
yâ eyyühe-lleẕîne âmenû lâ tetteḫiẕü-lkâfirîne evliyâe min dûni-lmü'minîn. etürîdûne en tec`alû lillâhi `aleyküm sülṭânem mübînâ.
Türkçe:
Ey iman sahipleri! Müminleri bırakıp da küfre sapanları dostlar edinmeyin. Kendi aleyhinize Allah'a açık bir kanıt mı vermek istiyorsunuz?
İngilizce:
O ye who believe! Take not for friends unbelievers rather than believers: Do ye wish to offer Allah an open proof against yourselves?
Fransızca:
ô les croyants ! Ne prenez pas pour alliés les mécréants au lieu des croyants. Voudriez-vous donner à Allah une preuve évidente contre vous ?
Almanca:
Ihr, die den Iman verinnerlicht habt! Nehmt euch die Kafir nicht als Wali anstelle der Mumin, wollt ihr ALLAH gegen euch eine eindeutige Verfügung geben?!
Rusça:
О те, которые уверовали! Не берите неверующих себе в помощники и друзья вместо верующих. Неужели вы хотите предоставить Аллаху очевидный довод против вас самих?
Arapça:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاءَ مِن دُونِ الْمُؤْمِنِينَ ۚ أَتُرِيدُونَ أَن تَجْعَلُوا لِلَّهِ عَلَيْكُمْ سُلْطَانًا مُّبِينًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey iman edenler! Müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin. Kendi aleyhinizde Allah'a apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz?
Diyanet Vakfı:
Ey iman edenler! Müminleri bırakıp da kafirleri dost edinmeyin; (bunu yaparak) Allah'a, aleyhinizde apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz?

inne-lmünâfiḳîne fi-dderki-l'esfeli mine-nnâr. velen tecide lehüm neṣîrâ.
Türkçe:
Şu da bir gerçek ki ikiyüzlüler, ateşin en alt katındadırlar. Onlar için bir yardımcı asla bulamayacaksın.
İngilizce:
The Hypocrites will be in the lowest depths of the Fire: no helper wilt thou find for them;-
Fransızca:
Les hypocrites seront, certes, au plus bas fond du Feu, et tu ne leur trouveras jamais de secoureur,
Almanca:
Gewiß, die Munafiq sind in der untersten Stufe des Feuers, und du wirst für sie keinen Beistehenden finden.
Rusça:
Воистину, лицемеры окажутся на нижайшей ступени Огня, и ты не найдешь для них помощника,
Arapça:
إِنَّ الْمُنَافِقِينَ فِي الدَّرْكِ الْأَسْفَلِ مِنَ النَّارِ وَلَن تَجِدَ لَهُمْ نَصِيرًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şüphesiz ki münafıklar, cehennem ateşinin en aşağı tabakasındadırlar. Onlara bir yardım edici de bulamazsın.
Diyanet Vakfı:
Şüphe yok ki münafıklar cehennemin en alt katındadırlar. Artık onlara asla bir yardımcı bulamazsın.

ille-lleẕîne tâbû veaṣleḥû va`teṣamû billâhi veaḫleṣû dînehüm lillâhi feülâike me`a-lmü'minîn. vesevfe yü'ti-llâhü-lmü'minîne ecran `ażîmâ.
Türkçe:
Ancak tövbe edip hallerini düzelterek Allah'a yapışan ve dinlerini samimiyetle Allah'a özgüleyenler müstesnadır. İşte böyleleri, müminlerle beraber olacaktır. Ve Allah, müminlere yakında çok büyük bir ödül verecektir.
İngilizce:
Except for those who repent, mend (their lives) hold fast to Allah, and purify their religion as in Allah's sight: if so they will be (numbered) with the believers. And soon will Allah grant to the believers a reward of immense value.
Fransızca:
sauf ceux qui se repentent, s'amendent, s'attachent fermement à Allah, et Lui vouent une foi exclusive. Ceux-là seront avec les croyants. Et Allah donnera aux croyants une énorme récompense.
Almanca:
Ausgenommen sind diejenigen, die bereut, es korrigiert, sich an ALLAH fest gehalten und ihren Din für ALLAH aufrichtig praktiziert haben, diese sind mit den Mumin. ALLAH wird den Mumin eine übergroße Belohnung zuteil werden lassen.
Rusça:
если только они не раскаются и исправят содеянное, крепко ухватятся за Аллаха и очистят свою веру перед Аллахом. Такие окажутся вместе с верующими, а ведь Аллах одарит верующих великой наградой.
Arapça:
إِلَّا الَّذِينَ تَابُوا وَأَصْلَحُوا وَاعْتَصَمُوا بِاللَّهِ وَأَخْلَصُوا دِينَهُمْ لِلَّهِ فَأُولَٰئِكَ مَعَ الْمُؤْمِنِينَ ۖ وَسَوْفَ يُؤْتِ اللَّهُ الْمُؤْمِنِينَ أَجْرًا عَظِيمًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ancak tevbe edenler, durumlarını düzeltenler, Allah'a sarılanlar ve Allah için dinlerine samimi olarak bağlananlar müstesna. İşte bunlar müminlerle beraberdirler. Allah, müminlere büyük bir mükafat verecektir.
Diyanet Vakfı:
Ancak tevbe edip hallerini düzeltenler, Allah'a sımsıkı sarılıp dinlerini (ibadetlerini) yalnız onun için yapanlar başkadır. İşte bunlar (gerçekte) müminlerle beraberdirler ve Allah müminlere yakında büyük mükafat verecektir.

mâ yef`alü-llâhü bi`aẕâbiküm in şekertüm veâmentüm. vekâne-llâhü şâkiran `alîmâ.
Türkçe:
İnanır şükrederseniz,Allah size azabı ne yapacak? Allah da teşekkür eder,O her şeyi gereğince bilir.
İngilizce:
What can Allah gain by your punishment, if ye are grateful and ye believe? Nay, it is Allah that recogniseth (all good), and knoweth all things.
Fransızca:
Pourquoi Allah vous infligerait-il un châtiment si vous êtes reconnaissants et croyants ? Allah est Reconnaissant et Omniscient.
Almanca:
Was hat ALLAH an eurer Peinigung, wenn ihr euch dankbar erweist und den Iman verinnerlicht habt?! Und ALLAH bleibt immer allbelohnend, allwissend.
Rusça:
Зачем Аллаху подвергать вас мучениям, если вы будете благодарны и уверуете? Аллах - Признательный, Знающий.
Arapça:
مَّا يَفْعَلُ اللَّهُ بِعَذَابِكُمْ إِن شَكَرْتُمْ وَآمَنتُمْ ۚ وَكَانَ اللَّهُ شَاكِرًا عَلِيمًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Eğer şükreder ve iman ederseniz Allah size azabı ne yapar? Allah, şükredenlerin mükafatını veren ve her şeyi bilendir.
Diyanet Vakfı:
Eğer siz iman eder ve şükrederseniz, Allah size neden azap etsin! Allah şükre karşılık veren ve her şeyi bilendir.
Sayfalar
