolaşırlar. Bunda, elbette ki akıl sahipleri için nice ibretler vardır.

velevlâ kelimetün sebeḳat mir rabbike lekâne lizâmev veecelüm müsemmâ.

Türkçe:
Eğer Rabbin tarafından daha önce söylenmiş bir söz, belirlenmiş bir süre olmasaydı, bunlar için de helâk kaçınılmaz olurdu.
İngilizce:
Had it not been for a Word that went forth before from thy Lord, (their punishment) must necessarily have come; but there is a Term appointed (for respite).
Fransızca:
N'eussent-été un décret préalable de ton Seigneur et aussi un terme déjà fixé, (leur châtiment) aurait été inévitable (et immédiat).
Almanca:
Und gäbe es kein von deinem HERRN bereits gefälltes Wort und keine festgelegte Frist, wäre es (das Bestrafen) sicherlich notwendig.
Rusça:
Если бы не было прежде Слова от твоего Господа и если бы не назначенный срок, то оно (наказание) уже обязательно наступило бы.
Arapça:
وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِن رَّبِّكَ لَكَانَ لِزَامًا وَأَجَلٌ مُّسَمًّى
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Eğer Rabbinin verdiği bir hüküm ve tayin ettiği bir süre olmasaydı, hemen azaba uğrarlardı.
Diyanet Vakfı:
Eğer Rabbinden, daha önce sadır olmuş bir söz ve tayin edilmiş bir vade olmasaydı, (ceza onlar için de dünyada) kaçınılmaz olurdu.

Sayfalar

Hizb 32 beslemesine abone olun.