Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

17

Sûredeki Ayet No: 

54

Ayet No: 

2083

Sayfa No: 

287

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

رَّبُّكُمْ أَعْلَمُ بِكُمْ ۖ إِن يَشَأْ يَرْحَمْكُمْ أَوْ إِن يَشَأْ يُعَذِّبْكُمْ ۚ وَمَا أَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ وَكِيلًا

Çeviriyazı: 

rabbüküm a`lemü biküm. iy yeşe' yerḥamküm ev iy yeşe' yü`aẕẕibküm. vemâ erselnâke `aleyhim vekîlâ.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Rabbiniz sizi çok daha iyi bilir. Dilerse tevbeniz sebebiyle size merhamet eder, dilerse azab eder. Seni de onların üzerine vekil göndermedik.

Diyanet İşleri: 

Rabbiniz sizi daha iyi bilir. Dilerse size merhamet eder veya dilerse size azabeder. Biz seni onlara vekil olarak göndermedik.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Rabbiniz, sizi daha iyi bilir; dilerse acır size, yahut dilerse azap eder size ve seni, onların amellerini gözetmek, onları korumak için göndermedik.

Şaban Piriş: 

Rabbiniz sizi daha iyi bilir. Dilerse size merhamet eder veya dilerse azap eder. Biz seni onlara vekil olarak göndermedik.

Edip Yüksel: 

Rabbiniz sizi daha iyi bilir. Dilerse size acır, dilerse sizi cezalandırır. Seni onlara avukatlık yapasın diye göndermedik

Ali Bulaç: 

Sizi en iyi Rabbiniz bilir; dilerse size merhamet eder, dilerse sizi azaplandırır. Biz seni onların üzerine bir vekil olarak göndermedik.

Suat Yıldırım: 

Rabbiniz sizi pek iyi bilir. Dilerse size merhamet eder yahut dilerse sizi cezalandırır.Bunun içindir ki, ey Resulüm, seni onlar üzerine yönetici, onlardan sorumlu olarak göndermedik.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Rabbiniz sizi pek ziyâde bilendir. Dilerse size merhamet buyurur ve dilerse sizi muazzep kılar ve seni onların üzerine bir vekil olarak göndermedik.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Rabbiniz sizi daha iyi bilir. Dilerse size rahmet eder, dilerse size azap eder. Biz seni onlar üzerine vekil göndermedik.

Bekir Sadak: 

Bizi mucize gondermekten alikoyan, ancak, oncekilerin onlari yalanlamis olmalaridir. Semud milletine gozle gorulebilen bir mucize, bir disi deve vermistik de ona zulmetmislerdi. Oysa Biz mucizeleri yalniz korkutmak icin gondeririz.

İbni Kesir: 

Rabbınız sizi daha iyi bilir. İsterse size merhamet eder, isterse sizi azablandırır. Biz

Adem Uğur: 

Rabbiniz, sizi en iyi bilendir. Dilerse size merhamet eder

İskender Ali Mihr: 

Rabbiniz, sizi iyi bilir. Dilerse size rahmet eder (Rahîm esması ile tecelli eder) veya dilerse size azap eder. Ve seni, onlara vekil olarak göndermedik.

Celal Yıldırım: 

Rabbiniz sizi daha iyi bilir. Dilerse size merhamet eder, dilerse size azâb eder. Biz seni onlara vekîl olarak göndermedik.

Tefhim ul Kuran: 

Sizi en iyi Rabbiniz bilir

Fransızca: 

Votre Seigneur vous connaît mieux. S'Il veut, Il vous fera miséricorde, et s'Il veut, Il vous châtiera. Et Nous ne t'avons pas envoyé pour que tu sois leur protecteur.

İspanyolca: 

Vuestro Señor os conoce bien. Si quiere, se apiadará de vosotros y, si quiere, os castigará. No te hemos enviado para que seas su protector.

İtalyanca: 

Il vostro Signore vi conosce bene. Se vorrà, vi userà misericordia, altrimenti vi castigherà. Non ti inviammo per essere responsabile di loro.

Almanca: 

Euer HERR weiß besser Bescheid über euch. Wenn ER will, erweist ER euch Gnade, und wenn ER will, läßt ER euch peinigen. Und WIR haben dich nicht als Wakil über sie entsandt.

Çince: 

你们的主是最知道你们的,他要怜悯你们就怜悯你们;他要惩罚你们就惩罚你们。我没派遣你做他们的监护者。

Hollandaca: 

Uw Heer kent u wel: indien het hem behaagt, zal hij u straffen; en wij hebben u niet gezonden om hun bewaarder te wezen.

Rusça: 

Вашему Господу лучше знать вас. Если Он пожелает, то смилостивится над вами, а если пожелает, то подвергнет вас мучениям. Мы не посылали тебя их попечителем и хранителем.

Somalice: 

Eebihiinna idin og (waxaad tihiin) hadduu doono wuu idiin Naxariisan, hadduu doonana wuu idin Cadaabi, kuugumana aanaan dirin inaad wakiil (Ilaaliye u Noqoto).

Swahilice: 

Mola wenu Mlezi anakujueni vilivyo. Akipenda atakurehemuni, na akipenda atakuadhibuni. Na hatukukutuma ili uwe mlinzi juu yao.

Uygurca: 

اﷲ سىلەرنى ئوبدان بىلىدۇ، اﷲ سىلەرگە رەھىم قىلىدۇ، خالىسا سىلەرنى ئازابلايدۇ، سېنى ئۇلار (يەنى كاپىرلار) غا ھامىي قىلىپ ئەۋەتكىنىمىز يوق

Japonca: 

あなたの主は,よくあなたを知っておられる。もしかれの御心ならば,あなたがたに慈悲を与えられ,またかれの御心ならば罰される。われは,かれら(不信者)のための後見人として,あなたを遺わしたのではない。

Arapça (Ürdün): 

«ربكم أعلم بكم إن يشأ يرحمكم» بالتوبة والإيمان «أو إن يشأ» تعذيبكم «يعذبكم» بالموت على الكفر «وما أرسلناك عليهم وكيلاً» فتجبرهم على الإيمان وهذا قبل الأمر بالقتال.

Hintçe: 

तुम्हारा परवरदिगार तुम्हारे हाल से खूब वाक़िफ है अगर चाहेगा तुम पर रहम करेगा और अगर चाहेगा तुम पर अज़ाब करेगा और (ऐ रसूल) हमने तुमको कुछ उन लोगों का ज़िम्मेदार बनाकर नहीं भेजा है

Tayca: 

พระเจ้าของพวกเจ้าทรงรู้จักพวกเจ้าดียิ่ง หากพระองค์ทรงประสงค์พระองค์ก็จะทรงเมตตาพวกเจ้า หรือหากพระองค์ทรงประสงค์พระองค์ก็จะทรงลงโทษพวกเจ้า และเรามิได้ส่งเจ้ามาเป็นผู้คุ้มครองพวกเขาแต่ประการใด

İbranice: 

ריבונכם מכיר אתכם היטב , ואם הוא ירצה הוא ירחם עליכם , ואם הוא ירצה הוא יעניש אתכם, ואנו לא שלחנו אותך כשומר שלהם

Hırvatça: 

Gospodar vaš najbolje vas poznaje: ako hoće, On će vam se smilovati ili će vas, ako hoće, na muke staviti. A nismo te poslali sa zaduženjem da im Uputu daš.

Rumence: 

Domnul vostru vă cunoaşte prea bine. De va voi, vă va milui; de va voi, vă va osândi. Noi nu te-am trimis ca să le fii lor apărător.

Transliteration: 

Rabbukum aAAlamu bikum in yasha yarhamkum aw in yasha yuAAaththibkum wama arsalnaka AAalayhim wakeelan

Türkçe: 

Rabbiniz sizi daha iyi bilir. Dilerse size rahmet eder, dilerse size azap eder. Biz seni onlar üzerine vekil göndermedik.

Sahih International: 

Your Lord is most knowing of you. If He wills, He will have mercy upon you; or if He wills, He will punish you. And We have not sent you, [O Muhammad], over them as a manager.

İngilizce: 

It is your Lord that knoweth you best: If He please, He granteth you mercy, or if He please, punishment: We have not sent thee to be a disposer of their affairs for them.

Azerbaycanca: 

Rəbbiniz sizi daha yaxşı tanıyar (kimin mö’min, kimin kafir olduğunu çox gözəl bilir). İstəsə, sizə rəhm edər, istəsə, əzab verər. Biz səni onlara vəkil gözdərməmişik. (Sənin vəzifən yalnız islamı təbliğ etməkdir).

Süleyman Ateş: 

Rabbiniz sizi daha iyi bilir. Dilerse size acır, dilerse size azabeder. Biz seni, onların üzerine vekil göndermedik.

Diyanet Vakfı: 

Rabbiniz, sizi en iyi bilendir. Dilerse size merhamet eder; dilerse sizi cezalandırır. Biz, seni onların üstüne bir vekil olarak göndermedik.

Erhan Aktaş: 

Rabb’iniz sizi daha iyi bilir. Hak edene merhamet eder veya hak edene azâp eder.(1) Seni onlara vekil(2) olarak göndermedik.

Kral Fahd: 

Rabbiniz, sizi en iyi bilendir. Dilerse size merhamet eder; dilerse sizi cezalandırır. Biz, seni onların üstüne bir vekil olarak göndermedik.

Hasan Basri Çantay: 

«Rabbiniz sizi çok iyi bilendir. Eğer dilerse sizi esirger, yahud şâyed dilerse sizi azâblandırır». Biz seni onların üstüne bir vekîl göndermedik.

Muhammed Esed: 

Rabbiniz ne olduğunuzu, (neye layık olduğunuzu) tam olarak bilmektedir: dilerse size acıyıp esirgeme gösterir, dilerse cezalandırır sizi. Bunun içindir ki (ey Peygamber,) seni (insanların) yazgılarına karar verme yetkisiyle göndermedik;

Gültekin Onan: 

Sizi en iyi rabbiniz bilir

Ali Fikri Yavuz: 

(Onlara söyliyeceğiniz en güzel kelime şudur):”- Rabbiniz, sizi, çok daha iyi bilir. Dilerse tevbeniz sebebiyle size merhamet eder, yahut dilerse (küfür üzere ölmekle) size azab eder”. Seni de (ey Rasûlüm kendilerini imana zorlamak için) üzerlerine bir vekil göndermedik. (Bu âyetin hükmü kıtal âyeti ile nesh edilmiştir.)

Portekizce: 

Vosso Senhor vos conhece melhor do que ninguém. Se Lhe apraz, apiada-Se de vós e, se quer, castiga-vos. Não teenviamos como guardião deles.

İsveççe: 

Er Herre känner er väl; om Han vill, förbarmar Han sig över er, och om Han vill, straffar Han er. Men Vi har inte sänt dig [Muhammad] för att vaka över människorna och deras handlingar.

Farsça: 

پروردگارتان به شما داناتر است، اگر بخواهد شما را مورد رحمت قرار می دهد و اگر بخواهد عذابتان می کند. و ما تو را بر آنان نگهبان و کارساز نفرستاده ایم.

Kürtçe: 

پەروەردگارتان زاناترە بە ئێوە ئەگەر بیەوێت ڕەحمتان پێ دەکات یان ئەگەر بیەوێت سزاتان دەدات وە ئێمە تۆمان نەناردووە بەچاودێر و پارێزەر بە سەریانەوە

Özbekçe: 

Роббингиз сизларни яхши билгувчи зотдир. Хоҳласа, сизга раҳм қилар, хоҳласа сизни азоблар. Ва Биз сени улар устидан қўриқчи қилиб юборганимиз йўқ. (Қиёмат куни ҳамма бир хил бўлиб, титраб-қақшаб, фақат Аллоҳга ҳамд айтишдан бошқа нарсага тили бормай тургани билан, Аллоҳ ҳар бир банданинг кимлигини, нима қилганини ипидан-игнасигача яхши билади. Ҳа, бу дунёдаги ишларни ҳисоб-китоб қилиш, уларга яраша мукофот ёки жазо бериш Аллоҳ таолонинг ишидир. Пайғамбарга эса, Аллоҳнинг таълимотини бандаларга етказиш топширилган, холос.)

Malayca: 

Tuhan kamu lebih mengetahui akan keadaan kamu; jika Ia kehendaki, Ia akan memberi rahmat kepada kamu; atau jika Ia kehendaki, Ia akan menyeksa kamu. Dan Kami tidak mengutusmu kepada mereka (wahai Muhammad), sebagai wakil yang menguasai urusan mereka.

Arnavutça: 

Zoti juaj ju njeh më së miri. Nëse don, Ai do t’ju mëshirojë juve, ose, nëse don, ju dënon. Na ty nuk të kemi dërguar përfaqësues tek ata.

Bulgarca: 

Вашият Господ най-добре ви познава. Ако пожелае, ще ви помилва, или ако пожелае, ще ви накаже. И не те изпратихме да бъдеш техен покровител.

Sırpça: 

Господар ваш вас најбоље познаје: ако хоће, Он ће вам се смиловати или ће вас, ако хоће, казнити. И Ми ти нисмо дали власт над њима.

Çekçe: 

Pán váš zná vás nejlépe, a zachce-li se Mu, smiluje se nad vámi, a bude-li chtít, potrestá vás. A neposlali jsme tě, abys byl nad nimi dozorcem.

Urduca: 

تمہارا رب تمہارے حال سے زیادہ واقف ہے، وہ چاہے تو تم پر رحم کرے اور چاہے تو تمہیں عذاب دے دے اور اے نبیؐ، ہم نے تم کو لوگوں پر حوالہ دار بنا کر نہیں بھیجا ہے

Tacikçe: 

Парвардигоратон ба шумо огоҳтар аст. Агар бихоҳад, бар шумо раҳмат меоварад ва агар бихоҳад, азобатон мекунад ва мо туро ба коргузорияшон нафиристодаем.

Tatarca: 

Раббыгыз сезнең хәлегезне белүчерәктер, әгәр теләсә сезгә рәхмәт кыйлыр, яки гөнаһларыгыз өчен сезне газап кыйлыр, Без сине аларга ирекле итеп җибәрмәдек, теләмәгән кешеләрне дингә көчләп кертәлмәссең.

Endonezyaca: 

Tuhanmu lebih mengetahui tentang kamu. Dia akan memberi rahmat kepadamu jika Dia menghendaki dan Dia akan mengazabmu, jika Dia menghendaki. Dan, Kami tidaklah mengutusmu untuk menjadi penjaga bagi mereka.

Amharca: 

ጌታችሁ በእናንተ (ኹኔታ) ዐዋቂ ነው፡፡ ቢሻ ያዝንላችኋል፤ ወይም ቢሻ ይቀጣችኋል፡፡ በእነሱም ላይ ኃላፊ ኾነህ አላክንህም፡፡ (አታስገድዳቸውም)፡፡

Tamilce: 

(மனிதர்களே!) உங்கள் இறைவன் உங்களை மிக அறிந்தவன். அவன் நாடினால் உங்கள் மீது கருணை புரிவான்; அல்லது, அவன் நாடினால் உங்களை தண்டிப்பான். (நபியே!) உம்மை அவர்கள் மீது பொறுப்பாளராக (-கண்காணிப்பாளராக) நாம் அனுப்பவில்லை.

Korece: 

주님은 너희를 알고 계시니 그분이 원하실 때 너희에게 자비 를 베푸시며 그분이 원하실 때 너희에게 벌을 주시니라 하나님이 그대를 보냄은 그들을 보호하기 위함이 아니라

Vietnamca: 

Thượng Đế của các ngươi (hỡi con người) biết rõ về (mọi hành động của) các ngươi, nếu muốn Ngài sẽ nhân từ với các ngươi và nếu muốn Ngài sẽ trừng phạt các ngươi; và TA (Allah) không gởi Ngươi (Thiên Sứ Muhammad) đến với họ với vai trò là người bảo hộ.