Arapça:
قَالُوا فَأْتُوا بِهِ عَلَىٰ أَعْيُنِ النَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَشْهَدُونَ
Çeviriyazı:
ḳâlû fe'tû bihî `alâ a`yüni-nnâsi le`allehüm yeşhedûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O halde onu insanların gözleri önüne getirin, olur ki (aleyhinde) şahidlik ederler dediler.
Diyanet İşleri:
Bazıları: "İbrahim denen bir gencin onları diline doladığını duymuştuk" deyince, "O halde bunların şahidlik edebilmeleri için onu halkın gözü önüne getirin" dediler.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Öyleyse dediler, onu halkın gözü önüne getirin de söylediği söze tanıklıkta bulunsunlar.
Şaban Piriş:
Şahitlik etmeleri için onu halkın gözü önüne getirin, dediler.
Edip Yüksel:
"Onu kamunun huzuruna çıkarın ki tanık olsunlar," dediler.
Ali Bulaç:
Dediler ki: "Öyleyse, onu insanların gözü önüne getirin ki ona (nasıl bir ceza vereceğimize) şahid olsunlar."
Suat Yıldırım:
“Haydin, dediler, getirin onu halkın huzuruna ki çekeceği cezaya onlar da şahit olsunlar.”
Ömer Nasuhi Bilmen:
«Haydin dediler. O´nu nâsın gözleri önüne getiriniz
Yaşar Nuri Öztürk:
Dediler: "Halkın gözleri önüne getirin onu ki, açıkça görebilsinler."
Bekir Sadak:
21:66
İbni Kesir:
Dediler ki: O halde bunların şahidlik edebilmeleri için onu insanların gözleri önüne getirin.
Adem Uğur:
O halde, dediler, onu hemen insanların gözü önüne getirin. Belki şahitlik ederler.
İskender Ali Mihr:
“Öyleyse onu, insanların gözü önüne getirin! Böylece onlar şahit olurlar.” dediler.
Celal Yıldırım:
Bunların şahitlik etmeleri ic!n onu halkın önüne getirin, dediler.
Tefhim ul Kuran:
Dediler ki: «Öyleyse, onu insanların gözü önüne getirin ki ona (nasıl bir ceza vereceğimize) şahid olsunlar.»
Fransızca:
Ils dirent : "Amenez-le sous les yeux des gens afin qu'ils puissent témoigner"
İspanyolca:
Dijeron: «¡Traedlo a vista de la gente! Quizás, así, sean testigos».
İtalyanca:
Dissero: «Conducetelo al loro cospetto affinché possano testimoniare».
Almanca:
Sie sagten: "Dann bringt ihn her vor die Augen der Menschen, vielleicht bezeugen sie es."
Çince:
他们说:你们把他拿到众人面前,以便他们作证。
Hollandaca:
Zij zeiden: Brengt hem dus voor het volk, opdat het getuigenis tegen hem aflegge.
Rusça:
Они сказали: "Приведите же его пред людские очи, чтобы они могли принести свидетельство".
Somalice:
Waxay Dheheen keena dadka Indhihiisa inay ku Marag Furaan.
Swahilice:
Wakasema: Mleteni mbele ya macho ya watu, wapate kumshuhudia!
Uygurca:
ئۇلار (يەنى نەمرۇد ۋە ئۇنىڭ قەۋمىنىڭ چوڭلىرى): «ئىبراھىمنى كىشىلەرنىڭ ئالدىغا ئېلىپ كېلىڭلار، (ئىبراھىمنىڭ بۇتلارنى ئەيىبلىگەنلىكىگە) ئۇلار گۇۋاھلىق بەرسۇن» دېدى)
Japonca:
かれらは言った。「それなら,その者を入びとの目の前に引き出せ。必ず皆が証言するでしょう。」
Arapça (Ürdün):
«قالوا فأتوا به على أعين الناس» أي ظاهراً «لعلهم يشهدون» عليه أنه الفاعل.
Hintçe:
लोगों ने कहा तो अच्छा उसको सब लोगों के सामने (गिरफ्तार करके) ले आओ ताकि वह (जो कुछ कहें) लोग उसके गवाह रहें
Tayca:
พวกเขากล่าวว่า “พวกท่านจงนำเขามาท่ามกลางสายตาของประชาชน หวังว่าเขาทั้งหลายจะได้เป็นพยาน”
İbranice:
אמרו: 'הביאוהו לעיני כל האנשים למען יהיו עדים נגדו
Hırvatça:
"Dovedite ga da ga ljudi vide", rekoše, "da posvjedoče."
Rumence:
Ei au spus: “Aduceţi-l înaintea ochilor oamenilor, căci poate vor depune mărturie.”
Transliteration:
Qaloo fatoo bihi AAala aAAyuni alnnasi laAAallahum yashhadoona
Türkçe:
Dediler: "Halkın gözleri önüne getirin onu ki, açıkça görebilsinler."
Sahih International:
They said, "Then bring him before the eyes of the people that they may testify."
İngilizce:
They said, "Then bring him before the eyes of the people, that they may bear witness."
Azerbaycanca:
(Qalanları: ) “Bunların şahidlik edə bilmələri üçün onu (tapıb) camaatın gözü qabağına gətirin!” – dedilər.
Süleyman Ateş:
Onu insanların gözü önüne getirin de (nasıl cezalandırılacağına) tanık olsunlar dediler.
Diyanet Vakfı:
O halde, dediler, onu hemen insanların gözü önüne getirin. Belki şahitlik ederler.
Erhan Aktaş:
“O halde onu insanların huzuruna getirin. Belki tanıklık eden çıkar” dediler.
Kral Fahd:
O halde, dediler, onu hemen insanların gözü önüne getirin. Belki şahitlik ederler.
Hasan Basri Çantay:
Dediler: «O halde onu insanların gözleri önüne getirin. Olur ki onlar da (aleyhinde) şâhidlik ederler».
Muhammed Esed:
(Berikiler:) "Onu insanların karşısına çıkarın, (aleyhine) tanıklık etsinler!" dediler.
Gültekin Onan:
Dediler ki: "
Ali Fikri Yavuz:
(Nemrud ve kavminin ileri gelenleri şöyle) dediler: “- Öyle ise, onu insanların gözleri önüne getirin, belki (yaptığı işe) şahidlik ederler.”
Portekizce:
Disseram: Trazei-o à presença do povo, para que testemunhem.
İsveççe:
[De andra] sade: "För hit honom inför allt folket, så att de kan [berätta vad de får] bevittna!"
Farsça:
گفتند: پس او را در برابر دیدگان مردم بیاورید تا آنان [به این کار او] شهادت دهند.
Kürtçe:
(کۆمەڵێ لە گەلەکەی) ووتیان کەواتە بیھێنن لە پێش چاوی خەڵک (بیوەستێنن) بەڵکو (ئەوانەی دەیناسنەوە) شایەتی لەسەر بدەن
Özbekçe:
Улар: «Уни одамлар кўзи олдига олиб келинглар. Шоядки гувоҳ бўлсинлар», дедилар.
Malayca:
(Ketua-ketua) mereka berkata: "Jika demikian, bawalah dia di hadapan orang ramai supaya mereka menyaksikan (tindakan mengenainya).
Arnavutça:
Thanë ata: “Silleni atë para botës (njerëzve), që ata të dëshmojnë (kundër tij).
Bulgarca:
Рекоха: “Доведете го пред хората да засвидетелстват!”
Sırpça:
„Доведите га пред народ“, рекоше, „да људи посведоче.“
Çekçe:
I zvolali: 'Přiveďte ho před oči lidí - snad budou proti němu svědčit!'
Urduca:
انہوں نے کہا "تو پکڑ لاؤ اُسے سب کے سامنے تاکہ لوگ دیکھ لیں (اُس کی کیسی خبر لی جاتی ہے)"
Tacikçe:
Гуфтанд: «Ӯро ба назди мардум биёваред то шоҳидӣ диҳанд».
Tatarca:
Намруд вә башкалары әйттеләр: "Ул Ибраһимме тотып китерегез кешеләр күз алдына – шаять күргән кешеләр шәһадәт бирерләр".
Endonezyaca:
Mereka berkata: "(Kalau demikian) bawalah dia dengan cara yang dapat dilihat orang banyak, agar mereka menyaksikan".
Amharca:
«ይመሰክሩበት ዘንድ በሰዎቹ ዓይን (ፊት) ላይ አምጡት» አሉ፡፡
Tamilce:
அவர்கள் கூறினார்கள்: ஆக, அவரை மக்களின் கண்களுக்கு முன் கொண்டு வாருங்கள், (அவருக்கு கொடுக்கப்படும் தண்டனையை) அவர்கள் பார்ப்பதற்காக.
Korece:
그들이 말하길 그를 사람 들 보는데로 데려오라 아마 그들 이 증언을 하리라
Vietnamca:
(Những kẻ cầm quyền trong bọn họ) bảo: “Vậy thì bắt nó đưa ra trước công chúng để người dân chứng kiến (điều tội lỗi mà nó đã làm).”
Ayet Linkleri: