Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

28

Sûredeki Ayet No: 

51

Ayet No: 

3303

Sayfa No: 

392

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

۞ وَلَقَدْ وَصَّلْنَا لَهُمُ الْقَوْلَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ

Çeviriyazı: 

veleḳad veṣṣalnâ lehümü-lḳavle le`allehüm yeteẕekkerûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Andolsun ki biz, düşünüp öğüt alsınlar diye, sözü (vahyi) birbiri ardınca ulamışızdır.

Diyanet İşleri: 

And olsun ki, Biz vahyi onlara ard arda yetiştirdik; belki düşünürler.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Ve andolsun öğüt alsınlar diye sözü, birbiri ardınca ayetayet ulayıp indirmedeyiz.

Şaban Piriş: 

Andolsun ki, belki düşünürler diye, onlar için sözü apaçık olarak bildirdik.

Edip Yüksel: 

Öğüt alırlar diye kendilerine mesajı iletip durduk.

Ali Bulaç: 

Andolsun, Biz öğüt alıp-düşünsünler diye, sözü birbiri ardınca dizip-indirdik.

Suat Yıldırım: 

Düşünüp ibret almaları için Biz, sözümüzü birbiri ardından getirdik.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Kasem olsun ki, onlar için belki düşünürler diye sözü birbiri ardınca irâd ettik.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Yemin olsun, biz onlar için sözü ardarda getirdik ki, düşünüp öğüt alabilsinler.

Bekir Sadak: 

«eninle beraber dogru yolda gidersek, yurdumuzdan ediliriz» dediler. Onlari katimizdan bir rizik olarak her seyin urununun toplandigi guvenli ve kutlu bir yere yerlestirmedik mi? Ama cogu bilmezler.

İbni Kesir: 

Andolsun ki

Adem Uğur: 

Andolsun ki biz, düşünüp öğüt alsınlar diye, sözü (vahyi) birbiri ardınca yetiştirmişizdir (aralıksız vahiylerimizi göndermişizdir).

İskender Ali Mihr: 

Ve andolsun ki, tezekkür etsinler diye sözü (âyetlerimizi) ardarda onlara ulaştırdık.

Celal Yıldırım: 

Biz, düşünürler de öğüt alırlar diye sözü birbiri ardınca getirdik,

Tefhim ul Kuran: 

Andolsun, biz öğüt alıp düşünsünler diye, sözü birbiri ardınca dizip indirdik.

Fransızca: 

Nous leur avons déjà exposé la Parole (le Coran) afin qu'ils se souviennent.

İspanyolca: 

Les hemos hecho llegar la Palabra. Quizás, así se dejen amonestar.

İtalyanca: 

E già facemmo giungere loro la Parola, affinché ricordassero.

Almanca: 

Und gewiß, bereits brachten WIR ihnen das Mitgeteilte zuwege, damit sie sich besinnen.

Çince: 

我确已续示真言,以便他们记念。

Hollandaca: 

En thans hebben wij ons woord tot hen doen komen, opdat zij gewaarschuwd zouden zijn.

Rusça: 

Мы довели до них Слово, чтобы они могли помянуть назидание.

Somalice: 

Dhah ahaanbaan ugu Xidhiidhinay (ugu Caddayn) Hadalka inay Waantoobaan.

Swahilice: 

Na sasa kwa yakini tumewafikishia Neno ili wapate kukumbuka.

Uygurca: 

ۋەز - نەسىھەت ئالسۇن دەپ، شۈبھىسىزكى، ئۇلارغا قۇرئاننى ئۈزۈلدۈرمەي چۈشۈردۇق

Japonca: 

今われはかれら(マッカの民)にも言葉を届けた。必ずかれらは訓戒を受け入れるであろう。

Arapça (Ürdün): 

«ولقد وصَّلنا» بينا «لهم القول» القرآن «لعلهم يتذكرون» يتعظون فيؤمنون.

Hintçe: 

और हम यक़ीनन लगातार (अपने एहकाम भेजकर) उनकी नसीहत करते रहे ताकि वह लोग नसीहत हासिल करें

Tayca: 

และโดยแน่นอน เราได้ให้พระดำรัส (อัลกุรอาน) สืบต่อเนื่องกันแก่พวกเขา เพื่อพวกเขาจะได้ใคร่ครวญ

İbranice: 

וכבר הורדנו אליהם בשלבים את אותות הקוראן, כדי שהם ייזכרו

Hırvatça: 

A Mi smo im Riječ podrobno dostavili ne bi li se prisjetili i pouku primili.

Rumence: 

Noi le-am trimis Cuvântul! Poate îşi vor aminti!

Transliteration: 

Walaqad wassalna lahumu alqawla laAAallahum yatathakkaroona

Türkçe: 

Yemin olsun, biz onlar için sözü ardarda getirdik ki, düşünüp öğüt alabilsinler.

Sahih International: 

And We have [repeatedly] conveyed to them the Qur'an that they might be reminded.

İngilizce: 

Now have We caused the Word to reach them themselves, in order that they may receive admonition.

Azerbaycanca: 

Həqiqətən, Biz sözü (Qur’anı, keçmişlərə aid xəbərləri) onlar üçün bir-birinin ardınca (müfəssəl) izah etdik ki, bəlkə, öyüd-nəsihət qəbul etsinlər. (Bunlardan ibrət alıb iman gətirsinlər!)

Süleyman Ateş: 

Andolsun biz, düşünüp öğüt alsınlar diye onlar için sözü(müzü) birbirine bitiştirdik (ardı ardına gerçeği kanıtlayan ayetler gönderdik).

Diyanet Vakfı: 

Andolsun ki biz, düşünüp öğüt alsınlar diye, sözü (vahyi) birbiri ardınca yetiştirmişizdir (aralıksız vahiylerimizi göndermişizdir).

Erhan Aktaş: 

Ant olsun! Öğüt alırlar diye, onlara Söz’ü(1) ardı ardına yolladık.

Kral Fahd: 

Andolsun ki biz, düşünüp öğüt alsınlar diye, sözü (vahyi) birbiri ardınca yetiştirmişizdir (aralıksız vahiylerimizi göndermişizdir).

Hasan Basri Çantay: 

Andolsun ki biz onlar için, nasıyhat kabul etsinler diye, sözü birbiri ardınca inzal edib durmuşuzdur.

Muhammed Esed: 

Gerçek şu ki, Biz vahyi onlara adım adım ulaştırdık ki böylece belki (üzerinde düşünür), akıllarında tutarlar.

Gültekin Onan: 

Andolsun, biz öğüt alıp düşünsünler diye, sözü birbiri ardınca dizip indirdik.

Ali Fikri Yavuz: 

Gerçekten o kâfirlere, Kur’an ayetlerini, birbiri ardınca inzal ve beyan ettik ki, ibret alıp iman etsinler.

Portekizce: 

Eis que lhes fizemos chegar, sucessivamente, a Palavra, para que refletissem.

İsveççe: 

VI HAR låtit [Vårt] Ord nå dem steg för steg - kanske skall det stämma dem till eftertanke.

Farsça: 

ما این قرآن را برای آنان پی در پی و به هم پیوسته [به صورت سوره ای پس از سوره ای و آیه ای بعد از آیه ای] آوردیم تا متذکّر و هوشیار [حقایق] شوند.

Kürtçe: 

سوێند بەخوا (ئایەتەکانی) قورئانمان بەشوێن یەکدا بۆ ناردن تا پەند وەرگرن و بیربکەنەوە

Özbekçe: 

Батаҳқиқ, Биз уларга гапни етказиб қўйдик. Шоядки эсласалар.

Malayca: 

Dan demi sesungguhnya Kami telah hubungkan turunnya firman-firman Kami (Al- Quran) dengan berturut-turut kepada mereka, supaya mereka beroleh peringatan (lalu beriman).

Arnavutça: 

Na, ua dërgojmë atyre fjalët njërën pas tjetrës (Kur’anin), për t’u këshilluar ata.

Bulgarca: 

И направихме да стигне словото до тях, за да се поучат.

Sırpça: 

А Ми смо им Реч темељно доставили како би се опаметили и примили поуку.

Çekçe: 

A přece jsme k nim dali dospět slovu Svému - snad se vzpamatují.

Urduca: 

اور (نصیحت کی) بات پے در پے ہم انہیں پہنچا چکے ہیں تاکہ وہ غفلت سے بیدار ہوں

Tacikçe: 

Барояшон сухан дар сухан пайвастем, бошад, ки пандпазир гарданд.

Tatarca: 

Без Коръәнне иңдергәндә кешеләр өчен аятьләрен бер-берсенә тоташтырдык, шаять аңлап вәгазьләнерләр.

Endonezyaca: 

Dan sesungguhnya telah Kami turunkan berturut-turut perkataan ini (Al Quran) kepada mereka agar mereka mendapat pelajaran.

Amharca: 

ይገሰጹም ዘንድ ቃልን (ቁርኣንን በያይነቱ) ለእነርሱ በእርግጥ አስከታተልን፡፡

Tamilce: 

திட்டவட்டமாக அவர்களுக்கு (-குறைஷிகளுக்கும் யூதர்களுக்கும் அவர்களுக்கு முன்னர் நிராகரித்தவர்களுக்கும் இறக்கப்பட்ட தண்டனைகள் பற்றிய) செய்தியை நாம் சேர்ப்பித்தோம், அவர்கள் நல்லுணர்வு பெறுவதற்காக.

Korece: 

하나님은 그들에게 말씀을 전했나니 이로 인하여 그들이 교 훈을 얻도록 함이라

Vietnamca: 

Quả thật, TA đã mang đến cho họ Lời Lẽ rõ ràng (Qur’an) mong rằng họ biết lưu tâm mà thức tỉnh.