Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

15

Sûredeki Ayet No: 

3

Ayet No: 

1805

Sayfa No: 

262

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

ذَرْهُمْ يَأْكُلُوا وَيَتَمَتَّعُوا وَيُلْهِهِمُ الْأَمَلُ ۖ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ

Çeviriyazı: 

ẕerhüm ye'külû veyetemette`û veyülhihimü-l'emelü fesevfe ya`lemûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Onları bırak yesinler, içsinler, zevk alsınlar; arzu onları oyalasın ilerde bileceklerdir.

Diyanet İşleri: 

Bırak onları yesinler, zevk alsınlar; ümit onları avundursun; ilerde öğrenecekler.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Bırak onları, yesinler, geçinsinler ve isteklere düşüp oyalansınlar, yakında bilecekler.

Şaban Piriş: 

Onları bırak! Yesinler, eğlensinler, beklentileri onları oyalasın. Nasıl olsa öğrenecekler.

Edip Yüksel: 

Bırak onları, yesinler, eğlensinler ve umutlarıyla oyalansınlar; mutlaka öğreneceklerdir.

Ali Bulaç: 

Onları bırak; yesinler, yararlansınlar ve onları (boş) emel oyalayadursun. İlerde bileceklerdir.

Suat Yıldırım: 

Bırak onları, yesin içsinler, zevklerine düşsünler, arzu ve emelleri kendilerini oyalaya dursun. Yakında bilecekler! [77,46]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Onları bırak, yesinler ve faidelensinler ve onları arzuları oyalayadursun. Artık yakında bileceklerdir.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Bırak onları yesinler, nimetlenip zevk etsinler ve sonu gelmez arzu kendilerini oyalasın. Ama yakında bilecekler.

Bekir Sadak: 

Biz melekleri ancak gerekince inidiririz. O takdirde de ceza gorecekler asla geri birakilmazlar.

İbni Kesir: 

Bırak onları

Adem Uğur: 

Onları bırak

İskender Ali Mihr: 

Onları terket (bırak). Yesinler ve metalansınlar (faydalansınlar) ve emel(ler) onları oyalasın (meşgul etsin). Fakat yakında bilecekler.

Celal Yıldırım: 

Bırak da onları, yesinler (nefs ve şehvet otlağında) geçinip yararlansınlar

Tefhim ul Kuran: 

Onları bırak

Fransızca: 

Laisse-les manger, jouir (un temps), et être distraits par l'espoir; car bientôt ils sauront !

İspanyolca: 

¡Déjales que coman y que gocen por breve tiempo! ¡Que se distraigan con la esperanza! ¡Van a ver...!

İtalyanca: 

lasciali mangiare e godere per un periodo, lusingati dalla speranza, ben presto sapranno.

Almanca: 

Laß sie verspeisen und genießen und laß die Zuversicht sie beschäftigen, denn sie werden es noch wissen.

Çince: 

你听任他们吃喝玩乐吧!你听任他们受希望的诱惑吧!因为他们不久就会知道的。

Hollandaca: 

Sta hun toe te eten en te genieten in deze wereld, en laat hun hoop voeden; doch hierna zullen zij hunne dwaasheid kennen.

Rusça: 

Оставь их - пусть они едят, пользуются благами и увлекаются чаяниями. Скоро они узнают.

Somalice: 

ka tag ha cuneen hana raaxasyteene Hana Shuqliso yididiilo way ogaan doonaane,

Swahilice: 

Waache wale, na wastarehe, na iwazuge tamaa. Watakuja jua.

Uygurca: 

(ئى مۇھەممەد!) ئۇلارنى (يەنى كۇففارلارنى مەيلىگە) قويۇۋەت، يەپ - ئىچىپ، ئويناپ - كۈلۈپ يۈرسۇن، ئۇلار بىھۇدە ئارزۇلار بىلەن بولىۋەرمىسۇن، ئۇلار ئۇزاققا قالماي (ئۆز قىلمىشلىرىنىڭ يامانلىقىنى) بىلىدۇ

Japonca: 

かれらを放任し,食べさせ楽しませて,(はかない)希望に惑わせておくがいい。間もなくかれらは悟るであろう。

Arapça (Ürdün): 

«ذرهم» اترك الكفار يا محمد «يأكلوا ويتمتعوا» بدنياهم «ويلههم» يشغلهم «الأمل» بطول العمر وغيره عن الإيمان «فسوف يعلمون» عاقبة أمرهم وهذا قبل الأمر بالقتال.

Hintçe: 

काश (हम भी) मुसलमान होते (ऐ रसूल) उन्हें उनकी हालत पर रहने दो कि खा पी लें और (दुनिया के चन्द रोज़) चैन कर लें और उनकी तमन्नाएँ उन्हें खेल तमाशे में लगाए रहीं

Tayca: 

เจ้าจงปล่อยพวกเขาบริโภคและร่าเริงและความหวังจะทำให้พวกเขาลืม แล้วพวกเขาก็จะรู้

İbranice: 

לכן הנח להם לאכול ולהתענג ולהשתעשע בתקווה (שלא יעזבו את חיי העולם הזה,) סופם שהם יכירו ויודו (באמת)

Hırvatça: 

Pusti ih neka jedu i naslađuju se, i neka ih zavarava nada - znat će oni!

Rumence: 

Lasă-i să mănânce şi să se bucure o vreme. Nădejdea le face plăcere, însă curând vor afla!

Transliteration: 

Tharhum yakuloo wayatamattaAAoo wayulhihimu alamalu fasawfa yaAAlamoona

Türkçe: 

Bırak onları yesinler, nimetlenip zevk etsinler ve sonu gelmez arzu kendilerini oyalasın. Ama yakında bilecekler.

Sahih International: 

Let them eat and enjoy themselves and be diverted by [false] hope, for they are going to know.

İngilizce: 

Leave them alone, to enjoy (the good things of this life) and to please themselves: let (false) hope amuse them: soon will knowledge (undeceive them).

Azerbaycanca: 

(Ya Rəsulum!) Qoy (kafirlər) hələ (istədikləri kimi) yeyib içsinlər ,(dünyadan) ləzzət alsınlar, arzuları-ümidləri başlarını qatsın. (Düçar olacaqları müsibəti) sonra biləcəklər!

Süleyman Ateş: 

Bırak onlar yesinler, eğlensinler; arzu onları oyalasın. Yakında (yaptıklarının kötü sonucunu) bileceklerdir.

Diyanet Vakfı: 

Onları bırak; yesinler, eğlensinler ve boş ümit onları oyalaya dursun. (Kötü sonucu) yakında bilecekler!

Erhan Aktaş: 

Bırak onları; yiyip, içip faydalansınlar; beklentileri onları oyalasın. Fakat yakında gerçeği anlayacaklar(1).

Kral Fahd: 

Onları bırak; yesinler, eğlensinler ve boş ümit onları oyalayadursun. (Kötü sonucu) yakında bilecekler!

Hasan Basri Çantay: 

Bırak onları (kendi hallerine): Yesinler, faydalansınlar (eğlensinler), onlar emel oyalaya dursun. Sonra bilecekler onlar.

Muhammed Esed: 

(Şimdi) kendi hallerine bırak onları, yiyip (içsinler), avunsunlar; bu arada (boş hazların) umudu aldatıp oyalasın onları; nasıl olsa günü gelince (gerçeği) öğrenecekler.

Gültekin Onan: 

Onları bırak

Ali Fikri Yavuz: 

Ey Rasûlüm) o kâfirleri bırak yesinler, dünyalıkları ile zevk etsinler

Portekizce: 

Deixa-os comerem e regozijarem-se, e a falsa esperança os alucinar; logo saberão!

İsveççe: 

Låt dem frossa och njuta [fröjderna i] detta liv och låt deras [samveten] sövas av hoppet [att räkenskapens Stund aldrig kommer]. Tids nog skall de få veta [sanningen].

Farsça: 

بگذارشان تا بخورند و [با لذایذ مادی و زودگذر] کامرانی کنند، و آرزوها، سرگرمشان نماید؛ سپس [حقّانیّت اسلام و فرجام شوم خود را] خواهند فهمید.

Kürtçe: 

لێیان گەڕێ بابخۆن و ڕابوێرن وئومێد وھیوا بێ ئاگایان بکات جا بێگومان لەمەو دوا دەزانن (چۆن سزایان دەدەین)

Özbekçe: 

Уларни тек қўй, еб-ичиб, ҳузурланиб, умидлар ила машғул бўлиб юраверсинлар. Бас, тезда билурлар.

Malayca: 

Biarkanlah mereka makan dan bersenang-lenang dengan kemewahan dunia dan dilalaikan oleh angan-angan (daripada bertaubat dan insaf); kemudian mereka akan mengetahui kelak (bencana perbuatan mereka).

Arnavutça: 

Lëri ata që të hanë dhe le të kënaqen, dhe lë t’i mashtrojë shpresa; ata do ta dinë (fundin)!

Bulgarca: 

Остави ги да ядат и да се наслаждават, и да ги отвлича надеждата! Те ще узнаят.

Sırpça: 

Пусти их нека једу и наслађују се, и нека их заварава нада - знаће они!

Çekçe: 

Nech je být, ať si pojídají, užívají a nadějí klamnou se kojí, vždyť záhy se dozvědí!

Urduca: 

چھوڑو اِنہیں کھائیں، پییں، مزے کریں، اور بھلاوے میں ڈالے رکھے اِن کو جھوٹی امید عنقریب اِنہیں معلوم ہو جائے گا

Tacikçe: 

Бигузорашон, то бихӯранд ва баҳравар шаванд ва орзу ба худ машғулашон дорад, ба зуди хоҳанд донист.

Tatarca: 

Аларны ихтыярларына куй, ашасыннар, файдалансыннар вә күп яшәү өметенә алдалансыннар! Дөньяга алданганлыкларын тиздән белерләр.

Endonezyaca: 

Biarkanlah mereka (di dunia ini) makan dan bersenang-senang dan dilalaikan oleh angan-angan (kosong), maka kelak mereka akan mengetahui (akibat perbuatan mereka).

Amharca: 

ተዋቸው ይብሉ፤ ይጠቀሙም፡፡ ተስፋም ያዘናጋቸው፡፡ በእርግጥም (መጥፎ ፍጻሜያቸውን) ያውቃሉ፡፡

Tamilce: 

(நபியே!) அவர்களை விடுவீராக! அவர்கள் உண்ணட்டும்; இன்னும், அவர்கள் சுகம் அனுபவிக்கட்டும்; மேலும். அவர்களுடைய ஆசைகள் (மறுமையை விட்டும்) அவர்களை திசை திருப்பட்டும். ஆக, (அவர்கள் தங்களது கெட்ட முடிவை) விரைவில் அறிவார்கள்.

Korece: 

그들이 먹고 인생을 향락하여그들의 소망이 그들을 기쁘도록 두라 그들이 곧 알게 되리라

Vietnamca: 

(Hỡi Thiên Sứ Muhammad), Ngươi hãy để chúng ăn uống và tận hưởng, hãy để hy vọng hão huyền làm cho chúng vui sướng, vì rồi đây chúng sẽ biết.