Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

24

Sûredeki Ayet No: 

43

Ayet No: 

2834

Sayfa No: 

355

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ يُزْجِي سَحَابًا ثُمَّ يُؤَلِّفُ بَيْنَهُ ثُمَّ يَجْعَلُهُ رُكَامًا فَتَرَى الْوَدْقَ يَخْرُجُ مِنْ خِلَالِهِ وَيُنَزِّلُ مِنَ السَّمَاءِ مِن جِبَالٍ فِيهَا مِن بَرَدٍ فَيُصِيبُ بِهِ مَن يَشَاءُ وَيَصْرِفُهُ عَن مَّن يَشَاءُ ۖ يَكَادُ سَنَا بَرْقِهِ يَذْهَبُ بِالْأَبْصَارِ

Çeviriyazı: 

elem tera enne-llâhe yüzcî seḥâben ŝümme yü'ellifü beynehû ŝümme yec`alühû rukâmen fetere-lvedḳa yaḫrucü min ḫilâlih. veyünezzilü mine-ssemâi min cibâlin fîhâ mim beradin feyüṣîbü bihî mey yeşâü veyaṣrifühû `am mey yeşâ'. yekâdü senâ berḳihî yeẕhebü bil'ebṣâr.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Görmez misin ki Allah bulutları (dilediği yere) sürüklüyor; sonra onları biraraya getirip üstüste yığıyor. İşte görüyorsun ki bunlar arasında yağmur çıkıyor. O, gökten, sanki oradaki dağlardan da dolu indirir. Artık onu dilediğine isabet ettirir; dilediğinden de onu uzak tutar; bu bulutlardan çıkan şimşeğin parıltısı nerdeyse gözleri alır!

Diyanet İşleri: 

Bilmez misiniz ki, Allah bulutları sürer, sonra onları bir araya getirir; üstüste yığar, sen de onların arasından yağmur yağdığını görürsün. Gökten içinde dolu bulunan dağlar gibi bulutlar indirir, dilediğini ona uğratır, dilediğinden de uzak tutar. Bu bulutların şimşeğinin parıltısı nerdeyse gözleri alır!

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Görmez misin ki Allah, bulutları sürmede, sonra onları birbirine katıp birleştirmede, sonra yığın haline getirmededir. Görürsün ki bulutlardan yağmur yağmadadır ve gökte dağ gibi yığılmış bulutlarda dolu var, bunları yağdırmadadır da dilediğine afetler vermededir, dilediğine de isabet ettirmemede. Şimşeğinin parıltısıysa neredeyse gözleri alacak.

Şaban Piriş: 

Görmüyor musun ki Allah, bulutları sürüyor, sonra bir araya getirip, üst üste yığıyor. İşte o zaman aralarından yağmurun çıktığını görürsün. Gökten, içinde dolu bulunan dağlar gibi bulutlar indirir de, bu doluyu dilediğine isabet ettirir. Dilediğinden de uzak tutar. Şimşeğin parıltısı ise neredeyse gözleri kamaştırır.

Edip Yüksel: 

Bilmez misin ki ALLAH bulutları sürer, sonra onları birleştirir, sonra onları birbiri üstüne yığar ve sen de yağmurun onların arasından çıktığını görürsün? Gökten büyük kütlelerden dolu yağdırır, dilediği kimseyi ona uğratır ve dilediğinden de onu uzak tutar. Şimşeğinin parıltısı neredeyse gözleri alır.

Ali Bulaç: 

Görmedin mi ki, Allah bulutları sürmekte, sonra aralarını birleştirmekte, sonra da onları üst üste yığmaktadır; böylece, yağmurun bunların arasından akıp-çıktığını görürsün. Gökten içinde dolu bulunan dağlar (gibi bulutlar) indiriverir, onu dilediğine isabet ettirir de, dilediğinden onu çevirir; şimşeğinin parıltısı neredeyse gözleri kamaştırıp götürüverecektir.

Suat Yıldırım: 

Baksana, Allah bulutları sevk ediyor, sonra onları bir araya getirip üst üste yığıyor.İşte görüyorsun ki bunların arasından yağmur çıkıyor.O, gökten, -oradaki dağlar büyüklüğünde bulutlardan- dolu indirir de onunla dilediğini vurur, dilediğini de ondan korur.Bu bulutların şimşeğinin parıltısı nerdeyse gözleri alıverecek!

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Görmedin mi ki, muhakkak Allah Teâlâ, bir bulutu sevkediyor. Sonra arasını telif ediyor. Sonra onu teraküm ettiriyor. Artık görüyorsun ki, onun aralarından yağmur çıkıyor ve gökten, ondaki dağlardan bir dolu indiriyor da onu dilediği kimseye isabet ettiriyor ve onu dilediğinden bertaraf kılıyor. Az kalıyor ki, şimşeğinin parıltısı, gözleri gideriversin.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Görmedin mi, Allah, bulutları sürüyor, sonra onları kaynaştırıp iç içe sokuyor, sonra onları birbiri üstüne yığıyor. Nihayet, onların arasından yağmurun çıktığını görüyorsun. Gökten, ondaki dağlardan bir dolu indiriyor da onunla dilediğini çarpıyor, dilediğinden de onu yan geçiriyor. Onun şimşeğinin parıltısı, neredeyse gözleri alıp götürecek.

Bekir Sadak: 

Ama hak kendilerinden tarafa ise, itaatla kosa kosa gelirler.

İbni Kesir: 

Görmedin mi ki

Adem Uğur: 

Görmez misin ki Allah bir takım bulutları (çıkarıp) sürüyor

İskender Ali Mihr: 

Allah´ın bulutları sevkettiğini, sonra onların aralarını birleştirdiğini, sonra da onları küme haline getirdiğini görmüyor musun? Böylece onların arasından yağmur çıkardığını görürsün.Ve semadan, içinde dolu bulunan dağlar (dolu kümeler) indirir. Böylece onu dilediğine isabet ettirir. Ve onu dilediğinden çevirir (uzaklaştırır). Onun şimşeğinin parıltısı, neredeyse görmeyi giderir (gözleri kör gibi yapar).

Celal Yıldırım: 

Görmedin mi ki, Allah bulutları (dilediği ölçülere göre) bir tarafa sürer, sonra onları toplayıp birleştirir, sonra da üstüste yığar

Tefhim ul Kuran: 

Görmedin mi ki, Allah bulutları sürmekte, sonra aralarını birleştirmekte, sonra da onları üst üste yığmaktadır

Fransızca: 

N'as-tu pas vu qu'Allah pousse les nuages ? Ensuite Il les réunit et Il en fait un amas, et tu vois la pluie sortir de son sein. Et Il fait descendre du ciel, de la grêle [provenant] des nuages [comparables] à des montagnes. Il en frappe qui Il veut et l'écarte de qui Il veut. Peu s'en faut que l'éclat de son éclair ne ravisse la vue.

İspanyolca: 

¿No ves que Alá empuja las nubes y las agrupa y, luego, forma nubarrones? Ves, entonces, que el chaparrón sale de ellos. Hace bajar del cielo montañas de granizo y hiere o no con él según que quiera o no quiera. El resplandor del relámpago que acompaña deja casi sin vista.

İtalyanca: 

Non vedi che Allah spinge le nuvole e poi le raduna per farne ammassi? E vedi la pioggia scaturire dai loro recessi. E fa scendere dal cielo montagne gonfie di grandine. Colpisce con esse chi vuole e ne preserva chi vuole e per poco il lampo della folgore [che le accompagna] non rapisce la vista.

Almanca: 

Hast du etwa nicht wahrgenommen, daß ALLAH die Wolken ziehen läßt, dann fügt ER sie zusammen, dann macht ER sie zu Aufeinandergehäuften, dann siehst du den Regen, während er aus diesen herauskommt. Und ER läßt vom Himmel aus (Wolken-)Bergen fallen, in denen Hagel ist, dann trifft ER damit, wen ER will, und wendet ihn von dem ab, den ER will. Beinahe macht der Glanz seines Blitzes die Augen blind.

Çince: 

难道你不知道吗?真主使云缓缓移动,而加以配合,然后把它堆积起来。你就看见雨从云间降下。他从天空中,从山岳般的云内,降下冰雹, 用来折磨他所意欲者,而免除他所意欲者。电光闪闪,几乎夺取目光。

Hollandaca: 

Ziet gij niet dat God de wolken spelend voortdrijft, die verzamelt en daarna ophoopt? Gij ziet ook den regen die uit haar midden valt: men zou zeggen dat hij groote bergen van hagel uit den hemel doet nederdalen, waarmede hij bereikt wien hij wil en welke hij afwendt van wien hij wil. De glans zijns bliksems behoeft slechts weinig om het gezicht te benemen.

Rusça: 

Разве ты не видишь, что Аллах гонит облака, потом соединяет их, потом превращает их в кучу облаков, и ты видишь, как из расщелин ее изливается ливень. Он низвергает град с гор, которые на небе. Он поражает им, кого пожелает, и отвращает его, от кого пожелает. Блеск их молний готов унести зрение.

Somalice: 

Miyeydaan Arkayn in Eebe Kexeeyo Daruuro Markaas Isudumo Kana Yeelo Mid is dulSaaran ood aragto Roobkoo ka Soo Bixi Dhexdiisa wuxuuna ka soo Dejiyaa (Eebe) Samada Buuro Qabow ah (Thalaj) wuxuuna Gaadhsiiyaa Cidduu Doono, wuxuuna u Dhawyahay Nuurka Hilaaciisu inuu la Tago Aragga.

Swahilice: 

Je! Huoni ya kwamba Mwenyezi Mungu huyasukuma mawingu, kisha huyaambatisha, kisha huyafanya mirundi? Basi utaona mvua ikitoka kati yake. Na huteremsha kutoka juu kwenye milima ya mawingu mvua ya mawe, akamsibu nayo amtakaye na akamuepusha nayo amtakaye. Hukurubia mmetuko wa umeme wake kupofua macho.

Uygurca: 

كۆرمەمسەنكى، اﷲ بۇلۇتلارنى ھەيدەيدۇ، ئاندىن ئۇلارنى بىر – بىرىگە قوشىدۇ، ئاندىن ئۇلارنى توپلايدۇ، شۇنىڭ بىلەن بۇلۇتنىڭ ئارىسىدىن يامغۇر ياغقانلىقىنى كۆرىسەن، اﷲ ئاسماندىكى تاغدەك بۇلۇتلاردىن مۆلدۈر ياغدۇرىدۇ، ئۇنى اﷲ خالىغان ئادەمگە يەتكۈزىدۇ (يەنى ئۇنىڭ بىلەن خالىغان ئادەمنىڭ زىرائىتى، مېۋىسى ۋە چارۋىلىرىغا زىيان يەتكۈزىدۇ) ۋە ئۇنىڭ (زىيىنىدىن) خالىغان ئادەمنى ساقلايدۇ، چاقماقنىڭ يورۇقى (قارىغۇچىلارنى) كۆزلىرىدىن ئايرىۋەتكىلى تاس قالىدۇ

Japonca: 

あなたがたは見ないか。アッラーは雲を駆り,やがてそれを相い合わせ,さらに固まりにされ,やがて慈雨が,その間から降るのを。また雹を含む,山(のような雲)を天から下し,かれは,御好みの者をそれで撃ち,御好みの者を避けられる。稲妻の閃きは,本当に目を奪おうとする。

Arapça (Ürdün): 

«ألم تر أن الله يزجي سحابا» يسوقه برفق «ثم يؤلف بينه» يضم بعضه إلى بعض فيجعل القطع المتفرقة قطعة واحدة «ثم يجعله ركاما» بعضه فوق بعض «فترى الوَدْق» المطر «يخرج من خلاله» مخارجه «وينزل من السماء من» زائدة «جبال فيها» في السماء بدل بإعادة الجار «من بَرَدِ» أي بعضه «فيصيب به من يشاء ويصرفه عن من يشاء يكاد» يقرب «سنا برقه» لمعانه «يذهب بالأبصار» الناظرة له: أي يخطفها.

Hintçe: 

क्या तूने उस पर भी नज़र नहीं की कि यक़ीनन ख़ुदा ही अब्र को चलाता है फिर वही बाहम उसे जोड़ता है-फिर वही उसे तह ब तह रखता है तब तू तो बारिश उसके दरमियान से निकलते हुए देखता है और आसमान में जो (जमे हुए बादलों के) पहाड़ है उनमें से वही उसे बरसाता है- फिर उन्हें जिस (के सर) पर चाहता है पहुँचा देता है- और जिस (के सर) से चाहता है टाल देता है- क़रीब है कि उसकी बिजली की कौन्द आखों की रौशनी उचके लिये जाती है

Tayca: 

เจ้ามิได้เห็นดอกหรือว่า แท้จริงอัลลอฮ์นั้นทรงให้เมฆลอย แล้วทรงทำให้ประสานตัวกันแล้วทรงทำให้รวมกันเป็นกลุ่มก้อน แล้วเจ้าก็จำเห็นฝนโปรยลงมาจากกลุ่มเมฆนั้น และพระองค์ทรงให้มันตกลงมาจากฟากฟ้า มีขนาดเท่าภูเขา ในนั้นมีลูกเห็บ แล้วพระองค์จะทรงให้มันหล่นลงมาโดนผู้ที่พระองค์ทรงประสงค์ และพระองค์จะทรงให้มันผ่านพ้นไปจากผู้ที่พระองค์ทรงประสงค์ แสงประกายของสายฟ้าแลบเกือบจะเฉี่ยวสายตาผู้มอง

İbranice: 

הלא תראה כי אלוהים מוביל עננים, אחר כך מקשרם זה אל זה, ואז גודשם לערמה, והנה תראה את הגשם יוצא ממנו, והוא מוריד ברד מן השמים מתוך הרי הענן ומשקה בו את אשר ירצה, או מונע אותו מאשר ירצה, כמעט שאור הברק הנוגה שלו מסנוור את הראייה

Hırvatça: 

Zar ne vidiš da Allah polahko pokreće oblake, a onda ih spaja i jedne nad drugima gomila, pa ti vidiš kišu kako iz njih pada: On s neba - iz brda na njemu - spušta led, pa njime koga hoće pogodi, a koga hoće poštedi - blijesak munje Njegove gotovo da oduzima vid.

Rumence: 

Nu vezi cum Dumnezeu împinge norii, apoi îi vălătuceşte făcându-i grămadă? Atunci tu vezi ploaia ţâşnind din adâncul lor. El trimite din cer munţi de grindină. El loveşte pe cine voieşte. El ocroteşte pe cine voieşte. Izbucnirea fulgerului Său aproape că

Transliteration: 

Alam tara anna Allaha yuzjee sahaban thumma yuallifu baynahu thumma yajAAaluhu rukaman fatara alwadqa yakhruju min khilalihi wayunazzilu mina alssamai min jibalin feeha min baradin fayuseebu bihi man yashao wayasrifuhu AAan man yashao yakadu sana barqihi yathhabu bialabsari

Türkçe: 

Görmedin mi, Allah, bulutları sürüyor, sonra onları kaynaştırıp iç içe sokuyor, sonra onları birbiri üstüne yığıyor. Nihayet, onların arasından yağmurun çıktığını görüyorsun. Gökten, ondaki dağlardan bir dolu indiriyor da onunla dilediğini çarpıyor, dilediğinden de onu yan geçiriyor. Onun şimşeğinin parıltısı, neredeyse gözleri alıp götürecek.

Sahih International: 

Do you not see that Allah drives clouds? Then He brings them together, then He makes them into a mass, and you see the rain emerge from within it. And He sends down from the sky, mountains [of clouds] within which is hail, and He strikes with it whom He wills and averts it from whom He wills. The flash of its lightening almost takes away the eyesight.

İngilizce: 

Seest thou not that Allah makes the clouds move gently, then joins them together, then makes them into a heap? - then wilt thou see rain issue forth from their midst. And He sends down from the sky mountain masses (of clouds) wherein is hail: He strikes therewith whom He pleases and He turns it away from whom He pleases, the vivid flash of His lightning well-nigh blinds the sight.

Azerbaycanca: 

Məgər görmürsənmi ki, Allah buludları qovar, sonra onları bir araya toplayar, sonra da üst-üstə yığıb topa halına salar. Və görürsən ki, (o buludların) arasından yağmur çıxar, sonra Allah göydən dağlar kimi (çox və böyük) dolu yağdırar, sonra da onunla istədiyini bəlaya düçar edər, istədiyindən də onu sovuşdurar. Buludların şimşəyinin parıltısı az qala gözləri kor edər.

Süleyman Ateş: 

Görmedin mi Allah bulutları sürer, sonra onları birbirine geçirir, sonra onları birbiri üstüne yığar (sıkıştırır), arasından yağmurun çıktığını görürsün. Gökteki dağlar(gibi büyük bulut parçaların)dan bir dolu indirir de onunla dilediğini vurur, dilediğinden de onu öteye çevirir. Şimşeğinin parıltısı neredeyse gözleri alır.

Diyanet Vakfı: 

Görmez misin ki Allah bir takım bulutları (çıkarıp) sürüyor; sonra onları bir araya getirip üstüste yığıyor. İşte görüyorsun ki bunlar arasından yağmur çıkıyor. O, gökten, oradaki dağlardan (dağlar büyüklüğünde bulutlardan) dolu indirir. Artık onu dilediğine isabet ettirir; dilediğinden de onu uzak tutar; (bu bulutların) şimşeğinin parıltısı neredeyse gözleri alır!

Erhan Aktaş: 

Allah’ın, bulutları sürüklediğini, sonra aralarını birleştirdiğini, sonra da onları küme haline getirdiğini görmüyor musun? Böylece aralarından yağmur çıktığını görürsün. Ve gökten içinde dolu bulunan dağ gibi kümeleri getiriyor. Neredeyse parıltısı gözlerinizi alan şimşeği dilediğine isabet ettiriyor, dilediğinden de onu uzak tutuyor.

Kral Fahd: 

Görmez misin ki Allah bir takım bulutları (çıkarıp) sürüyor, sonra onları bir araya getirip üst üste yığıyor. İşte görüyorsun ki bunlar arasından yağmur çıkıyor. O, gökten, oradaki dağlardan (dağlar büyüklüğünde bulutlardan) dolu indirir. Artık onu dilediğine isabet ettirir; dilediğinden de onu uzak tutar; (bu bulutların) şimşeğinin parıltısı neredeyse gözleri alır! 

Hasan Basri Çantay: 

Görmedin mi şu hakıykatı ki Allah bulutları (dilediği yere) sürüyor, sonra aralarında bir imtizac haasıl ediyor, sonra da onu (bir biri üstüne binmiş) bir yığın haaline getiriyor. İşte görüyorsun ki yağmur bunların arasından çıkıyor. (Allah), içinde dolu bulunan gökden (yukarıdan) ba´zı dağlar indiriyor da bununla kimi dilerse ona musîybet veriyor, kimi de dilerse ondan bunu bertaraf ediyor. Onun şimşeğinin parıltısı nerdeyse gözleri çalıb kamaşdırır.

Muhammed Esed: 

Görmüyor musun, bulutları sürükleyen, sonra onları birbiri üzerine yığan ve derken senin onların bağrından boşaldığını gördüğün yağmuru yağdıran Allah´tır. Ve gökten doluyla yüklü (bulut) dağları indiriveren ve onların şimşeğinin parıltısı neredeyse gözleri kamaştırır(ken) dilediği kimseyi doluya uğratan, dilediği kimseden de onu uzak tutan Allah´tır!

Gültekin Onan: 

Görmedin mi ki, Tanrı bulutları sürmekte, sonra aralarını birleştirmekte, sonra da onları üst üste yığmaktadır

Ali Fikri Yavuz: 

Görmedin mi ki, Allah bulutları sürüklüyor

Portekizce: 

Porventura, não reparas em como Deus impulsiona as nuvens levemente? Então as junta, e depois as acumula? Não vês achuva manar do seio delas?, E que Ele envia massas (de nuvens) de granizo, com que atinge quem Lhe apraz, livrando delequem quer? Pouco falta para que o resplendor das centelhas lhes ofusque as vistas.

İsveççe: 

Har du inte klart för dig att det är Gud som driver fram molnen och får dem att flyta samman och skocka sig i bankar, till dess regnet ses strömma ur deras mitt? Och Han låter hela berg [av moln], fyllda av hagel, sänka sig från höjden, och [detta hagel] drabbar den ene och skonar den andre, allt enligt Hans vilja; och skenet från Hans blixtar är nära att förta dem deras syn.

Farsça: 

آیا ندانسته ای که خدا ابری را [به آرامی ] می راند، آن گاه میان [اجزای] آن پیوند برقرار می کند، سپس آن را انبوه و متراکم می سازد، پس می بینی که باران از لابلای آن بیرون می آید، و از آسمان از کوه هایی که در آن ابر یخ زده است، تگرگی فرو می ریزد، پس آسیب آن را به هر که بخواهد می رساند، و از هر که بخواهد برطرف می کند، نزدیک است درخشندگی برقش دیده ها را کور کند.

Kürtçe: 

ئایا نازانی (وە نابینی) کەخوا پەڵەھەورەکان دەبات (بەئاسماندا) بە ھێواشی پاشان ئەو (پەڵە ھەورانە) پەیوەست دەکات بەیەکەوە دواتر دەیانخاتە سەر یەکتری ئەمجا دەبینی دڵۆپە باران لەنێو ھەورەکەوە دەبارێت وە لە ئاسمانەوە لە ھەورەکان کەوەک کێون تەرزە دەبارێنێت ئەمجا تووشی زیان دەبێ بەم (تەرزەیە) ھەر کەسێک خوا بیەوێت وە لای دەدات لە سەر ھەر کەسێک کەخۆی بیەوێت نزیکە ڕووناکی و شەوقی چەخماخەی (ھەورە)کە (بینای) چاوەکان ببات

Özbekçe: 

Аллоҳ булутларни ҳайдашини, сўнгра бирга тўплашини, сўнгра уйиб қўйишини кўрмаяпсанми?! Бас, унинг орасидан ёмғир чиқаётганини кўрурсан. У зот осмондан, ундаги тоғлардан дўл тушириб, у билан Ўзи хоҳлаган кишиларга мусибат етказур ва уни Ўзи хоҳлаган кишилардан буриб юборур. Унинг чақмоғининг ярқираши кўзларни кетказгудек бўлур.

Malayca: 

Tidakkah engkau melihat bahawasanya Allah mengarahkan awan bergerak perlahan- lahan, kemudian Dia mengumpulkan kelompok-kelompoknya, kemudian Dia menjadikannya tebal berlapis-lapis? Selepas itu engkau melihat hujan turun dari celah-celahnya. Dan Allah pula menurunkan hujan batu dari langit, dari gunung- ganang (awan) yang ada padanya; lalu Ia menimpakan hujan batu itu kepada sesiapa yang dikehendakiNya, dan menjauhkannya dari sesiapa yang dikehendakiNya. Sinaran kilat yang terpancar dari awan yang demikian keadaannya, hampir-hampir menyambar dan menghilangkan pandangan.

Arnavutça: 

A nuk e vëren ti, se Perëndia i shtyan ngadalë retë, e pastaj i bashkon e i grumbullon njërën mbi tjetrën, e ti sheh shiun se si del nga mesi i tyre dhe bie nga qielli; Ai, prej reve të mëdha si mali, lëshon breshërin, e me të e godit kë të dojë, kurse e shmangë prej kujt të dojë. Shkëlqimi i vetëtimës së tij – gati t’i merr sytë.

Bulgarca: 

Не виждаш ли, че Аллах подкарва облаците, после ги съединява, после ги сторва на купчина и виждаш как дъждът излиза от тях. И спуска от планини в небето градушка, и поразява Той с нея когото пожелае, и я отклонява от когото пожелае. И блясъкът на Неговат

Sırpça: 

Зар не видиш да Аллах полако покреће облаке, а онда их спаја и једне над другима гомила, па ти видиш кишу како из њих пада: Он с неба, из облака величине брда, спушта град, па њиме кога хоће погоди, а кога хоће поштеди – блесак муње Његове готово да одузме вид.

Çekçe: 

Což jsi neviděl, jak Bůh žene oblaka, potom je spojuje a posléze z nich učiní shluk? A pak vidíš z jeho středu vycházet déšť. A On sesílá z nebe jakoby hory, v nichž jsou kroupy, a zasahuje jimi, koho chce, a odvrací je, od koho chce. A zablesknutí málem

Urduca: 

کیا تم دیکھتے نہیں ہو کہ اللہ بادل کو آہستہ آہستہ چلاتا ہے، پھر اس کے ٹکڑوں کو باہم جوڑتا ہے، پھر اسے سمیٹ کر ایک کثیف ابر بنا دیتا ہے، پھر تم دیکھتے ہو کہ اس کے خول میں سے بارش کے قطرے ٹپکتے چلے آتے ہیں اور وہ آسمان سے، اُن پہاڑوں کی بدولت جو اس میں بلند ہیں، اولے برساتا ہے، پھر جسے چاہتا ہے ان کا نقصان پہنچاتا ہے اور جسے چاہتا ہے ان سے بچا لیتا ہے اُس کی بجلی کی چمک نگاہوں کو خیرہ کیے دیتی ہے

Tacikçe: 

Оё надидаӣ, ки Худо абрҳоеро ба оҳистагӣ меронад, он гоҳ, онҳоро ба ҳам мепайвандад ва абре бузург падид меоварад ва боронро бинӣ, ки дар он ҷост, тагарг (жола) мефиристад ва ҳар киро хоҳад, бо он мезанад ва аз ҳар кӣ мехоҳад, бозаш медорад. Рӯшноии барқаш наздик бошад, ки дидагонро кӯр созад.

Tatarca: 

Әйә күрмәдеңме Аллаһ болытларны куар, соңра аларны бер-берсенә кушар, соңра аларны берсе өстендә икенчесең кылыр, һәм күрерсең, аларның араларыннан яңгыр чыгар, вә Аллаһ шул болытлардан тау күплегендә боз иңдерер, ул боз белән теләгән кешесен һәлак итәр вә теләгән кешесен коткарыр, вә шул болыт яшененең яктылыгы күзләрнең, нурын бетерергә якын булыр.

Endonezyaca: 

Tidaklah kamu melihat bahwa Allah mengarak awan, kemudian mengumpulkan antara (bagian-bagian)nya, kemudian menjadikannya bertindih-tindih, maka kelihatanlah olehmu hujan keluar dari celah-celahnya dan Allah (juga) menurunkan (butiran-butiran) es dari langit, (yaitu) dari (gumpalan-gumpalan awan seperti) gunung-gunung, maka ditimpakan-Nya (butiran-butiran) es itu kepada siapa yang dikehendaki-Nya dan dipalingkan-Nya dari siapa yang dikehendaki-Nya. Kilauan kilat awan itu hampir-hampir menghilangkan penglihatan.

Amharca: 

አላህ ደመናን የሚነዳ መኾኑን አላየህምን ከዚያም ከፊሉን ከከፊሉ ያገናኛል፡፡ ከዚያም የተደራረበ ያደርገዋል፡፡ ዝናቡንም ከመካከሉ የሚወጣ ኾኖ ታየዋለህ፡፡ ከሰማይም (ከደመና) በውስጧ ካሉት ጋራዎች በረዶን ያወርዳል፡፡ በእርሱም የሚሻውን ሰው (በጉዳት) ይነካል፡፡ ከሚሻውም ሰው ላይ ይመልሰዋል፡፡ የብልጭታው ብርሃን ዓይኖችን ሊወስድ ይቀርባል፡፡

Tamilce: 

(நபியே!) நீர் பார்க்கவில்லையா!? நிச்சயமாக அல்லாஹ் மேகங்களை (ஓர் இடத்திலிருந்து மற்றொரு இடத்திற்கு) ஓட்டுகிறான். பிறகு, அவற்றுக்கு இடையில் இணை(த்து ஒன்று சேர்)க்கிறான், பிறகு, அவற்றை ஒன்றிணைக்கப்பட்டதாக ஆக்குகிறான். ஆக, அவற்றுக்கு இடையில் இருந்து மழை வெளிவருவதை நீர் பார்க்கிறீர். இன்னும், வானத்திலிருந்து, அதில் உள்ள பனி மலைகளில் இருந்து அவன் (நீரை, ஆலங்கட்டிகளை) இறக்குகிறான். அதன் மூலம் அவன், தான் நாடியவர்களை தண்டிக்கிறான். இன்னும், தான் நாடியவர்களை விட்டும் அவன் அதை திருப்பிவிடுகிறான். அதன் மின்னலின் கடுமையான வெளிச்சம் பார்வைகளை பறித்துவிடவும் நெருங்கி விடுகிறது.

Korece: 

하나님께서 구름을 두사 그 것을 흐르게하고 그것을 다시 모 아 비구름으로 만들어 그 사이로 비를 내리게 하심을 그대는 보지 못했느뇨 그분께서는 우박을 담은산과 같은 구름을 하늘에서 내리 게 하시어 그분께서 원하는 자를 멸망케 하시고 그분께서 원하는 자를 보호하기도 하시며 번개의 섬광으로는 시력을 앗아가기도 하시니라

Vietnamca: 

Lẽ nào Ngươi (Thiên Sứ Muhammad) không thấy việc Allah di chuyển các đám mây rồi gom chúng lại thành một khối lớn và sau đó Ngươi sẽ thấy nước từ giữa khối mây đó rơi xuống? Ngài ban từ bầu trời xuống (những đám mây to như) những quả núi bên trong chứa mưa đá mà Ngài dùng để trừng phạt ai Ngài muốn và Ngài lấy nó đi khỏi ai Ngài muốn. Tia chớp của những đám mây đó gần như làm hoa mắt (con người).