Arapça:
وَلِكُلٍّ جَعَلْنَا مَوَالِيَ مِمَّا تَرَكَ الْوَالِدَانِ وَالْأَقْرَبُونَ ۚ وَالَّذِينَ عَقَدَتْ أَيْمَانُكُمْ فَآتُوهُمْ نَصِيبَهُمْ ۚ إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدًا
Çeviriyazı:
veliküllin ce`alnâ mevâliye mimmâ terake-lvâlidâni vel'aḳrabûn. velleẕîne `aḳadet eymânüküm feâtûhüm neṣîbehüm. inne-llâhe kâne `alâ külli şey'in şehîdâ.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Anne, baba ve akrabaların bıraktıkları her şey için bir mirasçı tayin ettik. Yemin akdiyle mirasçı kıldıklarınızın paylarını da verin. Şüphesiz Allah, her şeye şahittir.
Diyanet İşleri:
Ana babanın ve yakınların bıraktıklarından her birine varisler kıldık. Kendileriyle yeminleştiğiniz kimselere hisselerini veriniz. Doğrusu Allah her şeye şahiddir.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Ana ve babayla yakınların bıraktıkları mallara mirasçı olacak erkek ve kadınları tayin ettik. Kendileriyle ahitleştiğiniz kişilere de paylarını verin, şüphe yok ki Allah her şeyi görür.
Şaban Piriş:
Ana babanın ve yakın akrabanın geride bıraktıklarından her biri için mirasçılar belirledik. Yeminlerinizle (yardımlaşmak için) söz verdiğiniz kimselere de kendi paylarını verin. Elbette Allah, her şeye şahittir.
Edip Yüksel:
Ananın, babanın, akrabaların ve evlenme yoluyla size akraba olanların bıraktıklarından herbiriniz için paylar ayırdık. Herbirine payını vermelisiniz. Elbette ALLAH her şeye Tanıktır.
Ali Bulaç:
Anne-babanın ve yakınların geride bıraktıklarından ve her birine mirasçılar kıldık. Yeminlerinizin (akid ile) bağladığı kimselere de kendi paylarını verin. Şüphesiz, Allah, herşeye şahid olandır.
Suat Yıldırım:
Anne ve babanın ve diğer akrabaların ölümlerinden sonra bırakacakları her terike için vârisler belirledik. Yemin akdinin sizi bağladığı kimselere de paylarını verin. Muhakkak ki Allah her şeye şahittir.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Ve hepsi için baba ve ananın ve yakın hısımlarının ve yeminlerinizin akdettiği kimselerin terekelerinden miras alır varisleri kıldık. Artık onlara nâsiplerini veriniz. Şüphe yok ki Allah Teâlâ herşey üzerine bihakkın şahittir.
Yaşar Nuri Öztürk:
Ana-babanın ve akrabanın geriye bıraktıkları malların hepsi için mirasçılar belirledik. Yeminlerinizin/anlaşmalarınızın akde bağladığı kimselere gelince, onların paylarını da kendilerine verin! Allah her şeyi dikkatli bir tanık olarak gözetlemektedir.
Bekir Sadak:
Onlar cimrilik ederler, insanlara cimrilik tavsiyesinde bulunurlar, Allah´in bol nimetinden kendilerine verdigini gizlerler. Kafirlere asagilik bir azab hazirlamisizdir.
İbni Kesir:
Ana-babanın ve akrabanın geriye bıraktıklarından her birine varisler kıldık. Yeminlerinizin bağladığı kimselere hisselerini verin. Muhakkak ki
Adem Uğur:
(Erkek ve kadından) her biri için, ana, baba ve akrabanın bıraktığından (hisselerini alacak olan) vârisler kıldık. Yeminlerinizin bağladığı kimselere de paylarını verin. Çünkü Allah her şeyi görmektedir.
İskender Ali Mihr:
Ve ana- babanın ve yakın akrabaların bıraktıklarından, herkesi mirascı kıldık. Ve artık, yeminlerinizin bağlandığı kimselere de paylarını verin. Muhakkak ki Allah herşeye şahittir.
Celal Yıldırım:
Ana-babanın ve yakın hısımların geriye bıraktıkları maldan —erkek ve kadından her biri için— vârisler kıldık. Kendileriyle yeminli bağlantı yaptığınız kimselere de hisselerini verin. Şüphesiz ki Allah her şeye şahittir.
Tefhim ul Kuran:
Anne-babanın ve yakınların geride bıraktıklarından her birine mirasçılar kıldık. Yeminlerinizin (akid ile) bağladığı kimselere de kendi paylarını verin. Şüphesiz, Allah, her şeye şahid olandır.
Fransızca:
A tous Nous avons désigné des héritiers pour ce que leur laissent leurs père et mère, leurs proches parents, et ceux envers qui, de vos propres mains, vous vous êtes engagés, donnez leur donc leur part, car Allah, en vérité, est témoin de tout .
İspanyolca:
Hemos designado para todos herederos legales de lo que dejen: los padres, los parientes más cercanos, los unidos a vosotros por juramento. Dadles su parte. Alá es testigo de todo.
İtalyanca:
A ciascuno abbiamo indicato degli eredi cui spetta parte di quello che lasciano: i genitori e i parenti stretti. Date la loro parte a coloro coi quali avete stretto un patto. Allah è testimone di ogni cosa.
Almanca:
Und für jeden (von euch) haben WIR Erbberechtigte bestimmt für das, was die Eltern und die Verwandten hinterlassen haben. Und gebt denjenigen, mit denen ihr einen Vertrag geschlossen habt, ihren Anteil! Gewiß, ALLAH bleibt immer über alles Zeuge.
Çince:
我为男女所遗产每一份财产而规定继承人,即父母和至亲,以及你们曾与她们缔结婚约的人,你们应当把这些继承人的应继份额交给他们。真主确是见证万物的。
Hollandaca:
Wij hebben ieder de erfgenamen aangewezen, die de erfenis zullen ontvangen, door vader en moeder en bloedverwanten bij hunnen dood nagelaten. En hun met wien uwe rechterhanden verbintenissen hebben gesloten, zult gij een deel van de erfenis geven; want God is getuige van alle dingen.
Rusça:
Каждому человеку Мы определили близких, которые наследуют из того, что оставили родители и ближайшие родственники. Отдавайте тем, с кем вы связаны клятвами, их долю. Воистину, Аллах - Свидетель всякой вещи.
Somalice:
Cid kasta waxaan u Yeellay Kuwo dhaxla waxay ka tageen Labada waalid iyo Qaraabadu iyo kuwaad Guntateen Dhaar (Isdhaarsateen) siiya Qaybtooda, (oo Gargaar ah), Eebana wax kasta waa u Marag.
Swahilice:
Na kila mmoja tumemwekea warithi katika waliyo yaacha wazazi wawili na jamaa. Na mlio fungamana nao ahadi wapeni fungu lao. Hakika Mwenyezi Mungu ni Shahidi wa kila kitu.
Uygurca:
ھەر بىر ئادەمنىڭ قالدۇرغان تەرەكىسى ئۈچۈن ۋارىسلار تەيىنلىدۇق، ئۇلار ئاتا - ئانىلار ۋە يېقىنلاردۇر. سىلەر بىلەن (ئۆزئارا ياردەم بېرىش ۋە مىراسخور بولۇشقا) ئەھدۇپەيمان قىلىشقان كىشىلەرگە ئۇلارنىڭ (مىراستىن) ھەسسىسىنى بېرىڭلار. اﷲ ھەقىقەتەن ھەممە نەرسىنى بايقاپ تۇرغۇچىدۇر
Japonca:
各人のために,われはその父母と近親が残すものの相続者を決めた。なおあなたがたの右手が約束した者にも,その分け前を与えなさい。本当にアッラーは凡てのことの立証者であられる。
Arapça (Ürdün):
«ولكلٌ» عن الرجال والنساء «جعلنا موالي» عصبة يعطون «مما ترك الوالدان والأقربون» لهم من المال «والذين عاقدت» بألف ودونها «أيمانكم» جمع يمين بمعنى القسم أو اليد أي الخلفاء الذين عاهدتموهم في الجاهلية على النصرة والإرث «فآتوهم» الآن «نصيبهم» حظوظهم من الميراث وهو السدس «إن الله على كل شيء شهيدا» مطلعا ومنه حالكم وهذا منسوخ بقوله (وأولوا الأرحام بعضهم أول ببعض).
Hintçe:
और मां बाप (या) और क़राबतदार (ग़रज़) तो शख्स जो तरका छोड़ जाए हमने हर एक का (वाली) वारिस मुक़र्रर कर दिया है और जिन लोगों से तुमने मुस्तहकम (पक्का) एहद किया है उनका मुक़र्रर हिस्सा भी तुम दे दो बेशक ख़ुदा तो हर चीज़ पर गवाह है
Tayca:
และสำหรับแต่ละคนนั้น เราได้ให้มีผู้รับมรดก จากสิ่งที่ผู้บังเกิดเกล้าทั้งสอง และญาติที่ใกล้ชิดได้ทิ้งไว้ และบรรดาผู้ที่มือขวาของพวกเจ้าได้ตกลงไว้นั้น ก็จงให้แก่พวกเขาซึ่งส่วนได้ของพวกเขา แท้จริงอัลลอฮฺทรงเป็นพยานในทุกสิ่งทุกอย่าง
İbranice:
לכל אחד ישנם יורשים שיקבלו חלק ממה שהורים וקרובי משפחה השאירו. ואלה אשר נשבעתם להם, העניקו להם את חלקם, כי אלוהים עד לכל דבר
Hırvatça:
Za sve smo odredili nasljednike u onome što ostave roditelji i rođaci, a onima s kojima ste vezani ugovorom dajte njihov dio! Allah je, doista, svemu svjedok.
Rumence:
Noi tuturor am hotărât moştenitori pentru ceea ce au lăsat: părinţii, rudele şi pe cei cu care sunteţi legaţi printr-un legământ. Daţi-le partea lor! Dumnezeu este Martor tuturor.
Transliteration:
Walikullin jaAAalna mawaliya mimma taraka alwalidani waalaqraboona waallatheena AAaqadat aymanukum faatoohum naseebahum inna Allaha kana AAala kulli shayin shaheedan
Türkçe:
Ana-babanın ve akrabanın geriye bıraktıkları malların hepsi için mirasçılar belirledik. Yeminlerinizin/anlaşmalarınızın akde bağladığı kimselere gelince, onların paylarını da kendilerine verin! Allah her şeyi dikkatli bir tanık olarak gözetlemektedir.
Sahih International:
And for all, We have made heirs to what is left by parents and relatives. And to those whom your oaths have bound [to you] - give them their share. Indeed Allah is ever, over all things, a Witness.
İngilizce:
To (benefit) every one, We have appointed shares and heirs to property left by parents and relatives. To those, also, to whom your right hand was pledged, give their due portion. For truly Allah is witness to all things.
Azerbaycanca:
Ata-ana və yaxın qohumların qoyub getdikləri maldan hər biri üçün varislər tə’yin etdik. And içib, əhd-peyman bağladığınız şəxslərin də paylarını özlərinə verin! Əlbəttə, Allah hər şeyə şahiddir!
Süleyman Ateş:
Ana babanın ve akrabanın bıraktıklarından her birine varisler kıldık. yeminlerinizin bağladığı kimselere de hisselerini verin. Allah herşeyi görmektedir.
Diyanet Vakfı:
(Erkek ve kadından) her biri için, ana, baba ve akrabanın bıraktığından (hisselerini alacak olan) varisler kıldık. Yeminlerinizin bağladığı kimselere de paylarını verin. Çünkü Allah her şeyi görmektedir.
Erhan Aktaş:
Anne, baba ve akrabaların bıraktıklarına varisler belirledik. Yeminlerinizin bağladığı(1) kimselere paylarını verin. Kuşkusuz, Allah Her Şeye Tanık’tır.
Kral Fahd:
Ana-babanın ve yakın akrabanın bıraktıkları mala (vâris olsunlar diye kadın ve erkek) her biri için vârisler kıldık. Yeminlerinizle bağlandığınız kimselere de hisselerini verin. Şüphe yoktur ki Allah, her şeye şahittir.
Hasan Basri Çantay:
(Erkek ve dişiden) her biri için baba ve ananın, yakın hısımların terikelerinden de vârisler yapdık (Akd ile) yeminlerinizin bağladığı kimselere dahi hisselerini verin. Allah, her şey´in üstünde hakîykî şâhiddir.
Muhammed Esed:
Herkes için (bir şeyler) bırakabileceği mirasçılar tayin etmişizdir: anne-babalar, yakın akrabalar ve kendileriyle ahitleştiğiniz kimseler; öyleyse onlara paylarını verin, zira Allah her şeye şahittir.
Gültekin Onan:
Anne-babanın ve yakınların geride bıraktıklarından ve her birine mirasçılar kıldık. Yeminlerinizin (akid ile) bağladığı kimselere de kendi paylarını verin. Şüphesiz, Tanrı, her şeye şahid olandır.
Ali Fikri Yavuz:
Ana-babanın ve akrabanın geriye bıraktığı maldan her birinize miras kıldık. Bir de el ele verip yeminle sözleşme yaptığınız kimselere de hislerini verin. Zira, Allah her şeye karşı şahid bulunuyor.
Portekizce:
A cada qual instituímos a herança de uma parte do que tenham deixado seus pais e parentes. Concedei, a quem vossasmãos se comprometeram, o seu quinhão, porque Deus é testemunha de tudo.
İsveççe:
Vi har utpekat arvtagare till vad var och en efterlämnar: föräldrar och nära anhöriga och dem som ni har bundit er vid med ed. Ge därför åt var och en hans andel; Gud är vittne till allt.
Farsça:
و برای هر کسی از آنچه به جای گذاشته وارثانی قرار داده ایم، که از میراث پدر و مادر و خویشاوندان ارث ببرند و کسانی که با آنان پیمان [ازدواج یا پیمان های شرعی و عرفی] بسته اید؛ پس سهم ارث آنان را بدهید؛ یقیناً خدا بر همه چیز گواه است.
Kürtçe:
وە دامان ناوە بۆ ھەموو (مردوویەک یان میراتێک) چەند میرات گرێک (کە بەشێ ئەگرن) لەوەی کە دایک و باوک و خزمانیان بەجێیان ھێشتووە, وە ئەوانەش کەپەیمانتان لەگەڵ گرێ داون (کە میرات لەیەکتربەرن) ئەوە بەشی خۆیانیان بدەنێ بەڕاستی خوا ھەمیشە بەسەر ھەموو شتێکدا ئاگادارو چاودێرە
Özbekçe:
Ота-она ва қариндошлар қолдирган нарсага ҳар бир киши учун меросхўрлар қилдик. Қасамингиз ила боғланганларга насибасини беринг. Албатта, Аллоҳ ҳар бир нарсага шоҳиддир. (Яъни, ҳар бир одамнинг қариндошлари меросхўри бўлади. У ота-онаси ва қариндошларидан мерос олганидек, ундан ҳам болалари ва қариндошлари мерос олади. Шундай қилиб, мол авлоддан авлодга ўтиб туради. Ояти каримадаги: «Қасамингиз ила боғланганларга насибасини беринг», деган жумлада меросга тааллуқли, қариндош бўлмаган шахсларга ишора қилинмоқда. Исломнинг дастлабки босқичида шундай шахслар бўлган.)
Malayca:
Dan bagi tiap-tiap (lelaki dan perempuan yang telah mati), kami telah tetapkan orang-orang yang berhak mewarisi peninggalannya iaitu ibu bapa dan kerabat yang dekat. Dan mana-mana orang yang kamu telah membuat ikatan setia dengan mereka (untuk bantu-membantu dalam masa kecemasan dan kesusahan) maka berikanlah kepada mereka bahagiannya. Sesungguhnya Allah sentiasa Menyaksikan tiap-tiap sesuatu.
Arnavutça:
Na kemi caktuar trashëgimtarët për çdo gjë (pasuri) që lënë prindërit ose të afërmit, e për ata që jeni obliguar epjuni pjesën e tyre. Se, Perëndia, me të vërtetë, është dëshmitar për çdo gjë.
Bulgarca:
На всеки сторихме наследници за онова, което са оставили двамата родители и най-близките. А на онези, с които се обвързаха вашите клетви, въздайте дела им! Аллах на всяко нещо е свидетел.
Sırpça:
За све смо одредили наследнике у ономе што оставе родитељи и рођаци, а онима са којима сте везани уговором дајте њихов део! Аллах је, заиста, свему сведок.
Çekçe:
A každému jsme určili dědice, mající právo na to, co zůstavil: rodiče, blízké příbuzné a ty, s nimiž spojeni jste přísahou. Všem z nich dejte podíl jejich! Bůh věru je svědkem všeho.
Urduca:
اور ہم نے ہر اُس ترکے کے حق دار مقرر کر دیے ہیں جو والدین اور رشتہ دار چھوڑیں اب رہے وہ لوگ جن سے تمہارے عہد و پیمان ہوں تو ان کا حصہ انہیں دو، یقیناً اللہ ہر چیز پر نگراں ہے
Tacikçe:
Барон ҳама, дар он чӣ падару модар ва хешовандони наздик ба мерос мегузоранд, меросбароне қарор додаем. Ва насиби ҳар касро, ки бо ӯ қароре кардаед, бипардозед, ки Худо бар ҳар чизе гувоҳ аст!
Tatarca:
Ата-анадан һәм якын кардәшләрдән калган малны бүлеп ала торган варислар кылдык һәрбер гаиләдә. Кайбер дуслар: "Кайсыбыз әүвәл үлсә, үлгәнебезнең малы, исән калганыбызга булыр", – дип ант итештеләр. Исән калган дустына үз өлешен бирегез! Калган малның алтыдан бере тияр. Дөреслектә Аллаһ һәрнәрсәгә шаһит булды.
Endonezyaca:
Bagi tiap-tiap harta peninggalan dari harta yang ditinggalkan ibu bapak dan karib kerabat, Kami jadikan pewaris-pewarisnya. Dan (jika ada) orang-orang yang kamu telah bersumpah setia dengan mereka, maka berilah kepada mereka bahagiannya. Sesungguhnya Allah menyaksikan segala sesuatu.
Amharca:
ለሁሉም (ለወንዶችና ለሴቶች) ወላጆችና የቅርብ ዘመዶች ከተዉት ሀብት ጠቅላይ ወራሾችን አድርገናል፡፡ እነዚያንም (ለመረዳዳትና ለመዋረስ) በመሐላዎቻችሁ የተዋዋላችኋቸውን ድርሻቸውን (ከስድስት አንድ) ስጧቸው፡፡ አላህ በነገሩ ሁሉ ዐዋቂ ነው፡፡
Tamilce:
தாய், தந்தை, நெருங்கிய உறவினர்கள் விட்டுச் சென்ற (சொத்)தில் (அவர்களில்) ஒவ்வொருவருக்கும் வாரிசுகளை நாம் ஏற்படுத்தினோம். இன்னும், எவர்களுடன் பங்காளி உறவை உங்கள் சத்தியங்கள் மூலம் நீங்கள் ஒப்பந்தம் செய்து உறுதி செய்தீர்களோ அவர்களுக்கு (உங்கள் சொத்தில்) அவர்களின் பங்கை கொடுத்து விடுங்கள். நிச்சயமாக அல்லாஹ் ஒவ்வொரு பொருள் மீதும் சாட்சியாளனாக இருக்கிறான். (இந்த சட்டம் பிற்காலத்தில் இறக்கப்பட்ட சொத்துரிமை சட்டத்தைக் கொண்டு மாற்றப்பட்டு விட்டது.)
Korece:
부모와 형제가 남긴 재산을 각자와 너희가 함께 한 그들에게 몫을 제정하였나니 그들에게 그 들의 몫을 주라 실로 하나님은 모든 것을 지켜보고 계시니라
Vietnamca:
Mỗi người đều được TA quy định cho phần thừa kế mà cha mẹ và họ hàng (chết) để lại; và những ai mà các ngươi đã thề thốt với nhau thì các ngươi hãy đưa cho họ phần thừa kế(16). Quả thật, Allah chứng giám cho tất cả mọi sự việc. (16) Thời đầu Islam, chỉ cần hai người không quan hệ thân thích thề thốt với nhau rằng cả hai sẽ thừa kế gia tài của nhau sau khi chết được xem có hiệu lực và phải được thực thi, nhưng giáo luật này đã bị xóa sau đó.
Ayet Linkleri: