Arapça:
بَلْ عَجِبْتَ وَيَسْخَرُونَ
Çeviriyazı:
bel `acibte veyesḫarûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Fakat sen onlara şaşıyorsun, ama onlar (seninle) eğleniyorlar.
Diyanet İşleri:
Evet; sen onlara şaşıyorsun, onlar da seni alaya alıyorlar.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Belki de şaştın sen ve alay eder onlar da.
Şaban Piriş:
Belki sen buna hayret ediyorsun, onlar da alay ediyorlar.
Edip Yüksel:
Sen hayranlık duyarken onlar alay ediyorlar.
Ali Bulaç:
Hayır, sen (bu muhteşem yaratışa ve onların inkarına) şaşırdın kaldın; onlar ise alay edip duruyorlar.
Suat Yıldırım:
Ne var ki sen onların haşri inkâr etmelerine şaşırıyorsun, onlar ise seninle alay ederler.
Ömer Nasuhi Bilmen:
(12-14) Evet. Sen taaccüp ettin. Onlar ise istihzâda bulunurlar. Ve onlara nasihat verildiği zaman, düşünüp nasihat kabul etmezler. Ve bir mûcize gördükleri vakit de onunla istihzâ eder dururlar.
Yaşar Nuri Öztürk:
Ama sen şaşırdın, onlarsa alay ediyorlar.
Bekir Sadak:
De ki: «Evet hem de zelil ve hakir olarak.»
İbni Kesir:
Hayır, sen
Adem Uğur:
Hayır, sen şaşıyorsun. Halbuki onlar alay ediyorlar.
İskender Ali Mihr:
Evet, sen hayret ettin ve onlar (ise) alay ediyorlar.
Celal Yıldırım:
Ne var ki sen onlara (onların
Tefhim ul Kuran:
Hayır, sen (bu muhteşem yaratışa ve onların inkarına) şaşırdın kaldın
Fransızca:
Mais tu t'étonnes, et ils se moquent !
İspanyolca:
Pero ¡no! Te asombras y ellos se mofan.
İtalyanca:
Tu stupisci e loro scherniscono!
Almanca:
Nein, sondern du bist verwundert, und sie verspotten,
Çince:
不然!你感到惊奇,而他们却嘲笑你。
Hollandaca:
Gij verbaast u over Gods macht en hunne weêrspannigheid; maar zij spotten over de bewijsmiddelen, welke aangevoerd worden om hen te overtuigen.
Rusça:
Но ты удивлен, а они глумятся.
Somalice:
Waxaadse la yaabtay (beenintooda) iyaguna way jees jeesi.
Swahilice:
Bali unastaajabu, na wao wanafanya maskhara.
Uygurca:
(ئى مۇھەممەد!) سەن ئۇلارنىڭ اﷲ نىڭ قۇدرىتىنى كۆرۈپ تۇرۇپ، ئۆلگەندىن كېيىن تىرىلىشنى ئىنكار قىلغانلىقىدىن بەلكى ئەجەبلىنەرسەن. ئۇلار بولسا سېنى مەسخىرە قىلىشىدۇ
Japonca:
あなたは感嘆しているというのに,かれらは嘲笑する。
Arapça (Ürdün):
«بل» للانتقال من غرض إلى آخر وهو الإخبار بحاله وحالهم «عجبتَ» بفتح التاء خطابا للنبي صلى الله عليه وسلم، أي من تكذيبهم إياك «و» هم «يسخرون» من تعجبك.
Hintçe:
बल्कि तुम (उन कुफ्फ़ार के इन्कार पर) ताज्जुब करते हो और वह लोग (तुमसे) मसख़रापन करते हैं
Tayca:
แต่เจ้าคงแปลกใจ ขณะที่พวกเขาเยาะเย้ย
İbranice:
אבל, אתה מתפלא מהם והם מזלזלים בך
Hırvatça:
Međutim, ti se čudiš, a oni se izruguju,
Rumence:
Tu te miri, iar ei îşi bat joc.
Transliteration:
Bal AAajibta wayaskharoona
Türkçe:
Ama sen şaşırdın, onlarsa alay ediyorlar.
Sahih International:
But you wonder, while they mock,
İngilizce:
Truly dost thou marvel, while they ridicule,
Azerbaycanca:
Bəli, sən onlara (müşriklərin Allahın qüdrət əlamətlərini gördükləri halda qiyamətə inanmamalarına) təəcüblənirsən, onlar isə (sənin bu inamına) istehza edirlər.
Süleyman Ateş:
Hayır sen (bu muhteşem kudrete) hayran kaldın; onlarsa (seninle) alay ediyorlar.
Diyanet Vakfı:
Hayır, sen şaşıyorsun. Halbuki onlar alay ediyorlar.
Erhan Aktaş:
Evet, sen hayran kaldın, onlar ise alay ediyorlar.
Kral Fahd:
Hayır, sen şaşıyorsun. Halbuki onlar alay ediyorlar.
Hasan Basri Çantay:
Belki sen (Habîbim) teaccüb etdin. Onlar da (bu teaccübünden dolayı) eğlenirler,
Muhammed Esed:
Hayır, sen hayranlık ve şaşkınlık duyarken onlar (yalnızca) alay ederler;
Gültekin Onan:
Hayır, sen (bu muhteşem yaratışa ve onların inkarına) şaşırdın kaldın
Ali Fikri Yavuz:
Doğrusu (Ey Rasûlüm, Allah’ın kudretini ve öldükten sonra dirileceklerini inkâr etmelerine) sen şaştın. Onlar ise, seninle (ve taaccüb edişinle) alay ediyorlar.
Portekizce:
Porém, assombras-te, porque te escarnecem.
İsveççe:
Men när du häpnar [inför Guds skapelseunder], hånar de och gör narr av dig.
Farsça:
بلکه [تو از انکارشان] تعجب می کنی و آنان مسخره می کنند،
Kürtçe:
بەڵام (سەیرە) تۆ سەرت سوڕماوە (چۆن باوەڕ ناھێنن) کەچی ئەوان گاڵتە دەکەن (بە تۆ کە دەڵێیت زیندوو بوونەوە ھەیە)
Özbekçe:
Балки сен ажабландинг, улар эса масхара қилурлар.
Malayca:
(Pertanyaan itu tidak juga berfaedah kepada mereka) bahkan engkau merasa hairan (terhadap keingkaran mereka), dan sebaliknya mereka mengejek-ejek (peneranganmu).
Arnavutça:
Ti çuditesh (nga mohimi i atyre) e ata përqeshin,
Bulgarca:
Да, ти се удиви, а те се подиграват.
Sırpça:
Међутим, ти се чудиш и дивиш, а они се изругују,
Çekçe:
Ba věru, ty divíš se, zatímco oni se posmívají,
Urduca:
تم (اللہ کی قدرت کے کرشموں پر) حیران ہو اور یہ اس کا مذاق اڑا رہے ہیں
Tacikçe:
Ту дар тааҷҷуб шудӣ ва онҳо масхара мекунанд.
Tatarca:
Бәлки син Аллаһуның кодрәтенә яки кәферләрнең терелеп кабердән кубарылуны инкяр итүләренә гаебләнәсеңдер? Бит алар синең "Җәза алыр өчен кыямәт көнне барча кеше тереләчәк", – дигән сүзеңне мәсхәрә итәләр.
Endonezyaca:
Bahkan kamu menjadi heran (terhadap keingkaran mereka) dan mereka menghinakan kamu.
Amharca:
ይልቁንም (በማስተባበላቸው) ተደነቅህ፤(ከመደነቅህ) ይሳለቃሉም፡፡
Tamilce:
அன்றி, (நபியே! இந்த குர்ஆன் உமக்கு கொடுக்கப்பட்டபோது) நீர் ஆச்சரியப்பட்டீர். இன்னும் அவர்கள் (உம்மையும் இந்த வேதத்தையும்) கேலி செய்தனர்.
Korece:
그대는 놀라고 감탄하나 그 들은 비웃고 있노라
Vietnamca:
Không, Ngươi đã ngạc nhiên trước những gì họ chế giễu (trong việc phủ nhận sự Phục Sinh).
Ayet Linkleri: