Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

12

Sûredeki Ayet No: 

65

Ayet No: 

1661

Sayfa No: 

243

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَلَمَّا فَتَحُوا مَتَاعَهُمْ وَجَدُوا بِضَاعَتَهُمْ رُدَّتْ إِلَيْهِمْ ۖ قَالُوا يَا أَبَانَا مَا نَبْغِي ۖ هَٰذِهِ بِضَاعَتُنَا رُدَّتْ إِلَيْنَا ۖ وَنَمِيرُ أَهْلَنَا وَنَحْفَظُ أَخَانَا وَنَزْدَادُ كَيْلَ بَعِيرٍ ۖ ذَٰلِكَ كَيْلٌ يَسِيرٌ

Çeviriyazı: 

velemmâ feteḥû metâ`ahüm vecedû biḍâ`atehüm ruddet ileyhim. ḳâlû yâ ebânâ mâ nebgî. hâẕihî biḍâ`atünâ ruddet ileynâ. venemîru ehlenâ venaḥfeżu eḫânâ venezdâdü keyle be`îr. ẕâlike keylüy yesîr.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Derken yüklerini açtılar ve sermayelerini kendilerine geri verilmiş olarak buldular. Dediler ki: "Ey babamız! Daha ne isteriz? İşte sermayelerimiz de bize iade edilmiş. Bununla yine ailemize zahire alır getiririz, kardeşimizi de koruruz, üstelik biryük daha fazla zahire alırız. Zaten bu aldığımız pek az bir zahiredir."

Diyanet İşleri: 

Yüklerini açınca karşılık olarak götürdükleri mallarının kendilerine iade edilmiş olduğunu gördüler. "Ey babamız! Daha ne isteriz; işte mallarımız da bize iade edilmiş; ailemize onunla yine yiyecek getirir, kardeşimizi de korur ve bir deve yükü de artırmış oluruz; esasen bu az bir şeydir" dediler.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Yüklerini açıp aldıkları zahireye karşılık verdikleri bedelleri de yüklerinin içinde bulunca baba dediler, daha ne istiyoruz? İşte zahire bedellerimiz de bize geri verilmiş. Onlarla tekrar ailemize zahire getiririz, kardeşimizi koruruz, daha fazla zahire alırız. Zaten bu seferki bize yetmeyecek kadar da az.

Şaban Piriş: 

Yüklerini açınca ödedikleri ücretlerin kendilerine geri iade edilmiş buldular. Ey babamız! Daha ne isteriz, dediler. İşte ödediğimiz ücret de bize iade edilmiş, dediler. Ailemize onunla yine yiyecek getirir, kardeşimizi de korur ve bir deve yükü de artırmış oluruz, dediler. Esasen bu aldığımız az bir ölçektir, dediler.

Edip Yüksel: 

Erzak yüklerini açınca, eşyalarının kendilerine geri verilmiş olduğunu gördüler ve, "Ey babamız, daha ne isteriz? İşte eşyalarımız bize geri verilmiş. Ailemizin geçimini sağlar, kardeşimizi korur ve bir deve yükü daha erzak alırız. Bu, kolay bir iştir," dediler.

Ali Bulaç: 

Erzak yüklerini açıp da sermayelerinin kendilerine geri verilmiş olduğunu gördüklerinde, dediler ki: "Ey Babamız, daha neyi arıyoruz, işte sermayemiz bize geri verilmiş; (bununla yine) ailemize erzak getiririz, kardeşimizi koruruz ve bir deve yükünü de ilave ederiz. Bu (aldığımız) az bir ölçektir."

Suat Yıldırım: 

Yüklerini açınca da, zahîre bedellerinin yükleri içine geri konulduğunu gördüler ve:“Baba, baba! dediler, daha ne istiyoruz, işte verdiğimiz zahîre bedellerimiz de bize geri verilmiş! Gidelim, yine evimize erzak getiririz, kardeşimizi de koruruz, hem bir deve yükü de fazla alırız.Çünkü bu sefer aldığımız, az bir ölçektir (ihtiyacımıza yetmez)”

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Vaktâ ki yüklerini açtılar, sermayelerini kendilerine red edilmiş buldular. Dediler ki: «Ey pederimiz! Daha ne isteriz? Bu bizim sermayemizdir, bize iade edilmiş. Ailemize yine zahire getiririz ve kardeşimizi muhafaza ederiz ve bir deve yükü de arttırırız. Bu ise az bir zahiredir.»

Yaşar Nuri Öztürk: 

Yüklerini açtıklarında sermayelerini buldular; onlara geri verilmişti. "Ey babamız, dediler, daha ne istiyoruz! İşte sermayemiz, bize geri verilmiş. Ailemize yeniden yiyecek alırız. Kardeşimizi koruruz. Bir deve yükü zahire de ilave ederiz. Zaten şu aldığımız az bir miktardır."

Bekir Sadak: 

Yusuf onlarin yuklerini yukletirken, bir su kabini kardesinin yukune koydurdu. Sonra bir munadi soyle bagirdi: «Ey kervancilar, siz hirsizsiniz!»

İbni Kesir: 

Yüklerini açyıkları vakit

Adem Uğur: 

Eşyalarını açtıklarında sermayelerinin kendilerine geri verildiğini gördüler. Dediler ki: Ey babamız! Daha ne istiyoruz. İşte sermâyemiz de bize geri verilmiş. (Onunla yine) ailemize yiyecek getiririz, kardeşimizi koruruz ve bir deve yükü de fazla alırız. Çünkü bu (seferki aldığımız) az bir miktardır.

İskender Ali Mihr: 

Ve yüklerini (metalarını) açtıkları zaman sermayelerini kendilerine iade edilmiş buldular ve şöyle dediler: “Ey babamız! Daha ne isteriz. Bunlar bizim sermayemiz. Bize geri verilmiş ve ailemize (gene) erzak getiririz ve kardeşimizi koruruz. Ve (erzakımızı) bir deve yükü (daha) arttırırız. İşte bu az bir miktardır.”

Celal Yıldırım: 

Onlar yüklerini açınca, zahire bedellerinin kendilerine geri verirdiğini gördüler, «ey babamız, daha ne isteriz ? İşte sermayemiz bize geri verilmiş, yine (bununla) ailemize gıda maddesi satın alıp getiririz

Tefhim ul Kuran: 

Erzak yüklerini açıp da sermayelerinin kendilerine geri verilmiş olduğunu gördüklerinde, dediler ki: «Ey Babamız, daha neyi arıyoruz, işte sermayemiz bize geri verilmiş

Fransızca: 

Et lorsqu'ils ouvrirent leurs bagages, ils trouvèrent qu'on leur avait rendu leurs marchandises. Ils dirent : "ô notre père. Que désirons-nous [de plus] ? Voici que nos marchandises nous ont été rendues. Et ainsi nous approvisionnerons notre famille, nous veillerons à la sécurité de notre frère et nous nous ajouterons la charge d'un chameau et c'est une charge facile".

İspanyolca: 

Y, cuando abrieron su equipaje, hallaron que se les había devuelto su mercancía. Dijeron: «¡Padre! ¿Qué más podríamos desear? He aquí que se nos ha devuelto nuestra mercancía. Aprovisionaremos a nuestra familia, cuidaremos de nuestro hermano y añadiremos una carga de camello: será una carga ligera».

İtalyanca: 

Quando poi disfecero i bagagli, scoprirono che gli erano state rese le loro merci. Dissero: «O padre, cosa potremmo desiderare di più? Ecco, le nostre merci ci sono state restituite. Provvederemo alla nostra gente e veglieremo su nostro fratello, aggiungeremo un altro carico di cammello: sarà un carico facile».

Almanca: 

Und als sie ihre Satteltaschen öffneten, stellten sie fest, daß ihre Tauschware ihnen zurückgegeben wurde. Sie sagten: "Unser Vater! Was wollen wir noch? Dies ist unsere Tauschware, sie wurde uns zurückgegeben. Damit können wir dann unsere Familien versorgen, auf unseren Bruder achten und eine zusätzliche Ladung eines Lasttieres erhalten. Dieses ist eine leicht zu erhaltende Zumessung."

Çince: 

当他们打开自己的粮袋的时候,发现他们的财物已退还他们了,他们说:我们的父亲啊!我们还要求什么呢?这是我们的财物,已退还我们了,我们要为我们的眷属籴粮,要保护我们的弟弟,我们可以多籴一驮粮,那是容易获得的粮食。

Hollandaca: 

En toen zij hunne zakken openden, vonden zij dat hun geld was teruggegeven, en zij zeiden: O vader! wat verlangen wij meer? Dit ons geld is ons teruggegeven; wij zullen dus wederkeeren en koren voor onze gezinnen koopen; wij zullen voor onzen broeder zorgen, en wij zullen een kameellast meer ontvangen dan den laatsten keer. Dit is eene kleine hoeveelheid.

Rusça: 

Когда они развязали свои вьюки, то обнаружили, что их деньги были возвращены им. Они сказали: "Отец наш! Что еще можно пожелать? Нам вернули наши деньги. Мы обеспечим пропитанием наши семьи, сбережем нашего брата и получим вдобавок верблюжий вьюк. Эта мера не будет обременительной".

Somalice: 

Markay fureen Alaabtoodii waxay ka heleen Badeecadoodii oo loo soo celiyay, Waxayna Dhaheen aabow maxaan rabnaa tani waa badeecadeenii oo laynoo soo celiyay Waxaanu u Shamadsanaynaa Ehelkeenna Waxaan ilaalinaynaa Walaalkanno waxaana korosanaynaa miisid riti Taasina waa beegid sahlan.

Swahilice: 

Na walipo fungua mizigo yao wakakuta bidhaa zao wamerudishiwa. Wakasema: Ewe baba yetu! Tutake nini zaidi? Hizi bidhaa zetu tumerudishiwa. Wacha tuwaletee watu wetu chakula, na tutamlinda ndugu yetu, na tutaongeza shehena ya ngamia. Na hicho ni kipimo kidogo.

Uygurca: 

ئۇلار يۈكلىرىنى ئاچقاندا (ئاشلىق سېتىۋالغان) مال مۈلۈكلىرىنىڭ ئۆزلىرىگە قايتۇرۇپ بېرىلگەنلىكىنى كۆردى، ئۇلار: «ئاتىمىز! بىز (بۇنىڭدىن ئارتۇق) يەنە نېمە تەلەپ قىلىمىز؟ بۇ مال - مۈلۈكلىرىمىز بىزگە قايتۇرۇپ بېرىلىپتۇ، (ئۇكىمىزنى ئېلىپ يەنە بارساق) ئائىلىمىزگە ئاشلىق ئېلىپ كېلىمىز، ئۇكىمىزنى مۇھاپىزەت قىلىمىز، بىر تۆگە ئاشلىقىنى ئارتۇق ئالىمىز، بۇ (يەنى بىر تۆگە ئاشلىق پادىشاھ ئۈچۈن) ئازغىنا ئاشلىقتۇر» دېدى

Japonca: 

かれらが荷物を開くと,代価がかれらに返されているのを見付けた。かれらは言った。「父よ,わたしたちは(この上)何を望みましょう。この代価がわたしたちに戻されています。家族に(もっと)蓄えが貰えます。弟を守り,ラクダ1頭分の増配を得(て帰)るでしょう。そのくらいは,難なく手に入るでしょう。」

Arapça (Ürdün): 

«ولما فتحوا متاعهم وجدوا بضاعتهم ردت إليهم قالوا يا أبانا ما نبغي» ما استفهامية أي أيَّ نطلب من إكرام الملك أعظم من هذا وقرئ بالفوقانية خطابا ليعقوب وكانوا ذكروا له إكرامه لهم «هذه بضاعتنا ردت إلينا ونمير أهلنا» تأتي بالميرة لهم وهي الطعام «ونحفظ أخانا ونزداد كيل بعير» لأخينا «ذلك كيل يسير» سهل على الملك لسخائه.

Hintçe: 

और जब उन लोगों ने अपने अपने असबाब खोले तो अपनी अपनी पूंजी को देखा कि (वैसे ही) वापस कर दी गई है तो (अपने बाप से) कहने लगे ऐ अब्बा हमें (और) क्या चाहिए (देखिए) यह हमारी जमा पूंजी हमें वापस दे दी गयी है और (ग़ल्ला मुफ्त मिला अब इब्ने यामीन को जाने दीजिए तो) हम अपने एहलो अयाल के वास्ते ग़ल्ला लादें और अपने भाई की पूरी हिफाज़त करेगें और एक बार यतर ग़ल्ला और बढ़वा लाएंगें

Tayca: 

และเมื่อพวกเขาเปิดย่ามสะเบียงของพวกเขา ก็เห็นเงินของพวกเขาถูกคืนกลับมายังพวกเขาด้วยพวกเขาจึงกล่าวว่า”โอ้พ่อของเรา! เราต้องการอะไรอีกเล่า? นี่เงินของเราถูกคืนกลับมายังเรา แล้วเรายังได้นำสะเบียงมายังครอบครัวของเราอีก และเราจะคุ้มกันน้องของเรา และเราจะได้เพิ่มการตวงอีกหนึ่งตัวลา นั่นเป็นการตวงที่ง่าย”

İbranice: 

וכאשר פתחו את אמתחותיהם, והנה מצאו שכספם הוחזר אליהם. והם אמרו: 'הוי, אבינו! מה עוד נבקש! הנה כספנו הוחזר אלינו, ונוכל לפרנס את משפחותינו, ונשמור על אחינו, ונקבל משא טוב יותר, מה שהבאנו כעת זה רק מעט

Hırvatça: 

A kada otvoriše tovare svoje, nađoše da su im vraćene stvari njihove, i rekoše: "O oče naš, šta možemo više poželjeti? Evo, vraćene su nam stvari naše, i hranom ćemo porodicu našu namiriti, i brata našeg ćemo čuvati, a dobit ćemo i dodatni tovar koji kamila može ponijeti; to je za njega neznatan iznos."

Rumence: 

Ei aflară, deschizând sacii, marfa care le fusese dată înapoi. Ei spuseră: “O, tată al nostru! Ce-am putea dori mai mult? Iată mărfurile ne-au fost date înapoi. Vom face rost de provizii familiei noastre, şi-l vom păzi pe fratele nostru. Şi vom împovăra

Transliteration: 

Walamma fatahoo mataAAahum wajadoo bidaAAatahum ruddat ilayhim qaloo ya abana ma nabghee hathihi bidaAAatuna ruddat ilayna wanameeru ahlana wanahfathu akhana wanazdadu kayla baAAeerin thalika kaylun yaseerun

Türkçe: 

Yüklerini açtıklarında sermayelerini buldular; onlara geri verilmişti. "Ey babamız, dediler, daha ne istiyoruz! İşte sermayemiz, bize geri verilmiş. Ailemize yeniden yiyecek alırız. Kardeşimizi koruruz. Bir deve yükü zahire de ilave ederiz. Zaten şu aldığımız az bir miktardır."

Sahih International: 

And when they opened their baggage, they found their merchandise returned to them. They said, "O our father, what [more] could we desire? This is our merchandise returned to us. And we will obtain supplies for our family and protect our brother and obtain an increase of a camel's load; that is an easy measurement."

İngilizce: 

Then when they opened their baggage, they found their stock-in-trade had been returned to them. They said: "O our father! What (more) can we desire? this our stock-in-trade has been returned to us: so we shall get (more) food for our family; We shall take care of our brother; and add (at the same time) a full camel's load (of grain to our provisions). This is but a small quantity.

Azerbaycanca: 

Onlar yüklərini açdıqda mallarının özlərinə qaytarldığını görüb dedilər: “Ata! Daha nə istəyirik? Bu bizim özümüzə qaytarılmış mallarımızdır. Biz (onun vasitəsilə) ailəmiz’ bir daha ərzaq alıb gətirər, qardaşımızı qoruyar və (ərzağımızın üstünə) bir dəvə yükü də ərzaq artırarıq. Bu (əvvəlcə gətirdiyimiz) isə az bir ərzaqdır!”

Süleyman Ateş: 

Zahire yüklerini açtıklarında sermayelerinin kendilerine geri verilmiş olduğunu gördüler. Dediler ki: "Ey babamız, daha ne istiyoruz? İşte sermayemiz de bize geri verilmiş! Yine ailemize yiyecek getiririz. Kardeşimizi koruruz, bir deve yükü de fazla (azık) alırız. (Çünkü) Bu, az bir ölçüdür (bize yetmez)."

Diyanet Vakfı: 

Eşyalarını açtıklarında sermayelerinin kendilerine geri verildiğini gördüler. Dediler ki: Ey babamız! Daha ne istiyoruz. İşte sermayemiz de bize geri verilmiş. (Onunla yine) ailemize yiyecek getiririz, kardeşimizi koruruz ve bir deve yükü de fazla alırız. Çünkü bu (seferki aldığımız) az bir miktardır.

Erhan Aktaş: 

Tahıl yüklerini açtıklarında verdikleri bedelin kendilerine geri verilmiş olduğunu gördüler. “Ey babamız! Bak sermayemiz bize geri verilmiş. Daha ne istiyoruz! Onunla da kendimize tahıl getiririz. Kardeşimizi de koruruz. Fazladan bir deve yükü daha alırız. Zaten bu bize yetmez.” dediler.

Kral Fahd: 

Eşyalarını açtıklarında sermayelerinin kendilerine geri verildiğini gördüler. Dediler ki: Ey babamız! Daha ne istiyoruz. İşte sermâyemiz de bize geri verilmiş. (Onunla yine) ailemize yiyecek getiririz, kardeşimizi koruruz ve bir deve yükü de fazla alırız. Çünkü bu (seferki aldığımız) az bir miktardır.

Hasan Basri Çantay: 

Meta´larını (zahîre yüklerini) açdıkları zaman sermâyelerini kendilerine geri gönderilmiş buldular. «Ey babamız, dediler, daha ne istiyoruz, işte sermâyemiz de bize iade edilmiş. (Biz onunla tekrar) ailemize zahîre getiririz. Kardeşimizi koruruz. Bir deve yükü zahîre de artırırız. Bu (seferki aldığımız) az bir ölçekdir (bizi idare etmez)».

Muhammed Esed: 

Ve neden sonra, denkleri çözdüklerinde, (takas için götürdükleri) malların kendilerine iade edilmiş olduğunu gördüler; "Ey babamız!" dediler, "Başka ne isteyebiliriz? İşte kendi mallarımız, olduğu gibi bize bırakılmış! (Eğer Bünyamin´in bizimle gelmesine izin verirsen) bu mallarla ailemize (yeniden) erzak getirebilir, kardeşimizi de (iyi) koruyup gözetir ve (böylece) birer deve yükü zahire fazladan elde etmiş oluruz. Zaten bu (ilk seferde getirdiğimiz) tartıca pek az sayılır".

Gültekin Onan: 

Erzak yüklerini açıp da sermayelerinin kendilerine geri verilmiş olduğunu gördüklerinde dediler ki: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

Nihayet zahire yüklerini açtıkları zaman, sermayelerini kendilerine iade edilmiş bulunca şöyle dediler: “- Ey babamız! Daha ne isteriz, işte sermayemiz de bize iade edilmiş, yine ailemize erzak getiririz, kardeşimizi de koruruz, hem bir deve yükü fazla zahire alırız

Portekizce: 

E quando abriram os seus alforjes constataram que os seus produtos haviam-lhes sido devolvidos. Disseram então: Ópai, que mais queremos? Eis que os nossos produtos nos foram devolvidos! Proveremos a nossa família, cuidaremos donosso irmão, uma vez que nos darão a mais a carga de um camelo, a qual não é de pouca monta.

İsveççe: 

Och när de öppnade sina packningar fann de varorna som återlämnats till dem [och] de sade: "Fader! Vad kunde vi mer begära? Här är de varor [vi förde med oss för att byta dem mot spannmål]; de har återlämnats till oss. Nu kan vi sörja för vår familj! Vi skall ta väl hand om vår broder och [om han följer med oss], kommer vi att få ännu en kamellast [spannmål] - en lättfången last!"

Farsça: 

و هنگامی که کالایشان را گشودند، دیدند اموالشان را به آنان بازگردانده اند، گفتند: ای پدر! [بهتر از این] چه می خواهیم؟ این اموال ماست که به ما بازگردانده و ما [دوباره با همین اموال] برای خانواده خود آذوقه می آوریم و برادرمان را حفظ می کنیم، و بار شتری اضافه می کنیم و آن [بار شتر از نظر عزیز که مردی کریم است] باری ناچیز است.

Kürtçe: 

جا کاتێک بارەکانیان کردەوە بینیان دەستمایەکەیان بۆ گەڕێنراوەتەوە ووتیان ئەی باوکی بەرێزمان چیمان دەوێت ئەمە دراوەکەمانە بۆمان نێردراوەتەوە بژێویش بۆ خاو خێزانمان دەھێنین و براکەشمان دەپارێزین و باری ووشترێکیش (دانەوێڵە) زیاد دەھێنین ئەم (بارەش) پێوانەیەکی کەمە (و بە ئاسانی دەمان دەنێ)

Özbekçe: 

Юкларини очган пайтда, сармояларининг ўзларига қайтарилганини билдилар. «Эй отамиз, яна нима истаймиз? Мана, сармояларимиз ўзимизга қайтарилибди. Яна аҳлимизга зод келтирурмиз, укамизни муҳофаза қилиб, бир туя зиёда (юк) ўлчови оламиз. Бу озгина ўлчовдир», дедилар.

Malayca: 

Dan semasa mereka membuka barang-barang mereka, mereka dapati barang-barang dagangan mereka telah dikembalikan kepada mereka. Mereka berkata dengan gembiranya: "Wahai ayah kami! Apa yang kita kehendaki lagi? Ini dia barang- barang dagangan yang kita jadikan tukaran (bagi mendapat gandum) itu telah dikembalikan kepada kita. Dan (dengan kemurahan hati menteri yang berbudi itu) akan dapatlah kami membawa lagi bekalan makanan kepada keluarga kami, dan kami pula akan dapat menjaga saudara kami, serta akan dapat tambahan benda-benda makanan sebanyak muatan seekor unta lagi. Pemberian tambahan yang sebanyak itu mudah sekali ditunaikannya".

Arnavutça: 

E, kur i çelën barrët e tyre, e gjetën pagën (të hollat) e tyre, që ua kishin kthyer, (atëherë) thanë: “O baba i ynë! Ç’duam më tepër? Këto, janë gjërat (të hollat) tona; na janë kthyer. Na, do ta furnizojmë familjen tonë dhe do ta ruajmë vëllain tonë, dhe do ta shtojmë një barrë deveje (ushqim), e kjo është barrë e lehtë”.

Bulgarca: 

И когато разтвориха техния товар, откриха, че стоката им е върната. Рекоха: “О, татко наш, какво повече да желаем? Това е нашата стока, върната ни е. И ще надбавим за семейството си храна, и ще запазим своя брат, и ще притурим мерило, колкото за една кам

Sırpça: 

А када отворише своје товаре, нађоше да су им враћене њихове ствари, и рекоше: „О оче наш, шта можемо више да пожелимо? Ево, враћене су нам наше ствари, и нашу породицу ћемо храном да намиримо, и нашег брата ћемо да чувамо, а добићемо и додатни товар који камила може да понесе; то је за њега незнатан износ.“

Çekçe: 

Když otevřeli svá zavazadla a shledali, že zboží jejich jim bylo navráceno, zvolali: 'Otče náš, co více si přát? Toto naše zboží bylo nám vráceno a my zásobíme rodinu svou; ochráníme bratra svého a dostaneme o náklad jednoho velblouda navíc a to bude nák

Urduca: 

پھر جب انہوں نے اپنا سامان کھولا تو دیکھا کہ ان کا مال بھی انہیں واپس کر دیا گیا ہے یہ دیکھ کر وہ پکار اٹھے "ابا جان، اور ہمیں کیا چاہیے، دیکھیے یہ ہمارا مال بھی ہمیں واپس دے دیا گیا ہے بس اب ہم جائیں گے اور اپنے اہل و عیال کے لیے رسد لے آئیں گے، اپنے بھائی کی حفاظت بھی کریں گے اور ایک بارشتر اور زیادہ بھی لے آئیں گے، اتنے غلہ کا اضافہ آسانی کے ساتھ ہو جائے گا"

Tacikçe: 

Чун бори худро кушуданд, диданд, ки сармояашонро пас додаанд. Гуфтанд: «Эй падар, дар талаби чӣ ҳастем? Ин сармояи мост, ки ба мо пас додаанд. Барои касони худ ғалла биёварем ва бародарамонро ҳифз кунем ва бори шутуре афзун гирем, ки он чӣ дорем, андак аст».

Tatarca: 

Йөкләрен ачкач, ашлык өчен биргән акчаларын йөкләрендә таптылар – үзләренә кире кайтарылган. Әйттеләр: "Ий атабыз, ялган сөйләмибез, ошбу акча – ашлык өчен биргән акчабыз кире үзебезгә кайтарылган, Биняминне безнең белән җибәр, Мысырга барыйк, өй җәмәгатьләребезгә ашлык алып кайтырбыз һәм Биняминне дә сакларбыз, әгәр Бинямин дә барса, бер дөя йөге ашлыкны артык алырбыз, ашлык хуҗасы вәзир өчен бер дөя йөге бик аз нәрсә, авырсынмас бирер".

Endonezyaca: 

Tatkala mereka membuka barang-barangnya, mereka menemukan kembali barang-barang (penukaran) mereka, dikembalikan kepada mereka. Mereka berkata: "Wahai ayah kami apa lagi yang kita inginkan. Ini barang-barang kita dikembalikan kepada kita, dan kami akan dapat memberi makan keluarga kami, dan kami akan dapat memelihara saudara kami, dan kami akan mendapat tambahan sukatan (gandum) seberat beban seekor unta. Itu adalah sukatan yang mudah (bagi raja Mesir)".

Amharca: 

ዕቃቸውንም በከፈቱ ጊዜ ሸቀጣቸው ወደእነርሱ ተመልሳ አገኙ፡፡ ፡-«አባታችን ሆይ! ምን እንፈልጋለን ይህቺ ሸቀጣችን ናት፡፡ ወደኛ ተመልሳልናለች፤ (እንረዳባታለን)፡፡ ለቤተሰቦቻችንም እንሸምታለን፡፡ ወንድማችንንም እንጠብቃለን፡፡ የግመልንም ጭነት እንጨምራለን፡፡ ይህ (በንጉሡ ላይ) ቀላል ስፍር ነው» አሉ፡፡

Tamilce: 

மேலும், அவர்கள் தங்கள் மூட்டையை திறந்தபோது தங்கள் கிரயம் தங்களிடம் திரும்பக் கொடுக்கப்பட்டுள்ளதைக் கண்டு, “எங்கள் தந்தையே! நாம் (இதற்கு மேல்) என்ன தேடுகிறோம்? இதோ! நம் கிரய(மு)ம் நம்மிடமே திரும்பக் கொடுக்கப்பட்டுள்ளது. (உணவும் கிடைத்துள்ளது. ஆகவே புன்யாமீனையும் அழைத்துச் செல்ல அனுமதி தருவீராக!) நம் குடும்பத்திற்கு (தேவையான) தானியங்களைக் கொண்டு வருவோம். இன்னும், எங்கள் சகோதரனையும் பாதுகாப்பாக அழைத்து (சென்று, பாதுகாப்பாக அழைத்து) வருவோம். (அவருக்காக) ஓர் ஒட்டகத்தின் அளவையும் அதிகமாக வாங்கிவருவோம். இது (அதிபருக்கு) ஓர் இலகுவான அளவைதான்” என்று கூறினார்கள்.

Korece: 

그들이 그들의 안낭을 열어 보니 그들의 상품이 되돌아 왔더 라 아버지 저희가 덕 원할 수 있 는 것이 무엇입니까 이것은 저희 에게 되돌아온 저희의 상품입니다저희는 가족을 위해 곡식을 가져 올 것이며 저희의 형제를 보호할 것이며 낙타의 힘이 넘치도록 곡 식을 가져오겠습니다 이것은 쉬 운 일입니다 라고 하니

Vietnamca: 

Và khi họ mở hành lý ra thì thấy hàng hóa (đổi thóc) của họ được trả lại cho họ. Họ nói với cha của mình: “Cha ơi, chúng ta còn mong gì nữa? (Cha hãy nhìn xem), ngay cả hàng hóa (đổi thóc) của chúng con cũng đã được trả lại cho chúng con. (Vì vậy), chúng con cần đi ngay bây giờ để mang thóc về cho gia đình. Chúng con sẽ bảo vệ em cẩn thận và chúng con sẽ dẫn thêm một con lạc đà khác nữa để việc vận chuyển thóc được dễ dàng.”

Rubu tag: 

Hizb tag: