Kur'an Ayetleri

  • Nahl Suresi, Kur'an'ın 16. suresidir. Sure, 128 ayetten oluşur. Medine döneminde inmiş olan son üç ayetin dışındakilerin Mekke döneminde indirildiğine inanılmaktadır. Sure, ismini 68. ayette geçen ve "bal arısı" anlamına gelen "nahl" kelimesinden almıştır. Sure, "Allah'ın emri gelecektir!" ifadesiyle başlar. Vikipedi

    Ayet sayısı: 128

    Başka isimleri: Arı Suresi

    Geliş zamanı: Mekke Dönemi

    Harf sayısı: 7642

    İsmin anlamı: Bal arısı

    Kelime sayısı: 1845

    Sure numarası: 16

Sûre No: 

16

Sûredeki Ayet No: 

46

Ayet No: 

1947

Sayfa No: 

272

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

أَوْ يَأْخُذَهُمْ فِي تَقَلُّبِهِمْ فَمَا هُم بِمُعْجِزِينَ

Çeviriyazı: 

ev ye'ḫuẕehüm fî teḳallübihim femâ hüm bimü`cizîn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Yahut (rızık için) dolaşıp dururlarken (Allah'ın azabının) kendilerini yakalayıvermesinden emin mi oldular? Üstelik onlar, azabı engelleyici de değillerdir.

Diyanet İşleri: 

Veya hareket halindelerken -ki Allah'ı aciz bırakamazlar- ya da yok olmak endişesindeyken onlara azabın gelmesinden güvende midirler? Doğrusu Rabbin şefkatlidir, merhametlidir.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Yahut onu aciz bırakamayacaklarına göre dönüp dolaşırlarken tutup onları helak etmeyeceğinden.

Şaban Piriş: 

Veya onlar dönüp dolaşırlarken Allah'ın kendilerini yakalamayacağından emin mi oldular? Onlar (Allah'ı) aciz bırakacak değillerdir.

Edip Yüksel: 

Yahut (yataklarında) dönüp dururlarken kendilerini yakalamayacağından..? Onlar kurtulamazlar.

Ali Bulaç: 

Ya da onlar, dönüp-dolaşmaktalarken, onları yakalayıvermesinden (mi emindirler?) Ki onlar (bu konuda Allah'ı) aciz bırakacak değildirler.

Suat Yıldırım: 

Şer planları hazırlayanlar, emin mi oldular: Allah'ın kendilerini yerin dibine geçirmesinden yahut hiç ummadıkları bir yerden azabın gelmesinden, yahut gezip dolaşırlarken Allah’ın kendilerini kıskıvrak yakalamasından? Çünkü onlar, kaçıp kurtulacak durumda değildirler. [67,16-17]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Veya onları dönüp dolaşırlarken yakalayıvermesinden (emin mi oldular?) Halbuki, onlar (Hak Teâlâ´yı) aciz bırakıcılar değildirler.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Yahut dönüp dolaşmaları sırasında kendilerini yakalamayacağından... Onlar buna engel de olamazlar.

Bekir Sadak: 

Allah, «Iki tanri edinmeyin, O ancak bir tek Tanri´dir. Yalniz Ben´den korkun» dedi.

İbni Kesir: 

Yahut onlar dönüp dolaşırken kendilerini yakalamasından mı? Allah´ı aciz bırakacak değillerdir.

Adem Uğur: 

Yahut onlar dönüp dolaşırlarken Allah´ın kendilerini yakalamayacağından emin mi oldular? Onlar (Allah´ı) âciz bırakacak değillerdir.

İskender Ali Mihr: 

Veya onlar dönüp dolaşırlarken, Allah´ın onları yakalamasından (yakalamamasından) emin mi oldular? Ve onlar, (Allah´ı) aciz bırakamazlar.

Celal Yıldırım: 

(46-47) Veya dönüp dolaşırlarken, kendilerini (ilâhî azabın) yakalayıvermesinden —ki (Allah´ı) âciz bırakacak değillerdir— veya korku ve endişe üzere eksile eksile bir durumda bulunurlarken, kendilerini tutuvermesinden emniyette midirler ? Şüphesiz ki Rabbiniz çok şefkatli, çok merhametlidir.

Tefhim ul Kuran: 

Ya da onlar, dönüp dolaşmaktalarken, onları yakalayıvermesinden (mi emindirler?) Ki onlar (bu konuda Allah´ı) aciz bırakacak değildirler.

Fransızca: 

Ou bien qu'Il les saisisse en pleine activité sans qu'ils puissent échapper (au châtiment d'Allah).

İspanyolca: 

o de que les sorprenda en plena actividad sin que puedan escapar,

İtalyanca: 

O che li colpisca nel pieno dell'attività senza che possano respingerlo?

Almanca: 

Oder daß ER sie zugrunde richtet, während sie (ihren Beschäftigungen) nachgehen?! Denn sie können (Ihm) nicht zu 1 schaffen machen.

Çince: 

或在他们的旅途中惩治他们,而他们绝不能逃避。

Hollandaca: 

Of dat hij hen niet zal kastijden, als zij bezig zijn van eene plaats naar eene andere te reizen, of met arbeiden? Want zij zullen niet in staat zijn, Gods macht te verzwakken.

Rusça: 

Или того, что Он схватит их, пока они мечутся, и они не смогут избежать этого?

Somalice: 

ama ku qabto Eebe gadgadoonkooda mana aha kuwa Eebe daaliya.

Swahilice: 

Au hatawashika katika nyendo zao, na wala hawataponyoka?

Uygurca: 

ياكى ئۆزلىرىنى سەپەر ئۇستىدىكى چاغلىرىدا جازاغا يۇلۇقتۇرۇشىدىن قورقمامدۇ؟ (بۇ چاغدا) ئۇلار قېچىپ قۇتۇلالمايدۇ

Japonca: 

またかれらがあちこち往き来している間に,回避の機会もなく御召し上げになることはないか。

Arapça (Ürdün): 

«أو يأخذهم في تقلبهم» في أسفارهم للتجارة «فما هم بمعجزين» بفائتي العذاب.

Hintçe: 

उनके चलते फिरते (ख़ुदा का अज़ाब) उन्हें गिरफ्तार करे तो वह लोग उसे ज़ेर नहीं कर सकते

Tayca: 

หรือพระองค์จะทรงคร่าชีวิตพวกเขาขณะที่พวกเขาเดินทาง ดังนั้น พวกเขาจะไม่สามารถหักห้าม(พระองค์)ได้

İbranice: 

או שיעצור את תנועתם בדרכים ולא יוכלו להימלט

Hırvatça: 

ili da ih neće na putovanjima njihovim kazniti, pa da neće umaći,

Rumence: 

ori că nu-i va lovi în toiul muncii fără putinţă de scăpare,

Transliteration: 

Aw yakhuthahum fee taqallubihim fama hum bimuAAjizeena

Türkçe: 

Yahut dönüp dolaşmaları sırasında kendilerini yakalamayacağından... Onlar buna engel de olamazlar.

Sahih International: 

Or that He would not seize them during their [usual] activity, and they could not cause failure?

İngilizce: 

Or that He may not call them to account in the midst of their goings to and fro, without a chance of their frustrating Him?-

Azerbaycanca: 

Və ya gəzib dolaşarkən (səfər əsnasında) əzabın onları yaxalamasından (Allahın onları məhv etməsindən qorxmurlarmı?) Axı onlar (Allahı) aciz edə bilməzlər (Allahın əzabından qaçıb canlarını qurtara bilməzlər!)

Süleyman Ateş: 

Yahut dönüp dolaşırlarken oun, kendilerini yakalamayacağından (emin midirler)? Kendileri buna engel olacak değillerdir!

Diyanet Vakfı: 

Yahut onlar dönüp dolaşırlarken Allah'ın kendilerini yakalamayacağından emin mi oldular? Onlar (Allah'ı) aciz bırakacak değillerdir.

Erhan Aktaş: 

Veya gezinip dururlarken, onları ansızın yakalamasından. Onlar, bunu engelleyemezler de.

Kral Fahd: 

veya onlar dönüp dolaşırlarken Allah'ın kendilerini yakalamayacağından emin mi oldular? Onlar (Allah'ı) âciz bırakacak değillerdir.

Hasan Basri Çantay: 

Yahud onlar dönüb dolaşırlarken (Allahın) kendilerini yakalayıvermesinden (bir eman mı aldılar) ki onlar (hiç bir suretle Allâhı) aaciz bırakıcı değildirler.

Muhammed Esed: 

Yahut dönüp dururken hiçbir şekilde engel olamayacakları (bir azapla O´nun) kendilerini (apansız) yakalamayacağına,

Gültekin Onan: 

Ya da onlar, dönüp dolaşmaktalarken (tekallübihim), onları yakalayıvermesinden (mi emindirler?) Ki onlar [bu konuda Tanrı´yı] aciz bırakacak değildirler.

Ali Fikri Yavuz: 

Yahud gezip dolaşırlarken (Allah’ın azabı) kendilerini yakalayıvermesinden emin mi oldular? Üstelik onlar, azabı engelleyiciler de değillerdir.

Portekizce: 

Ou que os surpreenda, em seu caminho errante, uma vez que não podem impedi-Lo de fazer isso?

İsveççe: 

eller komma över dem när de är mitt uppe i sin [dagliga] verksamhet - de kommer inte att kunna uppresa sig emot [Hans vilja] -

Farsça: 

یا [ایمنند از اینکه] آنان را [در حالی که برای داد و ستد، زراعت و تجارت] در رفت و آمدند، گرفتار [عذاب] سازد؟ اینان عاجز کننده [خدا] نیستند [تا بتوانند از دسترس قدرت او بیرون روند.]

Kürtçe: 

یان (سزا) بیان گرێت لە کاتی گەڕان و ھاتوچۆدا ئیتر ناتوانن خۆیان قوتارکەن

Özbekçe: 

Ёхуд уларни ҳаракатлари асносида олишидан, улар У зотни ожиз қолдирувчи бўла олмасликларидан хотиржаммилар?! (Агар Аллоҳ хоҳласа, уларни ҳаракатда бўлиб, шаҳарма-шаҳар кезиб, сайру саёҳат ёки бошқа ишлар билан машғул бўлиб юрганларида ҳам олаверади. Аллоҳни ожиз қолдириб қочиб қутула билмайдилар. Нимага ишониб кофир ҳолида юрибдилар?)

Malayca: 

Atau Ia membinasakan mereka secara mengejut dalam masa mereka berulang alik melakukan kerja masing-masing? Kerana sebenarnya mereka tidak akan dapat melemahkan kuasa Allah.

Arnavutça: 

ose që nuk do t’i dënojë ata në udhëtimet e tyre – ata nuk mund të shpëtojnë (nga dënimi) –

Bulgarca: 

Или че Той не ще ги накаже при тяхното странстване, а те не могат да Го възпрат?

Sırpça: 

или да их неће на путовањима њиховим казнити – а они Му неће моћи умаћи.

Çekçe: 

či nezasáhne je v činnosti jejich proměnlivé, aniž tomu budou moci zabránit,

Urduca: 

یا اچانک چلتے پھرتے ان کو پکڑ لے، یا ایسی حالت میں انہیں پکڑے جبکہ انہیں خود آنے والی مصیبت کا کھٹکا لگا ہوا ہو اور وہ اس سے بچنے کی فکر میں چوکنے ہوں؟

Tacikçe: 

Ё ба ҳангоми омадурафт фурӯ гирадашон, чунон ки натавонанд бигурезанд?

Tatarca: 

Яки аларны Аллаһ йөргән җирләрендә юлда һәлак итүдән имин булалармы? Алар Аллаһуны гаҗиз итә алмаслар, ягъни Аның ґәзабына каршы тора алмаслар.

Endonezyaca: 

atau Allah mengazab mereka diwaktu mereka dalam perjalanan, maka sekali-kali mereka tidak dapat menolak (azab itu),

Amharca: 

ወይም (ካገር ወደ አገር) በሚዛወሩበት ጊዜ የሚይዛቸው መኾኑን (አይፈሩምን) እነሱም አሸናፊዎች አይደሉም፡፡

Tamilce: 

அல்லது, அவர்களது பயணத்தில் அவர்களை அவன் (சோதனையால்) பிடித்து விடுவதை அச்சமற்றுவிட்டனரா? ஆக, அவர்களோ (அவனை) பலவீனப்படுத்துபவர்கள் இல்லை.

Korece: 

그들의 여행중에 그들에게 벌이 있으리라 그러나 그들은 피 할 수 없으며

Vietnamca: 

Hoặc (chẳng lẽ chúng yên tâm) rằng Ngài sẽ không đột ngột bắt phạt chúng khi chúng đang đi đi lại lại và chúng hoàn toàn bất lực?