Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

27

Sûredeki Ayet No: 

37

Ayet No: 

3196

Sayfa No: 

380

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

ارْجِعْ إِلَيْهِمْ فَلَنَأْتِيَنَّهُم بِجُنُودٍ لَّا قِبَلَ لَهُم بِهَا وَلَنُخْرِجَنَّهُم مِّنْهَا أَذِلَّةً وَهُمْ صَاغِرُونَ

Çeviriyazı: 

irci` ileyhim felene'tiyennehüm bicünûdil lâ ḳibele lehüm bihâ velenuḫricennehüm minhâ eẕilletev vehüm ṣâgirûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

(Ey elçi) Onlara var (söyle); iyi bilsinler ki, kendilerine asla karşı koyamayacakları ordularla gelir, onları, muhakkak surette hor ve hakir halde oradan çıkarırız!

Diyanet İşleri: 

Süleyman'a geldiklerinde: "Bana mal ile yardım etmek mi istiyorsunuz? Allah'ın bana verdiği size verdiğinden daha iyidir. Ama belki de siz hediyenizle sevinirsiniz. Onlara dön! And olsun ki, güç yetiremeyecekleri bir ordu ile gelir onları oradan alçalmış ve küçük düşmüş olarak çıkarırız" dedi.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Dön, git onlara, öyle bir orduyla geleceğim ki karşı duramayacaklar ve oradan, horhakir bir halde çıkaracağım onları, aşağılık bir hale gelecek onlar.

Şaban Piriş: 

Onlara dön. Karşı koyamayacakları bir ordu ile gelmekte olduğumuzu haber ver. Onları aşağılık bir halde, küçük düşürerek oradan çıkaracağız.

Edip Yüksel: 

Onlara dön, (ve bildir ki) karşı konulamıyacak ordularla üzerlerine varacağız ve onları aşağılanmış ve küçültülmüş olarak oradan çıkartacağız.

Ali Bulaç: 

Sen onlara dön, Biz onlara öyle ordularla geliriz ki, onların karşı koymaları mümkün değil ve Biz onları ordan horlanmış-aşağılanmış ve küçük düşürülmüşler olarak sürüp çıkarırız.

Suat Yıldırım: 

“Sen dön ve onlara de ki: Biz onların üzerine, karşı koyamayacakları ordularla yürüyeceğiz. Onları yurtlarından mağlup ve zelil olarak çıkaracağız.”

Ömer Nasuhi Bilmen: 

«Onlara dön, elbette onlara öyle ordular ile gelirim ki, onların bunlara karşı takatları yoktur. Ve elbette onları zelil ve onları hakîr (kuvvetten mahrum) kimseler oldukları halde oradan çıkarırım.»

Yaşar Nuri Öztürk: 

Seni gönderenlere dön. Vallahi, karşı koyamayacakları ordularla üstlerine gelirim ve onları oradan, başları eğik, aşağılanmış bir halde sürer çıkarırım.

Bekir Sadak: 

Melikeyi o zamana kadar alikoyan, Allah´tan baska taptigi seylerdi

İbni Kesir: 

Geri rötür onlara. Andolsun ki

Adem Uğur: 

(Ey elçi!) Onlara dön

İskender Ali Mihr: 

Onlara (geri) dön. Bundan sonra mutlaka onların karşı koyamayacakları ordularla onlara geliriz. Ve mutlaka onları küçük düşürerek, zilletle oradan çıkarırız.

Celal Yıldırım: 

Sen artık (getirdiğin hediyenle) onlara dön. Yemin ederim ki, karşı koyamıyacakları bir ordu ile kendilerine geleceğiz ve onları aşağılayıp rüsvay edilmiş bir halde zelil ve hakîr olarak (yurtlarından) çıkaracağız,» dedi.

Tefhim ul Kuran: 

«Sen onlara dön, biz onlara öyle ordularla geliriz ki, onlar için karşı koymak mümkün değil ve biz onları ordan horlanmış, aşağılanmış ve küçük düşürülmüşler olarak sürüp çıkarırız.»

Fransızca: 

Retourne vers eux. Nous viendrons avec des armées contre lesquelles ils n'auront aucune résistance. et nous les en expulserons tout humiliés et méprisés.

İspanyolca: 

¡Regresa a los tuyos! Hemos de marchar contra ellos con tropas a las que no podrán contener y hemos de expulsarles de su ciudad, abatidos y humillados».

İtalyanca: 

Ritornate dai vostri. Marceremo contro di loro con armate alle quali non potranno resistere e li scacceremo, umiliati e miserabili».

Almanca: 

Kehre zu ihnen zurück! Gewiß, wir werden zu ihnen mit Soldaten kommen, die sie nicht entgegnen können. Und wir werden sie doch 2 daraus erniedrigt vertreiben, während sie unterwürfig sind."

Çince: 

你转回去吧,我必定统率他们无法抵抗的军队去讨伐他们,我必定把他们卑贱地逐出境外使他们成为受凌辱的。

Hollandaca: 

Keer tot het volk van Saba terug. Wij zullen zekerlijk met strijdkrachten tot hen komen, welke zij niet in staat zullen zijn tegenstand te bieden, en wij zullen hen vernederd uit hunne stad drijven, en zij zullen tot schande gebracht worden.

Rusça: 

Возвращайся к ним, а мы обязательно прибудем с войском, перед которым они не устоят, и изгоним их оттуда униженными и ничтожными".

Somalice: 

Ee U celi Waxaana ula Imaanaynaa Junuud (Col) ayna Awoodayn waxaaana ka Bixinaynaa Magaalada Iyagoo Dullaysan oo Ihaanaysan.

Swahilice: 

Rejea kwao! Kwa yakini sisi tutawajia kwa majeshi wasio yaweza kuyakabili. Na hakika tutawatoa humo na hali wao wamekuwa madhalili na wanyonge.

Uygurca: 

سەن قايتىپ كەتكىن، ئۇلارنىڭ ئۈستىگە ئۇلار تاقابىل تۇرالمايدىغان بىر قوشۇن بىلەن چوقۇم بارىمىز، ئۇلارنى يۇرتىدىن خار، كەمسىتىلگەن ھالدا چوقۇم چىقىرىۋېتىمىز»

Japonca: 

かれらの許に帰れ,わたしは必ずかれらが立ち向かえない軍勢でもって臨み,かれらの面目を失わせ身分の卑しい者にしてそこから追い出すでしょう。」

Arapça (Ürdün): 

«إرجع إليهم» بما أتيت من الهدية «فلنأتينهم بجنود لا قبل» لا طاقة «لهم بها ولنخرجنهم منها» من بلد سبأ سميت باسم أبي قبيلتهم «أذلة وهم صاغرون» إن لم يأتوني مسلمين فلما رجع إليها الرسول بالهدية جعلت سريرها داخل سبعة أبواب داخل قصرها وقصرها داخل سبعة قصور وغلقت الأبواب وجعلت عليها حرساً وتجهزت للمسير إلى سليمان لتنظر ما يأمرها به فارتحلت في اثني عشر ألف قَيْل مع كل قَيْل ألوف كثيرة إلى أن قربت منه على فرسخ شعر بها.

Hintçe: 

(फिर तोहफा लाने वाले ने कहा) तो उन्हीं लोगों के पास जा हम यक़ीनन ऐसे लश्कर से उन पर चढ़ाई करेंगे जिसका उससे मुक़ाबला न हो सकेगा और हम ज़रुर उन्हें वहाँ से ज़लील व रुसवा करके निकाल बाहर करेंगे

Tayca: 

“จงกลับไปยังพวกเขา เพราะแน่นอนเราจะนำไพร่พลไปยังพวกเขา โดยที่พวกเขาไม่มีกำลังที่จะต่อต้านมันได้ และแน่นอน เราจะให้พวกเขาออกจากที่นั่นอย่างอัปยศ และพวกเขาจะเป็นผู้ต่ำต้อย

İbranice: 

אליהם, ואנו נביא להם גייסות אשר לא יצליחו לגבור עליהם ונסלקם מארצם ממולדתם נכנעים ומבוזים

Hırvatça: 

Vrati se njima! Mi ćemo dovesti vojske kojima se neće moći oduprijeti i istjerat ćemo ih iz Sabe ponižene i pokorene.

Rumence: 

Întoarce-te la ei! Vom veni asupra lor cu oştiri cărora nu se vor putea împotrivi. Îi vom alunga din ţinutul lor, umilindu-i şi atunci ei îşi vor vedea micimea.”

Transliteration: 

IrjiAA ilayhim falanatiyannahum bijunoodin la qibala lahum biha walanukhrijannahum minha athillatan wahum saghiroona

Türkçe: 

"Seni gönderenlere dön. Vallahi, karşı koyamayacakları ordularla üstlerine gelirim ve onları oradan, başları eğik, aşağılanmış bir halde sürer çıkarırım."

Sahih International: 

Return to them, for we will surely come to them with soldiers that they will be powerless to encounter, and we will surely expel them therefrom in humiliation, and they will be debased."

İngilizce: 

Go back to them, and be sure we shall come to them with such hosts as they will never be able to meet: We shall expel them from there in disgrace, and they will feel humbled (indeed).

Azerbaycanca: 

Durma, onların (Səba əhlinin) yanına qayıt! And olsun ki, (əgər müt’i olaraq yanıma gəlməsələr) gücləri çatmayacaq bir ordu ilə üstlərinə gedib onları öz yurdundan zəlil və xar vəziyyətdə çıxardarıq!”

Süleyman Ateş: 

Sen, onlara dön (söyle): onlara, kendilerinin asla karşı koyamayacakları ordularla gelirim ve onları hor ve hakir bir durumda oradan sürüp çıkarırım."

Diyanet Vakfı: 

(Ey elçi!) Onlara dön; iyi bilsinler ki, kendilerine asla karşı koyamıyacakları ordularla gelir, onları muhakkak surette hor ve hakir halde oradan çıkarırız!

Erhan Aktaş: 

“Onlara geri dön. Karşı koyamayacakları bir ordu ile gelir, onları yurtlarından hor ve aşağılanmış olarak çıkarırım.”

Kral Fahd: 

(Ey elçi!) Onlara dön; iyi bilsinler ki, kendilerine asla karşı koyamayacakları ordularla gelir, onları muhakkak surette hor ve hakir halde oradan çıkarırız!

Hasan Basri Çantay: 

«Dön onlara. Andolsun önüne geçemeyecekleri ordularla onlara gelir, onları, hor ve hakîr oldukları halde, oradan çıkarırım».

Muhammed Esed: 

"(Şimdi seni gönderenlere) dön! Çünkü, (Allah diyor ki:) Şüphesiz, karşı duramayacakları güçlerle onların üzerine yürüyecek ve onları, küçük düşürülmüş olarak (o ülkeden) mutlaka çıkaracağız!"

Gültekin Onan: 

&quot

Ali Fikri Yavuz: 

(Ey heyet reisi, hediyelerinle) dön o padişaha (Belkıs’a) ve kavmine... VAllahi, karşı gelemiyecekleri ordularla varırım da, oradan (Sebe’den) kendilerini zilletler içinde hor oldukları halde çıkarırım.”

Portekizce: 

Retorna aos teus! Em verdade, atacá-los-emos com exércitos que não poderão enfrentar, e os expulsaremos, aviltados ehumilhados, de suas terras.

İsveççe: 

Återvänd nu till dem [som har sänt dig med detta svar:] "Vi ska sannerligen komma mot dem med styrkor som de inte kan stå emot, och Vi skall driva dem ut ur [deras land], förnedrade och förödmjukade!"

Farsça: 

به سوی آنان بازگرد که ما حتماً با سپاهیانی به سوی آنان خواهیم آمد که قدرت رویارویی با آن را ندارند، و آنان را در حالی که [در آن منطقه] حقیر و بی ارزش شده اند، با خواری و ذلت از آنجا بیرون می کنیم.

Kürtçe: 

(بە دیاریەکەوە) بگەڕێرەوە بۆلایان سوێند بەخوا بۆیان دەھێین بە لەشکرێکەوە کەتوانای ڕوو بەڕوو بوونەوەیان نیە لەگەڵیدا وە سوێند بەخوا بەزەلیلی و ژێردەستی لەووڵاتەکەیان دەریان دەکەین لەکاتێکدا ئەوان ڕیسواو سەرشۆڕن

Özbekçe: 

(Эй элчи!) Сен уларга қайтиб бор. Бас, албатта, Биз улар бас кела олмайдиган қўшин ила борурмиз ва у ердан уларни хору зор ҳолларида чиқарурмиз», деди.

Malayca: 

"Kembalilah kepada mereka, (jika mereka tidak juga mahu beriman) maka demi sesungguhnya Kami akan mendatangi mereka dengan angkatan tentera yang mereka tidak terdaya menentangnya, dan kami akan mengeluarkan mereka dari negeri Saba' dengan keadaan hina, menjadi orang-orang tawanan."

Arnavutça: 

Kthehuni tek ata! Na, me siguri do të sjellim ushtri, të cilës nuk do të mund t’i përballojnë ata – dhe ne me siguri, do t’i dëbojmë ata prej Sabes (krahinë në Jemen), të poshtëruar dhe të përulur.

Bulgarca: 

Върни се [водачо] при тях! И ще отидем там с войски, за които нямат сили, и ще ги прогоним оттам унизени и жалки.”

Sırpça: 

Врати се њима! Ми ћемо да доведемо војске којима неће моћи да се одупру и истераћемо их из Сабе понижене и покорене.

Çekçe: 

Vraťte se ke svým! A já věru proti nim vytáhnu s vojsky, jimž neodolají a vyženu je ze země jejich zbídačené a budou poníženi hluboce.'

Urduca: 

(اے سفیر) واپس جا اپنے بھیجنے والوں کی طرف ہم ان پر ایسے لشکر لے کر آئیں گے جن کا مقابلہ وہ نہ کر سکیں گے اور ہم انہیں ایسی ذلت کے ساتھ وہاں سے نکالیں گے کہ وہ خوار ہو کر رہ جائیں گے"

Tacikçe: 

Акнун ба наздашон бозгард. Лашкаре бар сарашон мекашем, ки ҳаргиз тоқати онро надошта бошанд. Ва ба хориву зори аз он ҷо берунашон мекунем».

Tatarca: 

Бүләкләр алып килгән илчегә Сөләйман әйтте: "Бар, бүләкләреңне алып кайтып Бәлкыйска тапшыр, без әлбәттә, аларга гаскәр белән барабыз, безнең гаскәребезгә каршы торырга аларның тәкъкате булмас, без аларны Сәба шәһәреннән хур итеп чыгарырбыз һәм аларның игътибарлары калмас". Илче Сөләйман әйткән сүзләрне Бәлкыйска кайтып ирештерде. Бәлкыйс Сөләйманның пәйгамбәр икәнлеген белеп, бер көнне Сөләйман янына барырга чыкты. Сөләйман Бәлкыйсның күп гаскәр белән килгәнен ерактан күрде.

Endonezyaca: 

Kembalilah kepada mereka sungguh kami akan mendatangi mereka dengan balatentara yang mereka tidak kuasa melawannya, dan pasti kami akan mengusir mereka dari negeri itu (Saba) dengan terhina dan mereka menjadi (tawanan-tawanan) yang hina dina".

Amharca: 

«ወደእነሱ ተመለስ፡፡ ለእነርሱም በእርሷ ችሎታ በሌላቸው ሰራዊት እንመጣባቸዋለን፡፡ ከእርሷም እነርሱ የተዋረዱ ኾነው በእርግጥ እናወጣቸዋለን» (አለ)፡፡

Tamilce: 

“நீ அவர்களிடம் திரும்பிப் போ! ஆக, நாம் அவர்களிடம் (பல) இராணுவங்களைக் கொண்டு வருவோம். அவர்களை எதிர்ப்பதற்கு அவ(ளின் வீரர்க)ளுக்கு அறவே வலிமை இருக்காது. இன்னும், நிச்சயமாக அவர்களை அ(வர்களின் நகரத்)திலிருந்து இழிவானவர்களாக நாம் வெளியேற்றுவோம். இன்னும், அவர்கள் சிறுமைப்படுவார்கள்.”

Korece: 

돌아가라 우리는 그들이 대 적할 수 없는 군대를 이끌고 가서그곳으로부터 그들을 추방하리니 그들은 불명예스러운 굴욕을 맛보리라

Vietnamca: 

“Các ngươi hãy trở về tâu lại với họ, Ta sẽ đem quân đến hỏi tội họ và chắc chắn họ sẽ không bao giờ địch nổi, Ta sẽ đuổi họ ra khỏi nơi đó một cách nhục nhã và chắc chắn họ sẽ phải quy hàng một cách hèn hạ.”