Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

21

Sûredeki Ayet No: 

61

Ayet No: 

2544

Sayfa No: 

327

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

قَالُوا فَأْتُوا بِهِ عَلَىٰ أَعْيُنِ النَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَشْهَدُونَ

Çeviriyazı: 

ḳâlû fe'tû bihî `alâ a`yüni-nnâsi le`allehüm yeşhedûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

O halde onu insanların gözleri önüne getirin, olur ki (aleyhinde) şahidlik ederler dediler.

Diyanet İşleri: 

Bazıları: "İbrahim denen bir gencin onları diline doladığını duymuştuk" deyince, "O halde bunların şahidlik edebilmeleri için onu halkın gözü önüne getirin" dediler.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Öyleyse dediler, onu halkın gözü önüne getirin de söylediği söze tanıklıkta bulunsunlar.

Şaban Piriş: 

Şahitlik etmeleri için onu halkın gözü önüne getirin, dediler.

Edip Yüksel: 

"Onu kamunun huzuruna çıkarın ki tanık olsunlar," dediler.

Ali Bulaç: 

Dediler ki: "Öyleyse, onu insanların gözü önüne getirin ki ona (nasıl bir ceza vereceğimize) şahid olsunlar."

Suat Yıldırım: 

“Haydin, dediler, getirin onu halkın huzuruna ki çekeceği cezaya onlar da şahit olsunlar.”

Ömer Nasuhi Bilmen: 

«Haydin dediler. O´nu nâsın gözleri önüne getiriniz

Yaşar Nuri Öztürk: 

Dediler: "Halkın gözleri önüne getirin onu ki, açıkça görebilsinler."

Bekir Sadak: 

21:66

İbni Kesir: 

Dediler ki: O halde bunların şahidlik edebilmeleri için onu insanların gözleri önüne getirin.

Adem Uğur: 

O halde, dediler, onu hemen insanların gözü önüne getirin. Belki şahitlik ederler.

İskender Ali Mihr: 

“Öyleyse onu, insanların gözü önüne getirin! Böylece onlar şahit olurlar.” dediler.

Celal Yıldırım: 

Bunların şahitlik etmeleri ic!n onu halkın önüne getirin, dediler.

Tefhim ul Kuran: 

Dediler ki: «Öyleyse, onu insanların gözü önüne getirin ki ona (nasıl bir ceza vereceğimize) şahid olsunlar.»

Fransızca: 

Ils dirent : "Amenez-le sous les yeux des gens afin qu'ils puissent témoigner"

İspanyolca: 

Dijeron: «¡Traedlo a vista de la gente! Quizás, así, sean testigos».

İtalyanca: 

Dissero: «Conducetelo al loro cospetto affinché possano testimoniare».

Almanca: 

Sie sagten: "Dann bringt ihn her vor die Augen der Menschen, vielleicht bezeugen sie es."

Çince: 

他们说:你们把他拿到众人面前,以便他们作证。

Hollandaca: 

Zij zeiden: Brengt hem dus voor het volk, opdat het getuigenis tegen hem aflegge.

Rusça: 

Они сказали: "Приведите же его пред людские очи, чтобы они могли принести свидетельство".

Somalice: 

Waxay Dheheen keena dadka Indhihiisa inay ku Marag Furaan.

Swahilice: 

Wakasema: Mleteni mbele ya macho ya watu, wapate kumshuhudia!

Uygurca: 

ئۇلار (يەنى نەمرۇد ۋە ئۇنىڭ قەۋمىنىڭ چوڭلىرى): «ئىبراھىمنى كىشىلەرنىڭ ئالدىغا ئېلىپ كېلىڭلار، (ئىبراھىمنىڭ بۇتلارنى ئەيىبلىگەنلىكىگە) ئۇلار گۇۋاھلىق بەرسۇن» دېدى)

Japonca: 

かれらは言った。「それなら,その者を入びとの目の前に引き出せ。必ず皆が証言するでしょう。」

Arapça (Ürdün): 

«قالوا فأتوا به على أعين الناس» أي ظاهراً «لعلهم يشهدون» عليه أنه الفاعل.

Hintçe: 

लोगों ने कहा तो अच्छा उसको सब लोगों के सामने (गिरफ्तार करके) ले आओ ताकि वह (जो कुछ कहें) लोग उसके गवाह रहें

Tayca: 

พวกเขากล่าวว่า “พวกท่านจงนำเขามาท่ามกลางสายตาของประชาชน หวังว่าเขาทั้งหลายจะได้เป็นพยาน”

İbranice: 

אמרו: 'הביאוהו לעיני כל האנשים למען יהיו עדים נגדו

Hırvatça: 

"Dovedite ga da ga ljudi vide", rekoše, "da posvjedoče."

Rumence: 

Ei au spus: “Aduceţi-l înaintea ochilor oamenilor, căci poate vor depune mărturie.”

Transliteration: 

Qaloo fatoo bihi AAala aAAyuni alnnasi laAAallahum yashhadoona

Türkçe: 

Dediler: "Halkın gözleri önüne getirin onu ki, açıkça görebilsinler."

Sahih International: 

They said, "Then bring him before the eyes of the people that they may testify."

İngilizce: 

They said, "Then bring him before the eyes of the people, that they may bear witness."

Azerbaycanca: 

(Qalanları: ) “Bunların şahidlik edə bilmələri üçün onu (tapıb) camaatın gözü qabağına gətirin!” – dedilər.

Süleyman Ateş: 

Onu insanların gözü önüne getirin de (nasıl cezalandırılacağına) tanık olsunlar dediler.

Diyanet Vakfı: 

O halde, dediler, onu hemen insanların gözü önüne getirin. Belki şahitlik ederler.

Erhan Aktaş: 

“O halde onu insanların huzuruna getirin. Belki tanıklık eden çıkar” dediler.

Kral Fahd: 

O halde, dediler, onu hemen insanların gözü önüne getirin. Belki şahitlik ederler.

Hasan Basri Çantay: 

Dediler: «O halde onu insanların gözleri önüne getirin. Olur ki onlar da (aleyhinde) şâhidlik ederler».

Muhammed Esed: 

(Berikiler:) "Onu insanların karşısına çıkarın, (aleyhine) tanıklık etsinler!" dediler.

Gültekin Onan: 

Dediler ki: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

(Nemrud ve kavminin ileri gelenleri şöyle) dediler: “- Öyle ise, onu insanların gözleri önüne getirin, belki (yaptığı işe) şahidlik ederler.”

Portekizce: 

Disseram: Trazei-o à presença do povo, para que testemunhem.

İsveççe: 

[De andra] sade: "För hit honom inför allt folket, så att de kan [berätta vad de får] bevittna!"

Farsça: 

گفتند: پس او را در برابر دیدگان مردم بیاورید تا آنان [به این کار او] شهادت دهند.

Kürtçe: 

(کۆمەڵێ لە گەلەکەی) ووتیان کەواتە بیھێنن لە پێش چاوی خەڵک (بیوەستێنن) بەڵکو (ئەوانەی دەیناسنەوە) شایەتی لەسەر بدەن

Özbekçe: 

Улар: «Уни одамлар кўзи олдига олиб келинглар. Шоядки гувоҳ бўлсинлар», дедилар.

Malayca: 

(Ketua-ketua) mereka berkata: "Jika demikian, bawalah dia di hadapan orang ramai supaya mereka menyaksikan (tindakan mengenainya).

Arnavutça: 

Thanë ata: “Silleni atë para botës (njerëzve), që ata të dëshmojnë (kundër tij).

Bulgarca: 

Рекоха: “Доведете го пред хората да засвидетелстват!”

Sırpça: 

„Доведите га пред народ“, рекоше, „да људи посведоче.“

Çekçe: 

I zvolali: 'Přiveďte ho před oči lidí - snad budou proti němu svědčit!'

Urduca: 

انہوں نے کہا "تو پکڑ لاؤ اُسے سب کے سامنے تاکہ لوگ دیکھ لیں (اُس کی کیسی خبر لی جاتی ہے)"

Tacikçe: 

Гуфтанд: «Ӯро ба назди мардум биёваред то шоҳидӣ диҳанд».

Tatarca: 

Намруд вә башкалары әйттеләр: "Ул Ибраһимме тотып китерегез кешеләр күз алдына – шаять күргән кешеләр шәһадәт бирерләр".

Endonezyaca: 

Mereka berkata: "(Kalau demikian) bawalah dia dengan cara yang dapat dilihat orang banyak, agar mereka menyaksikan".

Amharca: 

«ይመሰክሩበት ዘንድ በሰዎቹ ዓይን (ፊት) ላይ አምጡት» አሉ፡፡

Tamilce: 

அவர்கள் கூறினார்கள்: ஆக, அவரை மக்களின் கண்களுக்கு முன் கொண்டு வாருங்கள், (அவருக்கு கொடுக்கப்படும் தண்டனையை) அவர்கள் பார்ப்பதற்காக.

Korece: 

그들이 말하길 그를 사람 들 보는데로 데려오라 아마 그들 이 증언을 하리라

Vietnamca: 

(Những kẻ cầm quyền trong bọn họ) bảo: “Vậy thì bắt nó đưa ra trước công chúng để người dân chứng kiến (điều tội lỗi mà nó đã làm).”