Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

2

Sûredeki Ayet No: 

35

Ayet No: 

42

Sayfa No: 

6

Nüzûl Yeri: 

Nüzûl Yılı: 

Arapça: 

وَقُلْنَا يَا آدَمُ اسْكُنْ أَنتَ وَزَوْجُكَ الْجَنَّةَ وَكُلَا مِنْهَا رَغَدًا حَيْثُ شِئْتُمَا وَلَا تَقْرَبَا هَٰذِهِ الشَّجَرَةَ فَتَكُونَا مِنَ الظَّالِمِينَ

Çeviriyazı: 

veḳulnâ yâ âdemü-skün ente vezevcüke-lcennete vekülâ minhâ ragaden ḥayŝü şi'tümâ. velâ taḳrabâ hâẕihi-şşecerate fetekûnâ mine-żżâlimîn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Dedik ki: "Ey Âdem, sen ve eşin cennette oturun, ikiniz de ondan dilediğiniz yerde bol bol yeyin, fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz."

Diyanet İşleri: 

Ey Adem! Eşin ve sen cennette kal, orada olandan istediğiniz yerde bol bol yiyin, yalnız şu ağaca yaklaşmayın; yoksa zalimlerden olursunuz dedik.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Demiştik ki: Ey Âdem, sen ve eşin cennette oturun, dilediğinizi bol bol yiyin. Ancak şu ağaca yaklaşmayın, yoksa haddini aşanlardan olursunuz.

Şaban Piriş: 

Ey Adem! Sen ve eşin cennette oturun, dilediğiniz yerden bol bol yiyin. Yalnız şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz, dedik.

Edip Yüksel: 

"Adem! Eşinle birlikte cennette kal. Dilediğiniz yerde ondan bolca yeyin; ancak şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz!," dedik.

Ali Bulaç: 

Ve dedik ki: "Ey Adem, sen ve eşin cennette yerleş. İkiniz de ondan, neresinden dilerseniz, bol bol yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz."

Suat Yıldırım: 

Ve dedik ki: “Âdem! Eşinle birlikte cennete yerleşin, oradaki nimetlerden istediğiniz şekilde bol bol yiyin, sadece şu ağaca yaklaşmayın. Böyle yaparsanız zalimlerden olursunuz.” [7,19-20; 20,120] {KM, Tekvin 3,6; 3,22; 2, 15-17}

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve Biz demiştik ki: «Ey Âdem! Sen ve refîkan şu cennette oturun. Dilediğiniz yerlerde onun yemişlerinden bol bol yiyin. Ancak şu ağaca yaklaşmayın, yoksa ikiniz de zâlimlerden olursunuz.»

Yaşar Nuri Öztürk: 

Ve Âdem'e şöyle buyurmuştuk: "Ey Âdem, sen ve eşin cennete yerleşin ve orada dilediğiniz yerde, bol bol yiyin. Ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zulme sapanlardan olursunuz."

Bekir Sadak: 

«Ey Adem! Esin ve sen cennette kal, orada olandan istediginiz yerde bol bol yiyin, yalniz su agaca yaklasmayin

İbni Kesir: 

Ve demiştik ki: Ey Adem, sen, eşinle birlikte cennette otur. Dilediğiniz O´na döndürüleceksiniz.

Adem Uğur: 

Biz: Ey Âdem! Sen ve eşin (Havva) beraberce cennete yerleşin

İskender Ali Mihr: 

Dedik ki: “Ey Âdem! Sen ve eşin, cennette yerleşin. Ondan (ondaki yiyeceklerden) dilediğiniz yerden bol bol yeyin. Ve şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.”

Celal Yıldırım: 

Ey Âdem! dedik, (artık) sen ve eşin cennette sakin olun. Dilediğiniz yerde ondan (ondaki nimetlerden) refah ve huzur içinde yeyin. (Ancak) şu ağaca yaklaşmayın, sonra (Hakk´a karşı gelip kendine) zulmedenlerden olursunuz.

Tefhim ul Kuran: 

Ve dedik ki: «Ey Adem, sen ve eşin cennette yerleş. İkiniz de ondan, neresinden dilerseniz, bol bol yiyin

Fransızca: 

Et Nous dîmes : "ô Adam, habite le Paradis toi et ton épouse, et nourrissez-vous-en de partout à votre guise; mais n'approchez pas de l'arbre que voici : sinon vous seriez du nombre des injustes".

İspanyolca: 

Dijimos: «¡Adán! ¡Habita con tu esposa en el Jardín y comed de él cuanto y donde queráis. pero no os acerquéis a este árbol! Si no, seréis de los impíos».

İtalyanca: 

E dicemmo: "O Adamo, abita il Paradiso, tu e la tua sposa. Saziatevene ovunque a vostro piacere, ma non avvicinatevi a quest'albero ché in tal caso sareste tra gli empi".

Almanca: 

Und WIR sagten: "Adam, bewohne mit deiner Gattin die Dschanna und esst darin reichlich, von wo ihr beide wollt, doch nähert euch nicht diesem Baum, sonst werdet ihr von den Verlierern sein."

Çince: 

我说:阿丹啊!你和你的妻子同住乐园吧!你们俩可以任意吃园里所有丰富的食物,你们俩不要临近这棵树;否则,就要变成不义的人。

Hollandaca: 

Wij zeiden: "o Adam bewoon den tuin met uwe vrouw en geniet er van wat gij wilt, maar nadert dezen boom niet; anders zult gij zondaar zijn.

Rusça: 

Мы сказали: "О Адам! Поселись в Раю вместе со своей супругой. Ешьте там вволю, где пожелаете, но не приближайтесь к этому дереву, а не то окажетесь одними из беззаконников".

Somalice: 

waxaana nidhi Aadamow dag adida iyo Haweenaydaadu janada, kana cuna xageeda (cunno) shifo oo waasac ah meeshaad doontaan hana u dhawaanina geedan oo markaas aad kamid noqotaan daalimiinta.

Swahilice: 

Na tulisema: Ewe Adam! Kaa wewe na mkeo katika Bustani, na kuleni humo maridhawa popote mpendapo, lakini msiukaribie mti huu tu; mkawa katika wale walio dhulumu.

Uygurca: 

بىز (ئادەمگە): «ئى ئادەم! سەن خوتۇنۇڭ (يەنى ھەۋۋا) بىلەن جەننەتتە تۇرۇڭلار! جەننەتتىكى نەرسىلەردىن خالىغىنىڭلارچە كەڭتاشا يەپ - ئىچىڭلار، بۇ دەرەخكە يېقىنلاشماڭلار (يەنى مېۋىسىدىن يېمەڭلار)، بولمىسا (ئۆزۈڭلارغا) زۇلۇم قىلغۇچىلاردىن بولۇپ قالىسىلەر» دېدۇق

Japonca: 

われは言った。「アーダムよ,あなたとあなたの妻とはこの園に住み,何処でも望む所で,思う存分食べなさい。だが,この木に近付いてはならない。不義を働く者となるであろうから。」

Arapça (Ürdün): 

«وقلنا يا آدم اسكن أنت» تأكيد للضمير المستتر ليعطف عليه «وزوجك» حواء بالمد وكان خلقها من ضلعه الأيسر «الجنة وكلا منها» أكلاً «رغداً» واسعا لاحجر فيه «حيث شئتما ولا تقربا هذه الشجرة» بالأكل منها وهى الحنطة أو الكرم أو غيرهما «فتكونا» فتصيرا «من الظالمين» العاصين.

Hintçe: 

और हमने आदम से कहा ऐ आदम तुम अपनी बीवी समैत बेहिश्त में रहा सहा करो और जहाँ से तुम्हारा जी चाहे उसमें से ब फराग़त खाओ (पियो) मगर उस दरख्त के पास भी न जाना (वरना) फिर तुम अपना आप नुक़सान करोगे

Tayca: 

และเราได้กล่าว่า โอ้ อาดัม ! เจ้าและคู่ครองของเจ้าจงพำนักอยู่ในสวนสวรรค์นั้นเถิดและเจ้าทั้งสองจงบริโภคจากสวนนั้นอย่างกล้างขวาง ณ ที่ที่เจ้าทั้งสองปรารถนา และอย่าเข้าใกล้ต้นไม้ต้นนี้ (มิเช่นนั้นแล้ว) เจ้าทั้งสองจะกลายเป็นผู้อธรรมแก่ตัวเอง

İbranice: 

ואמרנו ':הוי, אדם! שכון אתה וזוגתך בגן העדן, ואיכלו מפירותיו, וחיו חיי נועם ורווחה, אך, אל תתקרבו אל העץ הזה, פן תקפחו את עצמכם

Hırvatça: 

I Mi rekosmo: "O Ademe, nastanite se ti i supruga tvoja u Džennetu i jedite u njemu gdje god želite, ali se ovome drvetu" ne približujte da ne budete među zulumćarima."

Rumence: 

Noi am spus: “Adame, locuieşte tu cu soaţa ta în Grădină, mâncaţi din roadele sale după poftă, însă nu vă apropiaţi de acest pom, căci, altminterea, veţi fi dintre cei nedrepţi.”

Transliteration: 

Waqulna ya adamu oskun anta wazawjuka aljannata wakula minha raghadan haythu shituma wala taqraba hathihi alshshajarata fatakoona mina alththalimeena

Türkçe: 

Ve Âdem'e şöyle buyurmuştuk: "Ey Âdem, sen ve eşin cennete yerleşin ve orada dilediğiniz yerde, bol bol yiyin. Ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zulme sapanlardan olursunuz."

Sahih International: 

And We said, "O Adam, dwell, you and your wife, in Paradise and eat therefrom in [ease and] abundance from wherever you will. But do not approach this tree, lest you be among the wrongdoers."

İngilizce: 

We said: "O Adam! dwell thou and thy wife in the Garden; and eat of the bountiful things therein as (where and when) ye will; but approach not this tree, or ye run into harm and transgression."

Azerbaycanca: 

(Sonra) Biz (Adəmə) dedik: “Ey Adəm, sən zövcənlə (Həvva ilə) Cənnətdə qal və hər ikiniz oradakı meyvələrdən, istədiyiniz kimi, bol-bol yeyin, yalnız bu ağaca (buğdaya) yaxın gəlməyin! Yoxsa (özünüzə) zülm edənlərdən olarsınız”.

Süleyman Ateş: 

Dedik ki: "Ey Adem, sen ve eşin cennette oturun, ondan dilediğiniz yerde bol bol yeyin, ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz!"

Diyanet Vakfı: 

Biz: Ey Âdem! Sen ve eşin (Havva) beraberce cennete yerleşin; orada kolaylıkla istediğiniz zaman her yerde cennet nimetlerinden yeyin; sadece şu ağaca yaklaşmayın. Eğer bu ağaçtan yerseniz her ikiniz de kendine kötülük eden zalimlerden olursunuz, dedik.

Erhan Aktaş: 

Dedik ki: “Ey Âdem! Eşinle birlikte cennette(1) oturun. Orada dilediğiniz her şeyden bol bol yiyin. Fakat şu şecereye(2) yaklaşmayın; yoksa haksızlık yapmış olursunuz.”

Kral Fahd: 

Biz: «Ey Âdem! Sen ve eşin (Havva) beraberce cennete yerleşin ve dilediğiniz yerde O'nun nimetlerinden bol bol yiyin. (Ancak) şu ağaca yaklaşmayın yoksa ikiniz de zalimlerden olursunuz» dedik.

Hasan Basri Çantay: 

Ve demişdik ki: «Ey Âdem, sen eşinle beraber Cennetde yerleş, Ondan (Cennetin yiyeceklerinden), neresinden isterseniz, ikiniz de bol bol yeyin. (Fakat) şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa ikiniz de (nefsine) zulmedenlerden olursunuz».

Muhammed Esed: 

Ve (sonra) "Ey Adem" dedik: "Sen ve eşin bu bahçeye yerleşin ve orada dilediğinizden serbestçe yiyin; ancak bir tek şu ağaca yaklaşmayın ki zalimlerden olmayasınız."

Gültekin Onan: 

Ve dedik ki: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

Ve biz demiştik ki: “- Ey Âdem, sen eşinle Cennette sakin ol. Onun nimetlerinden ikiniz de bol bol yeyin, fakat şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa (nefislerine) zulmedenlerden olursunuz.”

Portekizce: 

Determinamos: Ó Adão, habita o Paraíso com a tua esposa e desfrutai dele com a prodigalidade que vos aprouver;porém, não vos aproximeis desta árvore, porque vos contareis entre os iníquos.

İsveççe: 

Och Vi sade: "Adam! Tag, du och din hustru, er boning i denna lustgård och ät som ni har lust till av dess [frukter]; men närma er inte detta träd; då kan ni hemfalla åt synd!"

Farsça: 

و گفتیم: ای آدم! تو و همسرت در این بهشت سکونت گیرید و از هر جای آنکه خواستید فراوان و گوارا بخورید، و به این درخت نزدیک نشوید که [اگر نزدیک شوید] از ستمکاران خواهید شد.

Kürtçe: 

وە ووتمان: ئەی ئادەم خۆت و ژنەکەت نیشتەجێ بن لەم بەھەشتەدا وە لە ھەموو خواردەمەنیەکی بخۆن بەتێرو تەسەلی لەھەر شوێنێک کەحەز دەکەن وە نزیکی ئەم درەختە مەکەون تا لە ستەمکاران نەژمێردرێن تا نەبنە ستەمکار

Özbekçe: 

Ва: "Эй Одам, сен ўз жуфтинг ила жаннатда маскан топ. Унда нимани хоҳласаларингиз, енглар, ош бўлсин ва мана бу дарахтга яқин келманглар, бас, у ҳолда золимлардан бўласизлар", дедик.

Malayca: 

Dan kami berfirman: "Wahai Adam! Tinggalah engkau dan isterimu dalam syurga, dan makanlah dari makanannya sepuas-puasnya apa sahaja kamu berdua sukai, dan janganlah kamu hampiri pokok ini; (jika kamu menghampirinya) maka akan menjadilah kamu dari golongan orang-orang yang zalim".

Arnavutça: 

Ne thamë “O Adem të jetosh ti dhe gruaja jote në xhennet dhe të hani në të sa të doni dhe kur të doni, por mos iu afroni këtij lisi sepse i bëni keq vetvetes.

Bulgarca: 

И рекохме: “О, Адам, пребивавай с жена си в Рая и яжте оттам в доволство, откъдето пожелаете, но не приближавайте до онова дърво, та да не станете угнетители!”

Sırpça: 

И Ми рекосмо: "О Адаме, настаните се ти и супруга твоја у Рају и једите у њему где год желите, али се овоме дрвету не приближавајте да не постанете неправедни."

Çekçe: 

I pravili jsme: 'Adame, obývej s manželkou svou zahradu tuto! Jezte z ní podle libosti, kdekoliv se vám zachce, avšak nepřibližujte se k tomuto stromu, abyste se nestali nespravedlivými!'

Urduca: 

پھر ہم نے آدمؑ سے کہا کہ "تم اور تمہاری بیوی، دونوں جنت میں رہو اور یہاں بفراغت جو چاہو کھاؤ، مگر اس درخت کا رُخ نہ کرنا، ورنہ ظالموں میں شمار ہو گے"

Tacikçe: 

Ва гуфтем: «Эй Одам, худ ва занат дар биҳишт ҷой гиред. Ва ҳар чӣ хоҳед, ва ҳар ҷо, ки хоҳед, аз самароти он ба хушӣ бихӯред. Ва ба ин дарахт наздик машавед, ки ба гурӯҳи ситамкорон дароед».

Tatarca: 

Вә Адәмгә әйттек: "Үзең һәм хатының җәннәттә торыгыз һәм җимешләрен киңлек илә, теләгәнчә ашагыз, мәгәр менә бу агачка якын бармагыз, әгәр шуны эшләсәгез, залимнәрдән булырсыз".

Endonezyaca: 

Dan Kami berfirman: "Hai Adam, diamilah oleh kamu dan isterimu surga ini, dan makanlah makanan-makanannya yang banyak lagi baik dimana saja yang kamu sukai, dan janganlah kamu dekati pohon ini, yang menyebabkan kamu termasuk orang-orang yang zalim.

Amharca: 

«አደም ሆይ! አንተ ከነሚስትህ በገነት ተቀመጥ፤ ከርሷም በፈለጋችሁት ስፍራ በሰፊው ተመገቡ፤ ግን ይህችን ዛፍ አትቅረቡ፤ ከበደለኞች ትኾናላችሁና» አልንም፡፡

Tamilce: 

இன்னும், நாம் கூறினோம்: “ஆதமே! நீரும் உம் மனைவியும் சொர்க்கத்தில் தங்கி இருங்கள்! இன்னும் நீங்கள் இருவரும் அதில் நாடிய விதத்தில் தாராளமாக சாப்பிடுங்கள். ஆனால், இந்த மரத்தை நீங்கள் இருவரும் நெருங்காதீர்கள். (அப்படி நெருங்கினால்) அநியாயக்காரர்களில் நீங்கள் இருவரும் ஆகிவிடுவீர்கள்.”

Korece: 

하나님이 말씀하사 아담아 아 내와 함께 천국에 거주하며 그대 들이 원하는 양식을 먹되 이 나무 에 접근하지 말라 그렇지 않으면 죄지은자 가운데 있게 되니라.

Vietnamca: 

Và TA đã phán bảo (Adam): “Này Adam, Ngươi và vợ của Ngươi hãy sống trong Thiên Đàng và hai Ngươi hãy ăn thỏa thích những gì mình muốn, nhưng hai Ngươi chớ đến gần cây này kẻo hai Ngươi trở thành những kẻ làm điều sai quấy.”