Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

12

Sûredeki Ayet No: 

32

Ayet No: 

1628

Sayfa No: 

239

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

قَالَتْ فَذَٰلِكُنَّ الَّذِي لُمْتُنَّنِي فِيهِ ۖ وَلَقَدْ رَاوَدتُّهُ عَن نَّفْسِهِ فَاسْتَعْصَمَ ۖ وَلَئِن لَّمْ يَفْعَلْ مَا آمُرُهُ لَيُسْجَنَنَّ وَلَيَكُونًا مِّنَ الصَّاغِرِينَ

Çeviriyazı: 

ḳâlet feẕâlikünne-lleẕî lümtünnenî fîh. veleḳad râvettühû `an nefsihî festa`ṣam. veleil lem yef`al mâ âmüruhû leyüscenenne veleyekûnem mine-ṣṣâgirîn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

İşte dedi, "bu gördüğünüz, beni hakkında kınadığınız (gençtir). Yemin ederim ki, ben bunun nefsinden yararlanmak istedim de o, namuslu davrandı. Yine yemin ederim ki, emrimi yerine getirmezse, muhakkak zindana atılacak ve kesinlikle zelillerden olacaktır".

Diyanet İşleri: 

Vezirin karısı: "İşte sözünü edip beni yerdiğiniz budur. And olsun ki onun olmak istedim, fakat o iffetinden dolayı çekindi. Emrimi yine yapmazsa, and olsun ki hapse tıkılacak ve kahre uğrayanlardan olacak."

Abdulbakî Gölpınarlı: 

O da, işte dedi, hakkında beni kınayıp durduğunuz bu zat. Ondan murat almak istedim de o namusunu korudu, kötülük etmedi. Fakat yemin ederim ki emredileni yapmazsa zindana attıracağım onu ve herhalde horluğa uğrayanlara katılacak.

Şaban Piriş: 

İşte hakkında beni kınadığınız budur. Onu kendim için istedim. Fakat O, sakındı. Ona emrettiğim işi yapmazsa zindana atılıp, küçük düşenlerden olacak, dedi.

Edip Yüksel: 

(Kadın:) "İşte siz beni bunun için suçlamıştınız. Onu baştan çıkarmak istedim, ancak (iffetini) koruyup beni reddetti. Kendisine emrettiğimi yapmazsa hapishaneye atılacak ve aşağılanacaktır," dedi.

Ali Bulaç: 

Kadın dedi ki: "Beni kendisiyle kınadığınız işte budur. Andolsun onun nefsinden ben murad istedim, o ise (kendini) korudu. Ve andolsun, eğer o kendisine emrettiğimi yapmayacak olursa, mutlaka zindana atılacak ve elbette küçük düşürülenlerden olacak."

Suat Yıldırım: 

Vezirin hanımı: “İşte, beni kınamanıza sebep olan genç! Yemin ederim ki ben ondan kâm almak istedim, ama o iffetli davrandı.Yine yemin ederim ki kendisine emredeceğim işi yapmaması halinde o mutlaka zindana atılacak, zelil ve perişan olacaktır!”

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Dedi ki: «İşte bu o kimsedir ki, bundan dolayı beni kınadınız. Yemin ederim ki, ben onun nefsinden muradımı istedim de o kaçındı (günaha girmek istemedi). Ve eğer benim O´na emrettiğimi yapmaz ise elbette zindana atılacaktır. Ve elbette zillete düşmüş olanlardan olacaktır.»

Yaşar Nuri Öztürk: 

Kadın dedi ki: "İşte budur o, hakkında beni kınadığınız. Vallahi, ben onunla gönlümü eğlendirmek istedim de o masum bir tavırla bundan çekindi. Ama, eğer kendisine emrettiğimi yapmazsa yemin ediyorum hapse tıkılacak ve horlananlardan olacaktır."

Bekir Sadak: 

Yusuf: «Rabbimin bana ogrettigi bilgi ile, daha yiyeceginiz yemek gelmeden size onu yorumlarim. Dogrusu ben, Allah´a inanmayan ve ahireti inkar eden, bir milletin dinini birakmisimdir.

İbni Kesir: 

Kadın dedi ki: İşte beni, onun için ayıpladığınız budur. Onu kendime ram etmek istedim, ama o iffetinden çekindi. Eğer istediğimi yapmazsa

Adem Uğur: 

Kadın dedi ki: İşte hakkında beni kınadığınız şahıs budur. Ben onun nefsinden murat almak istedim. Fakat o, (bundan) şiddetle sakındı. Andolsun, eğer o kendisine emredeceğimi yapmazsa mutlaka zindana atılacak ve elbette sürünenlerden olacaktır!

İskender Ali Mihr: 

Şöyle dedi: “Hakkında beni kınadığınız kişi

Celal Yıldırım: 

Azizin karısı onlara : «İşte beni hakkında kınadığınız delikanlı bu ! Yemin ederim ki, ben ilişki kurmak için bunu kendime çağırdım, fakat o iffet gösterip çekindi. Ama benim kendisine emrettiğimi yapmıyacak olursa, elbette zindana atılacak, aşağılanıp perişanlığa sürüklenenlerden olacak» dedi.

Tefhim ul Kuran: 

Kadın dedi ki: «Beni hakkında kınadığınız işte budur. Andolsun onun nefsinden ben murad istedim, o ise, (kendini) korudu. Ve andolsun, eğer o kendisine emrettiğimi yapmayacak olursa, mutlaka zindana atılacak ve mutlaka küçük düşürülenlerden olacak.»

Fransızca: 

Elle dit : "Voilà donc celui à propos duquel vous me blâmiez. J'ai essayé de le séduire mais il s'en défendit fermement. Or, s'il ne fait pas ce que je lui commande, il sera très certainement emprisonné et sera certes parmi les humiliés".

İspanyolca: 

Dijo ella: «Ahí tenéis a aquél por quien me habéis censurado y a quien yo he solicitado, pero él ha permanecido firme. Ahora bien, si no hace lo que yo le ordeno, ha de ser encarcelado y será, ciertamente, de los despreciables».

İtalyanca: 

Disse: «Questi è colui per il quale mi avete biasimato. Ho cercato di sedurlo ma lui vuole mantenersi casto. Ebbene, se rifiuta di fare ciò che gli comando, sarà gettato in prigione e sarà tra i miserabili».

Almanca: 

Sie sagte: "Ihr (Frauen), dies ist derjenige, dessentwegen ihr mir Vorwürfe gemacht habt. Und gewiß, bereits suchte ich ihn gegen seine Neigung zu verführen, jedoch weigerte er sich. Doch sollte er nicht das tun, was ich von ihm verlange, wird er unweigerlich ins Gefängnis geschickt und gewiß zu den Verachteten gehören."

Çince: 

她说:这就是你们为他而责备我的那个人。我确已勾引他,但他洁身自好。如果他再不听从我的命令,他势必要坐牢,他势必成为自甘下贱的人。

Hollandaca: 

En zijne meesteren zeide: Hij is het die mij uwen blaam heeft berokkend. Ik verzocht hem met mij te liggen; maar hij weigerde aanhoudend. Maar indien hij niet volbrengt wat ik hem gebied, zal hij zekerlijk in de gevangenis worden geworpen, en zal tot de ellendigsten behooren.

Rusça: 

Она сказала: "Перед вами тот, из-за которого вы меня порицали. Я действительно пыталась его соблазнить, но он отказался. Но если он не выполнит мой приказ, то будет заточен в темницу и окажется в числе презренных".

Somalice: 

waxay tidhi kaasi waa waxaad igu dagaasheen anaa doonay Naftiisa wuuna is dhawray hadduusanse falin waxaan fari walee waa la xabisa uu noqon kuwa dullooba.

Swahilice: 

Yule bibi aksema: Huyu basi ndiye huyo mliye nilaumia! Na kweli mimi nilimtaka naye akakataa. Na akitofanya ninayo muamrisha basi hapana shaka atafungwa gerezani, na atakuwa miongoni mwa walio chini kabisa.

Uygurca: 

ئۇ (يەنى زۈلەيخا): «مانا بۇ سىلەر ئۇنىڭ ئۈچۈن مېنى ئەيىبلىگەن ھېلىقى ئادەم، مەن ئۇنىڭدىن مۇناسىۋەت ئۆتكۈزۈشنى تەلەپ قىلدىم، لېكىن ئۇ ئۆزىنى چىڭ ساقلىدى. ئەگەر ئۇ يەنىلا بۇيرۇقۇمنى قىلمىسا، چوقۇم زىندانغا تاشلىنىدۇ، چوقۇم خار ئادەم بولۇپ قالىدۇ» دېدى

Japonca: 

かの女は言った。「この人よ,あなたがたがわたしを謗るのは。確かにわたしが引っ張ってかれに求めたの。でもかれは貞節を守ったのよ。でも(今度)もしかれがあたしの命令を守らないなら,きっと投獄されて,汚名を被るでしょう。」

Arapça (Ürdün): 

«قالت» امرأة العزيز لما رأت ما حل بهن «فذلكن» فهذا هو «الذي لمتنني فيه» في حبه بيان لعذرها «ولقد راودته عن نفسه فاستعصم» امتنع «ولإن لم يفعل ما آمره» به «ليسجنن وليكونا من الصاغرين» الذليلين فقلن له أطع مولاتك.

Hintçe: 

(तब ज़ुलेख़ा उन औरतों से) बोली कि बस ये वही तो है जिसकी बदौलत तुम सब मुझे मलामत (बुरा भला) करती थीं और हाँ बेशक मैं उससे अपना मतलब हासिल करने की खुद उससे आरज़ू मन्द थी मगर ये बचा रहा और जिस काम का मैं हुक्म देती हूँ अगर ये न करेगा तो ज़रुर क़ैद भी किया जाएगा और ज़लील भी होगा (ये सब बातें यूसुफ ने मेरी बारगाह में) अर्ज़ की

Tayca: 

นางกล่าวว่า “นั่นคือสิ่งที่พวกเธอประณามฉันเกี่ยวกับเขา และแน่นอนฉันได้ยั่วยวนเขาแต่เขาขัดขวางอย่างแข็งขัน และหากเขาไม่ปฏิบัติตามที่ฉันสั่งเขา แน่นอนเขาจะถูกจำคุกและจะอยู่ในหมู่ผู้ยอมจำนน”

İbranice: 

אמרה: 'הנה הוא זה אשר גיניתן אותי בגללו. אמנם רציתי לפתות אותו, אך הוא כבש את יצרו. ובכן, אם הוא לא יעשה מה שאני דורשת ממנו, הוא בטוח ייכלא ויושפל

Hırvatça: 

"E, to vam je onaj zbog koga ste me korile", reče ona. "Istina je da sam ga zavodila, ali se on uščuvao. Ako ne učini ono što od njega tražim, sigurno će u zatvoru završiti i među poniženim biti."

Rumence: 

Ea spuse: “Acesta este cel pentru care voi m-aţi ponegrit! Eu m-am legat de el, însă el a rămas curat... Dacă nu va face ceea ce-i poruncesc, va fi aruncat în temniţă şi va fi dintre cei umiliţi.”

Transliteration: 

Qalat fathalikunna allathee lumtunnanee feehi walaqad rawadtuhu AAan nafsihi faistAAsama walain lam yafAAal ma amuruhu layusjananna walayakoonan mina alssaghireena

Türkçe: 

Kadın dedi ki: "İşte budur o, hakkında beni kınadığınız. Vallahi, ben onunla gönlümü eğlendirmek istedim de o masum bir tavırla bundan çekindi. Ama, eğer kendisine emrettiğimi yapmazsa yemin ediyorum hapse tıkılacak ve horlananlardan olacaktır."

Sahih International: 

She said, "That is the one about whom you blamed me. And I certainly sought to seduce him, but he firmly refused; and if he will not do what I order him, he will surely be imprisoned and will be of those debased."

İngilizce: 

She said: "There before you is the man about whom ye did blame me! I did seek to seduce him from his (true) self but he did firmly save himself guiltless!....and now, if he doth not my bidding, he shall certainly be cast into prison, and (what is more) be of the company of the vilest!"

Azerbaycanca: 

(Züleyxa qadınların özlərinə gəldikdən sonra kəsilmiş əllərinin ağrısından ah-vay etdiklərini və bu hərəkətlərindən xəcalət çəkdiklərini görüb onlara) belə dedi: “Bu, (könlümü ona vermədiyimə görə) məni qınadığınız (oğlandır). Mən onun olmaq istədim, o isə imtina etdi. (Bir daha deyirəm) əgər əmrimi yerinə yetirməsə, sözsüz ki, zindana atılacaq və zillətə düşənlərdən olacaq!”

Süleyman Ateş: 

(Kadın) Dedi ki: "İşte siz, beni bunun için kınamıştınız! Andolsun ben kendisinden murad almak istedim de o, iffetinden ötürü reddetti. Ama kendisine emrettiğimi yapmazsa, elbette zindana atılacak ve alçalanlardan olacaktır!"

Diyanet Vakfı: 

Kadın dedi ki: İşte hakkında beni kınadığınız şahıs budur. Ben onun nefsinden murat almak istedim. Fakat o, (bundan) şiddetle sakındı. Andolsun, eğer o kendisine emredeceğimi yapmazsa mutlaka zindana atılacak ve elbette sürünenlerden olacaktır!

Erhan Aktaş: 

Kadın: “İşte! Bu gördüğünüz, beni, kendisi hakkında kınadığınız kimsedir. Ant olsun ki, onun benim olmasını istedim, ancak o reddetti. Ama ondan istediğim şeyi yapmazsa, zindana atılacak ve kesinlikle burnu yere sürtülenlerden olacaktır.” dedi.

Kral Fahd: 

Kadın dedi ki: İşte hakkında beni kınadığınız şahıs budur. Ben onun nefsinden murat almak istedim. Fakat o, (bundan) şiddetle sakındı. Andolsun, eğer o kendisine emredeceğimi yapmazsa mutlaka zindana atılacak ve elbette sürünenlerden olacaktır!

Hasan Basri Çantay: 

(Kadın) dedi: «İşte beni kendisi hakkında ayıbladığınız şu gördüğünüz (zât) dir. Andederim, onun nefsinden ben murad istedim de o, namuskârlık göster (ib reddet) di. Yemîn ederim, eğer o, kendisine emredeceğimi yapmazsa her halde zindana atılacak ve her halde zillete uğrayanlardan olacakdır»!

Muhammed Esed: 

(Kişizadenin karısı:) "İşte hakkında beni kınayıp yerdiğiniz kimse bu!" dedi, "Evet, gerçekten de o´nun gönlünü çelmek istedim, ama o kendini (bundan) sakındı. Ne var ki eğer bundan sonra da istediğim şeyi yapmazsa mutlaka hapsedilecek ve kendini aşağılanmış kimselerin arasında bulacak!"

Gültekin Onan: 

Kadın dedi ki: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

Hanım, onlara şöyle dedi: “- İşte, kendisi hakkında beni ayıplamış olduğunuz adam budur. Yemin ederim ki, ben onun nefsine yaklaşmak istedim de, o iffet göstererek sakındı. Yine yemin ederim ki, eğer emrimi yerine getirmezse, muhakkak zindana atılacak ve elbette zelillerden olacaktır.”

Portekizce: 

Então ela disse: Eis aquele por causa do qual me censuráveis e eis que tentei seduzi-lo e ele resistiu. Porém, se não fizertudo quanto lhe ordenei, juro que será encarcerado e será um dos vilipendiados.

İsveççe: 

[Då] sade hon: "Här ser ni nu den för vars skull ni har förtalat mig. Ja, jag försökte förföra honom, men han motstod frestelsen. Men om han nu inte gör vad jag befaller honom skall han minsann kastas i fängelse och han skall få dela de föraktades och förödmjukades lott!"

Farsça: 

بانوی کاخ گفت: این همان کسی است که مرا درباره عشق او سرزنش کردید. به راستی من از او خواستار کام جویی شدم، ولی او در برابر خواست من به شدت خودداری کرد، و اگر فرمانم را اجرا نکند یقیناً خوار و حقیر به زندان خواهد رفت.

Kürtçe: 

(ژنەکە) ووتی پێیان ئەمە ئەو کەسەیە کە ئێوە سەرزەنشتی منتان دەکرد لەسەری وە سوێند بەخوا بێگومان ویستم دەستم لەگەڵ تێکەڵ کات بەڵام ئەو خۆی گرتووە (نەیکرد) وە سوێند بەخوا ئەگەر ئەوەی فەرمانی پێ دەکەم نەیکات ئەوە بێگومان بەند دەکرێت و لەڕیسوایان دەبێت

Özbekçe: 

У: «Сиз мени маломат қилган эдингиз. Ҳа, мен ундан нафсини хоҳладим, бироқ у ўзини сақлади. Агар у менинг амримни бажармаса, албатта, қамалур ва хор бўлгувчилардан бўлур», деди.

Malayca: 

(Zulaikha) berkata: "Inilah orangnya yang kamu tempelak aku mengenainya! Sebenarnya aku telah memujuknya berkehendakkan dirinya tetapi ia menolak dan berpegang teguh kepada kesuciannya; dan demi sesungguhnya kalau ia tidak mahu melakukan apa yang aku suruh tentulah ia akan dipenjarakan, dan akan menjadi dari orang-orang yang hina."

Arnavutça: 

Ajo tha: “Jo, ky është ai, për të cilin ju më qortuat. Jam përpjekur ta përvetësoj, por ai është ruajtur. Nëse nuk do ta bëjë atë që e urdhëroj unë, me siguro do të burgoset dhe do të poshtërohet”.

Bulgarca: 

Рече тя: “Това е онзи, за когото ме упреквахте. Аз го съблазнявах, а той отказа. Но ако не изпълни онова, което му повелявам, непременно ще го затворят и ще бъде един от унизените.”

Sırpça: 

„Е, то вам је онај због кога сте ме критиковале“, рече она. „Истина је да сам га заводила, али се он сачувао. Ако не учини оно што од њега тражим, сигурно ће да заврши у затвору и биће међу пониженим.“

Çekçe: 

Pravila: 'Toto je ten, kvůli němuž jste mne hanily. Vskutku jsem jej sváděla, avšak on svodům odolal. Jestliže však nyní nesplní to, co poručím, bude věru uvězněn a stane se opovrženým.'

Urduca: 

عزیز کی بیوی نے کہا "دیکھ لیا! یہ ہے یہ وہ شخص جس کے معاملہ میں تم مجھ پر باتیں بناتی تھیں بے شک میں نے اِسے رجھانے کی کوشش کی تھی مگر یہ بچ نکلا اگر یہ میرا کہنا نہ مانے گا تو قید کیا جائے گا اور بہت ذلیل و خوار ہوگا

Tacikçe: 

Гуфт: «Ин ҳамон аст, ки маро дар боби ӯ маломат мекардед. Ман дар паи комҷӯӣ аз ӯ будам ва ӯ худро нигоҳ дошт. Агар он чӣ фармонаш медиҳам, накунад, ба зиндон хоҳад афтод ва хор хоҳад шуд».

Tatarca: 

Зөләйхә әйтте: "Мине шуның хакында ґәеп вә шелтә кылган кол, шул колдыр, дөрес мин аның белән якынлык кылырга өстәдем, ләкин ул теләмәде, сакланды". Соңра Зөләйхә хатынлардан үтенде: "Миңа якынлык кылырга өндәгез", – дип, ләкин хатынлар бар да Зөләйхә теләгәнне теләделәр. Зөләйхә әйтте: "Әгәр мин әмер кылганны эшләмәсә, ягъни якынлык кылмаса, әлбәттә, зинданга салдырырмын, хурлыкка төшкән кешеләрдән булыр".

Endonezyaca: 

Wanita itu berkata: "Itulah dia orang yang kamu cela aku karena (tertarik) kepadanya, dan sesungguhnya aku telah menggoda dia untuk menundukkan dirinya (kepadaku) akan tetapi dia menolak. Dan sesungguhnya jika dia tidak mentaati apa yang aku perintahkan kepadanya, niscaya dia akan dipenjarakan dan dia akan termasuk golongan orang-orang yang hina".

Amharca: 

«ታዲያ ይህ ያ በርሱ (ፍቅር) የዘለፋችሁኝ ነው፡፡ በእርግጥም ከነፍሱ አባበልኩት፡፡ እምቢ አለም፡፡ የማዘውንም ነገር ባይሠራ በእርግጥ ይታሰራል፡፡ ከወራዶቹም ይሆናል» አለች፡፡

Tamilce: 

“நீங்கள் என்னை எவர் விஷயத்தில் பழித்தீர்களோ அவர்தான் இவர். திட்டவட்டமாக நான்தான் அவரை என் விருப்பத்திற்கு (பலவந்தமாக) அழைத்தேன். ஆனால், அவர் (தன்னை) பாதுகாத்துக் கொண்டார். இன்னும், அவருக்கு நான் ஏவுவதை அவர் செய்யவில்லையெனில் நிச்சயமாக அவர் சிறையிலிடப்படுவார், இன்னும், நிச்சயமாக அவர் இழிவானவர்களில் ஆகிவிடுவார்” என்று (அந்த பெண்களிடம் மந்திரியின் மனைவி) கூறினாள்.

Korece: 

이때 부인이 말하기를 이 남자로 인하여 너희가 나를 비난했 음이라 실로 내가 그를 유흑했으 나 그는 완고히 거절하였으니 그 가 만일 나의 명령을 이행치 않는다면 그는 투옥되어 보잘것 없는 동반자가 되리라 말하며

Vietnamca: 

(Lúc bấy giờ) nữ ta lên tiếng: “Đấy là người mà quí bà đã chỉ trích tôi (rằng tôi đã quyến rũ cậu ta”. Quả thật, tôi đã tìm cách quyến rũ cậu ta nhưng cậu ta đã quyết từ chối. Nếu cậu ta không làm theo những gì tôi ra lệnh cho cậu ta thì cậu ta chắc chắn sẽ bị bỏ tù và sẽ là kẻ bị hạ nhục.”

Rubu tag: 

Hizb tag: