Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

28

Sûredeki Ayet No: 

58

Ayet No: 

3310

Sayfa No: 

392

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَكَمْ أَهْلَكْنَا مِن قَرْيَةٍ بَطِرَتْ مَعِيشَتَهَا ۖ فَتِلْكَ مَسَاكِنُهُمْ لَمْ تُسْكَن مِّن بَعْدِهِمْ إِلَّا قَلِيلًا ۖ وَكُنَّا نَحْنُ الْوَارِثِينَ

Çeviriyazı: 

vekem ehleknâ min ḳaryetim beṭirat me`îşetehâ. fetilke mesâkinühüm lem tüskem mim ba`dihim illâ ḳalîlâ. vekünnâ naḥnü-lvâriŝîn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Biz, maişetleriyle şımarmış nice memleketi helak etmişizdir. İşte yerleri! Kendilerinden sonra oralarda pek az oturulabilmiştir. Onlara biz varis olmuşuzdur.

Diyanet İşleri: 

Nimet ve refaha karşı nankörlük eden nice şehri yok etmişizdir. İşte yerleri! Kendilerinden sonra pek az kimseler oturabilmiştir. Oralara Biz varis olmuşuzdur.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Ve biz, geçim bolluğuna nail olmuş ve şükretmemiş nice şehirlerin halkını helak ettik; işte pek azı müstesna, kendilerinden sonra insanlara yurt olmayan evleri ve oralara biz varis olmuşuzdur.

Şaban Piriş: 

Biz, geçim bolluğu içinde yaşayıp şımarmış nice memleket (leri) helak ettik. İşte meskenleri! Kendilerinden sonra oralarda pek az oturulabilmiştir. Oralara biz varis olmuşuzdur.

Edip Yüksel: 

Kendilerine verilen nimetlere nankörlük eden nice toplumları yok etmişizdir. İşte şunlar, kendilerinden sonra pek az kimse tarafından ikametgah edinilmiş evleridir. Oralara biz varis olduk.

Ali Bulaç: 

Biz, yaşama biçimleriyle 'refah içinde şımarıp azmış' nice şehri yıkıma uğrattık. İşte meskenleri; çok az (bir zaman) dışında (onlarda) kendilerinden sonra oturulabilmiş değildir. (Onlara) Varis olanlar Biziz.

Suat Yıldırım: 

Bununla beraber Biz, kazançlarının çokluğu sebebiyle şımarmış pek çok memleketi helâk ettik. İşte yerleri! Kendilerinden sonra oralarda pek az oturuldu. Bütün onlara Biz vâris olduk (hepsi geçti, bâki Biz'iz).

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve bir nice kasabayı da helâke uğrattık ki, (ahalisi) maişetlerinin çokluğuyla şımarmış idi. İşte şu onların konaklarıdır ki, onlardan sonra pek azı müstesna (kimseye) ikametgâh olmadı ve Bizler varisler olduk.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Yaşayışı şımarıklık ve gösterişe yol açmış nice kenti helâk ettik biz. İşte yerleri yurtları! Onlardan sonra oralarda çok az oturuldu. Biziz Vâris olanlar/mirasçılar, biz!

Bekir Sadak: 

«ostugunuz ortaklarinizi cagirin» denir

İbni Kesir: 

Biz

Adem Uğur: 

Biz, refahından şımarmış nice memleketi helâk etmişizdir. İşte yerleri! Kendilerinden sonra oralarda pek az oturulabilmiştir. Onlara biz vâris olmuşuzdur.

İskender Ali Mihr: 

Ve azarak, maişetlerine şükretmeyen nice ülkeyi helâk ettik. İşte bunlar, onların meskenleri, onlardan sonra (çok) az bir süre hariç, iskân edilmedi (oturulmadı). Ve Biz, onların varisleri, Biziz.

Celal Yıldırım: 

Biz, geçimleri konusunda refah içinde şımaran nice kasaba halkını yok ettik. İşte onların kalıntıları

Tefhim ul Kuran: 

Biz, yaşama biçimleriyle ´refah içinde şımarıp azmış´ nice şehri yıkıma uğrattık. İşte meskenleri

Fransızca: 

Et combien avons-Nous fait périr des cités qui étaient ingrates (alors que leurs habitants vivaient dans l'abondance), et voilà qu'après eux leurs demeures ne sont que très peu habitées, et c'est Nous qui en fûmes l'héritier.

İspanyolca: 

¡Cuántas ciudades hemos hecho perecer, que se ufanaban de sus medios de subsistencia! Ahí tenéis sus viviendas, casi del todo deshabitadas después de ellos. Hemos sido Nosotros los Herederos.

İtalyanca: 

E quante città abbiamo distrutto che erano ingrate

Almanca: 

Und wie viele an Ortschaften richteten WIR doch zugrunde, als sie in ihrer Lebensweise Übertretungen begingen! Also diese sind ihre Wohnstätten, sie wurden nach ihnen nur ein wenig bewohnt. Und WIR sind die Bleibenden (nach deren Vergehen).

Çince: 

我曾毁灭许多城市,那些城市里的居民,过一种骄奢的生活。这些是他们的居住地,从他们灭亡之后,除很少的时间外,无人居住;我是他们的继承。

Hollandaca: 

Hoe vele steden hebben wij verwoest, wier bewoners in gemak en overvloed leefden? en hunne woningen zijn na hen niet bewoond, uitgenomen voor een korten tijd , en wij waren de erfgenamen hunner welvaart.

Rusça: 

Сколько селений, которые были неблагодарны за средства к существованию, Мы погубили! Вот их жилища, в которых никто не проживает после них, за исключением немногих. Мы унаследовали все это.

Somalice: 

Badanaa intaan Halaagnay Magaalo ku Kibirtay Nolasheeda waana Taas Guryahoodii lamana Degin Gadaashood wax yar mooyee, Anagaana ah kuwo Dhaxla (Hadha).

Swahilice: 

Na miji mingapi iliyo jifakharisha tumeiangamiza! Na hayo maskani yao hayakukaliwa tena baada yao, ila kwa uchache tu. Na Sisi ndio tumekuwa warithi wao.

Uygurca: 

بىز نۇرغۇن شەھەرنى ھالاك قىلدۇق، ئۇلارنىڭ ئاھالىسى كەيىپ - ساپالىق تۇرمۇش كۆچۈرەتتى، بۇ ئۇلارنىڭ تۇرالغۇ جايلىرىدۇر، ئۇلار ھالاك بولغاندىن كېيىن (ئۇ جايلاردا) ئازغىنا ۋاقىتتىن تاشقىرى ئادەم تۇرغان ئەمەس، ئۇلار (نىڭ مال - مۈلكى ۋە يۇرتىغا) بىز ۋارىسلىق قىلدۇق

Japonca: 

われは如何に多くの(安楽で裕福な)生活に有頂天になった町を,滅ぼしたことであろうか。それ以来,かれらの居所には,(至極)僅かな人びとを除き住む者もない。(結局)われが,それらの相続者である。

Arapça (Ürdün): 

«وكم أهلكنا من قرية بطرت معيشتها» عيشها وأريد بالقرية أهلها «فتلك مساكنهم لم تسكن من بعدهم إلا قليلا» للمارة يوماً أو بعضه «وكنا نحن الوارثين» منهم.

Hintçe: 

और हमने तो बहुतेरी बस्तियाँ बरबाद कर दी जो अपनी मइशत (रोजी) में बहुत इतराहट से (ज़िन्दगी) बसर किया करती थीं-(तो देखो) ये उन ही के (उजड़े हुए) घर हैं जो उनके बाद फिर आबाद नहीं हुए मगर बहुत कम और (आख़िर) हम ही उनके (माल व असबाब के) वारिस हुए

Tayca: 

และกี่มากน้อยแล้วที่เราได้ทำลายเมืองซึ่งผยองลำพองในความเป็นอยู่ของมัน ดังนั้นนั่นคือที่พำนักของพวกเขา จะไม่มีใครพักอยู่หลังจากพวกเขาเว้นแต่เพียงเล็กน้อย และเราเป็นผู้รับทายาท

İbranice: 

וכמה ערים הכחדנו אשר התענגו על מחייתן וחטאו? מאז, אזורי המחיה שלהם כמעט ולא יושבו, והיינו אנחנו העכביש היורשים

Hırvatça: 

A koliko smo Mi naselja uništili, čiji su stanovnici naspram onoga što im je za življenje dato obijesni bili! Eno domova njihovih, samo su malo, poslije njih, nastanjeni bili, Mi smo ih naslijedili.

Rumence: 

Câte cetăţi cu trai îndestulat nu am nimicit? Şi locuinţele lor după ei au fost aproape pustii. Noi suntem moştenitorii!

Transliteration: 

Wakam ahlakna min qaryatin batirat maAAeeshataha fatilka masakinuhum lam tuskan min baAAdihim illa qaleelan wakunna nahnu alwaritheena

Türkçe: 

Yaşayışı şımarıklık ve gösterişe yol açmış nice kenti helâk ettik biz. İşte yerleri yurtları! Onlardan sonra oralarda çok az oturuldu. Biziz Vâris olanlar/mirasçılar, biz!

Sahih International: 

And how many a city have We destroyed that was insolent in its [way of] living, and those are their dwellings which have not been inhabited after them except briefly. And it is We who were the inheritors.

İngilizce: 

And how many populations We destroyed, which exulted in their life (of ease and plenty)! now those habitations of theirs, after them, are deserted,- All but a (miserable) few! and We are their heirs!

Azerbaycanca: 

Biz xoş güzəranına naşükür olub qürrələnən neçə-neçə məmləkəti (məmləkət əhlini) həlak etdik. Bu onların özlərindən sonra yalnız az bir hissəsi məskun olan (bomboş, xaraba qalmış) yurdlarıdır. Onlara Biz varis olduq.

Süleyman Ateş: 

Biz refah içinde şımarmış nice kenti helak ettik. İşte şunlar, onların meskenleri, onlardan sonra oralarda pek az oturuldu. Onlara hep biz varis olduk (hepsi bize kaldı).

Diyanet Vakfı: 

Biz, refahından şımarmış nice memleketi helak etmişizdir. İşte yerleri! Kendilerinden sonra oralarda pek az oturulabilmiştir. Onlara biz varis olmuşuzdur.

Erhan Aktaş: 

Şımararak, geçindikleri şeylere şükretmeyen nice kenti yıkıma uğrattık. İşte bunlar, onların yerleşim yerleri! Kendilerinden sonra pek az kullanılan evleri. Şimdi onların hepsi bize kaldı.

Kral Fahd: 

Biz, refahından şımarmış nice memleketi helâk etmişizdir. İşte yerleri! Kendilerinden sonra oralarda pek az oturulabilmiştir. Onlara biz vâris olmuşuzdur.

Hasan Basri Çantay: 

Biz, (bol) geçimi ile (halkı) şımarmış nice memleket (ler) helak etdik. İşte kendilerinden sonra ancak pek az kimselerin konabileceği (haraab) meskenleri! (Bütün onlara.) biz vâris olmuşuzdur.

Muhammed Esed: 

Oysa, Biz, varlık ve refahtan ötürü azgınlaşan nice toplumları yok etmişizdir; işte, (gözönünde) onların yaşadıkları yerler: pek azı dışında, onlardan sonra oralarda kimse yerleşmemiştir; çünkü herkes göçüp gittikten sonra, ebediyyen kalacak olan yalnızca Biziz!

Gültekin Onan: 

Biz, yaşama biçimleriyle ´refah içinde şımarıp azmış´ nice şehri yıkıma uğrattık. İşte meskenleri

Ali Fikri Yavuz: 

Biz (böyle) geçimi ile şımarıb azmış nice memleket halkını helâk ettik. İşte meskenleri, (seyahatlerinizde gördüğünüz harabeye dönmüş evleri) ki, kendilerinden sonra pek azı iskân edilmiştir!... Varis olan (bâkî kalan ve hakikî mutasarrıf bulunan) da ancak biz olduk.

Portekizce: 

Quantas cidades temos destruído porque exultaram em sua vida (quanto às facilidades e à fartura)! Eis que suashabitações foram desabitadas, a não ser por uns poucos, depois deles, e fomos Nós o Herdeiro!

İsveççe: 

Och hur många städer, vars invånare i [lättsinnigt] övermod skröt med sitt överdådiga liv, har Vi inte låtit gå under. Och dessa boningar som var deras är nu övergivna - även om någon [förbipasserande] ibland [tar dem i anspråk]. - Det är Vi som förblir när allt förgår!

Farsça: 

چه بسیار [اهل] شهرهایی را که [به سبب فراوانی نعمت] در زندگی خود گرفتار سرمستی و طغیان شده بودند، هلاک کردیم، پس این ها خانه های ایشان است که پس از آنان [خراب و ویران شده و] جز اندکی مورد سکونت قرار نگرفته اند، و فقط ما وارث آنان هستیم!

Kürtçe: 

وە(خەڵکی) زۆر شار و دێھاتمان لەناو برد لەبەر خۆشگوزانیان یاخی بوون (و سوپاسی چاکەکانی خوایان نەکرد) جا ئەوە جێ و شوێنەکانیانە (وێران کراوە) لەپاش (تیا چوونی) ئەوان بۆ ماوەیەکی کەم نەبێت (لەلایەن ڕێبوارانەوە) کەسی تیا نیشتەجێ نەبووە وە ئێمە بووینە میراتگریان

Özbekçe: 

Биз маишатлари ҳаддан ошган қанчадан-қанча юртларни ҳалок қилдик. Бас, анавилар, уларнинг масканлари, улардан кейин маскан қилинмади, илло, озгинаси, холос. Ва Биз ўзимиз ворис бўлиб қолдик.

Malayca: 

Dan berapa banyak Kami binasakan negeri-negeri yang penduduknya telah berlaku sombong dan tidak bersyukur dalam kehidupannya (yang serba mewah dan senang lenang). Maka itulah dia tempat-tempat tinggal mereka terbiar tidak didiami orang sesudah mereka (dibinasakan), kecuali sedikit sahaja dan sesungguhnya Kamilah yang mewarisi mereka.

Arnavutça: 

E, sa e sa fshatra e qytete i kemi zhdukur Ne, banorët e të cilëve kanë bërë jetë të shfrenuar! Ja, shtëpiat e tyre (të shkretëruara), të cilat, nuk janë banuar pas tyre – vetëm pak kohë, dhe Ne kemi qenë trashëgimtarë.

Bulgarca: 

И колко селища погубихме от онези, които се възгордяваха заради своето благоденствие! Ето жилищата им - необитаеми след тях, освен за кратко. Ние ги наследихме.

Sırpça: 

А колико смо Ми насеља уништили, чији су становници према ономе што им је дато у животу били незахвални! Ето домова њихових, мало ко, после њих, наврати у њих, Нама су остали.

Çekçe: 

Kolik jsme již zahubili měst, jež svým životem se honosila! Hle, toto jsou příbytky jejich, které po nich obýval jen počet nepatrný z lidí a My dědici toho jsme se stali.

Urduca: 

اور کتنی ہی ایسی بستیاں ہم تباہ کر چکے ہیں جن کے لوگ اپنی معیشت پر اترا گئے تھے سو دیکھ لو، وہ ان کے مسکن پڑے ہوئے ہیں جن میں ان کے بعد کم ہی کوئی بسا ہے، آ خرکار ہم ہی وارث ہو کر رہے

Tacikçe: 

Чӣ басо мардуми деҳаеро ҳалок сохтем, ки аз зиндагии худ дучори сармастӣ шуда буданд ва ин хонаҳои онҳост, ки баъд аз онҳо андак замоне кас дар онҳо сукно (маскан) гирифт ва Мо вориси онҳо будем.

Tatarca: 

Күпме шәһәр кешеләрен һәлак иттек, аларның халыклары иминлектә вә байлыкта булып, мәхлукъка табынучы мөшрикләр иделәр, ошбу буш урыннар аларның урыннарыдыр, алардан соң анда шомланып торучы булмады, мәгәр бик аз гына торучылар булды, ул урыннарга Без үзебез варис булдык.

Endonezyaca: 

Dan berapa banyaknya (penduduk) negeri yang telah Kami binasakan, yang sudah bersenang-senang dalam kehidupannya; maka itulah tempat kediaman mereka yang tiada di diami (lagi) sesudah mereka, kecuali sebahagian kecil. Dan Kami adalah Pewaris(nya).

Amharca: 

ከከተማም ኑሮዋን (ምቾቷን) የካደችን (ከተማ) ያጠፋናት ብዙ ናት፡፡ እነዚህም ከእነሱ በኋላ ጥቂት ጊዜ እንጅ ያልተኖረባቸው ሲኾኑ መኖሪያዎቻቸው ናቸው፡፡ እኛም (ከእነርሱ) ወራሾች ነበርን፡፡

Tamilce: 

எத்தனையோ ஊர்களை நாம் அழித்தோம். அவர்கள் தங்களது (வசதியான) வாழ்க்கையால் எல்லை மீறி நிராகரித்தனர். இதோ அவர்களது இல்லங்கள் அவர்களுக்கு பின்னர் குறைவாகவே தவிர வசிக்கப்படாமல் இருக்கின்றன. நாமே (அனைத்திற்கும்) வாரிசுகளாக (உண்மையான உரிமையாளர்களாக) இருக்கிறோம்.

Korece: 

하나님은 부귀영화를 누렸던많은 세대를 멸망케 했으니 이제 그들이 살았던 그들의 주거지는 황폐되고 초라한 것 뿐이며 또한 우리가 상속하였노라

Vietnamca: 

Đã có không biết bao thị trấn bị TA tiêu diệt vì (cư dân của) nó chỉ biết hưởng lạc trong cuộc sống phồn thịnh của nó? Nhà cửa của họ trở nên tan hoang và điêu tàn sau khi đã bị hủy diệt chỉ trừ một số rất ít. Và TA là Đấng Thừa Kế di sản của họ.