Arapça:
حَتَّىٰ إِذَا أَتَوْا عَلَىٰ وَادِ النَّمْلِ قَالَتْ نَمْلَةٌ يَا أَيُّهَا النَّمْلُ ادْخُلُوا مَسَاكِنَكُمْ لَا يَحْطِمَنَّكُمْ سُلَيْمَانُ وَجُنُودُهُ وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ
Çeviriyazı:
ḥattâ iẕâ etev `alâ vâdi-nnemli ḳâlet nemletüy yâ eyyühe-nnemlü-dḫulû mesâkineküm. lâ yaḥṭimenneküm süleymânü vecünûdühû vehüm lâ yeş`urûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Nihayet karınca vâdisine geldikleri zaman, bir karınca: "Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin; Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesin!" dedi.
Diyanet İşleri:
Sonunda, karıncaların bulunduğu vadiye geldiklerinde bir dişi (kraliçe) karınca: "Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin, Süleyman'ın ordusu farkına varmadan sizi ezmesin" dedi.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Sonunda bir karınca vadisine geldikleri zaman bir karınca, ey karıncalar dedi, yuvalarınıza girin de Süleyman ve orduları, bilmeden çiğnemesinler sizi.
Şaban Piriş:
Karınca Vadisi'ne geldikleri zaman, bir karınca: Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin, Süleyman ve askerleri farkına varmadan sizi ezmesinler dedi.
Edip Yüksel:
Karınca vadisine varınca, bir karınca, "Ey karıncalar, yuvalarınıza giriniz ki Süleyman ve orduları farkında olmayarak sizi ezmesinler."
Ali Bulaç:
Nihayet karınca vadisine geldiklerinde, bir dişi karınca dedi ki: "Ey karınca topluluğu, kendi yuvalarınıza girin, Süleyman ve orduları, farkında olmaksızın sizi kırıp-geçmesin."
Suat Yıldırım:
Derken Karınca vadisine geldiklerinde, onları gören bir karınca: “Ey karıncalar, haydin yuvalarınıza girin. Süleyman ve orduları, sizi fark etmeyerek ezip çiğnemesinler!” diye seslendi.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Vaktâ ki, Karınca Vadisi üzerine geldiler, bir karınca dedi ki: «Ey karıncalar! Yuvalarınıza giriniz. Süleyman ve O´nun askerleri farkında olmaz oldukları halde sizi kırmasınlar.»
Yaşar Nuri Öztürk:
Karınca vadisine geldiklerinde bir karınca şöyle seslendi: "Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin ki, Süeyman ve orduları farkında olmayarak sizi ezmesinler."
Bekir Sadak:
27:22
İbni Kesir:
Nihayet karıncaların bulunduğu vadiye geldiklerinde bir karınca dedi ki: Ey karıncalar, yuvalarınıza girin. Süleyman ve orduları farkına varmadan sakın sizi ezmesin.
Adem Uğur:
Nihayet Karınca vâdisine geldikleri zaman, bir karınca: Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin
İskender Ali Mihr:
Karınca vadisine geldikleri zaman bir karınca şöyle dedi: "
Celal Yıldırım:
Sonunda karıncaların (daha çok eyleştiği) vadiye geldiler. Dişi bir karınca, «ey karıncalar! Yuvanıza hemen girin ki Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi kırıp geçmesinler» dedi.
Tefhim ul Kuran:
Nihayet karınca vadisine geldiklerinde, bir dişi karınca dedi ki: «Ey karınca topluluğu, kendi yuvalarınıza girin, Süleyman ve orduları, farkında olmaksızın sizi kırıp geçmesin.»
Fransızca:
Quand ils arrivèrent à la Vallée des Fourmis, une fourmi dit : "ô fourmis, entrez dans vos demeures, [de peur] que Salomon et ses armées ne vous écrasent [sous leurs pieds] sans s'en rendre compte". !
İspanyolca:
Hasta que, llegados al Valle de las Hormigas, una hormiga dijo: «¡Hormigas! ¡Entrad en vuestras viviendas, no sea que Salomón y sus tropas os aplasten sin darse cuenta!»
İtalyanca:
Quando giunsero alla valle delle formiche, una formica disse: «O formiche, rientrate nelle vostre dimore, che non vi schiaccino inavvertitamente Salomone e le sue truppe».
Almanca:
Als sie dann beim Tal der Ameisen ankamen, sagte eine Ameise: "Ihr Ameisen! Geht in eure Nester hinein, damit Sulaiman und seine Soldaten euch nicht zertreten, während sie es nicht merken."
Çince:
等到他们来到蚁谷的时候,一个母蚁说:蚂蚁们啊!快进自己的住处去,以免被素莱曼和他的大军不知不觉地践踏。
Hollandaca:
Toen zij in de vallei der mieren kwamen, zeide eene mier, toen zij de heirscharen zag naderen: O, mieren! gaat in uwe woningen, opdat Salomo en zijn leger u niet onder den voet trede, zonder het te bemerken.
Rusça:
Когда они прибыли в долину муравьев, муравьиха сказала: "О муравьи! Войдите в свои жилища, чтобы Сулейман (Соломон) и его воины не погубили вас, даже не почувствовав этого".
Somalice:
Markay Yimaaddeen Togii Qudhaanjooy Gala Guryihiinna Yeyna idin Jajabin Sulaymaan iyo Junuudiisu Iyagoo idin Ogayn.
Swahilice:
Mpaka walipo fika kwenye bonde la wadudu chungu, alisema mdudu chungu mmoja: Enyi wadudu chungu! Ingieni majumbani mwenu, asikupondeni Sulaiman na majeshi yake bila ya wao kutambua.
Uygurca:
ئۇلار (شامدىكى بىر) چۈمۈلىلەر ۋادىسىغا يېتىپ كەلگەندە، بىر چۈمۈلە ئېيتتى: «ئى چۈمۈلىلەر! ئۇۋىلىرىڭلارغا كىرىپ كېتىڭلار، سۇلايمان ۋە ئۇنىڭ قوشۇنى ئۇقماستىن سىلەرنى يەنچىۋەتمىسۇن»
Japonca:
やがて蟻の谷に来た時,一匹の蟻が言った。「蟻たちよ,自分の住みかに入れ。スライマーンとその軍勢が,それと知らずにあなたがたを踏み躙らないよう。」
Arapça (Ürdün):
«حتى إذا أتوْا على وادِ النمل» هو بالطائف أو بالشام، نمله صغار أو كبار «قالت نملة» ملكة النمل وقد رأت جند سليمان «يا أيها النمل ادخلوا مساكنكم لا يحطمنكم» يكسرنكم «سليمان وجنوده وهم لا يشعرون» نزل النمل منزلة العقلاء في الخطاب بخطابهم.
Hintçe:
तो वह सबके सब (मसल मसल) खडे क़िए जाते थे (ग़रज़ इस तरह लशकर चलता) यहाँ तक कि जब (एक दिन) चीटीयों के मैदान में आ निकले तो एक चीटीं बोली ऐ चीटीयों अपने अपने बिल में घुस जाओ- ऐसा न हो कि सुलेमान और उनका लश्कर तुम्हे रौन्द डाले और उन्हें उसकी ख़बर भी न हो
Tayca:
จนกระทั่งเมื่อพวกเขาได้มาถึงทุ่งที่มีมดมาก มดตัวหนึ่งได้พูดว่า “โอ้พวกมดเอ๋ย! พวกเจ้าจงเข้าไปในรังของพวกเจ้าเถิด เพื่อว่าสุลัยมานและไพร่พลของเขาจะได้ไม่บดขยี้พวกเจ้า โดยที่พวกเขาไม่รู้ตัว”
İbranice:
בהגיעם לוואדי הנמלים, אמרה נמלה: 'הוי, הנמלים! היכנסו אל בתיכן לבל ירסקו אתכן שלמה וגייסותיו מבלי שישימו לב
Hırvatça:
i kad stigoše do mravlje doline, jedan mrav reče: "O mravi, ulazite u staništa svoja da vas ne pogaze Sulejman i vojske njegove, a da to i ne primijete!"
Rumence:
Când ajunseră în Valea Furnicilor, o furnică spuse: “O, voi furnici! Intraţi în lăcaşurile voastre ca să nu vă strivească Solomon şi oştirile sale fără să-şi dea seama.”
Transliteration:
Hatta itha ataw AAala wadi alnnamli qalat namlatun ya ayyuha alnnamlu odkhuloo masakinakum la yahtimannakum sulaymanu wajunooduhu wahum la yashAAuroona
Türkçe:
Karınca vadisine geldiklerinde bir karınca şöyle seslendi: "Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin ki, Süeyman ve orduları farkında olmayarak sizi ezmesinler."
Sahih International:
Until, when they came upon the valley of the ants, an ant said, "O ants, enter your dwellings that you not be crushed by Solomon and his soldiers while they perceive not."
İngilizce:
At length, when they came to a (lowly) valley of ants, one of the ants said: "O ye ants, get into your habitations, lest Solomon and his hosts crush you (under foot) without knowing it."
Azerbaycanca:
Nəhayət, onlar (Taifdəki, yaxud Şamdakı) qarışqa vadisinə gəlib çatdıqda bir qarışqa (qarışqaların padşahı) dedi: “Ey qarışqalar! Yuvalarınıza girin ki, Süleyman və ordusu özləri də bilmədən sizi (ayaqları altında) basıb əzməsinlər!”
Süleyman Ateş:
Karınca vadisine geldikleri zaman bir karınca: "Ey karıncalar dedi, yuvalarınıza girin ki Süleyman ve orduları farkında olmayarak sizi ezmesinler."
Diyanet Vakfı:
Nihayet Karınca vadisine geldikleri zaman, bir karınca: Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin; Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesin! dedi.
Erhan Aktaş:
Nihâyet Neml(1) Vadisi’ne geldikleri zaman, dişi bir neml: “Ey nemller! Meskenlerinize(2) girin, Süleymân ve orduları istemeyerek sizi kırıp geçirmesin.” dedi.
Kral Fahd:
Nihayet Karınca vâdisine geldikleri zaman, bir karınca: Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin; Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesin! dedi.
Hasan Basri Çantay:
Hattâ Karınca Vâdîsi üzerine geldikleri zaman (dişi) bir karınca dedi ki: «Ey karıncalar, yuvalarınıza girin. Sakın Süleyman ve ordusu, kendileri bilmeyerek, sizi kırmasın»!
Muhammed Esed:
(Nitekim,) karınca(larla dolu bir) vadiye geldiklerinde, karıncalardan biri: "Ey karıncalar!" diye bağırdı, "Hemen yuvalarınıza girin ki Süleyman ve ordusu, farkında olmadan sizi ezip geçmesin!"
Gültekin Onan:
Nihayet karınca vadisine geldiklerinde bir dişi karınca dedi ki: "
Ali Fikri Yavuz:
Nihayet (Süleyman ve ordusu Şam’daki karıncası bol) Karınca Vadisine vardıkları zaman, (karıncaların beyi olan) bir karınca şöyle dedi: “- Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin
Portekizce:
(Marcharam) até que chegaram ao vale profundo das formigas. Uma das formigas disse: Ó formigas, entrai na vossahabilitação, senão Salomão e seus exércitos esmagar-vos-ão, sem que disso se apercebam.
İsveççe:
till dess de kom till Myrornas dal. [Då] hördes en myra ropa: "Myror! Skynda er in i era bostäder så att inte Salomo och hans soldater trampar ihjäl er utan att de [ens] märker det!"
Farsça:
[پس حرکت کردند] تا به وادی مورچگان درآمدند. مورچه ای گفت: ای مورچگان! به خانه هایتان درآیید تا سلیمان و سپاهیانش ناآگاهانه شما را پایمال نکنند.
Kürtçe:
ھەتا کاتێك گەشتنە سەر شیوی مێروولە (شوێنێک بوو مێروولەی زۆر بوو) مێروولەیەك ووتی: ئەی مێروولەکان بڕۆنە ناو ماڵەکانی خۆتان ( ناوکونەکانتان) با سولەیمان و لەشکرەکەی نەتان پلیشێنن(لە ژێر پێیاندا) لە کاتێکدا ئەوان ھەست ناکەن
Özbekçe:
Токи улар чумолилар водийсига келганларида, бир чумоли: «Эй чумолилар, масканларингга киринглар, Сулаймон ва унинг аскарлари сизларни билмасдан эзиб юбормасинлар», деди. (Чумолилар ҳам асалариларга ўхшаб, ажойиб интизомга эга. Ҳали-ҳануз уларнинг жамоат бўлиб яшашлари сири англанган эмас. Бу оятда улар бир-бирларини хавф-хатардан огоҳ этишлари айтилмоқда.)
Malayca:
(Maralah angkatan itu) hingga apabila mereka sampai ke "Waadin-Naml", berkatalah seekor semut: "Wahai sekalian semut, masuklah ke sarang kamu masing- masing, jangan Sulaiman dan tenteranya memijak serta membinasakan kamu, sedang mereka tidak menyedari".
Arnavutça:
dhe kur arritën në luginën e thneglave, një thnegël tha: “O thnegla, hyni në banesat tuaja, ë të mos ju shkel Sulejmani dhe ushtria e tij, meqë nuk ju hetojnë juve!”
Bulgarca:
Когато пристигнаха в Долината на мравките, една мравка рече: “О, мравки, влезте в жилищата си, за да не ви премажат Сулайман и воините му, без да усетят!”
Sırpça:
и кад стигоше до мравље долине, један мрав рече: „О мрави, улазите у своја станишта да вас не погазе Соломон и његове војске, а да то и не примете!“
Çekçe:
a když došli do údolí mravenců, zvolal jeden mravenec: 'Mravenci, uchylte se do obydlí svých, aby vás nerozšlapal Šalomoun se svými vojsky, aniž to zpozorovali!'
Urduca:
(ایک مرتبہ وہ ان کے ساتھ کوچ کر رہا تھا) یہاں تک کہ جب یہ سب چیونٹیوں کی وادی میں پہنچے تو ایک چیونٹی نے کہا "“اے چیونٹیو، اپنے بلوں میں گھس جاؤ، کہیں ایسا نہ ہو کہ سلیمانؑ اور اس کے لشکر تمہیں کچل ڈالیں اور انہیں خبر بھی نہ ہو"
Tacikçe:
То ба водии мӯрчагон расиданд. Мӯрчае гуфт: «Эй мӯрчагон, ба лонаҳои худ дароед, то Сулаймону лашкариёнаш шуморо бехабар помол накунанд».
Tatarca:
Сәфәрләрендә бер кырмыска чокырына җиткәндә, кырмыскаларның патшасы Сөләйман гаскәрен күреп әйтте: "Ий кырмыскалар, Сөләйман гаскәре белән килә, тапталырсыз, алар сезнең тапталганыгызны сизмәсләр, өйләрегезгә кереп качыгыз", – дип.
Endonezyaca:
Hingga apabila mereka sampai di lembah semut berkatalah seekor semut: Hai semut-semut, masuklah ke dalam sarang-sarangmu, agar kamu tidak diinjak oleh Sulaiman dan tentaranya, sedangkan mereka tidak menyadari";
Amharca:
በጉንዳንም ሸለቆ በመጡ ጊዜ አንዲት ጉንዳን «እናንተ ጉንዳኖች ሆይ! ወደ መኖሪያዎቻችሁ
Tamilce:
இறுதியாக, (ஒரு பயணத்தில்) எறும்புகளின் ஒரு பள்ளத்தாக்கில் அவர்கள் வந்தபோது ஓர் எறும்பு கூறியது: எறும்புகளே! உங்கள் பொந்துகளுக்குள் நுழைந்து விடுங்கள்! சுலைமானும் அவருடைய இராணுவங்களும் உங்களை (மிதித்து) அழித்து விடவேண்டாம். அவர்களோ (நீங்கள் கீழே இருப்பதையும் அவர்கள் உங்களை மிதிப்பதையும்) உணர மாட்டார்கள்.
Korece:
그들이 개미의 계곡에 이르 렀을 때 한마리의 개미가 말하길 개미들아 솔로몬과 그의 군대가 깨닫지 못하고 우리들을 밟아 죽 일지도 모르니 우리들 거주지로 들어가자 하더라
Vietnamca:
Khi đoàn quân đến một thung lũng của loài kiến (thuộc địa phận của Sham), một con kiến lên tiếng: “Hỡi loài kiến, các ngươi hãy mau lui vào chỗ ở của các ngươi kẻo Sulayman và đoàn quân của Người (vô tình) giẫm nát các ngươi trong lúc họ không hề hay biết.”
Ayet Linkleri: