Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

39

Sûredeki Ayet No: 

41

Ayet No: 

4099

Sayfa No: 

463

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

إِنَّا أَنزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ لِلنَّاسِ بِالْحَقِّ ۖ فَمَنِ اهْتَدَىٰ فَلِنَفْسِهِ ۖ وَمَن ضَلَّ فَإِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَا ۖ وَمَا أَنتَ عَلَيْهِم بِوَكِيلٍ

Çeviriyazı: 

innâ enzelnâ `aleyke-lkitâbe linnâsi bilḥaḳḳ. femeni-htedâ felinefsih. vemen ḍalle feinnemâ yeḍillü `aleyhâ. vemâ ente `aleyhim bivekîl.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Biz bu kitabı sana, insanlar için hak ile indirdik. O halde kim doğru yola gelirse kendi lehinedir. Kim de saparsa, sırf kendi aleyhine olarak sapar. Sen onların üzerine vekil değilsin.

Diyanet İşleri: 

Doğrusu Biz, insanlar için Kitap'ı gerçekle sana indirdik; kim doğru yolda ise bu kendi lehinedir; sapıtan da kendi aleyhine sapıtmış olur. Sen onlara vekil değilsin.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Şüphe yok ki biz, o kitabı, insanlara bildirmen için gerçek olarak indirdik sana, artık doğru yolu bulanın faydası kendine ve kim yolunu azıtır da azarsa zararı, gene kendine ve sen, onlara bir koruyucu değilsin.

Şaban Piriş: 

Biz, kitabı sana insanlar için “hak” olarak indirdik. O halde onu kim hidayete erişirse kendisi için erişir Kim de sapıtırsa, ancak kendi aleyhine sapıtır. Sen onlara vekil değilsin.

Edip Yüksel: 

Biz bu kitabı sana halk için gerçekle indirdik. Kim doğruyu bulursa kendisi içindir. Kim saparsa da kendisi aleyhine sapmış olur. Sen onların avukatı değilsin.

Ali Bulaç: 

Şüphesiz, sana Biz Kitab'ı insanlar için hak olmak üzere indirdik. Artık kim hidayete ererse, bu kendi lehinedir; kim saparsa, o da kendi aleyhine sapmış olur. Sen onların üzerinde vekil değilsin.

Suat Yıldırım: 

Biz bu kitabı, insanların faydası için sana hak ve gerçek olarak indirdik.Artık kim doğru yola girerse kendi yararına olarak girer, kim de yoldan saparsa kendi aleyhine olarak sapar. Sen onlar üzerinde bekçi değilsin. [11,12; 13,40]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Şüphe yok ki, Biz senin üzerine insanlar için kitabı hak ile indirdik. Artık kim hidâyete ererse kendi nefsi içindir ve kim dalâlete düşerse artık şüphesiz ki, kendi nefsi aleyhine dalâlete düşmüş olur. Ve sen onların üzerine bir vekil değilsin.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Kuşkusuz, bu Kitap'ı biz sana insanlar için hak olarak indirdik. Artık kim doğru yolu seçerse kendi lehinedir; kim de saparsa kendi aleyhine sapmış olur. Sen onlar üzerine vekil değilsin.

Bekir Sadak: 

Yeryuzunde olanlarin hepsi ve bir misli daha zalimlerin olmus olsa, kiyamet gunundeki kotu azap icin fidye verseler kabul edilmez. Allah katindan onlara, hic hesaplamadiklari seyler beliriverir.

İbni Kesir: 

Şüphesiz ki Biz

Adem Uğur: 

(Resûlüm)! Şüphesiz biz bu Kitab´ı sana, insanlar için hak olarak indirdik. Artık kim doğru yolu seçerse kendi lehinedir

İskender Ali Mihr: 

Muhakkak ki Biz, sana Kitab´ı, insanlar için hak ile indirdik. Artık kim hidayete ererse, kendi nefsi içindir. Ve kim dalâlette kaldıysa, o taktirde kendi aleyhine dalâlettedir. Ve sen, onların üzerine vekil değilsin.

Celal Yıldırım: 

Şüphesiz ki biz, insanlar için sana, Kitab´ı hakk ile indirdik. Artık kim doğru yola gelirse kendi lehine gelmiş olur

Tefhim ul Kuran: 

Hiç şüphesiz, sana biz Kitabı insanlar için hak olmak üzere indirdik. Artık kim hidayete erişirse, bu kendi lehinedir

Fransızca: 

Nous t'avons fait descendre le Livre, pour les hommes, en toute vérité. Quiconque se guide [le fait] pour son propre bien; et quiconque s'égare, s'égare à son détriment. Tu n'es nullement responsable [de leurs propres affaires].

İspanyolca: 

Te hemos revelado la Escritura destinada a los hombres con la Verdad. Quien sigue la vía recta, la sigue en provecho propio y quien se extravía se extravía, en realidad, en detrimento propio. Tú no eres su protector.

İtalyanca: 

Su di te abbiamo fatto scendere il Libro per gli uomini, secondo verità. Chi ne è ben diretto, lo fa per se stesso, chi svia si svia a suo danno. Tu non sei responsabile di loro.

Almanca: 

Gewiß, WIR sandten dir die Schrift für die Menschen der Wahrheit gemäß hinab. Wer also Rechtleitung findet, (tut es allein) für sich selbst, und wer irregeht, (tut es ausschließlich) gegen sich selbst. Und du bist über sie kein Wakil.

Çince: 

我确已为世人而降示你包含真理的经典,谁遵循正道,谁自受其益;谁误入歧途,谁自受其害。你绝不是他们的监护者。

Hollandaca: 

Waarlijk, wij hebben u het boek van den Koran, tot onderrichting van den mensch, in waarheid geopenbaard. Wie daardoor gericht zal worden, zal gericht zijn ten voordeele zijner eigene ziel, en wie dwalen zal, zal slechts tegen zijne ziel dwalen; en gij zijt geen bewaker van hen.

Rusça: 

Мы ниспослали тебе Писание для людей во истине. Тот, кто последовал прямым путем, поступил во благо себе. А тот, кто впал в заблуждение, поступает во вред только себе, и ты не являешься их попечителем и хранителем.

Somalice: 

Annagaa kugu soodajinay Kitaabka (Quraanka) Dadka dartiis si dhab ah, ruuxii hanuunana wuxuu anfici naftiisa, kii dhumana wuxuu dhibi naftiisa, adiguna Nabiyow kama tihid wakiil.

Swahilice: 

Hakika Sisi tumekuteremshia Kitabu kwa ajili ya watu wote kwa Haki. Basi mwenye kuongoka ni kwa nafsi yake, na mwenye kupotoka bila ya shaka amepotoka kwa khasara yake. Na wewe si mlinzi juu yao.

Uygurca: 

شۈبھىسىزكى، بىز ساڭا كىتابنى ئىنسانلار ئۈچۈن ھەق بىلەن نازىل قىلدۇق، كىمكى ھىدايەت تاپىدىكەن، ئۆزى ئۈچۈن ھىدايەت تاپقان بولىدۇ، كىمكى ئازىدىكەن، ئۆزىنىڭ زىيىنى ئۈچۈن ئازغان بولىدۇ، سەن ئۇلارغا ھامىي ئەمەسسەن (يەنى ئۇلارنى ئىمانغا زورلاشقا مۇئەككەل ئەمەسسەن)

Japonca: 

われは人びとのため,真理によってあなたに啓典を下した。それで誰でも,導きを受ける者は,自分を益し,また誰でも迷う者は,自分を損うだけである。あなたはかれらの後見人ではない。

Arapça (Ürdün): 

«إنا أنزلنا عليك الكتاب للناس بالحق» متعلق بأنزل «فمن اهتدى فلنفسه» اهتداؤه «ومن ضل فإنما يضل عليها وما أنت عليهم بوكيل» فتجبرهم على الهدى.

Hintçe: 

(ऐ रसूल) हमने तुम्हारे पास (ये) किताब (क़ुरान) सच्चाई के साथ लोगों (की हिदायत) के वास्ते नाज़िल की है, पस जो राह पर आया तो अपने ही (भले के) लिए और जो गुमराह हुआ तो उसकी गुमराही का वबाल भी उसी पर है और फिर तुम कुछ उनके ज़िम्मेदार तो हो नहीं

Tayca: 

แท้จริงเราได้ประทานคัมภีร์แก่เจ้าเพื่อมนุษยชาติด้วยสัจธรรม ดังนั้นผู้ใดปฏิบัติตามแนวทางที่ถูกต้องก็จะได้แก่ตัวของเขาเองและผู้ใดหลงทางเขาก็จะหลงอยู่บนทางที่ผิดและเจ้ามิได้เป็นผู้รับผิดชอบต่อพวกเขา

İbranice: 

הורדנו אליך את הספר עם הצדק אל האנשים . מי שיקבל את ההדרכה יעשה טוב לעצמו, ומי שיתעה הרי הוא מתעה רק את עצמו, ואין אתה אחראי להם

Hırvatça: 

Mi tebi, doista, objavljujemo Knjigu s Istinom za svijet sav; onaj ko bude išao Pravim putem - sebi će koristiti, a onaj ko bude išao stranputicom - sebi će nauditi, ti nisi za njihovu uputu zadužen.

Rumence: 

Asupra ta Noi am pogorât, pentru oameni, Cartea, întru Adevăr. Cel care este bine călăuzit este pentru el însuşi, iar cel care este rătăcit este rătăcit împotriva lui însuşi. Tu nu eşti răspunzător de ei.

Transliteration: 

Inna anzalna AAalayka alkitaba lilnnasi bialhaqqi famani ihtada falinafsihi waman dalla fainnama yadillu AAalayha wama anta AAalayhim biwakeelin

Türkçe: 

Kuşkusuz, bu Kitap'ı biz sana insanlar için hak olarak indirdik. Artık kim doğru yolu seçerse kendi lehinedir; kim de saparsa kendi aleyhine sapmış olur. Sen onlar üzerine vekil değilsin.

Sahih International: 

Indeed, We sent down to you the Book for the people in truth. So whoever is guided - it is for [the benefit of] his soul; and whoever goes astray only goes astray to its detriment. And you are not a manager over them.

İngilizce: 

Verily We have revealed the Book to thee in Truth, for (instructing) mankind. He, then, that receives guidance benefits his own soul: but he that strays injures his own soul. Nor art thou set over them to dispose of their affairs.

Azerbaycanca: 

(Ya Peyğəmbər!) Biz Kitabı (Qur’anı) insanlar üçün sənə haqq olaraq nazil etdik. Kim doğru yolda olsa, özü üçün (öz xeyrinə) olar. Kim (haqq yoldan) çıxsa, zərəri özünə yetişər. Sən onlara vəkil deyirsən!

Süleyman Ateş: 

Biz Kitabı, insanlar için, sana hak ile indirdik. Artık kim doğru yola gelirse kendi yararınadır, kim de saparsa kendi zararına sapmış olur. Sen onların üzerinde vekil değilsin.

Diyanet Vakfı: 

(Resulüm)! Şüphesiz biz bu Kitab'ı sana, insanlar için hak olarak indirdik. Artık kim doğru yolu seçerse kendi lehinedir; kim de saparsa ancak kendi aleyhine sapmış olur. Sen onların üzerinde vekil değilsin.

Erhan Aktaş: 

Biz, sana bu Kitâp’ı insanlar için “hakk” ile indirdik. Artık kim doğru yolu seçerse bu kendi yararınadır. Kim de sapkınlığı seçerse kendi zararına sapmış olur. Sen onların üzerine vekil değilsin.

Kral Fahd: 

(Rasûlüm)! Şüphesiz biz bu Kitab’ı sana, insanlar için hak olarak indirdik. Artık kim doğru yolu seçerse kendi lehinedir; kim de saparsa ancak kendi aleyhine sapmış olur. Sen onların üzerinde vekil değilsin.

Hasan Basri Çantay: 

Şübhesiz ki biz o kitabı insanların fâidesi için, hak (kın ikamesine bir sebeb) olarak indirdik sana. Artık kim doğru yolu ihtiyar ederse bu, kendi lehinedir. Kim de saparsa ancak kendi aleyhine sapmış olur. Sen (Habîbim) onların üzerinde bir vekîl değilsin.

Muhammed Esed: 

Biz, insanlığ(ın kurtuluşu) için hakikati ortaya koyan bu ilahi kelamı indirdik sana. Kim (buna sarılarak) doğru yola ulaşmayı seçerse bu kendi lehinedir ve kim de (yoldan) saparsa yine kendi aleyhine sapmış olur. Sen onların seçimlerini belirleme gücüne sahip değilsin.

Gültekin Onan: 

Şüphesiz, sana biz Kitabı insanlar için hak olmak üzere indirdik. Artık kim hidayete ererse, bu kendi lehinedir

Ali Fikri Yavuz: 

(Ey Rasûlüm), Biz sana Kur’an’ı, insanlar için (hidayet bulsunlar diye) hak ile indirdik. Artık kim doğru yola gelirse, kendi menfaatınadır. Kim de saparsa, ancak kendi zararına sapmış olur. Sen, değilsin onların üzerine vekil...

Portekizce: 

Em verdade, temos-te revelado o Livro, para (instruíres) os humanos. Assim, pois, quem se encaminhar, será embenefício próprio; por outra, quem se desviar, será em seu próprio prejuízo. E tu não és guardião deles.

İsveççe: 

DET ÄR för människornas skull som Vi har uppenbarat Skriften för dig med sanningen. Och den som låter sig vägledas [vägleds] till nytta för sig själv, och den som går vilse, går inte vilse till skada för någon annan än sig själv. Du har inte satts att vaka över dem.

Farsça: 

ما این کتاب را برای [هدایت] مردم به حقّ و راستی بر تو نازل کرده ایم؛ پس هر که هدایت یافت، به سود خود هدایت یافته و هر که گمراه شد، فقط به زیان خود گمراه می شود؛ و تو بر آنان نگهبان و کارساز نیستی،

Kürtçe: 

بەڕاستی ئەم قورئانەمان بۆ سەر تۆ ناردۆتە خوارەوە بۆ ھەموو خەڵکی بەھەق و ڕاستی جا ھەرکەسێك ھیدایەت وەرگرێت ئەوە قازانجی ھەر بۆ خۆیەتی ھەر کەسیش لاڕێ وگومڕا بێت ئەوە بەڕاستی زیانی گومڕا بوونەکەی ھەر بۆخۆیەتی وە ئەی پێغەمبەر ﷺ تۆ کارسپێرراو و چاودێر نیت بەسەریانەوە (تابڕوا بھێنن)

Özbekçe: 

Албатта, Биз одамлар учун сенга китобни ҳақ ила туширдик. Бас, ким ҳидоятга юрса, ўзига фойда. Ким залолатга кетса, ўзига зарар. Сен уларга вакил-қўриқчи эмассан. (Ким ақлини ишлатиб, инсоф қилиб ҳидоятга юрса, Аллоҳ туширган Қуръонга амал қилса, ўзига фойда бўлади. Ким шунчалик гап-сўздан кейин ҳам, Аллоҳ унга ақл-ҳуш бериб, Пайғамбар юбориб, китоб тушириб, ҳақ йўлни кўрсатиб қўйганидан кейин ҳам залолат йўлини танласа, ўзига зарар қилади, бошқага эмас.)

Malayca: 

Sesungguhnya Kami telah menurunkan kepadamu (wahai Muhammad) Kitab Suci Al- Quran yang menyatakan segala kebenaran (untuk menjadi panduan hidup) kepada umat manusia seluruhnya. Oleh itu sesiapa yang mendapat hidayah petunjuk (beramal menurutnya), maka faedahnya terpulang kepada dirinya sendiri; dan sesiapa yang sesat (tidak berpandu kepadanya), maka bahaya kesesatannya itu tertimpa ke atas dirinya sendiri; dan engkau (wahai Muhammad - hanyalah penyampai) bukanlah menjadi wakil yang menguasai (keadaan dan bawaan) mereka.

Arnavutça: 

Ne, ta kemi zbritur ty Librin (Kur’anin), për dobi të njerëzve, me të vërtetën; e kush shkon në rrugë të drejtë, ai e ka për dobi të vet, e kush e humbë këtë rrugë, ai humb në dëm të vet, e ti (o Muhammed), nuk je përgjegjës për punët e tyre.

Bulgarca: 

Низпослахме Ние на теб [о, Мухаммад] Книгата с истината за хората. И който се напъти, то е за самия него, а който се заблуди, само в свой ущърб се заблуждава. Ти не си над тях покровител.

Sırpça: 

Ми теби, заиста, објављујемо Књигу саму истину за све људе; онај ко буде ишао Правим путем - себи ће да користи, а онај ко буде ишао странпутицом - себи ће да науди, ти ниси задужен за њихову упуту.

Çekçe: 

A seslali jsme ti pro lidi Písmo s pravdou. A kdokoliv po správné cestě kráčí, ten činí tak k prospěchu vlastnímu, zatímco ten, kdo bloudí, ke své škodě tak činí. A ty nejsi nad nimi žádným dozorcem.

Urduca: 

(اے نبیؐ) ہم نے سب انسانوں کے لیے یہ کتاب برحق تم پر نازل کر دی ہے اب جو سیدھا راستہ اختیار کرے گا اپنے لیے کرے گا اور جو بھٹکے گا اُس کے بھٹکنے کا وبال اُسی پر ہوگا، تم اُن کے ذمہ دار نہیں ہو

Tacikçe: 

Мо ин китобро ба ҳақ барои ҳидояти мардум бар ту нозил кардем. Пас ҳар кас, ки ҳидоят ёфт, ба нафъи худи ӯст ва ҳар кӣ гумроҳ шуд, ба зиёни худ ба гумроҳӣ афтода ва ту вакили онҳо нестӣ.

Tatarca: 

Ий Мухәммәд г-м, Без сиңа Коръәнне хаклык белән иңдердек, кешеләр аның белән гамәл кылсыннар өчен, әгәр берәү Коръән белән гамәл кылып туры юлны тапса, файдасы, әлбәттә, үзенәдер. Вә берәү Коръән белән гамәл кылмыйча хак юлдан адашса, адашуының зарары, әлбәттә, үзенәдер. Син аларны дингә көчләүче вәкил булмадың.

Endonezyaca: 

Sesungguhnya Kami menurunkan kepadamu Al Kitab (Al Quran) untuk manusia dengan membawa kebenaran; siapa yang mendapat petunjuk maka (petunjuk itu) untuk dirinya sendiri, dan siapa yang sesat maka sesungguhnya dia semata-mata sesat buat (kerugian) dirinya sendiri, dan kamu sekali-kali bukanlah orang yang bertanggung jawab terhadap mereka.

Amharca: 

እኛ መጽሐፉን ባንተ ላይ ለሰዎች (ጥቅም) በእውነት አወረድነው፡፡ የተመራም ሰው ለነፍሱ ነው፡፡ የጠመመም ሰው የሚጠምመው (ጉዳቱ) በእርሷ ላይ ነው፡፡ አንተም (ታስገድዳቸው ዘንድ) በእነርሱ ላይ ጠባቂ አይደለህም፡፡

Tamilce: 

நிச்சயமாக நாம் மக்களுக்காக உம்மீது இந்த வேதத்தை சத்தியத்துடன் இறக்கினோம். ஆக, யார் நேர்வழி செல்கிறாரோ அவர் தனது (ஆன்மாவின்) நன்மைக்காகத்தான் நேர்வழி செல்கிறார். யார் வழிகெடுகிறாரோ அவர் வழி கெடுவதெல்லாம் அதற்கு (-தனது ஆன்மாவிற்கு) பாதகமாகத்தான். (நபியே!) நீர் அவர்கள் மீது கண்காணிப்பவராக (-அவர்களை நிர்ப்பந்திப்பவராக) இல்லை.

Korece: 

하나님이 그대에게 진리로써 그 성서를 계시했나니 이로 하여 인류를 인도하라 그 복음을 따르 는 자는 그의 영혼을 이익되게 하 는 자요 방황하는 자는 그의 영혼 을 욕되게 할 뿐 그대는 그들을 위한 보호자가 아니라

Vietnamca: 

Quả thật, TA đã ban Kinh Sách (Qur’an) xuống cho Ngươi (hỡi Thiên Sứ) là để cho nhân loại (chiếu theo) chân lý trong Nó. Do đó, ai tiếp thu nguồn chỉ đạo thì y được lợi cho bản thân mình; còn ai lầm lạc thì sự lầm lạc đó chỉ dẫn y tới sự bất lợi cho bản thân y mà thôi. Và Ngươi không phải là người quản lý trông coi họ.