Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

30

Sûredeki Ayet No: 

53

Ayet No: 

3462

Sayfa No: 

410

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَمَا أَنتَ بِهَادِ الْعُمْيِ عَن ضَلَالَتِهِمْ ۖ إِن تُسْمِعُ إِلَّا مَن يُؤْمِنُ بِآيَاتِنَا فَهُم مُّسْلِمُونَ

Çeviriyazı: 

vemâ ente bihâdi-l`umyi `an ḍalâletihim. in tüsmi`u illâ mey yü'minü biâyâtinâ fehüm müslimûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Körleri de sapıklıklarından hidayete getiremezsin. Sen ancak âyetlerimizi iman edeceklere duyurursun da onlar müslüman olur, selâmeti bulurlar.

Diyanet İşleri: 

Körleri sapıklıklarından vazgeçirip doğru yola döndüremezsin; ancak ayetlerimize inananlara duyurabilirsin; işte onlar Müslümanlardır.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Ve sen, körleri sapıklıklarından döndürüp doğru yola sevkedemezsin. Sen, ancak delillerimize inananlara duyurursun; gerçekten de onlardır Müslüman olanlar.

Şaban Piriş: 

Körleri de sapıklıklarından doğru yola iletemezsin. Sen, ancak ayetlerimize iman edenlere sesini duyurabilirsin. Çünkü onlar teslim olmuşlardır.

Edip Yüksel: 

Körü de sapıklığından kurtarıp yola getiremezsin. Sen ancak ayetlerimize inananlara işittirebilirsin ki onlar hemen teslim olurlar.

Ali Bulaç: 

Ve sen kendi sapıklıkları içinde kör olanları da doğruya iletici değilsin. Sen yalnızca, Bizim ayetlerimize iman edenlere duyurabilirsin ki onlar Müslümanlardır.

Suat Yıldırım: 

Sen, körleri de şaşkınlıktan, yanlış yola girmekten kurtaramazsın.Sen ancak, âyetlerimize iman etmeye yatkın kimselere çağrını duyurabilirsin. Çünkü onlar hakka teslim olurlar.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve sen körleri de sapıklıklarından (kurtarıp) doğru yola iletici değilsin. Sen ancak âyetlerimize imân edenlere dinletebilirsin. İşte müslüman olanlar onlardır.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Ve sen körleri de sapıklıklarından aydınlığa çıkaramazsın. Sen ancak, ayetlerimize iman edenlere dinletirsin de onlar müslümanlar/Allah'a teslim olanlar haline geliverirler.

Bekir Sadak: 

Allah bilmeyenlerin kalblerini iste boylece kapatir.

İbni Kesir: 

Körleri sapıklıklarından vazgeçirip doğru yola döndüremezsin. Sen

Adem Uğur: 

Körleri de sapıklıklarından (vazgeçirip) doğru yola iletemezsin. Ancak teslimiyet göstererek âyetlerimize iman edenlere duyurabilirsin.

İskender Ali Mihr: 

Ve sen, körleri dalâletlerinden kurtarıp hidayete erdirecek değilsin. Sen ancak âyetlerimize îmân edenlere duyurursun. İşte onlar teslim olanlardır.

Celal Yıldırım: 

Ve sen, körleri sapıklıktan doğru yola çevirecek de değilsin. Sen ancak âyetlerimize inananlara duyurabilirsin ki onlar Müslümanlar (Hakk´a dosdoğru teslimiyet gösterenleridir,.

Tefhim ul Kuran: 

Ve sen kendi sapıklıkları içinde kör olanları da doğruya iletici değilsin. Sen yalnızca, bizim ayetlerimize iman etmekte olanlara duyurabilirsin ki onlar Müslümanlardır.

Fransızca: 

Tu n'es pas celui qui guide les aveugles hors de leur égarement. Tu ne fais entendre que ceux qui croient en Nos versets et qui sont alors entièrement soumis [musulmans].

İspanyolca: 

Ni puedes dirigir a los ciegos, sacándoles de su extravío. Tú no puedes hacer que oigan sino quienes creen en Nuestros signos y están sometidos a Nosotros.

İtalyanca: 

Non sei tu a guidare i ciechi dal loro obnubilamento: solo potrai far udire quelli che credono nei Nostri segni e sono sottomessi.

Almanca: 

Und du wirst die Blinden von ihrem Abirren nicht rechtleiten können. Du kannst nur hören lassen diejenigen, die den Iman an Unsere Ayat verinnerlichen, die dann Muslime sind.

Çince: 

你必不能引导瞎子离开迷误,你只能使确信我的迹象的人们听你(讲道),他们是归顺者。

Hollandaca: 

Ook kunt gij den blinde niet uit zijne dwaling leiden. Gij zult niemand hoorend maken, behalve hen die in onze teekenen gelooven; want deze zijn ons onderworpen.

Rusça: 

Ты не выведешь слепых из их заблуждения. Ты можешь заставить слышать только тех, которые веруют в Наши знамения, будучи мусульманами.

Somalice: 

ruux Indha la'na baadi kama hanuunin kartid, ma maqashiinkartid (xaqa) ruuxaan rumeynin Aayaadkanaga oo muslimiin ahayn.

Swahilice: 

Wala wewe huwaongoi vipofu na upotovu wao. Huwasikilizishi ila wanao ziamini Aya zetu. Hao ndio Waislamu, walio nyenyekea.

Uygurca: 

كورلارنىمۇ گۇمراھلىقتىن قۇتقۇزۇپ توغرا يولغا سالالمايسەن، سەن پەقەت بىزنىڭ ئايەتلىرىمىزگە ئىشىنىدىغانلارغىلا (سۆزۈڭنى) ئاڭلىتالايسەن، ئۇلار مۇسۇلمانلاردۇر

Japonca: 

またあなたは,(ものごとの)分らない盲目を,迷いから導くことも出来ない。あなたは,只われの印を信じて服従,帰依する者だけに,聞かせることが出来るのである。

Arapça (Ürdün): 

«وما أنت بهادِ العمي عن ضلالتهم إن» ما «تُسمع» سماع إفهام وقبول «إلا من يؤمن بآياتنا» القرآن «فهم مسلمون» مخلصون بتوحيد الله.

Hintçe: 

और न तुम अंधों को उनकी गुमराही से (फेरकर) राह पर ला सकते हो तो तुम तो बस उन्हीं लोगों को सुना (समझा) सकते हो जो हमारी आयतों को दिल से मानें फिर यही लोग इस्लाम लाने वाले हैं

Tayca: 

และเจ้าก็มิใช่ผู้ชี้นำทางแก่คนตาบอดหลังจากการหลงทางของพวกเขา เจ้ามิได้ทำให้ผู้ใดได้ยิน นอกจากผู้ศรัทธาต่อสัญญาณทั้งหลายของเรา โดยที่พวกเขาเป็นผู้นอบน้อมยอมจำนน

İbranice: 

כך, גם לא תוכל להדריך את העיוור אשר נמצא בתעייה, כי רק אלה המאמינים באותותינו יוכלו לשמוע את קריאתך, אכן הם המוסלמים (מתמסרים)

Hırvatça: 

niti možeš zaslijepljene od zablude njihove odvratiti; možeš jedino dozvati one koji u ajete Naše vjeruju, jedino oni su pokorni.

Rumence: 

tu nu eşti cel care îi călăuzeşte pe orbi afară din rătăcirea lor. Tu nu-i faci să audă decât pe cei care cred în semnele Noastre şi sunt supuşi.

Transliteration: 

Wama anta bihadi alAAumyi AAan dalalatihim in tusmiAAu illa man yuminu biayatina fahum muslimoona

Türkçe: 

Ve sen körleri de sapıklıklarından aydınlığa çıkaramazsın. Sen ancak, ayetlerimize iman edenlere dinletirsin de onlar müslümanlar/Allah'a teslim olanlar haline geliverirler.

Sahih International: 

And you cannot guide the blind away from their error. You will only make hear those who believe in Our verses so they are Muslims [in submission to Allah].

İngilizce: 

Nor canst thou lead back the blind from their straying: only those wilt thou make to hear, who believe in Our signs and submit (their wills in Islam).

Azerbaycanca: 

Sən korları da düşdükləri əyri yoldan qurtarıb düz yola gətirə bilməzsən. Sən (haqqı) yalnız ayələrimizə inananlara eşitdirə bilərsən. Məhz onlar müsəlmandırlar! (Allaha ürəkdən inanıb Ona can-başla itaət edərlər!)

Süleyman Ateş: 

Ve sen, körleri de sapıklıklarından çıkarıp yola getiremezsin. Sen ancak, ayetlerimize inananlara işittirirsin de onlar müslüman olurlar.

Diyanet Vakfı: 

Körleri de sapıklıklarından (vazgeçirip) doğru yola iletemezsin. Ancak teslimiyet göstererek ayetlerimize iman edenlere duyurabilirsin.

Erhan Aktaş: 

Sen, körleri(1) sapkınlıklarından kurtarıp doğru yola iletemezsin. Sen, âyetlerimizi ancak îmân edeceklere duyurabilirsin; zira onlar teslim(2) olmuş kimselerdir.

Kral Fahd: 

Körleri de sapıklıklarından (vazgeçirip) doğru yola iletemezsin. Ancak teslimiyet göstererek âyetlerimize iman edenlere duyurabilirsin.

Hasan Basri Çantay: 

Sen körleri dahi sapıklıklarından ayırıb doğru yola iletici değilsin. Sen (başkalarına değil) ancak âyetlerimize îman edib de müslüman olanlara, (yalınız) onlara dinletebilirsin.

Muhammed Esed: 

Ve yine, (kalpleri) kör olanları sapıklıklarından döndürüp doğru yola iletemezsin. Sen (davetini) ancak mesajlarımıza inan(mak istey)enlere ve böylece kendilerini Bize teslim edenlere duyurabilirsin.

Gültekin Onan: 

Ve sen kendi sapıklıkları içinde kör olanları da doğruya iletici değilsin. Sen yalnızca bizim ayetlerimize inananlara duyurabilirsin ki onlar müslümanlardır.

Ali Fikri Yavuz: 

Körleri, (kalbleri kör olanları) da, sen, sapıklıklarından ayırıb doğru yola iletici değilsin. Sen ancak ayetlerimize iman edeceklere (davetini) duyurursun da, onlar İslâma gelir, selâmeti bulurlar.

Portekizce: 

Nem és guia dos cegos, em seu erro, Só podes fazer-te escutar por aqueles que crêem nos Nossos versículos e sãomuçulmanos.

İsveççe: 

och de [andligen] blinda som har gått vilse kan du inte leda [på rätt väg]. Du kan inte få andra att lyssna än sådana som tror på Våra budskap och som har underkastat sig [Vår vilja].

Farsça: 

و تو هدایت کننده کوردلان از گمراهی شان نیستی، و جز به آنان که به آیات ما ایمان می آورند و تسلیم [فرمان ها و احکام ما] هستند، نمی توانی [دعوتت] را بشنوانی.

Kürtçe: 

وە تۆ ڕێنمونیکاری نابینایان نیت (ڕزگاریان بکەیت) لە گومڕاییان تۆ تەنھا بە کەسانێك دەشنەوێنی کە بەنیشانەکانی ئێمە باوەڕ دەھێنن چونکە ئەوانە گەردن کەچن (بۆ بانگ و فەرمانی تۆ)

Özbekçe: 

Сен кўрларни гумроҳликларидан ҳидоят қилгувчи эмассан. Сен фақат Бизнинг оятларимизга иймон келтирганларгагина эшиттира олурсан. Ана ўшалар мусулмонлардир.

Malayca: 

Dan engkau tidak akan dapat memberi petunjuk kepada orang-orang yang buta (matahatinya) supaya menjauhi kesesatan mereka; engkau tidak dapat memperdengarkan (seruanmu itu) melainkan kepada orang-orang yang sedia beriman akan ayat-ayat keterangan Kami, kerana mereka orang-orang yang menurut perintah.

Arnavutça: 

dhe ti nuk mund ta udhëzosh të verbërin nga humbja e tij. Ti, mund të bësh që të dëgjojnë vetëm ata që besojnë në ajetet Tona. Dhe, ata janë muslimanë të vërtetë.

Bulgarca: 

И не можеш изведеш слепите от заблудата им. Ще те чуят само тези, които вярват в Нашите знамения. Тези са отдадените на Аллах.

Sırpça: 

нити можеш заслепљене да одвратиш од њихове заблуде; можеш једино да дозовеш оне који верују у Наше речи и доказе, једино они ће да се одазову.

Çekçe: 

A ty nejsi ani ten, jenž slepé z jejich bloudění vyvádí, ty pouze dokážeš, aby slyšeli ti, kdož věří ve znamení Naše, a to jsou ti, kteří do vůle Naší jsou odevzdáni.

Urduca: 

اور نہ تم اندھوں کو ان کی گمراہی سے نکال کر راہِ راست دکھا سکتے ہو تم تو صرف انہی کو سنا سکتے ہو جو ہماری آیات پر ایمان لاتے اور سرِ تسلیم خم کر دیتے ہیں

Tacikçe: 

Ту ҳидояткунандаи нобиноён аз гумроҳияшон нестӣ. Ту садоятро танҳо ба гӯши касоне мерасонӣ, ки ба оёти Мо имон овардаанд ва таслим шудаанд.

Tatarca: 

Дәхи сукырларны адашуларыннан туры юлга күндерәчәк түгелсең, син ишеттерә алмассың, мәгәр аятьләребезгә иман китергән инсафлы кешеләргә ишеттерә алырсың, алар ислам динен дөресләп тотучы мөселманнардыр.

Endonezyaca: 

Dan kamu sekali-kali tidak akan dapat memberi petunjuk kepada orang-orang yang buta (mata hatinya) dari kesesatannya. Dan kamu tidak dapat memperdengarkan (petunjuk Tuhan) melainkan kepada orang-orang yang beriman dengan ayat-ayat Kami, mereka itulah orang-orang yang berserah diri (kepada Kami).

Amharca: 

አንተ ዕውሮችንም ከጥመታቸው የምታቀና አይደለህም፡፡ በአንቀጾቻችን የሚያምኑትን ሰዎች እንጂ ሌላን አታሰማም፡፡ እነርሱም ታዛዦች ናቸው፡፡

Tamilce: 

இன்னும், குருடர்களை அவர்களின் வழிகேட்டிலிருந்து (மீட்டெடுத்து அவர்களை) நீர் நேர்வழி செலுத்துபவர் அல்லர். நமது வசனங்களை நீர் செவியுறச் செய்ய முடியாது, நம்பிக்கை கொள்பவர்களுக்கே தவிர. ஆக, அவர்கள்தான் (முஸ்லிம்கள் - நமது கட்டளைகளுக்கு) முற்றிலும் கீழ்ப்படிகிறவர்கள்.

Korece: 

그대는 길을 벗어난 장님을 되돌아 오게 할 수 없으며 단지 하나님의 예증을 믿어 순종하는 그들만을 듣게 할 수 있노라

Vietnamca: 

Ngươi cũng không thể hướng dẫn người mù ra khỏi tình trạng lầm lạc của họ. Ngươi chỉ có thể làm cho người có đức tin nơi những Lời mặc khải của TA nghe được mà thôi, bởi họ là những người Muslim (thần phục TA).