Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

37

Sûredeki Ayet No: 

12

Ayet No: 

3800

Sayfa No: 

446

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

بَلْ عَجِبْتَ وَيَسْخَرُونَ

Çeviriyazı: 

bel `acibte veyesḫarûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Fakat sen onlara şaşıyorsun, ama onlar (seninle) eğleniyorlar.

Diyanet İşleri: 

Evet; sen onlara şaşıyorsun, onlar da seni alaya alıyorlar.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Belki de şaştın sen ve alay eder onlar da.

Şaban Piriş: 

Belki sen buna hayret ediyorsun, onlar da alay ediyorlar.

Edip Yüksel: 

Sen hayranlık duyarken onlar alay ediyorlar.

Ali Bulaç: 

Hayır, sen (bu muhteşem yaratışa ve onların inkarına) şaşırdın kaldın; onlar ise alay edip duruyorlar.

Suat Yıldırım: 

Ne var ki sen onların haşri inkâr etmelerine şaşırıyorsun, onlar ise seninle alay ederler.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

(12-14) Evet. Sen taaccüp ettin. Onlar ise istihzâda bulunurlar. Ve onlara nasihat verildiği zaman, düşünüp nasihat kabul etmezler. Ve bir mûcize gördükleri vakit de onunla istihzâ eder dururlar.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Ama sen şaşırdın, onlarsa alay ediyorlar.

Bekir Sadak: 

De ki: «Evet hem de zelil ve hakir olarak.»

İbni Kesir: 

Hayır, sen

Adem Uğur: 

Hayır, sen şaşıyorsun. Halbuki onlar alay ediyorlar.

İskender Ali Mihr: 

Evet, sen hayret ettin ve onlar (ise) alay ediyorlar.

Celal Yıldırım: 

Ne var ki sen onlara (onların

Tefhim ul Kuran: 

Hayır, sen (bu muhteşem yaratışa ve onların inkarına) şaşırdın kaldın

Fransızca: 

Mais tu t'étonnes, et ils se moquent !

İspanyolca: 

Pero ¡no! Te asombras y ellos se mofan.

İtalyanca: 

Tu stupisci e loro scherniscono!

Almanca: 

Nein, sondern du bist verwundert, und sie verspotten,

Çince: 

不然!你感到惊奇,而他们却嘲笑你。

Hollandaca: 

Gij verbaast u over Gods macht en hunne weêrspannigheid; maar zij spotten over de bewijsmiddelen, welke aangevoerd worden om hen te overtuigen.

Rusça: 

Но ты удивлен, а они глумятся.

Somalice: 

Waxaadse la yaabtay (beenintooda) iyaguna way jees jeesi.

Swahilice: 

Bali unastaajabu, na wao wanafanya maskhara.

Uygurca: 

(ئى مۇھەممەد!) سەن ئۇلارنىڭ اﷲ نىڭ قۇدرىتىنى كۆرۈپ تۇرۇپ، ئۆلگەندىن كېيىن تىرىلىشنى ئىنكار قىلغانلىقىدىن بەلكى ئەجەبلىنەرسەن. ئۇلار بولسا سېنى مەسخىرە قىلىشىدۇ

Japonca: 

あなたは感嘆しているというのに,かれらは嘲笑する。

Arapça (Ürdün): 

«بل» للانتقال من غرض إلى آخر وهو الإخبار بحاله وحالهم «عجبتَ» بفتح التاء خطابا للنبي صلى الله عليه وسلم، أي من تكذيبهم إياك «و» هم «يسخرون» من تعجبك.

Hintçe: 

बल्कि तुम (उन कुफ्फ़ार के इन्कार पर) ताज्जुब करते हो और वह लोग (तुमसे) मसख़रापन करते हैं

Tayca: 

แต่เจ้าคงแปลกใจ ขณะที่พวกเขาเยาะเย้ย

İbranice: 

אבל, אתה מתפלא מהם והם מזלזלים בך

Hırvatça: 

Međutim, ti se čudiš, a oni se izruguju,

Rumence: 

Tu te miri, iar ei îşi bat joc.

Transliteration: 

Bal AAajibta wayaskharoona

Türkçe: 

Ama sen şaşırdın, onlarsa alay ediyorlar.

Sahih International: 

But you wonder, while they mock,

İngilizce: 

Truly dost thou marvel, while they ridicule,

Azerbaycanca: 

Bəli, sən onlara (müşriklərin Allahın qüdrət əlamətlərini gördükləri halda qiyamətə inanmamalarına) təəcüblənirsən, onlar isə (sənin bu inamına) istehza edirlər.

Süleyman Ateş: 

Hayır sen (bu muhteşem kudrete) hayran kaldın; onlarsa (seninle) alay ediyorlar.

Diyanet Vakfı: 

Hayır, sen şaşıyorsun. Halbuki onlar alay ediyorlar.

Erhan Aktaş: 

Evet, sen hayran kaldın, onlar ise alay ediyorlar.

Kral Fahd: 

Hayır, sen şaşıyorsun. Halbuki onlar alay ediyorlar.

Hasan Basri Çantay: 

Belki sen (Habîbim) teaccüb etdin. Onlar da (bu teaccübünden dolayı) eğlenirler,

Muhammed Esed: 

Hayır, sen hayranlık ve şaşkınlık duyarken onlar (yalnızca) alay ederler;

Gültekin Onan: 

Hayır, sen (bu muhteşem yaratışa ve onların inkarına) şaşırdın kaldın

Ali Fikri Yavuz: 

Doğrusu (Ey Rasûlüm, Allah’ın kudretini ve öldükten sonra dirileceklerini inkâr etmelerine) sen şaştın. Onlar ise, seninle (ve taaccüb edişinle) alay ediyorlar.

Portekizce: 

Porém, assombras-te, porque te escarnecem.

İsveççe: 

Men när du häpnar [inför Guds skapelseunder], hånar de och gör narr av dig.

Farsça: 

بلکه [تو از انکارشان] تعجب می کنی و آنان مسخره می کنند،

Kürtçe: 

بەڵام (سەیرە) تۆ سەرت سوڕماوە (چۆن باوەڕ ناھێنن) کەچی ئەوان گاڵتە دەکەن (بە تۆ کە دەڵێیت زیندوو بوونەوە ھەیە)

Özbekçe: 

Балки сен ажабландинг, улар эса масхара қилурлар.

Malayca: 

(Pertanyaan itu tidak juga berfaedah kepada mereka) bahkan engkau merasa hairan (terhadap keingkaran mereka), dan sebaliknya mereka mengejek-ejek (peneranganmu).

Arnavutça: 

Ti çuditesh (nga mohimi i atyre) e ata përqeshin,

Bulgarca: 

Да, ти се удиви, а те се подиграват.

Sırpça: 

Међутим, ти се чудиш и дивиш, а они се изругују,

Çekçe: 

Ba věru, ty divíš se, zatímco oni se posmívají,

Urduca: 

تم (اللہ کی قدرت کے کرشموں پر) حیران ہو اور یہ اس کا مذاق اڑا رہے ہیں

Tacikçe: 

Ту дар тааҷҷуб шудӣ ва онҳо масхара мекунанд.

Tatarca: 

Бәлки син Аллаһуның кодрәтенә яки кәферләрнең терелеп кабердән кубарылуны инкяр итүләренә гаебләнәсеңдер? Бит алар синең "Җәза алыр өчен кыямәт көнне барча кеше тереләчәк", – дигән сүзеңне мәсхәрә итәләр.

Endonezyaca: 

Bahkan kamu menjadi heran (terhadap keingkaran mereka) dan mereka menghinakan kamu.

Amharca: 

ይልቁንም (በማስተባበላቸው) ተደነቅህ፤(ከመደነቅህ) ይሳለቃሉም፡፡

Tamilce: 

அன்றி, (நபியே! இந்த குர்ஆன் உமக்கு கொடுக்கப்பட்டபோது) நீர் ஆச்சரியப்பட்டீர். இன்னும் அவர்கள் (உம்மையும் இந்த வேதத்தையும்) கேலி செய்தனர்.

Korece: 

그대는 놀라고 감탄하나 그 들은 비웃고 있노라

Vietnamca: 

Không, Ngươi đã ngạc nhiên trước những gì họ chế giễu (trong việc phủ nhận sự Phục Sinh).