Arapça:
قَالَ نَكِّرُوا لَهَا عَرْشَهَا نَنظُرْ أَتَهْتَدِي أَمْ تَكُونُ مِنَ الَّذِينَ لَا يَهْتَدُونَ
Çeviriyazı:
ḳâle nekkirû lehâ `arşehâ nenżur etehtedî em tekûnü mine-lleẕîne lâ yehtedûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Süleyman devamla) dedi ki: "Onun tahtını bilemeyeceği bir vaziyete sokun; getirin bakalım tanıyabilecek mi, yoksa tanıyamayanlardan mı olacak?"
Diyanet İşleri:
Süleyman "Onun tahtını tanınmaz hale getirin, bakalım tanıyabilecek mi yoksa tanıyamayacak mı?" (yola gelecek mi, yoksa yola gelmeyenlerden mi olacak?) dedi.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Süleyman, tahtının şeklini değiştirin dedi, bakalım tanıyacak mı, tanımıyacak mı?
Şaban Piriş:
Tahtını tanımaz hale getirin bakalım, (kendi tahtı olduğunu) bulabilecek mi, yoksa bulamayanlardan mı olacak?
Edip Yüksel:
Tahtının biçimini değiştirin, bakalım doğruyu bulabilecek mi, yoksa doğruyu bulamıyanlardan mı olacak?
Ali Bulaç:
Dedi ki: "Onun tahtını değişikliğe uğratın, bir bakalım doğru olanı bulabilecek mi, yoksa bulmayanlardan mı olacak?
Suat Yıldırım:
Devamla dedi ki: “Şimdi Kraliçenin tahtının şeklini değiştirin! Bakalım onu tanıyacak mı, tanımayacak mı?”
Ömer Nasuhi Bilmen:
Dedi ki: «Ona tahtını tağyîr edin, bakalım onu tanımaya muvaffak olacak mı, yoksa muvaffak olamayacaklardan mı olacak?»
Yaşar Nuri Öztürk:
Emir verdi: "Onun tahtını başkalaştırın, bakalım tanıyacak mı, tanıyamayanların arasına mı girecek?"
Bekir Sadak:
«Ben ve beraberindekiler yuzunden ugursuzluga ugradik» dediler. Salih: «Ugursuzlugunuz Allah katindandir
İbni Kesir:
Dedi ki: Onun tahtını değişikliğe uğratın, bir bakalım hidayeti bulabilecek mi, yoksa bulamayanlardan mı olacak?
Adem Uğur:
(Süleyman devamla) dedi ki: Onun tahtını bilemeyeceği bir hale getirin
İskender Ali Mihr:
(Süleyman A.S): "
Celal Yıldırım:
Süleyman, «tahtını ona tanıyamıyacağı hale sokun da bakalım onu tanıyabilecek mi, yoksa tanımayanlardan mı olacak?» dedi.
Tefhim ul Kuran:
Dedi ki: «Onun tahtını değişikliğe uğratın, bir bakalım doğru olanı bulabilecek mi, yoksa bulmayanlardan mı olacak?»
Fransızca:
Et il dit [encore]: "Rendez-lui son trône méconnaissable, nous verrons alors si elle sera guidée ou si elle est du nombre de ceux qui ne sont pas guidés".
İspanyolca:
Dijo: «¡Desfiguradle su trono y veremos si sigue la buena dirección o no!»
İtalyanca:
E disse: «Rendetele irriconoscibile il suo trono: vedremo se lo riconoscerà o se fa parte di coloro che non sono guidati».
Almanca:
Er sagte: "Macht ihr ihren Thron unkenntlich, damit wir sehen, ob sie ihn erkennt, oder ob sie von denjenigen ist, die keine Rechtleitung finden?"
Çince:
他说:你们把她的宝座改装一下,以便我们看她能否认识自己的宝座。
Hollandaca:
En Salomo zeide tot zijne dienaren: Verandert haren troon, dat zij dien niet herkenne, opdat wij mogen zien, of zij op den rechten weg wordt geleid, of dat zij tot hen behoort, die niet op den rechten weg worden gevoerd.
Rusça:
Он сказал: "Переделайте ее трон так, чтобы она не узнала его, и мы посмотрим, следует она прямым путем или же является одной из тех, кто не следует прямым путем".
Somalice:
Wuxuuna Yidhi Dooriya Kursigeeda inay Garato iyo Inay Noqoto Cidaan Garanayn.
Swahilice:
Akasema: Mgeuzieni kiti chake cha enzi hiki, tuone ataongoka, au atakuwa miongoni mwa wasio ongoka.
Uygurca:
سۇلايمان (بىلقىسنىڭ يېتىپ كېلىشى يېقىنلاشقان ۋاقىتتا ئۇنىڭ ئەقلىنى سىناش يۈزىسىدىن) ئېيتتى: «ئۇنىڭ (يەنى بىلقىسنىڭ) تەختىنىڭ (شەكلىنى) ئۆزگەرتىڭلار، ئۇ تەختىنى تونۇمدۇ، تونىمامدۇ، قارايمىز»
Japonca:
スライマーンは,「かの女の王座の装いを変えなさい。かの女が導かれているのか,導かれていないのかを試して見よう。」と言った。
Arapça (Ürdün):
«قال نكّروا لها عرشها» أي غيروه إلى حال تنكره إذا رأته «ننظر أتهتدي» إلى معرفته «أم تكون من الذين لا يهتدون» إلى معرفة ما يغيّر عليهم قصد بذلك اختبار عقلها لما قيل إن فيه شيئاً فغيروه بزيادة أو نقص وغير ذلك.
Hintçe:
(उसके बाद) सुलेमान ने कहा कि उसके तख्त में (उसकी अक्ल के इम्तिहान के लिए) तग़य्युर तबददुल कर दो ताकि हम देखें कि फिर भी वह समझ रखती है या उन लोगों में है जो कुछ समझ नहीं रखते
Tayca:
เขากล่าวว่า “พวกท่านจงดัดแปลงบัลลังก์ของพระนาง เพื่อดูซิว่าพระนางจะจำมันได้หรือพระนางจะอยู่ในหมู่ผู้จำมันไม่ได้”
İbranice:
ואמר שלמה : 'החליפו את צורתו של כס מלכותה, ונראה אם היא יכולה לזהותו או שתהיה מאלה אשר אינם הנמלים יכולים לעשות כן
Hırvatça:
Promijenite izgled njezina prijestolja da vidimo hoće li se naputiti ili će biti među onima koji za uputom ne idu!"
Rumence:
Solomon a mai spus: “Pociţi-i tronul şi atunci vom vedea dacă este călăuzită ori este dintre cei care nu se lasă călăuziţi.”
Transliteration:
Qala nakkiroo laha AAarshaha nanthur atahtadee am takoonu mina allatheena la yahtadoona
Türkçe:
Emir verdi: "Onun tahtını başkalaştırın, bakalım tanıyacak mı, tanıyamayanların arasına mı girecek?"
Sahih International:
He said, "Disguise for her her throne; we will see whether she will be guided [to truth] or will be of those who is not guided."
İngilizce:
He said: "Transform her throne out of all recognition by her: let us see whether she is guided (to the truth) or is one of those who receive no guidance."
Azerbaycanca:
(Süleyman) dedi: “(Bəlqəsin) taxtını tanımaz hala salın, görək onu tanıyacaq, ya yox?!”
Süleyman Ateş:
(Ve) dedi ki: "Onun tahtını tanınmaz hale getirin, bakalım tanıyabilecek mi, yoksa tanımayacak mı?"
Diyanet Vakfı:
(Süleyman devamla) dedi ki: Onun tahtını bilemeyeceği bir hale getirin; bakalım tanıyacak mı, yoksa tanıyamayanlar arasında mı olacak.
Erhan Aktaş:
Süleymân: “Onun tahtının şeklini değiştirin. Bakalım doğruyu bulacak mı yoksa doğruyu bulamayanlardan mı olacak?” dedi.
Kral Fahd:
(Süleyman devamla) dedi ki: Onun tahtını bilemeyeceği bir hale getirin; bakalım tanıyacak mı, yoksa tanıyamayanlar arasında mı olacak.
Hasan Basri Çantay:
(Süleyman) dedi ki: «Onun tahtını bilinmez şekle getirin. Bakalım (tanımıya) muvaffak olacak mı, yoksa muvaffak olamayacaklardan mı bulunacak»?
Muhammed Esed:
(Ve) sözlerine şöyle devam etti: "(Şimdi) onun tahtını tanınmaz hale sokun; bakalım, kendi başına doğru yolu bulacak mı, yoksa doğru yolu bulamayan kimselerden mi olacak."
Gültekin Onan:
Dedi ki: "
Ali Fikri Yavuz:
Süleyman dedi ki: “- Onun (Belkıs’ın) tahtını tanınmaz hale getirin
Portekizce:
Disse: Dissimulai-lhe o trono, e assim veremos se ela está iluminada ou se está inscrita entre os desencaminhados.
İsveççe:
[Och] Han sade: "Ändra utseendet på hennes tron [något]. Vi får se om hon [trots detta] låter sig ledas [till sanningen] och känner igen sin tron eller inte."
Farsça:
گفت: تختش را [با تغییر دادن در زینت و آرایش] برایش ناشناس کنید تا ببینیم آیا [به شناخت آن] راه می یابد، یا از کسانی است که راه نمی یابند؟
Kürtçe:
(سولەیمان) ووتی تەختەکەی بگوڕن سەرنج دەین (بزانین) دەیناسێتەوە (کە تەختەکەی خۆیەتی) یان نایناسێتەوە
Özbekçe:
У (Сулаймон): «Унинг тахтини танимайдиган қилиб қўйинг. Кўрайлик-чи, у(малика) уни танийдими ёки танимайдиганлардан бўладими?» деди.
Malayca:
Nabi Sulaiman berkata pula (kepada orang-orangnya): "Ubahkanlah keadaan singgahsananya itu, supaya kita melihat adakah ia dapat mencapai pengetahuan yang sebenar (untuk mengenal singgahsananya itu) atau ia termasuk dalam golongan yang tidak dapat mencapai pengetahuan yang demikian".
Arnavutça:
(Sulejmani) tha: “Ndryshojani edhe fronin e saj! Do të shohim se a do ta hetojë ajo këtë, apo do të jetë nga ata që nuk dinë të orientohen!”
Bulgarca:
Рече: “Преобразете за нея трона й, да видим дали тя ще го познае, или не!”
Sırpça:
Промените изглед њеног престола да видимо хоће ли га или неће препознати!“
Çekçe:
A dodal: 'Učiňte trůn její nepoznatelným pro ni, abychom viděli, zda po cestě správné kráčí, či zda je z těch, kdož nejsou vedení.'
Urduca:
سلیمانؑ نے کہا "انجان طریقے سے اس کا تخت اس کے سامنے رکھ دو، دیکھیں وہ صحیح بات تک پہنچتی ہے یا اُن لوگوں میں سے ہے جو راہِ راست نہیں پاتے"
Tacikçe:
Гуфт: «Тахташро дигаргун кунед, бубинем онро бозмешиносад ё аз онҳост, ки бознатавонанд шинохт».
Tatarca:
Сөләйман әйтте: "Тәхетнең тышкы күренешен үзгәртегез, карарбыз ул Бәлкыйс үзенең тәхетен танырмы яки танымаучылардан булырмы?"
Endonezyaca:
Dia berkata: "Rubahlah baginya singgasananya; maka kita akan melihat apakah dia mengenal ataukah dia termasuk orang-orang yang tidak mengenal(nya)".
Amharca:
«ዙፋንዋን ለእርሷ አሳስቱ፡፡ ታውቀው እንደኾነ ወይም ከእነዚያ ከማያወቁት ትኾን እንደሆነ፤ እናያለን፤» አላቸው፡፡
Tamilce:
அவர் கூறினார்: “நீங்கள் அவளுக்கு அவளுடைய அரச கட்டிலை மாற்றி விடுங்கள். நாம் பார்ப்போம், அவள் (தனது பொருளை) அறிந்து கொள்கிறாளா? அல்லது அவள் (தமது பொருளை) அறியாதவர்களில் ஆகிவிடுகிறாளா?”
Korece:
그가 말하길 그녀를 위해 그녀의 옥좌를 변경하라 우리는 그녀가 옳은 길로 인도되는지 아 니면 인도되지 아니한지 알 수 있노라
Vietnamca:
(Sulayman) bảo (các chư thần): “Các ngươi hãy cải trang ngai vương của nữ ta để xem nữ ta có nhận ra được nó hay không?”
Ayet Linkleri: