Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

4

Sûredeki Ayet No: 

67

Ayet No: 

560

Sayfa No: 

89

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَإِذًا لَّآتَيْنَاهُم مِّن لَّدُنَّا أَجْرًا عَظِيمًا

Çeviriyazı: 

veiẕel leâteynâhüm mil ledünnâ ecran `ażîmâ.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Ve o zaman elbette kendilerine katımızdan büyük mükafat verirdik.

Diyanet İşleri: 

O zaman onlara kendi katımızdan büyük bir ecir verir ve onları doğru yola eriştirirdik.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Biz de o vakit, onları, katımızdan büyük bir mükafatla mükafatlandırırdık.

Şaban Piriş: 

Biz de o zaman katımızdan büyük bir mükâfat verirdik.

Edip Yüksel: 

Kendilerine katımızdan büyük bir ödül verirdik.

Ali Bulaç: 

Biz de onlara, o zaman yanımızdan büyük bir ecir verirdik.

Suat Yıldırım: 

Ve o takdirde Biz de onlara tarafımızdan pek büyük mükâfat verirdik.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve o zaman elbette onlara tarafımızdan pek büyük bir mükâfaat da verirdik.

Yaşar Nuri Öztürk: 

O takdirde kendilerine katımızdan büyük bir ödül elbette verirdik.

Bekir Sadak: 

Ey Inananlar! Ihtiyatli davranin, boluk boluk veya hep birden savasa gidin.

İbni Kesir: 

O takdirde onlara katımızdan büyük bir mükafat verirdik.

Adem Uğur: 

O zaman elbette kendilerine nezdimizden büyük mükâfat verirdik.

İskender Ali Mihr: 

Ve o zaman Biz onlara, mutlaka katımızdan “büyük ecir” verirdik.

Celal Yıldırım: 

(67-68) Ve o zaman biz de kendi katımızdan onlara büyük bir mükâfat verir ve kendilerini elbette doğru bir yola eriştirirdik.

Tefhim ul Kuran: 

Biz de onlara, o zaman yanımızdan büyük bir ecir verirdik.

Fransızca: 

Alors Nous leur aurions donné certainement, de Notre part, une grande récompense,

İspanyolca: 

les habríamos dado entonces, por parte Nuestra, una magnífica recompensa

İtalyanca: 

[inoltre] daremo loro una ricompensa immensa

Almanca: 

Auch dann hätten WIR ihnen gewiß von Uns übergroße Belohnung zukommen lassen,

Çince: 

如果那样,我必定赏赐他们从我那里发出的重大的报酬,

Hollandaca: 

Wij zouden hen rijkelijk beloond

Rusça: 

Вот тогда Мы даровали бы им от Нас великую награду

Somalice: 

Markaasaan ka siin lahayn Agtanada Ajir wayn.

Swahilice: 

Na hapo tunge wapa malipo makubwa kutoka kwetu.

Uygurca: 

ئۇ چاغدا دەرگاھىمىزدىن ئۇلارغا ئەلۋەتتە بۈيۈك ئەجىر (يەنى جەننەت) ئاتا قىلاتتۇق

Japonca: 

その時は,わが許から必ず偉大な報奨を授け,

Arapça (Ürdün): 

«وإذا» أي لو ثبتوا «لآتيناهم من لدَّنا» من عندنا «أجرا عظيما» هو الجنة.

Hintçe: 

और (दीन में भी) बहुत साबित क़दमी से जमे रहते और इस सूरत में हम भी अपनी तरफ़ से ज़रूर बड़ा अच्छा बदला देते

Tayca: 

และถ้าเช่นนั้นแล้ว แน่นอนเราก็จะให้แก่พวกเขา ซึ่งรางวัลอันใหญ่หลวงจากที่เรานี้เอง

İbranice: 

ואז היינו נותנים להם גמול אדיר מאתנו

Hırvatça: 

I tada bismo im Mi, od Nas, veliku nagradu dali.

Rumence: 

Noi le-am da atunci o mare răsplată,

Transliteration: 

Waithan laataynahum min ladunna ajran AAatheeman

Türkçe: 

O takdirde kendilerine katımızdan büyük bir ödül elbette verirdik.

Sahih International: 

And then We would have given them from Us a great reward.

İngilizce: 

And We should then have given them from our presence a great reward;

Azerbaycanca: 

O zaman Biz də onlara Öz tərəfimizdən böyük mükafat verərdik.

Süleyman Ateş: 

O zaman kendilerine katımızdan büyük mükafat verirdik.

Diyanet Vakfı: 

O zaman elbette kendilerine nezdimizden büyük mükafat verirdik.

Erhan Aktaş: 

O zaman onlara Kendi katımızdan büyük bir ecir(1) verirdik.

Kral Fahd: 

O zaman elbette kendilerine nezdimizden büyük mükâfat verirdik.

Hasan Basri Çantay: 

Ve o zaman biz de onlara tarafımızdan pek büyük bir mükâfat verirdik.

Muhammed Esed: 

bu durumda biz onlara rahmetimizden büyük bir mükafat verirdik

Gültekin Onan: 

Biz de onlara, o zaman yanımızdan büyük bir ecir verirdik.

Ali Fikri Yavuz: 

Elbette o zaman, kendilerine, tarafımızdan büyük bir mükâfat verirdik.

Portekizce: 

E, então, ter-lhes-íamos concedido a Nossa magnífica recompensa.

İsveççe: 

Då skulle Vi helt visst i Vår nåd ge dem en rik belöning

Farsça: 

و ما نیز در آن صورت آنان را به طور یقین پاداشی بزرگ می دادیم.

Kürtçe: 

جا ئەو کاتە بێگومان پێمان دەبەخشین لەلایەن خۆمانەوە پاداشتێکی گەورە

Özbekçe: 

У ҳолда, Биз ҳам уларга Ўз ҳузуримиздан улуғ ажр берган бўлур эдик.

Malayca: 

Dan (setelah mereka berkeadaan demikian), tentulah Kami akan berikan kepada mereka - dari sisi Kami - pahala balasan yang amat besar;

Arnavutça: 

e atëherë, Na, padyshim, do t’u jepnim shpërblim të madh nga ana Jonë.

Bulgarca: 

Тогава щяхме да им дарим от Нас огромна награда

Sırpça: 

И тада бисмо им Ми, од Нас, велику награду дали.

Çekçe: 

Tehdy bychom jim byli darovali odměnu nesmírnou

Urduca: 

اور جب یہ ایسا کرتے تو ہم انہیں اپنی طرف سے بہت بڑا اجر دیتے

Tacikçe: 

Он гоҳ аз ҷониби Худ ба онон музде бузург медодем,

Tatarca: 

Әгәр чын күңелдән Аллаһ һәм расүл хөкемнәренә риза булып, Коръән, сөннәт дәлиле белән гамәл кылучы булсалар, әлбәттә, аларга үз хозурыбыздан олы әҗерләр, ягъни җәннәт нигъмәтләрен бирер идек.

Endonezyaca: 

dan kalau demikian, pasti Kami berikan kepada mereka pahala yang besar dari sisi Kami,

Amharca: 

ያን ጊዜም ከእኛ ዘንድ ታላቅን ምንዳ በሰጠናቸው ነበር፡፡

Tamilce: 

இன்னும், அப்போது நாம் நம்மிடமிருந்து மகத்தான கூலியை அவர்களுக்கு கொடுத்திருப்போம்.

Korece: 

그때 하나님이 그들에게 커 다란 보상을 주었을 것이며

Vietnamca: 

Và lúc đó chắc chắn TA đã ban cho họ một phần thưởng vĩ đại từ nơi TA.