Hizb 31

yâ yaḥyâ ḫuẕi-lkitâbe biḳuvveh. veâteynâhü-lḥukme ṣabiyyâ.

Türkçe:
"Ey Yahya! Kitap'ı kuvvetle tut." Biz ona daha sabi iken hikmet verdik.
İngilizce:
(To his son came the command): "O Yahya! take hold of the Book with might": and We gave him Wisdom even as a youth,
Fransızca:
..."ô Yahya, tiens fermement au Livre (la Thora) ! " Nous lui donnâmes la sagesse alors qu'il était enfant,
Almanca:
Yahya! Halte dich mit Nachdruck an die Schrift! Und WIR ließen ihm als Kind die Weisheit zuteil werden,
Rusça:
О Йахйа (Иоанн)! Крепко держи Писание. Мы одарили его мудростью, пока он был еще ребенком,
Arapça:
يَا يَحْيَىٰ خُذِ الْكِتَابَ بِقُوَّةٍ ۖ وَآتَيْنَاهُ الْحُكْمَ صَبِيًّا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey Yahya! Kitaba kuvvetle sarıl (dedik) ve daha çocukken ona hikmet verdik.
Diyanet Vakfı:
"Ey Yahya! Kitab'a (Tevrat'a) vargücünle sarıl!" (dedik) ve henüz sabi iken ona (ilim ve) hikmet verdik.

veḥanânem mil ledünnâ vezekâh. vekâne teḳiyyâ.

Türkçe:
Katımızdan bir kalp yumuşaklığı, bir temizlik verdik. Korunan biriydi o.
İngilizce:
And piety (for all creatures) as from Us, and purity: He was devout,
Fransızca:
ainsi que la tendresse de Notre part et la pureté. Il était pieux,
Almanca:
sowie Mildherzigkeit von Uns und Reinheit. Und er war ein Muttaqi.
Rusça:
а также состраданием от Нас и чистотой. Он был богобоязнен,
Arapça:
وَحَنَانًا مِّن لَّدُنَّا وَزَكَاةً ۖ وَكَانَ تَقِيًّا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hem de katımızdan bir merhamet ve (günahlardan) paklık verdik, o çok takva sahibi idi.
Diyanet Vakfı:
Tarafımızdan ona kalp yumuşaklığı ve temizlik de (verdik). O, çok sakınan bir kimse idi.

veberram bivâlideyhi velem yekün cebbâran `aṣiyyâ.

Türkçe:
Ana-babasına iyilik eden biriydi; zorba, isyancı biri değil.
İngilizce:
And kind to his parents, and he was not overbearing or rebellious.
Fransızca:
et dévoué envers ses père et mère; et ne fut ni violent ni désobéissant.
Almanca:
Er war auch gütig seinen Eltern gegenüber, und er war kein widerspenstiger Widersacher.
Rusça:
почтителен к родителям и не был гордецом и ослушником.
Arapça:
وَبَرًّا بِوَالِدَيْهِ وَلَمْ يَكُن جَبَّارًا عَصِيًّا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Anne ve babasına karşı iyi davranan bir kimse idi, zorba ve isyankâr değildi.
Diyanet Vakfı:
Ana-babasına çok iyi davranırdı; o, isyankar bir zorba değildi.

veselâmün `aleyhi yevme vulide veyevme yemûtü veyevme yüb`aŝü ḥayyâ.

Türkçe:
Selam olsun ona, doğduğu gün, öleceği gün ve diri olarak kaldırılacağı gün.
İngilizce:
So Peace on him the day he was born, the day that he dies, and the day that he will be raised up to life (again)!
Fransızca:
Que la paix soit sur lui le jour où il naquit, le jour où il mourra, et le jour où il sera ressuscité vivant !
Almanca:
Und Salam sei auf ihm am Tage, als er geboren wurde, und am Tage, wenn er stirbt, und am Tage, wenn er lebendig erweckt wird.
Rusça:
Мир ему в тот день, когда он родился, в тот день, когда он скончался, и в тот день, когда он будет воскрешен к жизни!
Arapça:
وَسَلَامٌ عَلَيْهِ يَوْمَ وُلِدَ وَيَوْمَ يَمُوتُ وَيَوْمَ يُبْعَثُ حَيًّا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Doğduğu gün, öleceği gün ve dirileceği gün ona selam olsun.
Diyanet Vakfı:
Doğduğu gün, öleceği gün ve diri olarak kabirden kaldırılacağı gün ona selam olsun!

veẕkür fi-lkitâbi meryem. iẕi-ntebeẕet min ehlihâ mekânen şerḳiyyâ.

Türkçe:
Kitap'ta Meryem'i de an. Hani o, ailesinden ayrılıp doğu tarafında bir mekâna çekilmişti.
İngilizce:
Relate in the Book (the story of) Mary, when she withdrew from her family to a place in the East.
Fransızca:
Mentionne, dans le Livre (le Coran), Marie, quand elle se retira de sa famille en un lieu vers l'Orient.
Almanca:
Und erwähne in der Schrift Maryam, als sie sich von ihrer Familie an einen östlichen Platz zurückzog,
Rusça:
Помяни в Писании Марьям (Марию). Вот она ушла от своей семьи на восток
Arapça:
وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ مَرْيَمَ إِذِ انتَبَذَتْ مِنْ أَهْلِهَا مَكَانًا شَرْقِيًّا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Ey Muhammed!) Kur'ân'daki Meryem kıssasını da an (insanlara anlat). Hani o, ailesinden ayrılarak (evinin veya mescidin) doğu tarafında bir yere çekilmişti.
Diyanet Vakfı:
(Resulüm! ) Kitap'ta Meryem'i de an. Hani o, ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmişti.

fetteḫaẕet min dûnihim ḥicâben feerselnâ ileyhâ rûḥanâ fetemeŝŝele lehâ beşeran seviyyâ.

Türkçe:
Onlarla arasına bir perde çekmişti. Biz de ruhumuzu ona göndermiştik de o kendisine sapasağlam bir insan şeklinde görünmüştü.
İngilizce:
She placed a screen (to screen herself) from them; then We sent her our angel, and he appeared before her as a man in all respects.
Fransızca:
Elle mit entre elle et eux un voile. Nous lui envoyâmes Notre Esprit (Gabriel), qui se présenta à elle sous la forme d'un homme parfait.
Almanca:
und vor ihnen einen Sichtschutz errichtete. Dann entsandten WIR ihr einen Ruhh von Uns und er erschien ihr als ein makelloser Mensch.
Rusça:
и укрылась от них за завесой. Мы же послали к ней Нашего Духа (Джибриля), и он предстал перед ней в облике прекрасно сложенного человека.
Arapça:
فَاتَّخَذَتْ مِن دُونِهِمْ حِجَابًا فَأَرْسَلْنَا إِلَيْهَا رُوحَنَا فَتَمَثَّلَ لَهَا بَشَرًا سَوِيًّا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sonra ailesiyle kendisi arasına bir perde koymuştu. Biz ona meleğimiz (Cebrail)i gönderdik de ona tam bir insan şeklinde göründü.
Diyanet Vakfı:
Meryem, onlarla kendi arasına bir perde çekmişti. Derken, biz ona ruhumuzu gönderdik de o, kendisine tastamam bir insan şeklinde göründü.

ḳâlet innî e`ûẕü birraḥmâni minke in künte teḳiyyâ.

Türkçe:
Meryem demişti: "Ben senden, Rahman'a sığınıyorum. Takva sahibi biriysen dikkatli ol."
İngilizce:
She said: "I seek refuge from thee to (Allah) Most Gracious: (come not near) if thou dost fear Allah."
Fransızca:
Elle dit : "Je me réfugie contre toi auprès du Tout Miséricordieux. Si tu es pieux, [ne m'approche point].
Almanca:
Sie sagte: "Ich suche Schutz beim Allgnade Erweisenden vor dir, 2 wenn du ein Muttaqi bist!"
Rusça:
Она сказала: "Я прибегаю к Милостивому, чтобы Он защитил меня от тебя, если только ты богобоязнен".
Arapça:
قَالَتْ إِنِّي أَعُوذُ بِالرَّحْمَٰنِ مِنكَ إِن كُنتَ تَقِيًّا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Meryem: "Ben senden Rahmân (olan Allah) a sığınırım. Eğer Allah'dan korkuyorsan (dokunma bana)" dedi.
Diyanet Vakfı:
Meryem dedi ki: Senden, çok esirgeyici olan Allah'a sığınırım! Eğer Allah'tan sakınan bir kimse isen (bana dokunma).

ḳâle innemâ ene rasûlü rabbik. liehebe leki gulâmen zekiyyâ.

Türkçe:
Ruh dedi: "Ben, sadece Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir oğlan bağışlamak için buradayım."
İngilizce:
He said: "Nay, I am only a messenger from thy Lord, (to announce) to thee the gift of a holy son.
Fransızca:
Il dit : "Je suis en fait un Messager de ton Seigneur pour te faire don d'un fils pur".
Almanca:
Er erwiderte: "Ich bin doch nur ein Gesandter deines HERRN, um dir einen reinen Jungen zu schenken!"
Rusça:
Он сказал: "Воистину, я послан твоим Господом, чтобы даровать тебе чистого мальчика".
Arapça:
قَالَ إِنَّمَا أَنَا رَسُولُ رَبِّكِ لِأَهَبَ لَكِ غُلَامًا زَكِيًّا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Melek: "Ben, sana temiz bir oğlan bağışlamak için, Rabbinin gönderdiği bir elçiyim" dedi.
Diyanet Vakfı:
Melek: Ben, yalnızca, sana tertemiz bir erkek çocuk bağışlamam için Rabbinin bir elçisiyim, dedi.

ḳâlet ennâ yekûnü lî gulâmüv velem yemsesnî beşeruv velem ekü begiyyâ.

Türkçe:
Dedi: "Benim nasıl oğlum olur; bana herhangi bir insan dokunmadı. Ben bir kahpe de değilim."
İngilizce:
She said: "How shall I have a son, seeing that no man has touched me, and I am not unchaste?"
Fransızca:
Elle dit : "Comment aurais-je un fils, quand aucun homme ne m'a touchée, et je ne suis pas prostituée ? "
Almanca:
Sie sagte: "Wie kann ich einen Jungen haben, wo mich noch nie ein Mensch intim berührte und ich nie eine Unzüchtige war?"
Rusça:
Она сказала: "Как у меня может быть мальчик, если меня не касался мужчина, и я не была блудницей?"
Arapça:
قَالَتْ أَنَّىٰ يَكُونُ لِي غُلَامٌ وَلَمْ يَمْسَسْنِي بَشَرٌ وَلَمْ أَكُ بَغِيًّا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Meryem: "Benim nasıl çocuğum olabilir? Bana hiçbir insan dokunmamıştır. Ben iffetsiz de değilim" dedi.
Diyanet Vakfı:
Meryem: Bana bir insan eli değmediği, iffetsiz de olmadığım halde benim nasıl çocuğum olabilir? dedi.

ḳâle keẕâlik. ḳâle rabbüki hüve `aleyye heyyin. velinec`alehû âyetel linnâsi veraḥmetem minnâ. vekâne emram maḳḍiyyâ.

Türkçe:
Dedi: "İşte böyle! Rabbin buyurdu ki: 'O benim için çok kolaydır. Böyle olması onu, insanlara bir mucize ve bizden bir rahmet yapmamız içindir. Hükme bağlanmış bir iştir bu."
İngilizce:
He said: "So (it will be): Thy Lord saith, 'that is easy for Me: and (We wish) to appoint him as a Sign unto men and a Mercy from Us':It is a matter (so) decreed."
Fransızca:
Il dit : "Ainsi sera-t-il ! Cela M'est facile, a dit ton Seigneur ! Et Nous ferons de lui un signe pour les gens, et une miséricorde de Notre part. C'est une affaire déjà décidée".
Almanca:
Er sagte: "Es ist so! Dein HERR sagte: "Dies ist Mir ein Leichtes!" Und zweifellos werden WIR ihn zu einer Aya machen für die Menschen und zu einer Gnade von Uns! Und dies ist bereits eine beschlossene Sache.
Rusça:
Он сказал: "Вот так! Господь твой сказал: "Это для Меня легко. Мы сделаем его знамением для людей и милостью от Нас. Это дело уже решено!""
Arapça:
قَالَ كَذَٰلِكِ قَالَ رَبُّكِ هُوَ عَلَيَّ هَيِّنٌ ۖ وَلِنَجْعَلَهُ آيَةً لِّلنَّاسِ وَرَحْمَةً مِّنَّا ۚ وَكَانَ أَمْرًا مَّقْضِيًّا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Melek: "Bu, dediğin gibidir. Ancak Rabbin buyurdu ki: Bu (babasız çocuk vermek), bana pek kolaydır. Hem biz onu nezdimizden insanlara bir mucize ve rahmet kılacağız. Hem, bu önceden (ezelde) kararlaştırılmış bir iştir." dedi.
Diyanet Vakfı:
Melek: Öyledir, dedi; (zira) Rabbin buyurdu ki: Bu bana kolaydır. Çünkü biz, onu insanlara bir delil ve kendimizden bir rahmet kılacağız. Bu, hüküm ve karara bağlanmış (ezelde olup bitmiş) bir iş idi.

Sayfalar

Hizb 31 beslemesine abone olun.