Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

12

Sûredeki Ayet No: 

56

Ayet No: 

1652

Sayfa No: 

242

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَكَذَٰلِكَ مَكَّنَّا لِيُوسُفَ فِي الْأَرْضِ يَتَبَوَّأُ مِنْهَا حَيْثُ يَشَاءُ ۚ نُصِيبُ بِرَحْمَتِنَا مَن نَّشَاءُ ۖ وَلَا نُضِيعُ أَجْرَ الْمُحْسِنِينَ

Çeviriyazı: 

vekeẕâlike mekkennâ liyûsüfe fi-l'arḍ. yetebevveü minhâ ḥayŝü yeşâ'. nüṣîbü biraḥmetinâ men neşâü velâ nüḍî`u ecra-lmuḥsinîn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Ve işte biz böylece Yusuf'u o yerde temkin ettik (yerleştirdik). Neresinde isterse orada makam tutuyordu. Biz rahmetimizi dilediğimize nasip ederiz. Ve iyilik edenlerin mükafatını zayi etmeyiz.

Diyanet İşleri: 

Yusuf'u böylece o memlekete yerleştirdik; istediği yerlerde oturabilirdi. Rahmetimizi tıpkı bu misalde olduğu gibi istediğimize veririz; iyi davrananların ecrini zayi etmeyiz.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

İşte Yusuf'a Mısır'da böylece bir mevki verdik, nereyi isterse orada, dilediği gibi konaklardı. Rahmetimizi, kime dilersek ona nasib ederiz ve iyilikte bulunanların ecrini zayi etmeyiz.

Şaban Piriş: 

Yusuf’a böylece o topraklarda dilediği gibi hareket edecek imkan verdik. Rahmetimizi dilediğimiz kimseye eriştiririz. İyi davrananların ecrini zayi etmeyiz.

Edip Yüksel: 

Böylece Yusuf'u o ülkede yerleştirdik. Dilediği gibi hareket edebiliyordu. Dilediğimiz kimseye rahmetimizi yağdırırız. Güzel davrananları ödülsüz bırakmayız.

Ali Bulaç: 

İşte böylece Biz yeryüzünde Yusuf'a güç ve imkan (iktidar) verdik. Öyle ki, orada (Mısır'da) dilediği yerde konakladı. Biz kime dilersek rahmetimizi nasib ederiz ve iyilik yapanların ecrini kayba uğratmayız.

Suat Yıldırım: 

Böylece Biz Yusuf'a Mısır’da iktidar verdik. Dilediği yerde konaklayabilir, orayı dilediği şekilde yönetirdi.Biz lütfumuzu dilediğimiz kimselere eriştirir ve güzel hareket edenlerin ücretlerini asla zayi etmeyiz.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve öylece Yusuf için o yerde bir mevki, bir selahiyet verdik. Oradan dilediği yerde ikâmet eder idi. Biz dilediğimize rahmetimizi nâsib ederiz. Ve iyilik edenlerin mükâfaatını zâyi etmeyiz.

Yaşar Nuri Öztürk: 

İşte böylece biz Yûsuf'a yeryüzünde imkân ve mevki verdik. Ülkede, istediği yerde konaklayabiliyordu. Biz dilediğimiz kimseye rahmetimizi ulaştırırız; güzel düşünüp güzel davrananların ödülünü yitirmeyiz.

Bekir Sadak: 

Kardesleri: «Babasini ikna etmeye calisacagiz ve her halde bunu yapariz» dediler.

İbni Kesir: 

İşte böylece Yusuf´u yeryüzünde yerleştirdik. Nereyi isterse orada konaklardı. Rahmetimizi, istediğimize veririz. Ve ihsan edenlerin ecrini zayi etmeyiz.

Adem Uğur: 

Ve böylece Yusuf´a orada dilediği gibi hareket etmek üzere ülke içinde yetki verdik. Biz dilediğimiz kimseye rahmetimizi eriştiririz. Ve güzel davrananların mükâfatını zayi etmeyiz.

İskender Ali Mihr: 

Ve işte böylece Yusuf (A.S)´ı yeryüzünde yerleştirdik (mevki sahibi yaptık). Onun (yeryüzünün), dilediği yerine yerleşti. Dilediğimiz kimseye rahmetimizi göndeririz. Ve muhsinlerin ecrini (mükâfatını) zayi etmeyiz.

Celal Yıldırım: 

İşte böylece biz Yûsuf´u (Mısır) ülkesine yerleştirip, onu şerefli, itibarlı kıldık

Tefhim ul Kuran: 

İşte böylece biz yeryüzünde Yusuf´a güç ve imkân verdik. Öyleki, onda (Mısır´da) dilediği yerde konakladı. Biz kime dilersek rahmetimizi nasib ederiz ve iyilik yapanların ecrini kayba uğratmayız.

Fransızca: 

Ainsi avons-nous affermi (l'autorité de) Joseph dans ce territoire et il s'y installait là où il le voulait. Nous touchons de Notre miséricorde qui Nous voulons et ne faisons pas perdre aux hommes de bien le mérite [de leurs oeuvres].

İspanyolca: 

Y así dimos poderío a José en el país, en el que podía establecerse donde quería. Nosotros hacemos objeto de Nuestra misericordia a quien queremos y no dejamos de remunerar a quienes hacen el bien.

İtalyanca: 

Così demmo a Giuseppe autorità su quella terra e dimorava dove voleva. Facciamo sì che la Nostra misericordia raggiunga chi vogliamo e che non vada perso il compenso di coloro che operano il bene.

Almanca: 

Und solcherart festigten WIR (die Stellung von) Yusuf im Lande, dort hält er sich auf, wo er will. WIR lassen Unsere Gnade zuteil werden, wem WIR wollen. Und WIR lassen die Belohnung der Muhsin nicht verloren gehen.

Çince: 

我这样使优素福在国内获得权力,在他所要的地方占优势,我把我的慈恩降给我所意欲者,我不会让行善者徒劳无酬。

Hollandaca: 

Zoo plaatsten wij Jozef in het land, opdat hij zich daarin eene woning zou kiezen, waar het hem mocht behagen. Wij schenken onze genade aan wien het ons behaagt, en wij laten de belooning niet verloren gaan van hen die goed handelen.

Rusça: 

Так Мы наделили Йусуфа (Иосифа) властью на земле. Он мог поселиться там, где желал. Мы одаряем Своей милостью, кого пожелаем, и не теряем вознаграждения творящих добро.

Somalice: 

saasaan u makaninay Yuusuf dhulka (Masar) kagana tasarufi oo degi meejuu doono, waxaan gaadhsiinnaa Naxariistanada ciddaan doonno mana dhuminaynno Ajirka samo falayaasha.

Swahilice: 

Basi namna hivi tukampa Yusuf cheo katika nchi; anakaa humo popote anapo penda. Tunamfikishia rehema zetu tumtakaye, wala hatupuuzi malipo ya wafanyao mema.

Uygurca: 

بىز يۇسۇفنى (مىسىر زېمىنىدا خالىغان جايدا تۇرىدىغان (مەملىكەتنى خالىغانچە تەسەررۇپ قىلىدىغان) قىلىپ يەرلەشتۈردۇق، رەھمىتىمىزنى خالىغان بەندىلىرىمىزگە ئېرىشتۈرىمىز، ياخشى ئىش قىلغۇچىلارنىڭ ئەجرىنى بىكار قىلىۋەتمەيمىز

Japonca: 

こぅしてわれは,この国においてユースフに権力を授けた。それでかれは,意のままにエジプトの国中を何時でも何処にでも住むことが出来た。われは欲する者に慈悲を施す。また善行をなす者への報奨を虚しくしない。

Arapça (Ürdün): 

«وكذلك» كإنعامنا عليه بالخلاص من السجن «مكنَّا ليوسف في الأرض» أرض مصر «يتبوّأُ» ينزل «منها حيث يشاء» بعد الضيق والحبس وفي القصة أن الملك توَّجه وختَّمه وولاه مكان العزيز وعزله ومات بعد، فزوجه امرأته فوجدها عذراء وولدت له ولدين، وأقام العدل بمصر ودانت له الرقاب «نصيب برحمتنا من نشاء ولا نضيع أجر المحسنين».

Hintçe: 

(ग़रज़ यूसुफ याही ख़ज़ानो के अफसर मुक़र्रर हुए) और हमने यूसुफ को युं मुल्क (मिस्र) पर क़ाबिज़ बना दिया कि उसमें जहाँ चाहें रहें हम जिस पर चाहते हैं अपना फज़ल करते हैं और हमने नेको कारो के अज्र को अकारत नहीं करते

Tayca: 

และเช่นนั้นแหละ เราได้ให้ยูซุฟมีอำนาจในแผ่นดิน เขาจะพำนักอยู่ที่ใดได้ตามต้องการ เราให้ความเมตตาของเราแก่ผู้ที่เราประสงค์ และเราจะมิให้รางวัลของบรรดาผู้ทำความดีสูญหาย

İbranice: 

וכך ביססנו את מעמדו של יוסף בארץ , להתהלך בתוכה בכל יוסף מקום אשר ירצה, וכך נעניק רחמינו לאשר נרצה ולא נגרע משכרם של המיטיבים

Hırvatça: 

I tako Mi Jusufu dadosmo vlast u zemlji; boravio je ondje gdje je htio; milost svoju Mi dajemo onome kome hoćemo i ne uništavamo nagradu onima koji dobra djela čine.

Rumence: 

Noi i-am dat un loc lui Iosif în această ţară. El poate locui unde voieşte. Noi dăm milostivenia Noastră cui voim şi nu lăsăm să se piardă răsplata făpturilor de bine.

Transliteration: 

Wakathalika makanna liyoosufa fee alardi yatabawwao minha haythu yashao nuseebu birahmatina man nashao wala nudeeAAu ajra almuhsineena

Türkçe: 

İşte böylece biz Yûsuf'a yeryüzünde imkân ve mevki verdik. Ülkede, istediği yerde konaklayabiliyordu. Biz dilediğimiz kimseye rahmetimizi ulaştırırız; güzel düşünüp güzel davrananların ödülünü yitirmeyiz.

Sahih International: 

And thus We established Joseph in the land to settle therein wherever he willed. We touch with Our mercy whom We will, and We do not allow to be lost the reward of those who do good.

İngilizce: 

Thus did We give established power to Joseph in the land, to take possession therein as, when, or where he pleased. We bestow of our Mercy on whom We please, and We suffer not, to be lost, the reward of those who do good.

Azerbaycanca: 

Beləliklə, Yusifi o yerdə (Misir torpağında) mövqe (ixtiyar) sahibi etdik. O, (Misirdə) istədiyini edirdi (istədiyi yerdə mənzil sala bilirdi). Biz istədiyimizə mərhəmətimizi nəsib edər, yaxşı işlər görənlərin mükafatını zay etmərik.

Süleyman Ateş: 

Böylece biz Yusuf'a o ülke'de iktidar verdik. Orada dilediği yerde konaklardı. Biz, dilediğimiz kimseye rahmetimizi ulaştırırız, güzel davrananların ecrini zayi etmeyiz.

Diyanet Vakfı: 

Ve böylece Yusuf'a orada dilediği gibi hareket etmek üzere ülke içinde yetki verdik. Biz dilediğimiz kimseye rahmetimizi eriştiririz. Ve güzel davrananların mükafatını zayi etmeyiz.

Erhan Aktaş: 

Ve böylece Yûsuf’u yetki sahibi yaptık, istediği yerde mekân tutma imkânı verdik. Rahmetimizi istediğimize veririz. İyilik edenlerin yaptıklarını karşılıksız bırakmayız.

Kral Fahd: 

Ve böylece Yusuf'a orada dilediği gibi hareket etmek üzere ülke içinde yetki verdik. Biz dilediğimiz kimseye rahmetimizi eriştiririz. Ve güzel davrananların mükâfatını zayi etmeyiz.

Hasan Basri Çantay: 

İşte o yerde Yuusufa kudret (ve şeref) verdik. O, o yerden neresini dilerse orada konaklardı. Biz rahmetimizi kime dilersek ona nasıyb ederiz, iyi hareket edenlerin mükâfatını zaayi etmeyiz.

Muhammed Esed: 

İşte böyle emin bir yer sağladık Yusuf´a (o) ülkede; öyle ki, dilediği yerde konaklayabilir/dilediği şeyi yapabilirdi. Biz rahmetimizi dilediğimize nasip ederiz, ama iyilik yapanların hak ettiği karşılığı vermekten de geri durmayız.

Gültekin Onan: 

İşte böylece biz yeryüzünde Yusuf´a güç ve imkan (iktidar) verdik. Öyle ki, orada (Mısır´da) dilediği yerde konakladı. Biz kime dilersek rahmetimizi nasib ederiz ve iyilik yapanların ecrini kayba uğratmayız.

Ali Fikri Yavuz: 

İşte, Yûsuf’u zindandan kurtardığımız gibi, kendisine Mısır memleketinde de kudret ve şeref verdik. Orada istediği yerde makam sahibi oluyordu. Biz, rahmetimizi dilediğimiz kimseye ulaştırırız ve iyilik edenlerin mükâfatını zayi etmeyiz.

Portekizce: 

E assim estabelecemos José no país, para que governasse onde, quando e como quisesse. Agraciamos com a Nossamisericórdia quem Nos apraz e jamais frustramos a recompensa dos benfeitores.

İsveççe: 

På detta sätt gav Vi Josef makt och myndighet i [Egypten]. Han kunde röra sig fritt och slå sig ned var han behagade. Vi välsignar den Vi vill med Vår nåd och Vi låter inte dem som gör det goda och det rätta gå miste om sin lön.

Farsça: 

این گونه یوسف را در [آن] سرزمین مکانت و قدرت دادیم که هر جای آن بخواهد اقامت نماید. رحمت خود را به هر کس که بخواهیم می رسانیم و پاداش نیکوکاران را تباه نمی کنیم.

Kürtçe: 

ئا بەو جۆرە یوسفمان پایەدارو جێگیر کرد لەخاکی (میسر) دا لەھەر شوێنێکی (میسردا) بیویستایە دەژیا ھەر کەسمان بوێت بەرمیھرەبانی خۆمانی دەخەین (لەدونیادا) و پاداشتی چاکە کاران وون ناکەین

Özbekçe: 

Шундай қилиб, Юсуфга ер юзида маконат бердик, уни ўзи хоҳлаган жойга ерлаша оладиган қилдик. Ўз раҳматимизни, кимни хоҳласак, ўшанга муяссар этурмиз ва гўзал амал қилувчиларнинг ажрини зое қилмасмиз.

Malayca: 

Dan demikianlah caranya, Kami tetapkan kedudukan Yusuf memegang kuasa di bumi Mesir; ia bebas tinggal di negeri itu di mana sahaja yang disukainya. Kami limpahkan rahmat Kami kepada sesiapa sahaja yang Kami kehendaki, dan Kami tidak menghilangkan balasan baik orang-orang yang berbuat kebaikan.

Arnavutça: 

Dhe kështu, ia dhamë Jusufit pozitën në vend (Misir), dhe ai në të vendosej ku të donte. Na e shpërblejmë me mëshirën Tonë, kë ë duam. Bamirësve nuk ua humbim shpërblimet.

Bulgarca: 

Така укрепихме Юсуф на Земята. Настаняваше се по нея, където пожелае. Ние отреждаме Нашата милост комуто пожелаем и не погубваме наградата на благодетелните.

Sırpça: 

И тако смо Ми Јосифу дали власт у земљи; боравио је где је хтео; своју милост Ми дајемо ономе коме хоћемо и не дозвољавамо да пропадне награда онима који чине добра дела.

Çekçe: 

A takto jsme upevnili Josefovo postavení v zemi té a mohl se usadit, kdekoli se mu zachtělo. A my zahrnujeme milosrdenstvím Svým, koho chceme, a nedovolíme, aby se ztratila odměna těm, kdož dobro konají.

Urduca: 

اِس طرح ہم نے اُس سرزمین میں یوسفؑ کے لیے اقتدار کی راہ ہموار کی وہ مختار تھا کہ اس میں جہاں چاہے اپنی جگہ بنائے ہم اپنی رحمت سے جس کو چاہتے ہیں نوازتے ہیں، نیک لوگوں کا اجر ہمارے ہاں مارا نہیں جاتا

Tacikçe: 

Инчунин Юсуфро дар он сарзамин обрӯ додем. Ҳар ҷо, ки мехост, ҷой мегирифт. Раҳмати худро ба ҳар кас, ки бихоҳем, арзонӣ медорем ва музди некӯкоронро барбод намекунем.

Tatarca: 

Әнә шулай Йусуфка Мысыр җирендә иркенлек бирдек, ул җирдә кайда теләсә шунда урынлашыр. Рәхмәтебезне теләгән кешеләребезгә шулай бирәбез, изге гамәлләр кылучыларның әҗерен һич җуймабыз.

Endonezyaca: 

Dan demikianlah Kami memberi kedudukan kepada Yusuf di negeri Mesir; (dia berkuasa penuh) pergi menuju kemana saja ia kehendaki di bumi Mesir itu. Kami melimpahkan rahmat Kami kepada siapa yang Kami kehendaki dan Kami tidak menyia-nyiakan pahala orang-orang yang berbuat baik.

Amharca: 

እንደዚሁም ለዩሱፍ በምድር ላይ ከእርሷ በፈለገው ስፍራ የሚሰፍር ሲሆን አስመቸነው፡፡ በችሮታችን የምንሻውን ሰው እንለያለን፡፡ የበጎ ሠሪዎችንም ዋጋ አናጠፋም፡፡

Tamilce: 

இவ்வாறே, யூஸுஃபுக்கு அந்நாட்டில் வசதியளித்தோம். அவர், தான் நாடிய இடத்தில் தங்கிக்கொள்வார். நாம் நாடுகின்றவர்களுக்கு நம் அருளைத் தருகிறோம். இன்னும், நல்லறம் புரிபவர்களின் கூலியை நாம் வீணாக்க மாட்டோம்.

Korece: 

그리하여 하나님이 이땅에서 요셉에게 능력을 주니 그는 그의 뜻이 있는 곳에 거주하더라 하나 님은 원하는 자에게 은혜를 베푸 사 선을 실천하는 이들의 보상을 저버리지 아니 하노라

Vietnamca: 

Bằng cách này, TA (Allah) đã định cư Yusuf ở vùng đất đó (Ai Cập) để Y sống ở bất cứ nơi nào Y muốn. TA ban lòng thương xót của TA cho bất cứ ai TA muốn, và chắc chắn TA sẽ không để mất phần thưởng của những người làm tốt.

Rubu tag: 

Hizb tag: