Arapça:
فَلَمَّا رَجَعُوا إِلَىٰ أَبِيهِمْ قَالُوا يَا أَبَانَا مُنِعَ مِنَّا الْكَيْلُ فَأَرْسِلْ مَعَنَا أَخَانَا نَكْتَلْ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ
Çeviriyazı:
felemmâ race`û ilâ ebîhim ḳâlû yâ ebânâ müni`a minne-lkeylü feersil me`anâ eḫânâ nektel veinnâ lehû leḥâfiżûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Böylece dönüp babalarına geldikleri vakit, dediler ki: "Ey babamız! Bizden ölçek menedildi (bize zahire verilmeyecek). Bu kere kardeşimizi de bizimle gönder ki, ölçek alabilelim. Biz onu kesinlikle koruyacağız."
Diyanet İşleri:
Babalarına döndüklerinde, "Ey babamız! Bize yiyecek yasak edildi, kardeşimizi bizimle beraber gönder de yiyecek alalım. Onu elbette koruruz" dediler.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Dönüp babalarına varınca baba dediler, bize artık zahire verilmeyecek, kardeşimizi de bizimle gönder de zahire alalım ve şüphe yok ki biz, onu iyice koruruz.
Şaban Piriş:
Babalarına döndüklerinde: Ey babamız! Bize artık erzak yasak edildi. Kardeşimizi bizimle beraber gönder de yiyecek alalım. Muhakkak biz, onu koruruz, dediler.
Edip Yüksel:
Babalarına döndüklerinde, "Ey babamız," dediler, "Bundan böyle bize erzak yasaklandı. Kardeşimizi bizimle yolla da erzak alalım. Biz onu koruruz," dediler.
Ali Bulaç:
Böylelikle babalarına döndükleri zaman, dediler ki: "Ey babamız, ölçek bizden engellendi. Bu durumda kardeşimizi bizimle gönder de erzağı alalım. Onu mutlaka koruyacağız."
Suat Yıldırım:
Babalarının yanına dönünce: “Sevgili babamız, dediler, ölçeğimiz, tahsisatımız kaldırıldı. Gelecek sefer, öbür kardeşimizi de bizimle beraber gönder ki onu vesile ederek, daha çok tahsisat alalım. Onu gözümüz gibi koruyacağımıza kesin söz veriyoruz.!”
Ömer Nasuhi Bilmen:
Vaktâ ki babalarına dönüverdiler, dediler ki: «Ey pederimiz! Bizden zahire men edildi, artık bizimle beraber kardeşimizi de gönder ki, zahire alalım ve muhakkak ki biz onun için elbette muhafız kimseleriz.»
Yaşar Nuri Öztürk:
Babalarına döndüklerinde dediler ki: "Ey babamız! Ölçü bizden yasaklandı. Şimdi kardeşimizi bizimle gönder ki, ölçüp alabilelim. Biz onu gerçekten iyi koruyacağız."
Bekir Sadak:
Babalarinin emrettigi gibi girdiler. Esasen bu, Allah katinda onlara bir fayda saglamazdi, ancak Yakub icindeki arzuyu ortaya koymus oldu. O, suphesiz kendisine ogrettigimizi bilir fakat insanlarin cogu bilmezler. *
İbni Kesir:
Babalarına döndüklerinde dediler ki: Ey babamız
Adem Uğur:
Babalarına döndüklerinde dediler ki: Ey babamız! Erzak bize yasaklandı. Kardeşimizi (Bünyamin´i) bizimle beraber gönder de (onun sayesinde) ölçüp alalım. Biz onu mutlaka koruyacağız.
İskender Ali Mihr:
Böylece ailelerine döndükleri zaman (babalarına) şöyle dediler: “ Ey babamız! Bize ölçek (erzak verilmesi) yasak edildi. Artık kardeşimizi bizimle gönder ki
Celal Yıldırım:
Onlar babalarına döndüklerinde, «Ey babamız! Dediler, bize ölçek(ile ilgili maddeler) yasaklandı. Bizimle beraber kardeşimizi gönder ki, ölçek(le İlgili maddeleri) alabilelim. Şüphesiz ki biz onu koruyucularız.»
Tefhim ul Kuran:
Böylelikle babalarına döndükleri zaman, dediler ki: «Ey babamız, ölçek bizden engellendi. Bu durumda kardeşimizi bizimle gönder de erzakı alalım. Onu mutlaka biz koruyacağız.»
Fransızca:
Et lorsqu'ils revinrent à leur père, ils dirent : "ô notre père, il nous sera refusé [à l'avenir] de nous ravitailler [en grain]. Envoie donc avec nous notre frère, afin que nous obtenions des provisions. Nous le surveillerons bien".
İspanyolca:
De vuelta a su padre, dijeron: «¡Padre! Se nos ha negado el grano. Envía, pues, con nosotros a nuestro hermano y así recibiremos grano. Cuidaremos, ciertamente, de él».
İtalyanca:
Quando furono di ritorno presso il padre loro, gli dissero: «O padre, non potremo più avere altri carichi. Lascia venire con noi nostro fratello, ci potremo rifornire e certamente veglieremo su di lui».
Almanca:
Und nachdem sie zu ihrem Vater zurückgekehrt waren, sagten sie: "Unser Vater! Die weitere Zumessung wurde uns verweigert, so schicke mit uns unseren Bruder, damit wir Zumessung erhalten. Gewiß, wir werden auf ihn doch achten."
Çince:
他们回去见了他们的父亲,说:我们的父亲啊!人家不准我们再籴粮了,请你派我们的弟弟和我们一同去,我们就能籴粮;我们一定把他保护好。
Hollandaca:
En toen zij tot hunnen vader waren teruggekeerd, zeiden zij: O vader! het is verboden ons nog koren te meten, tenzij wij onzen broeder Benjamin mede nemen; zend dus onzen broeder met ons, en men zal ons koren afleveren; en, waarlijk, wij zullen hem voor alle ongevallen behoeden.
Rusça:
Вернувшись к отцу, они сказали: "Отец наш! Нам не будут больше отмеривать зерно. Отпусти с нами нашего брата, и мы получим свою меру. Воистину, мы будем оберегать его".
Somalice:
Kolkay u noqden Aabahood waxay dhaheen Aabaw waa naloo diiday Beegidda (hadda kadib haduuna walaalkood raacin) ee nala dir Walaalkanno aan miisannee Annaguna waanu Ilaalin isagee.
Swahilice:
Basi walipo rejea kwa baba yao, walisema: Ewe baba yetu! Tumenyimwa chakula zaidi, basi mpeleke nasi ndugu yetu ili tupate kupimiwa; na yakini sisi tutamlinda.
Uygurca:
ئۇلار ئاتىسىنىڭ ئالدىغا قايتىپ بارغىنىدا: «ئى ئاتىمىز! (مىسىرنىڭ پادىشاھى) بىزگە قايتا ئاشلىق بەرمەس بولدى، ئۇكىمىزنى (يەنى بۇنيامىننى) بىز بىلەن بىللە ئەۋەتكىن، (شۇنداق قىلساڭ) ئاشلىق ئالالايمىز، ئۇنى بىز چوقۇم ئوبدان مۇھاپىزەت قىلىمىز» دېدى
Japonca:
かれらは父のところに帰って言った。「父よ,わたしたちは(穀物を)計ることを拒否されました。弟をわたしたちと一緒に行かせて下さい。そうすれば計って貰えます。わたしたちは(どんな危険があっても)必ずかれを守ります。」
Arapça (Ürdün):
«فلما رجعوا إلى أبيهم قالوا: يا أبانا منع منا الكيل» إن لم ترسل أخانا إليه «فأرسل معنا أخانا نكتل» بالنون والياء «وإنا له لحافظون».
Hintçe:
(और इस लालच में) यायद फिर पलट के आएं ग़रज़ जब ये लोग अपने वालिद के पास पलट के आए तो सब ने मिलकर अर्ज़ की ऐ अब्बा हमें (आइन्दा) गल्ले मिलने की मुमानिअत (मना) कर दी गई है तो आप हमारे साथ हमारे भाई (बिन यामीन) को भेज दीजिए
Tayca:
เมื่อพวกเขากลับไปหาพ่อของพวกเขาพวกเขากล่าวว่า “โอ้พ่อของเรา! การตวงถูกห้ามแก่เรา จงส่งน้องของเราไปกับเราเพื่อเราจะได้ส่วนตวง และแท้จริงเราจะเป็นผู้คุ้มกันเขา”
İbranice:
וכשחזרו אל אביהם הם אמרו: 'הוי, אבינו! נמנע המזון מאתנו, על כן לח עמנו את אחינו למען נביא סחורה. ואנו עליו שומרים
Hırvatça:
I pošto se vratiše ocu svome, rekoše: "O oče naš, uskraćeni ćemo za mjeru s namirnicama biti. Zato pošalji s nama brata našeg da bismo dobili mjeru s namirnicama, a mi ćemo ga, zaista, čuvati."
Rumence:
Întorşi la tatăl lor, ei spuseră: “O, tată al nostru! Încărcătura ne-a fost oprită! Trimite-l pe fratele nostru cu noi, vom lua provizii şi vom veghea asupra lui.”
Transliteration:
Falamma rajaAAoo ila abeehim qaloo ya abana muniAAa minna alkaylu faarsil maAAana akhana naktal wainna lahu lahafithoona
Türkçe:
Babalarına döndüklerinde dediler ki: "Ey babamız! Ölçü bizden yasaklandı. Şimdi kardeşimizi bizimle gönder ki, ölçüp alabilelim. Biz onu gerçekten iyi koruyacağız."
Sahih International:
So when they returned to their father, they said, "O our father, [further] measure has been denied to us, so send with us our brother [that] we will be given measure. And indeed, we will be his guardians."
İngilizce:
Now when they returned to their father, they said: "O our father! No more measure of grain shall we get (unless we take our brother): So send our brother with us, that we may get our measure; and we will indeed take every care of him."
Azerbaycanca:
(Yusifin) qardaşları atalarının yanına döndükdə dedilər: “Ata! Bizə ərzaq (taxıl ölçülüb) verilməsi qadağan edildi. (Əgər Bin Yamini bizimlə Misirə göndərməsən, bizə daha heç bir şey verilməyəcək). Yenidən ərzaq (taxıl ölçüb) almaq üçün qardaşımızı bizimlə birlikdə (Misirə) göndər. Biz, əlbəttə, onu qoruyacağıq!”
Süleyman Ateş:
Babalarına döndüklerinde dediler ki: "Ey babamız, bizden ölçü men'edildi, kardeşimizi bizimle beraber gönder de (ihtiyacımız olanı) ölç(üp al)alım. Biz onu mutlaka koruruz."
Diyanet Vakfı:
Babalarına döndüklerinde dediler ki: Ey babamız! Erzak bize yasaklandı. Kardeşimizi (Bünyamin'i) bizimle beraber gönder de (onun sayesinde) ölçüp alalım. Biz onu mutlaka koruyacağız.
Erhan Aktaş:
Babalarının yanına vardıklarında: “Ey babamız! Kardeşimizi bizimle birlikte gönder ki tahıl alalım. Yoksa bize tahıl verilmeyecek. Onu mutlaka koruruz.” dediler.
Kral Fahd:
Babalarına döndüklerinde dediler ki: Ey babamız! Erzak bize yasaklandı. Kardeşimizi (Bünyamin'i) bizimle beraber gönder de (onun sayesinde) ölçüp alalım. Biz onu mutlaka koruyacağız.
Hasan Basri Çantay:
Bu suretle babalarına döndükleri zaman: «Ey babamız, dediler, bizden ölçek men olundu. (Bu sefer) kardeşimizi de bizimle beraber yolla da ölçek alalım. Biz her halde onu muhaafaza edicileriz».
Muhammed Esed:
Ve böylece babalarının yanına döndüklerinde, (Yusuf´un kardeşleri,) "Ey babamız!" dediler, "(Bünyamin´i yanımızda götürmedikçe) artık bize bir ölçek bile zahire verilmeyecek; bunun için kardeşimizi bizimle gönder ki (bize yetecek) tartıda (zahire) alabilelim; bu arada onu elbette koruyup gözeteceğiz!"
Gültekin Onan:
Böylelikle babalarına döndükleri zaman dediler ki: "
Ali Fikri Yavuz:
Bu şekilde babalarına döndükleri zaman, şöyle dediler: “- Ey Babamız! Bizden ölçek (zahire) menedildi. Şimdi kardeşimizi (Bünyamin’i) bizimle beraber gönder de zahire ölçüp alalım. Biz muhakkak onu koruruz.”
Portekizce:
E quando regressaram e se defrontaram com o pai, disseram: Ó pai, negar-nos-ão as provisões (se não enviares conosconosso irmão); se enviares o nosso irmão conosco, tê-las-emos, e nós tomaremos conta dele.
İsveççe:
Och när [Josefs bröder] återvände till sin fader sade de: "Fader! Vi kommer inte att få handla till oss [mer] spannmål [om vi inte tar med oss vår unge broder]. Låt därför vår broder följa med oss så att vi får skaffa [vad vi behöver]. Vi skall se efter honom väl!"
Farsça:
پس هنگامی که به سوی پدرشان بازگشتند، گفتند: ای پدر! پیمانه از ما منع شد، پس برادرمان را با ما روانه کن تا پیمانه بگیریم، یقیناً ما او را حفظ خواهیم کرد.
Kürtçe:
ئەمجا کاتێک گەڕانەوە بۆ لای باوکیان ووتیان ئەی باوکی بەڕێزمان (بۆ ساڵی داھاتوو) پێوانەمان لێ قەدەغە کراوە (شتمان پێ نافرۆشن ئەگەر بنیامین نەنێریت لەگەڵماندا) جا کەواتە براکەمان لەگەڵدا بنێرە، پێوانەش دەکەین (دانەوێڵە دەکڕین) و دڵنیابە ئاگاداریشی دەکەین
Özbekçe:
Оталари ҳузурига қайтиб борганларида: «Эй отамиз, бизга ўлчаб бериш ман этилди. Биз билан инимизни юбор, ўлчаб оламиз ва, албатта, биз уни муҳофаза қилувчилармиз», дедилар.
Malayca:
Maka ketika mereka kembali kepada bapa mereka, berkatalah mereka: "Wahai ayah kami! Kami (tetap diberi amaran bahawa kami) tidak akan mendapat lagi bekalan makanan (kiranya Bunyamin tidak pergi bersama). Oleh itu, hantarkanlah dia bersama-sama kami, supaya kami dapat lagi bekalan makanan; dan sesungguhnya kami akan menjaganya dengan sebaik-baiknya".
Arnavutça:
Kur u kthyen te baba i tyre, thanë: “O baba ynë! Nuk do të na japin më ushqim. Prandaj dërgoje me ne vëllain tonë, për të do të mund të marrim ushqim, e na, me të vërtetë, do ta ruajmë atë!”
Bulgarca:
И когато се върнаха при баща им, рекоха: “О, татко наш, бе ни забранено меренето, затова прати с нас брат ни, да отмерим! Ние непременно ще го пазим.”
Sırpça:
И пошто се вратише своме оцу, рекоше: „О оче наш, бићемо ускраћени за меру са намирницама. Зато пошаљи са нама брата нашег да бисмо добили меру са намирницама, а ми ћемо, заиста, да га чувамо.“
Çekçe:
A když vrátili se k otci svému, řekli mu: 'Otče náš, byla nám odmítnuta míra obilí. Pošli s námi bratra našeho, abychom dostali míru, my na něj dobrý pozor dáme.'
Urduca:
جب وہ اپنے باپ کے پاس گئے تو کہا "ابا جان، آئندہ ہم کو غلہ دینے سے انکار کر دیا گیا ہے، لہٰذا آپ ہمارے بھائی کو ہمارے ساتھ بھیج دیجیے تاکہ ہم غلہ لے کر آئیں اور اس کی حفاظت کے ہم ذمہ دار ہیں"
Tacikçe:
Чун назди падар бозгаштанд, гуфтанд: «Эй падар, паймона аз мо манъ намуданд. Бародарамонро бо мо бифирист, то паймона бозгирем. Мо нигаҳдори ӯ ҳастем».
Tatarca:
Аталарына кайткач әйттеләр: "Ий атабыз, безгә хәзер Мысырдан ашлык сатып алу тыелды, ягъни ашлык хуҗасы: "Кече кардәшегез Биняминне алып килмәсәгез, сезгә ашлык бирмим", – диде, Биняминне безнең белән җибәр ашлык алып кайтырбыз һәм Биняминне сакларбыз".
Endonezyaca:
Maka tatkala mereka telah kembali kepada ayah mereka (Ya'qub) mereka berkata: "Wahai ayah kami, kami tidak akan mendapat sukatan (gandum) lagi, (jika tidak membawa saudara kami), sebab itu biarkanlah saudara kami pergi bersama-sama kami supaya kami mendapat sukatan, dan sesungguhnya kami benar benar akan menjaganya".
Amharca:
ወደ አባታቸውም በተመሰሉ ጊዜ፡- «አባታችን ሆይ! (ወንድማችንን እስከምንወስድ) ስፍር ከእኛ ተከልክሏል፡፡ ስለዚህ ወንድማችንን ከእኛ ጋር ላከው፡፡ ይሰፍርልናልና እኛም ለርሱ ጠባቂዎች ነን» አሉ፡፡
Tamilce:
ஆக, அவர்கள் தம் தந்தையிடம் திரும்பியபோது, “எங்கள் தந்தையே! (குறிப்பிட்ட அளவைவிட அதிகமான உணவு) அளவை எங்களுக்கு (கொடுக்கப்படாமல்) தடுக்கப்பட்டு விட்டது. ஆகவே, எங்கள் சகோதரனையும் எங்களுடன் அனுப்புவீராக. நாங்கள் (அதிக தானியங்களை) அளந்து (வாங்கி) வருவோம். நிச்சயமாக நாங்கள் அவரை பாதுகாப்போம்” என்று கூறினார்கள்.
Korece:
그들이 아버지에게 돌아와 아버지 그 이상의 양곡을 가져오 지 못했나이다 양식을 얻어올 수 있도록 저희와 함께 저희의 형제 를 보내주소서 저희가 그를 보호 하겠나이다 라고 하니
Vietnamca:
Sau khi trở về, (các anh của Yusuf) nói với cha của mình: “Thưa cha của chúng con, họ không cân thóc cho chúng con (trừ phi chúng con đưa em của chúng con theo cùng). Vì vậy, xin cha hãy để em đi cùng chúng con, có như vậy, chúng con mới nhận số thóc theo qui định. Chúng con chắc chắn sẽ bảo vệ em cẩn thận.”
Ayet Linkleri: