Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

21

Sûredeki Ayet No: 

73

Ayet No: 

2556

Sayfa No: 

328

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَجَعَلْنَاهُمْ أَئِمَّةً يَهْدُونَ بِأَمْرِنَا وَأَوْحَيْنَا إِلَيْهِمْ فِعْلَ الْخَيْرَاتِ وَإِقَامَ الصَّلَاةِ وَإِيتَاءَ الزَّكَاةِ ۖ وَكَانُوا لَنَا عَابِدِينَ

Çeviriyazı: 

vece`alnâhüm eimmetey yehdûne biemrinâ veevḥaynâ ileyhim fi`le-lḫayrâti veiḳâme-ṣṣalâti veîtâe-zzekâh. vekânû lenâ `âbidîn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Onları buyruğumuz altında (insanlara) doğru yolu gösterecek önderler kıldık. Kendilerine hayırlı işler yapmayı, namaz kılmayı, zekat vermeyi vahyettik. Onlar bize kulluk eden kimselerdir.

Diyanet İşleri: 

Onları, buyruğumuz altında insanları doğru yola götüren önderler yaptık; onlara, iyi işler yapmayı, namaz kılmayı, zekat vermeyi vahyettik. Onlar, bize kulluk eden kimselerdi.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Onları öyle rehberler ettik ki emrimizle halkı doğru yola sevk ederler ve onlara hayırlı işleri, namaz kılmayı, zekat vermeyi vahyettik ve onlar, bize ibadet eden kişilerdi.

Şaban Piriş: 

Onları emrimiz uyarınca doğru yolu gösteren önderler kılıp, onlara hayır işlemeyi, namazı ikame etmeyi, zekatı vermeyi vahyettik. Onlar, (yalnız) bize ibadet eden kimselerdi.

Edip Yüksel: 

Biz onları, emrimize göre yol gösteren önderler kıldık. Onlara iyi işlerin nasıl yapılacağını, namazın nasıl gözetileceğini ve zekatın nasıl verileceğini vahyettik. Onlar bize kulluk edenlerdi.

Ali Bulaç: 

Ve onları, Kendi emrimizle hidayete yönelten önderler kıldık ve onlara hayrı kapsayan-fiilleri, namaz kılmayı ve zekat vermeyi vahyettik. Onlar Bize ibadet edenlerdi.

Suat Yıldırım: 

Onları buyruklarımızla insanlara doğru yolu gösteren önderler yaptık. Kendilerine hayırlı işler işlemeyi, namaz kılmayı, zekât vermeyi vahyettik. Onlar yalnız Bize ibadet ederlerdi.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve onları imamlar kıldık ki, Bizim emrimizle rehber-i hidâyette bulunurlar ve onlara hayırlı işleri yapmayı, namaz kılmayı, zekât vermeyi vahyettik ve Bize ibadet edenler oldular.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Onları, bizim buyruğumuzla yol alan önderler yaptık. Onlara iyilikler yapmayı, duayı/namazı yerine getirmeyi, zekât vermeyi vahyettik. Onlar, yalnız bize kulluk ediyorlardı.

Bekir Sadak: 

Suleyman´a bu meselenin hukmunu bildirmistik

İbni Kesir: 

Onları emrimizle insanlara doğru yolu gösteren imamlar kıldık. Ve onlara hayırlar yapmayı, namaz kılmayı, zekat vermeyi vahyettik. Ve onlar, Bize kulluk eden kimselerdi.

Adem Uğur: 

Onları, emrimiz uyarınca doğru yolu gösteren önderler yaptık ve kendilerine hayırlı işler yapmayı, namaz kılmayı, zekât vermeyi vahyettik. Onlar, daima bize ibadet eden kimselerdi.

İskender Ali Mihr: 

Ve onları, emrimizle hidayete erdiren (ölmeden önce ruhları Allah´a ulaştıran) imamlar kıldık. Ve onlara, hayırlar işlemeyi, namaz kılmayı ve zekât vermeyi vahyettik. Ve onlar, Bize kul oldular.

Celal Yıldırım: 

Onları emrimiz uyarınca doğru yolu gösteren önderler kıldık. Onlara hayırlı işleri işlemeyi, namaz kılmayı, zekât vermeyi vahyettik. Zaten onlar bize ibâdet eden kullardı.

Tefhim ul Kuran: 

Ve onları, kendi emrimizle hidayete yönelten önderler kıldık ve onlara hayrı kapsayan fiilleri, namaz kılmayı ve zekât vermeyi vahyettik. Onlar bize ibadet edenlerdi.

Fransızca: 

Nous les fîmes des dirigeants qui guidaient par Notre ordre. Et Nous leur révélâmes de faire le bien, d'accomplir la prière et d'acquitter la Zakat. Et ils étaient Nos adorateurs.

İspanyolca: 

Les hicimos jefes, que dirigieran siguiendo Nuestra orden. Les inspiramos que obraran bien, hicieran la azalá y dieran el azaque. Y Nos rindieron culto.

İtalyanca: 

Ne facemmo capi che dirigessero le genti secondo il Nostro ordine. Rivelammo loro di fare il bene, di osservare l'orazione e di versare la decima. Erano Nostri adoratori.

Almanca: 

Und WIR machten sie zu Imamen, die gemäß Unserer Anweisung (die Menschen) rechtleiten, und WIR ließen ihnen mit dem Wahy zuteil werden, das gottgefällig Gute zu tun, das rituelle Gebet ordnungsgemäß zu verrichten und die Zakat zu entrichten. Und sie waren Uns gegenüber Dienende.

Çince: 

我以他们为世人的师表,他们奉我的命令而引导众人。 我启示他们:应当力行善事,谨守拜功,完纳天课。他们是只崇拜我的。

Hollandaca: 

Wij maakten hen ook tot voorbeelden van godsvrucht, opdat zij anderen door ons bevel zouden mogen leiden, en wij gaven hun het verrichten van goede werken in, het inachtnemen des gebeds en het geven van aalmoezen, en zij dienden ons.

Rusça: 

Мы сделали их вождями, которые по Нашему велению указывали на прямой путь. Мы внушили им вершить добрые дела, совершать намаз и выплачивать закят, и они поклонялись Нам.

Somalice: 

Waxaana ka yeellay Imaamyo ku Hanuuniya Amarkanaga, waxaana u waxyoonay Falidda Khayrka, Oogidda Salaadda iyo Bixinta Sakada waxayna ahaayeen kuwo Na caabuda.

Swahilice: 

Na tukawafanya maimamu wakiongoa watu kwa amri yetu. Na tukawafunulia watende kheri, na washike Sala, na watoe Zaka; na walikuwa wanatuabudu Sisi tu.

Uygurca: 

ئۇلارنى بىزنىڭ ئەمرىمىز بويىچە (كىشىلەرنى بىزنىڭ دىنىمىزغا) يېتەكلەيدىغان پېشۋالار (يەنى پەيغەمبەرلەر) قىلدۇق، ئۇلارغا بىز ياخشى ئىشلارنى قىلىشنى، ناماز ئوقۇشنى، زاكات بېرىشنى ۋەھيى قىلىدۇ، ئۇلار بىزگە خالىس ئىبادەت قىلاتتى

Japonca: 

われはかれらを,わが命令を奉じて(人びとを)導く導師とし,かれらに善行に励み,礼拝の務めを守り,定めの喜捨をするよう啓示した。そしてかれらは一生懸命にわれに仕えた。

Arapça (Ürdün): 

«وجعلناهم أئمة» بتحقيق الهمزتين وإبدال الثانية ياء يقتدى بهم في الخير «يهدون» الناس «بأمرنا» إلى ديننا «وأوحينا إليهم فعل الخيرات وإقام الصلاة وإيتاء الزكاة» أي أن تفعل وتقام وتؤتى منهم ومن أتباعهم، وحذف هاء إقامة تخفيف «وكانوا لنا عابدين».

Hintçe: 

और उन सबको (लोगों का) पेशवा बनाया कि हमारे हुक्म से (उनकी) हिदायत करते थे और हमने उनके पास नेक काम करने और नमाज़ पढ़ने और ज़कात देने की ''वही'' भेजी थी और ये सब के सब हमारी ही इबादत करते थे

Tayca: 

และเราได้แต่งตั้งพวกเขาให้เป็นผู้นำเพื่อชี้แนะแนวทางที่ถูกต้องโดยคำสั่งของเรา และเราได้วะฮีแก่พวกเขาให้ปฏิบัติความดี และธำรงการละหมาด แล้วบริจาคทานซะกาต และพวกเขาก็เป็นผู้เคารพภักดีต่อเราเท่านั้น

İbranice: 

ועשינו אותם מנהיגים ישרים אשר מדריכים על-פי צווינו, והורינו להם לעשות את הטוב, לקיים את התפילות, לתרום את הצדקה, והם עבדו רק אותנו

Hırvatça: 

I učinismo ih vođama da upućuju prema zapovijedi Našoj, i objavismo im da čine dobra djela, i da namaz obavljaju, i da zekat udjeljuju, i samo su Nama ibadet činili.

Rumence: 

Noi i-am făcut căpetenii ca să călăuzească după porunca Noastră. Noi le-am dezvăluit făptuirea binelui, săvârşirea rugăciunii şi datul milosteniei. Şi ei ne-au fost închinători nouă.

Transliteration: 

WajaAAalnahum aimmatan yahdoona biamrina waawhayna ilayhim fiAAla alkhayrati waiqama alssalati waeetaa alzzakati wakanoo lana AAabideena

Türkçe: 

Onları, bizim buyruğumuzla yol alan önderler yaptık. Onlara iyilikler yapmayı, duayı/namazı yerine getirmeyi, zekât vermeyi vahyettik. Onlar, yalnız bize kulluk ediyorlardı.

Sahih International: 

And We made them leaders guiding by Our command. And We inspired to them the doing of good deeds, establishment of prayer, and giving of zakah; and they were worshippers of Us.

İngilizce: 

And We made them leaders, guiding (men) by Our Command, and We sent them inspiration to do good deeds, to establish regular prayers, and to practise regular charity; and they constantly served Us (and Us only).

Azerbaycanca: 

Biz onları əmrimizlə (insanları) doğru yola gətirən imamlar (rəhbərlər) etdik. Biz onları xeyirli işlər görməyi, namaz qılmağı və zəkat verməyi vəhy etdik. Onlar yalnız Bizə ibadət edirdilər.

Süleyman Ateş: 

Onları, emrimizle doğru yolu gösteren önderler yaptık ve onlara hayırlı işler yapmayı, namaz kılmayı ve zekat vermeyi vahyettik. Onlar bize kulluk eden(insan)lardı.

Diyanet Vakfı: 

Onları, emrimiz uyarınca doğru yolu gösteren önderler yaptık ve kendilerine hayırlı işler yapmayı, namaz kılmayı, zekat vermeyi vahyettik. Onlar, daima bize ibadet eden kimselerdi.

Erhan Aktaş: 

Onları, buyruklarımızla doğru yolu gösteren önderler kıldık. Onlara hayırlar yapmayı, salâtı(1) ikâme etmeyi, zekâtı yapmayı(1) vahyettik. Ve onlar yalnızca bize kulluk eden kimselerdi.

Kral Fahd: 

Onları, emrimiz uyarınca doğru yolu gösteren önderler yaptık ve kendilerine hayırlı işler yapmayı, namaz kılmayı, zekât vermeyi vahyettik. Onlar, daima bize ibadet eden kimselerdi.

Hasan Basri Çantay: 

Onları emrimizle doğru yolu gösterecek rehberler kıldık, kendilerine hayırlı işler yapmayı, dosdoğru namaz kılmayı, zekât vermeyi vahyetdik. Onlar bize ibâdet edicilerdi,

Muhammed Esed: 

ve onları buyruklarımız doğrultusunda (başkalarına) yol gösteren önderler yaptık; çünkü onlara iyi ve yararlı işler yapmayı, salat konusunda duyarlı ve devamlı olmayı, arınmak için verilmesi gereken şeyi vermeyi vahyettik; böylece onlar hep Bize kulluk ettiler.

Gültekin Onan: 

Ve onları kendi buyruğumuzla hidayete yönelten imamlar kıldık ve onlara hayrı kapsayan fiilleri, namaz kılmayı ve zekat vermeyi vahyettik. Onlar bize ibadet edenlerdi.

Ali Fikri Yavuz: 

Ve hepsini (İbrâhîm’i, İshak’ı ve Yakûb’u) emrimizle doğru yol gösteren imamlar (önderler) yaptık. Kendilerine hayırlar işlemeği, namaz kılmayı, zekât vermeyi vahy eyledik. Onlar hep bize ibadet ediyorlardı (asla putlara tapmıyorlardı).

Portekizce: 

E os designamos imames, para que guiassem os demais, segundo os Nossos desígnios, e lhes inspiramos a prática dobem, a observância da oração, o pagamento do zakat, e foram Nossos adoradores.

İsveççe: 

och gjorde dem till ledare som ledde [människorna] enligt Våra befallningar, och Vi ingav dem [vilja] att göra gott och att regelbundet förrätta bönen och att hjälpa de behövande. Och de ägnade Oss hela sin dyrkan.

Farsça: 

و آنان را پیشوایانی قرار دادیم که به فرمان ما [مردم را] هدایت می کردند، و انجام دادن کارهای نیک و برپا داشتن نماز و پرداخت زکات را به آنان وحی کردیم، و آنان فقط پرستش کنندگان ما بودند.

Kürtçe: 

وە ئەوانمان کرد بە پێشەوا بە فەرمانی ئێمە ڕێنمونی (خەڵکیان) دەکرد وە نیگامان کرد بۆیان بە ئەنجامدانی کاری چاک وە بە نوێژ کردن و زەکاتدان وە ئەوان ھەر بۆ ئێمە عیبادەتیان دەکرد

Özbekçe: 

Ва уларни Ўз амримиз ила ҳидоятга бошловчилар қилдик. Уларга яхшиликлар қилишни, намозни тугал адо этишни ва закот беришни ваҳий қилдик. Улар Бизга ибодат қилгувчилар бўлдилар.

Malayca: 

Dan Kami jadikan mereka ketua-ketua ikutan, yang memimpin (manusia ke jalan yang benar) dengan perintah Kami, dan Kami wahyukan kepada mereka mengerjakan kebaikan, dan mendirikan sembahyang, serta memberi zakat; dan mereka pula sentiasa beribadat kepada Kami.

Arnavutça: 

Dhe Na, i kemi bërë ata udhëheqës, të cilët udhëzonin sipas urdhërit Tonë dhe u kemi shpallur atyre që të punojnë vepra të mira, të bëjnë namazin dhe të japin zeqatin, e vetëm neve na kanë adhuruar.

Bulgarca: 

И ги сторихме водители, напътващи според Нашата повеля. И им разкрихме да вършат добрини и да отслужват молитвата, и да дават милостинята закат. Те служеха [единствено] на Нас.

Sırpça: 

И учинили смо их веровесницима да упућују према Нашој заповеди, и објавили смо им да раде добра дела, и да обављају молитву, и да удељују милостињу, и само су Нас обожавали.

Çekçe: 

A ustanovili jsme je vůdci, kteří lid svůj řídí podle rozkazu Našeho, a vnukli jsme jim konání dobrého, dodržování modlitby a rozdáváni almužny - a byli služebníky Našimi.

Urduca: 

اور ہم نے اُن کو امام بنا دیا جو ہمارے حکم سے رہنمائی کرتے تھے اور ہم نے انہیں وحی کے ذریعہ نیک کاموں کی اور نماز قائم کرنے اور زکوٰۃ دینے کی ہدایت کی، اور وہ ہمارے عبادت گزار تھے

Tacikçe: 

Ва ҳамаро пешвоёне сохтем, ки ба амри Мо ҳидоят мекарданд. Ва анҷом додани корҳои нек ва барпой доштани намоз ва додани закотро ба онҳо ваҳй кардем ва ҳама парастандаи Мо буданд.

Tatarca: 

Аларны әмеребез белән кешеләрне хак дингә күндерүче Имамнар кылдык һәм аларга хәерле эшләрне вәхий кылдык, вә намаз укуны, зәкят бирүне вәхий иттек, вә алар Безгә генә ихлас гыйбадәт кылучы булдылар.

Endonezyaca: 

Kami telah menjadikan mereka itu sebagai pemimpin-pemimpin yang memberi petunjuk dengan perintah Kami dan telah Kami wahyukan kepada, mereka mengerjakan kebajikan, mendirikan sembahyang, menunaikan zakat, dan hanya kepada Kamilah mereka selalu menyembah,

Amharca: 

በትዕዛዛችንም ወደ በጎ ሥራ የሚመሩ መሪዎች አደረግናቸው፡፡ ወደእነሱም መልካም ሥራዎችን መሥራትን፣ ሶላትንም መስገድን፣ ዘካንም መስጠትን አወረድን፡፡ ለእኛ ተገዢዎችም ነበሩ፡፡

Tamilce: 

இன்னும், நமது கட்டளையின்படி நேர்வழிகாட்டுகின்ற தலைவர்களாக நாம் அவர்களை ஆக்கினோம். இன்னும், நன்மைகளை செய்யும்படியும், தொழுகையை நிலை நிறுத்தும்படியும், ஸகாத்தை கொடுக்கும்படியும் நாம் அவர்களுக்கு வஹ்யி அறிவித்தோம். இன்னும், அவர்கள் நம்மை வணங்குபவர்களாக இருந்தார்கள்.

Korece: 

하나님은 그들을 그분의 명 령에 따라 백성을 인도하는 지도 자들로 두었고 선행을 실천하고 예배를 드리고 이슬람세를 내도록계시를 내리니 그들은 그분에게 복종하였더라

Vietnamca: 

Và TA đã làm cho họ thành các vị Imam (lãnh tụ) hướng dẫn theo Mệnh Lệnh của TA và TA đã mặc khải bảo họ làm việc thiện, dâng lễ nguyện Salah, đóng Zakah và thờ phượng chỉ riêng TA.